Rewşan Çeliker: Müzik bir hakikat anlatıcılığıdır

  • 09:06 19 Temmuz 2018
  • Kültür Sanat
Evrim Kepenek 
 
İSTANBUL - Kürtçe ve Ermenice söylediği şarkılarla dinleyicilerini müzikal yolculuğa çıkaran sanatçı Rewşan Çeliker, müziğin aslında bir hikâye ve hakikat anlatıcılığı olduğunu söylüyor.
 
Dijital platformlarda yayımlanan “Ax Lê Wesê” isimli şarkıya sesi ile hayat veren isim Rewşan Çeliker. Dinleyicileri onu “Büyülü ses” olarak tanımlarken, sesinin yanında kendine özgü kelimeleri ve yansıttığı karakteriyle de büyüleyici bir yanı var. Sahiciliği, insanı yeniden ve yeniden söylediği şarkıları dinlemeye itiyor. Ev kayıtlarından oluşan “Ax Lê Wesê” adlı ilk albümü digital platformlarda paylaşılan Rewşan, ikinci ve profesyonel bir albüm için çoktan kolları sıvamış bile. Biz de Rewşan ile müziğini konuştuk. 
 
* Dünyevi hayatınızdan ayrı olarak siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz hayatta? 
 
Ben hep kendi içimde aydınlık bir taraf yaratmaya ve bunu elinden geldiğince geliştirmeye çalışan biriyim. Bu da uzun yılları alan bir şey. Bu bir keyif, hem kendine hem de başkasına aydınlık yüzünü gösterebilmek. İyi olan tarafı gösterebilmek ve ortaya çıkarmak hepimizin gayesi gibi geliyor hayatta. 
 
* Peki sahnedeki ruh halinizi nasıl tanımlıyorsunuz? 
 
O güne göre değişiyor. Kaygılıysanız bir şeye üzgünseniz grup arkadaşlarınızla bir sorununuz varsa ne sahnede keyif alıyorsunuz ne de keyif veren bir vasfınız oluyor. Hata yapma durumu mutlaka oluyor sahnede. Ortada bir eser var onun hakkını vermek, buna çabalıyorsunuz. O eserin hikâyesini ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz sahnede,  o hikâye başka yere evriliyor zaman zaman. Sonuç itibarı ile ortak bir enerji demek sahne enerjisi de. Bütün grup üyelerinin ortak bir enerjiyi yakalaması gerekir. Enerji dediğimiz şeyde tek taraflı bir şey değil izleyiciden enerji almak gerekiyor. Bu sağlıklı olduğu sürece iki tarafta keyif alır diye düşünüyorum. 
 
* Tam 11 dilde şarkı söylemek nasıl bir duydu? 
 
Aslında her dil kendi içinde bir kültür, kocaman bir folkloru barındırıyor. Ben bu coğrafyanın bana temas etmiş dillerinde söylemeyi seviyorum.  Coğrafya müzikte kendisini size duyuruyor. Çok güzel diller ve şarkılarımız var neden bunları sahneye taşımayalım. Her dilin ayrı bir hikâyesi, her melodinin ayrı bir yolculuğu var. Sizi de bu yolculuğa çekiyor geçmişiniz ve geleceğe taşımak istedikleriniz.  
 
* Peki zor olmuyor mu? Sonuçta sizin ana diliniz Kürtçe, siz farklı dillerde de söylüyorsunuz? 
 
Zorluğu var elbette ancak ona göre de bir çalışma biçimi geliştirdim. Hangi dilde şarkı söyleyeceksem ham kayıt alıyorum ve o kaydı çalıştığım dil koçuna dinletiyorum. Eğer o ‘Tamam’ derse, o dili bilen 4 farklı arkadaşa gönderiyorum, onlardan bilgi alıyorum. Bir yerde hikâye anlatmaya çalışıyorsunuz. O şarkı da çok değerli ama bir yandan da benim hikâyelerime tercüman olmaya çalışıyor. Pek çok dilde şarkı söyledim. Lazca, Fransızca, Ermenice, Süryanice, Kürtçe’nin farklı lehçelerinde söylüyorum. Şarkının eski olması, naifliği beni cezbediyor. 
 
* Coğrafya sizi de çok etkiliyor…
 
Hiç birimiz coğrafyamızdan bağımsız gezmiyoruz, yüreğinizde kocaman bir coğrafya ile geziyorsunuz. Bir şeyi kendi içinde keşfediyorsunuz. O coğrafyanın size verdiği mirasa konmaktan ziyade bir şehirde yaşıyoruz bir sürü hayal kırıklıkları yaşıyoruz, başarısızlık yaşıyoruz. Kültürel anlamda getirdiğimiz bir şey var ve sanki bir yerde oralarda tercümanlık yapabileceğimiz dil arıyoruz. Yoksa gelenekseli alıp olduğu gibi söylemek muhteşem bir şey bunu yapan sanatçılar da var. Ben biraz daha üzerine bir şeyler ekleyip ilerleyen tarzda yaşıyorum müziği. Coğrafyanın da böyle bir etkisi var müziğime.
 
* Kürtçe ile kurduğunuz bağa değinir misiniz?
 
