Oyuncu Derya Alabora: En büyük şiddet kadınların utanması

  • 09:05 13 Mayıs 2018
  • Kültür Sanat
Evrim Kepenek 
 
İSTANBUL - Sanatın doğası gereği muhalif olduğunu ve insanların düşüncelerini özgürce söyleyebilmeleri gerektiğini belirten oyuncu Derya Alabora, “Tacize uğrayınca kadınlar utanıyor. En büyük şiddet de bu kadınların utanması. Sistemler yaratıyor bu durumu. İhtiyacımız olan şey sevgi” dedi. 
 
Derya Alabora, insan haklarına önem verdiği kadar hayvan haklarını da gündeme taşıyan oyunculardan. Salkım Hanım’ın Taneleri, Yengeç Sepeti, Ademin Trenleri gibi sinema filmlerinde sanatseverlerin unutamayacağı karakterlere can veren Derya, kuşkusuz Zeki Demirkubuz’un yönetmenliğindeki Masumiyet filminde hayat verdiği seks işçisi Uğur karakteri ile sinemada ezber bozdu. 
 
Bu pazar, tıpkı TRT’de yayınlanan Şaşıfelek Çıkmazı’nda canlandırdığı Aysel karakterindeki gibi şaşırtıcı ve sözünü esirgemen oyuncu Derya Alabora ile söyleştik. Maalesef İstanbul’daki tiyatro sezonu kapansa da Derya’nın, oyuncu Deniz Çakır ile aynı sahneyi paylaştığı Beyaz isimli tiyatro oyununu Ankara ve Konya’da izlemek mümkün. 
 
* Bugün Anneler Günü, sizin annenizle ve çocuğunuzla kurduğunuz bağa değinirsek neler söylemek istersiniz?
 
Ben biraz anaç bir kadınım hayatımda. Hem çocuğum açısından hem de anneme düşüklüğüm açısından durumu böyle özetleyebiliriz. Evet anneme düşkünlüğüm fazladır. Biraz fazla kanatlarım var. Hep koruyucumdur. Çocuğumla da benzer bir ilişki kurdum. Enteresan bir şey bedeninden bir parça çıkartıyorsun ve ona bağımlı oluyorsun. Öyle O’nu boğan bir bağlanma değil. Sevgi ile boğmamaya çalışıyorum çünkü o da insanları çok serseme çeviriyor. Anne olunca çocuğum bir tarafa ve dünya öbür tarafa diye bir durum çıkıyor. Buna en çok direnen kadın bile hayatında zaman zaman buna düşebiliyor. 
 
* Peki, sanatla bağınız..
 
Sanat benim hayatımı dolduran bir şey. Oyuncu olmasaydım ne olurdum diye düşünüyorum. Yerine bir şey koyamıyorum. Bi yığın karakter oynamak, onun gözünden bakmak, farklı açıdan bakmak, biraz şizofrenik. Aynı zamanda çok kontrollü bir şey. Çünkü oynadığın karaktere kendinden ne kadar katıyorsun bunu da kontrol ediyorsun. 
 
Performans olarak da yorucu. Bazen derinde çok dipte duygular olabiliyor. Mesela, bu sezon oynadığımız Beyaz’da durum bu. Annesi ölen iki kardeşten birini canlandırıyorum. Çok zorlu bir karakter. 
 
* Özellikle Türkiye toplumu açısından bakıldığında Masumiyet önemli bir film, siz ne düşünüyorsunuz?
 
Evet kesinlikle öyle. Hem Türkiye açısından hem Türkiye sineması açısından önemli bir film. 
Düşünsenize bir adama aşık bir kadın ve sevdiği adamın peşinden gitmek için bedenini satan bir kadın. İnanılmaz bir sebat eme hali var. İnanmak hali var. Masumiyet hem sinema açısından hem izleyici açısından hem de benim açımdan dönüm noktası olan bir film. 
 
* Karakterlere nasıl hazırlanıyorsunuz?
 
Metinin önüme karakteri ile birlikte gelmesi gerekir. O metin yazılırken karakterin düşünülerek yazılmasından söz ediyorum. Çünkü her oyuncu aynı karakteri farklı yorumlayacaktır. Sanatçı Meryl Streep mesela, dilden yola çıkıyormuş. Dil çok önemli bir karakteri anlamak ve anlatabilmek için. Ya da karaktere 50-60 soru sorarsın. Nasıl öfkelenir? Kıskanç mıdır? Bu şekilde kendin ve karakter arasında bağ kurabilirsin. Gerçekten şizofrenik bir durum var oyunculukta. 
 
