‘Sur’un inşa edilen yeni kimlik ve tarihinde Kürtler yok’

  • 09:05 15 Temmuz 2018
  • Kültür Sanat
Evrim Kepenek 
 
İSTANBUL - Yasak döneminde Sur'da yaşananlara ilişkin hala birçok şeyin konuşulmadığını ve "O Sesler" kitabıyla duyulmayan bu sesi okuyucuyla buluşturmak istediğini belirten gazeteci-yazar Nurcan Baysal, "İktidar yeni bir kimlik ve tarih inşa etmeye çalışıyor. Bu yeni kimlik ve tarihin içinde ise Kürtler yok” dedi. 
 
Dünyanın en uzun sokağa çıkma yasağının yaşandığı Diyarbakır’ın Sur ilçesinde çatışmalı dönemde yaşananları dipnot yayınlarından çıkan “O Ses” adlı kitabıyla okuyucuyla buluşturan gazeteci-yazar Nurcan Baysal, yaşananların tek bir bakış açısıyla kamuoyuna sunulduğunu söyledi. Nurcan, “Bu kitapla insanları yakıcı bir savaşın ortasındaki bir şehirde 'görünmeyeni görmek', 'görünmeyeni' yeniden düşünmek ya da 'görüneni' farklı açılardan görmeye davet etmek istedim" dedi. 
 
‘Bir şehir bombalanırken okullardaki çocuklar ne yapar?’
 
Bombardıman altında yaşamın nasıl devam ettiğini anlamak ve anlatmak istediğini kaydeden Nurcan, "Çünkü o dönemde yaşananları tek bir bakış açısından görme eğilimi hala çok yüksek. Oysa hayat öyle siyah-beyaz bir şey değil. Bir şehir bombalanırken okullardaki çocuklar ne yapar? Hastanelerde durum nedir? Ev kadınları, imamlar, işçiler, öğretmenler ne yapmaktadır? Farklı kesimler bu dehşeti nasıl yaşarlar? Bunları anlamak için kitap boyunca zengin, yoksul mahallelerde, okullarda, hastanelerde, pazarda, korunaklı sitelerde, Suriçi'nde, Sur dışında kitap boyunca dolaştım. Farklı sosyo-ekonomik gruplardan gelen insanlarla görüşerek, farklı hakikatler arasında görünmeyeni görmeye çalıştım. Bu kitapla insanları yakıcı bir savaşın ortasındaki bir şehirde 'görünmeyeni görmek', 'görünmeyeni' yeniden düşünmek ya da 'görüneni' farklı açılardan görmeye davet etmek istedim" diye belirtti. 
 
'Koca bir aile gibidir Sur'
 
Sur'un Amedliler (Diyarbakırlılar) için ev anlamına geldiğini söyleyen Nurcan, bunu da "Her Amedli Sur'dan çıkmadır. Koca bir aile gibidir Sur" diye belirtti. Sur'u komşuluk ilişkilerinin farklı yaşandığı, herkesin birbirinin çocuğuna göz kulak olduğu koca bir aile olarak tanımlayan Nurcan'ın da çocukken en sevdiği şey Sur'un dar küçelerinde kaybolmakmış. 
 
‘Sur’un inşa edilen yeni kimlik ve tarihinde Kürtler yok’
 
"Sur'un dar küçeleri bizler için koca oyun alanı gibiydi" diyerek o anları anlatan Nurcan, şöyle devam etti: "Son 3 yılda, çatışmalardan sonra Sur'un 6 mahallesi yıkıldı, 1 mahalle Alipaşa ise 'kentsel dönüşüm' adı altında yıkıldı. Bu yıkımla paralel bitmeyen bir 'inşa' söz konusu. 3 yıldır her taraf inşaat, hiçbir şeye benzemeyen ucube yapılar yapılıyor. Sur'un yüzlerce yıllık güzelim bazalt taşları kaldırılıp, yollara kötü görünümlü taşlar döşeniyor. Sur'un kimliği tamamen yıkılıyor. İktidar yeni bir kimlik ve tarih inşa etmeye çalışıyor. Bu yeni inşa edilen kimlik ve tarihin içinde Kürtler yok." 
 
'Sur’a ilişkin birçok şey hala konuşulmadı’
 
Nurcan'ın kitabına ilgi yoğun. Kitap, 1 ay içinde 2'inci baskısını yaptı. Nurcan'a göre, insanlar Sur'da yaşananları Amedliler'den dinlemek istiyor hatta Diyarbakırlılar'ın kendileri farklı kesimlerin bu dehşeti nasıl yaşadıklarını öğrenmek istiyor. Çünkü O'na göre, Amedliler de o dönem birbirini duymadı. "Kitabın imza günlerine katılan Diyarbakırlılardan, Sur'da yaşananları konuşmaya ne kadar çok ihtiyaçları olduğunu da gördüm" diyen Nurcan, "Çünkü Sur'da yaşananlara ilişkin birçok şey hala konuşulamadı" ifadelerini kullandı. 
 
‘İnsanlığa karşı bir sorumluluğumuz var’
 
Bu dönemde yazmanın çok zor ama öte yandan çok kıymetli olduğunu düşünen Nurcan, "Her gün onlarca insan hakları ihlali yaşanıyor, onlarca insanın evine ateş düşüyor. Yaşamlar son buluyor, kentler yıkılıyor, cenazeler yerde kalıyor. Korkunç zulümlere tanıklık ediyoruz. Yazan insanlar olarak sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum.  Yitirdiklerimize karşı, tarihe, insanlığa karşı bir sorumluluğumuz var" dedi. 
 
'Her bir itirazımız faşizme bir çatlak açacak'
 
24 Haziran seçimleri sonuçlarına dair sorumuzu da yanıtlayan Nurcan, şöyle devam etti: "Önümüzde çok iyi bir gelecek yok. Bundan sonra daha planlı, daha ince düşünülerek, hatalardan ders çıkararak ve çok daha fazla çalışarak mücadeleyi yürütmek lazım. Açık ve örtük bir şiddet döneminden geçiyoruz. Muhtemelen bu şiddet daha da büyüyecek. Hatta okulu, üniversitesi, medyası, hukuku ile inşa edilecek. Çoğunluğun bunu destekliyor olması, milyonların da buna karşı itirazlarını yükselteceği gerçeğini değiştirmez. Yeter ki ısrarlı bir biçimde itirazımızı yükseltmeye devam edelim. Her bir itirazımız faşizmde bir çatlak açacak. Sonra o çatlaklar büyüyecek, birleşecek ve belki bir gün birlikte kıracaklar bu sistemi. Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizliklere itiraz etmeye, çatlakları büyütmeye devam."