Kadınların yaşamlarına dokunan cesur bir dergi: Kadınca

  • 09:14 30 Kasım 2018
  • Kültür Sanat
Sibel Özalp
 
İSTANBUL - Bugün yayınlanmayan, 1 Aralık 1978'de yayın hayatına başlayan ve seksenli yıllarda birçok kadının feminizmle tanışmasına neden olan "Kadınca" dergisine muhabir olarak giren Seda Güler Kaya, "Kadınca cesur adımlar atıyor ve ezber bozuyordu" dedi.
 
Türkiye'de kadınların feminizmle tanışmasını sağlayan "Kadınca" dergisi 1 Aralık 1978'de yayın hayatına başladı. Özellikle 80'li yıllarda kadınlar için bir dönüm noktası olan "Kadınca" dergisi o güne kadar kadınlar için çıkarılmış dergilerden farklı bir çizgi izliyor, aile içi şiddet, kadın cinselliği gibi değinilmeyen konuları ela alıyor, kadınların politik faaliyetlerini okurlarına aktarıyordu. Kadınların yaptıklarına ve yapamadıklarına yer veren dergi ile kadınların neden gece rahatça sokakta dolaşamadığı sorgulanıyor, zorluklara rağmen boşanabilmiş kadınlar tanıtılıyordu. 
 
Kadınlar için bir ilki gerçekleştiren Duygu Asena, 1 Aralık 1978'den 1 Mart 1992'ye kadar Kadınca dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı. Derginin 1981 yılında Duygu Asena'nın Genel Yayın Yönetmeni olmasıyla değiştiğini söyleyen Gazeteci Yazar Seda Kaya Güler, kadının cinselliğine yönelik yayıncılık yapılmaya başlandığını ve kadını gündeme taşıdığını belirtti. Derginin kuruluş hikâyesini Duygu Asena'dan birçok kez dinlediğini ifade eden Seda, bu hikâyeyi JIN NEWS ile paylaştı.
 
'Kadınca yoluna Duygu Asena ile devam ediyor'
 
O dönemin dergide işveren olan Ercan Arıklı'nın Kadınca Dergisi için stilist Necla Seyhun ile anlaştığını belirten Seda, Kadınca'nın hikayesini şu sözlerle anlattı: "Necla Seyhun Türkiye'nin ilk ve önemli moda yazarlarındandır. Aynı zamanda Vakko'nun da stilistliğini yapan bir kadındır. Cumhuriyet'te de çok uzun yıllar moda ile ilgili köşe yazıları yazmıştır. Ercan Arıklı onunla anlaşıyor ve moda ağırlıklı bir kadın dergisi olsun istiyorlar, ancak moda dışında sağlık ve cinsellik gibi konular da işlenecek. Duygu Asena ile de Yazı İşleri Müdürü olması yönünde anlaşıyorlar.
 
Duygu Hanım, kadının özgürleşmesi ve cinselliği konusunda daha çok yazıların yer almasını istiyor. Necla Hanım'da asla bu konuların girilmemesini, daha çok klasik kadın dergileri gibi ev kadını olma, 'kocasını mutlu etme', moda ve güzellik konularının işlenmesini istiyor. Kadınca'nın ilk sayısı henüz çıkmadan anlaşamıyorlar ve Necla Hanım ayrılıyor. Ercan Bey ve Kadınca, Duygu Asena ile yoluna devam ediyor. Böylece derginin Genel Yayın Yönetmeni Duygu Asena oluyor."
 
'Duygu Asena Kadınca'nın beyniydi'
 
Duygu Asena ile çalışmanın çok önemli olduğunun altını çizen Seda, "Duygu Asena, Kadınca'nın beyniydi, her şeyi oydu. Bizler de onunla çalışarak öğreniyorduk ve kendimizi geliştiriyorduk. Böylece ondan öğrendiklerimizle ona çok büyük katkılar sunuyorduk. Ama felsefesini ve içeriğini belirleyen Duygu Hanımdı. Bizi yönlendiriyordu ve kendimizi aşmamızı bekliyordu. Onunla çalışmak çok zevkliydi. Öğretici tarafı da vardı ve çok eğlenceliydi. Hem eğleniyorsunuz hem öğreniyorsunuz. O güne dek hiç düşünmediğiniz konuları öğrenmiş oluyorsunuz" ifadelerini kullandı.
 
'Kadınca çok cesurdu'
 
Kadınca'nın kadınların yaşamında önemi bir çığır açtığını, kadınların ufkunu değiştiren ve onlar için kırılma noktası haline gelen bir dergi olduğunu kaydeden Seda, "Şimdi geriye dönüp baktığım zaman görüyorum ki çok cesur bir dergiymiş. 80'li yıllarda kadının cinselliğinden, cinsel özgürlüğünden söz ediliyor. Kimse bu konularda söz sahibi olmazken Kadınca bunlardan bahsediyor. Evliliklerin iyi yürümesinin bir parçası olan bu özgürlüğün kadınlarda bilgelik noktasına ulaşması gerektiği konuları işleniyor. Bekâret konusunda savaş açan ve bu konuları çok detaylı olarak kadınlara ve erkeklere anlatan önemli bir dergi" dedi.
 
Derginin konusunun sadece cinsellikle sınırlı olmadığını, kadın hareketine de yer verdiklerini belirten Seda, "O dönemde Türkiye'de bir kadın hareketi başlıyor. Kadınlar bazı konularda bayrak açtılar ve örgütlenmeye başladılar. Kadınca, bu kadın hareketini takip ediyor ve onların yaptıkları eylemselliklere destek veriyor. Dolayısıyla kadının özgürleşme sürecinde de Kadınca'nın önemli bir yeri var. Medeni Kanun'un değişmesi için çok büyük kampanyalar başlatıyor. Her anlamda kadınlar için cesur çalışmalar yaptı" diye kaydetti.
 