Kürdüm ben. Hayatımın her alanında Kürtçe’yi var ettim ya da o kendisini hayatımda var etti. Ona hak ettiği değeri verme gayretine sürüklendik. Bu coğrafyanın dili olan Kürtçe’yi var etmeye yönelik bir ısrarımız oldu. Ailenin de bu anlamda hassasiyetleri var. Dilimizi evde konuşmak konusunda hassasiyetimiz vardı. Uzun yıllar Kürtçe okudum, ses verdim, dublaj yaptım. Kürtçe hayatımın her alanında oldu, olacak. Ana dil Kürtçe hayatımda, müziğimde çok önemli. Kalbimde yer etmiş bu dille şarkı söylemek benim için vazgeçilmez. 
 
* Kendinizi ya da müziğinizi baskı altında hissediyor musunuz? 
 
Ben birey olarak kendimi özgür hissettiğimi söyleyemem. Toplumsal sıkıntılar var, travmalar ve geçmişimizle ilgili travmalarımız var, yüzleşemediğimiz gerçekliklerimiz var, dostlarımızla bir aradayken yüzümüzün kızardığı ya da onların yüzünün kızardığı zamanlar var. Halk olarak zor zamanlardan geçiyoruz. Festivaller konserler iptal oluyor. Bir sürü konser alanlarımız var atıl durumda. Çöp yerleri gibi kullanılıyor. 
 
* Müzikal yolculuğunuzun dönem noktalarını özetlerseniz ne söylemek istersiniz?
 
Müzikal yolculuğumu parça paça kesmiyorum hepsini ayrı bir kilometre taşı olarak görüyorum. Annenin kendi sesi ile kulağınıza söylediği şarkı, ilk duyduğunuz melodi sizde ırmak oluyor taşıyor. Bunu aktarmak istiyor insan. Çok olanaksızlıklar içinde bir zamanda abimin bana hediye ettiği keman. O bence müzikal yolculuğumu şekillendirdi. O keman olmasaydı ben başka enstrümana yönelecektim. Oradan klasik batı müziğini öğrendim o bir dönüm noktası. Ermenice müziklerle yakınlaşmak. 2011’de Ermenistan’a yolculuk yaptım ‘Barış melodisi orkestrası’ vardı bende viyolacı olarak katıldım. Her ülke kendi eserlerini götürecekti Türkiye’den eserler gitti. Ermenice müzikler bana keyif vermeye başladı. Melodiler Kürt müziği ile yakın. O gezide çaldığımız eserleri ezberlemeye başladım. Sözleri araştırmaya başladım, şarkıları araştırdım. ‘Nubar Nubar’ şarkısı oradan geliyor bana. Çok kıymetlidir benim için. Ermenice müzikte kocaman bir derya denizle karşılaştım. 
 
* Şarkılarla hikâyeler üzerinden mi bir yakınlık kuruyorsunuz?
 
Her şarkının anlattığı bir hikâye var. Aslında her gün hepimiz bir hikâye anlatıyoruz.  Orada bir derdimiz var yaradılışımızla, kendi hakikatimizle ilgili derdimiz var. Kendimizi anlatma derdimiz var. Bir oyuncu, bir müzisyen herkes bir yerde bir hakikatin peşinde. Bunu da kendi kelimelerimizle, yollarla anlatırız. Kimi zaman elinizdeki taşı bir forma sokarsınız ‘bu benim hikâyem’ dersiniz, bir şarkıyı başka söylersiniz ‘öyle bir hikâyem var’ dersiniz. Elbette her şarkının bir hikâyesi vardır ama sizin gönlünüzden geçtikten sonra sizin hikâyenizi de anlatmış olur. 
 
* Derinlemesine yer etmiş müzikal hafızalardan söz ediyorsunuz…
 
Şarkılar evrensel. Hiç bilmediğiniz bir dilde dinlendiğiniz şarkıda ağlıyorsunuz. Ciddi bir müzikal hafızamız var. Bunların insan olmakla alakası olduğunu düşünüyorum. Müzik bütün canlılar için çok rahatlatıcı bir şey. Bunu dinle, siyasetle kirletenler bırakın kirletsinler bizim oralarda işimiz yok. Onlar da yanıldıklarını biliyorlar. Müzik bütün bunların çok ötesinde en insan taraflarımızı ortaya çıkaran bir şey. En gaddar insanının kalbini yumuşatan bir şey müzik. 
 
* Dijital platformlarda yayımlanan “Ax Lê Wesê” albümüne gelirsek…
 
Dijital platformlarda olan bir albümümüz var ve evdeki kayıtlardan oluşuyor. Albümde 8 parça var. 5’i Kürtçe 3’ü Ermenice. 5 kişilik bir ekiple çalışıyoruz. Bize destek veren çok sayıda dostumuzla çalışıyoruz. 
 
* Yeni albüm gelecek mi? 
 
Evet. Stüdyo kayıtlarından oluşan profesyonel bir albüm yolda. Ermenice ve Kürtçe şarkılar olacak. Kendi bestelerimiz de olacak bu albümde. Başka dilde şarkımız da olacak ama sürpriz. Her dilde şarkı söylemekten daha çok Kürtçe ve Ermenice şarkılara odaklanıyor bu albüm. 
 
Rewşen Çeliker kimdir?
 
Bitlis’in Tatvan ilçesinde doğan Rewşan Çeliker, yüksek lisans tezini Fransız sanatçı Edit Piaf’ın müzikal tiyatrosu üzerine yazdı ve müzikal tiyatrosunda oynadı. 4 enstrüman çalıp 11 dilde şarkı söylüyor. Rewşen, Zarok TV için zaman zaman seslendirme ve dublajlar da yaptı.