'Erkekler Kadınca'nın eve girmesini yasaklamışlardı'
 
Dönemin koşullarından kaynaklı kadınlara bazı konularda sessizce ulaşmaya çalıştıklarını vurgulayan Seda, dergilerinin her eve girdiğini ve her kesimden kadına ulaştığını söyledi. Seda, "Mesela evli kadınlar için 'niye kocanızdan izin alasınız ki' diyorduk. Var olan kurallara karşı çıkılmalıydı. Bu sebeple ezber bozuyorduk. Kadınca ezber bozan bir dergiydi. Kadınların hayatında kırılma noktaları yarattı ve uyanış sağladı. Evli olanlara boşanın ayrılın demiyorduk, sadece içerisinde bulundukları durumu iyileştirmeyi öneriyorduk. Mesela ev işlerinin kadının görevi olmadığını söylüyorduk. Kadının çalışmasının özgürleşmesi açısından önemli bir adım olduğunu söylüyorduk" diye konuştu. Seda, ne kadar sessizce yapmaya çalışsalar da erkeklerin Kadınca'nın eve girmesini yasakladığını da sözlerine ekledi. 
 
'Dayağa hayır kapağı yaptık'
 
Derginin çıktığı dönemde olumlu ve olumsuz tepkiler aldıklarını söyleyen Seda, olumlu tepkilerin çokluğundan olumsuzları görmezden geldiklerini belirtti. Yapılan çalışmaları anlatan Seda, "Dayağa hayır kapağı yaptık. Perihan Savaş o dönemlerde İbrahim Tatlıses'ten dayak yemişti ve biz Perihan Savaş'ı şiddet görmüş bir şekilde kurgu yaparak derginin kapağı yaptık" dedi.
 
'Mor iğneye derginin kapağında yer verdik'
 
Seda, feminist kadınlar tarafından 2 Kasım 1989'da 'Bedenimiz bizimdir, cinsel tacize hayır' sloganıyla başlattıkları en önemli kadın dayanışma halini alan Mor iğne hareketine de dergide yer verdiklerini kaydetti. Seda, "Onu da dergi kapağında verdik. Bunlar sadece kadının uyanışını değil, her kesimin uyanışını sağladı. O dönemin sanatçıları Müjde Ar ve Tarık Akan ile yaptıkları film ve çalışmalardan söz ettik, ama onlarla sadece film çalışmalarını değil; erkeği, kadını, evliliği, aşkı, kadın-erkek eşitliğini sorguluyorduk. Bu günkü Pazar eklerinin, hafta sonu yayınlanan röportaj eklerinin de anası olmuş durumda Kadınca" şeklinde konuştu.
 
'Cesur adımlar atıyorduk ve ezber bozuyorduk'
 
Dergide yapılan haber ve röportajların deneme yanılma yoluyla yapıldığını dile getiren Seda, "Kadınların o dönemde barlara gitmesi çok yaygın değildi. Giderlerdi ama erkeklerle giderlerdi. Tek başlarına gitmeleri alışılmış bir durum değildi. O dönemin meşhur barları da vardı. İki üç kadın beraber gittik. Buralardaki izlenimlerimizi gözlemlerimizi yazdık. Dikkat çekiyorduk. Erkek mesleği olarak bilinen meslekleri gidip deniyorduk ve yine orada da bize karşı olan davranışları dergide yazıyorduk. Benzinci de çalışıyorduk. Tulumları giyip gelen tepkileri ölçüyorduk. Kahvelere gidiyorduk. Tavla oynuyorduk. Cesur adımlar atıyorduk ve ezber bozuyorduk" ifadelerini kullandı. 
 
'Kadın özne olduğunu unutmamalı'
 
Kadınca'nın bu tarz konuları işleyen ilk dergi olduğunu kaydeden Seda, "Sonrasında birçok dergi çıktı. Tabi başka dergiler vardı ama bu tarz konuları işlemiyorlardı. Kadınca da moda, güzellik konuları da vardı. Ama bunun yanında öteki kadının kendisiyle ilgili haberleri var. Kadınca gibi dergi olmadı. Kendi bünyemizde de dergi çıkardık ama hiçbirisi kadınca gibi olmadı; orada en önemli faktör Duygu Asena faktörüydü. Onun bakış açısını, kadınlarla ilgili düşünceleri yansıtan bir dergiydi ve farklıydı. Ben ondan esinlenerek Sabah'ın eki Melodi ekini yaptım. Melodi daha önce erkeklerin yönettiği bir kadın ekiyken ve kadınlar orada nesneyken benim yönetimimle kadın özne haline gelmeye başladı. Kadın modayı da takip eder, makyaj yapıp güzelleşir de, o onun kişisel tercihidir. Ama bunları yaparken kendisinin özne olması gerektiğini unutmamalı" diye konuştu. 
 
Hem feminist olan hem olmayan kadınların hayatında Kadınca'nın yerinin büyük olduğuna dikkat çeken Seda, "Bunu çok sonradan kendileri de söyledi. Kadınca'nın öneminin farkına varmadıklarını ancak sonradan gördüklerini Şirin Tekeli de söyledi. Yürüyüş yaptıkları zaman bile bu zaman da bütün kadınları yanımıza alamıyoruz. Kadın hareketinin amacı sokaktaki kadınlara ulaşmaktı ve biz bunu Kadınca ile başarıyorduk" dedi.