* Beyaz’daki karakterinizle nasıl bağ kurdunuz? Beyaz’ı nerede izleyebilir sanatseverler?
 
Beyaz’ın İstanbul’daki oyun sezonu kapandı. Ama Konya ve Ankara’da izlenebilir. Gelecek sezonda tekrar başlayacak. O karakter şöyle bir karakter. Hepimizin hayatta karşılaştığı durumlar vardır, yüzleşilmek istenmeyen. O karakter biraz öyle bir karakter. Korkuları ve kendine güvensizlikleri var. Bu anlamda benle benzer ancak onun ayakları yere basmıyor. Ben her zaman aklımı kullanırım duygularıma da önem veririm ama beynimden şaşmam. 
 
* TRT’deki diziniz çok önemliydi... Şaşıfelek Çıkmazı toplumsal gerçekliği anlatan bir diziydi.
 
Son dönemde dizilerde gerçeklik duygusu daha arka planda kalıyor. Ama şöyle bir şey de var.  Dünyanın her yerinde masal ön plandadır. Dizi hayatta bir şeyi dikte etmez, şöyle olmalı bunu yapmalıyı demez. Shakespeare, çok iyi başarmış, derinlikli karakterler yaratmayı. Ancak böyle olabilir. Bizim dizilerde karakter çok yüzeysel yazılıyor. Derinlikli karakterler yazılmıyor. Asıl sorun bu. Sheaksp çok iyi başarmış. Derinlikli karakterle masal anlatmak karakter yaratmada sorun var daha derinlikli karakterler yaratamıyoruz burada sorunlar var, derin karakterler yaratmalıyız. 
 
* Genç oyuncuları nasıl buluyorsunuz?
 
Çok yetenekli olanlar var, vasat olanlar da var. Geçenlerde ‘Yutmak’ diye bir oyun seyrettim Merve Dizdar’ın oyunculuğundan çok etkilendim. Merve, kendi bedeninden çıkıp, başka bir ruha büründürmüştü kendini. Nihal de çok başarılı bir oyuncu. Sahici oynuyorlar. 
 
* Oyuncuların setlerde yaşadığı sorunlara dair ne söylersiniz?
 
Haklarımızın olması gerek ama haklarımız yok. Oyuncular Sendikası sorunları çözmede daha etkili olabilir. Diziler çok uzun saatlerde çekiliyor. Adeta bir sinema filmi gibi çekiliyor bu da çok yorucu oluyor. Bir dizide kim çalışıyorsa herkes zorlu bir süreç yaşıyor. Belki bazı sinema filmlerinde 12 saat çalışılıyor onun dışında çalışma saatleri çok daha ağır. 
 
* Sanat ve özgürlükler konusu tartışılıyor..
 
Sanat özgür bir ortamda olmalı. Çünkü muhalif bir şeydir ve insanlar da tabiki fikirlerini özgürce söyleyebilmeli. Oyuncular daha fazla dayanışma göstermeli. Sanatçılar arasında dayanışma var ama daha fazla dayanışmaya ihtiyaç var.  İhtiyacımız olan şey sevgi.  
 
* Peki sizin kendinizi en özgür olarak tanımladınız yer neresi?
 
Bazen sokakta, evde, sahnede özgür oluyorum. Çok istediğim bir şeyi istiyorsam orada özgür hissediyorum. En özgürce yaşıyorum ve söylüyorum her şeyi. 
 
* Dünya çapındaki metoo hareketine nasıl bakıyorsunuz?
 
Kadına yönelik şiddet her sektörde var. ‘Bir iş yap,  bunun karşılığında bunu veririm’ diyorlar.  Kadınlara uygulanan bir şey bu. Kadın halen alım satım aracı olarak görülüyor. İnsanlar bazen bir yerlere gelebilmek için böyle hatalara düşebiliyorlar. Bunu yapmak değil talep etmektir sorun olan. Sistem bunu yapan. Bence bu önemli bir hareket. Kadınlar tacize uğrayınca kadınlar utanıyor. En büyük şiddet de bu kadınların utanması. Benim kabul edemediğim bu. Sistemler yaratıyor bu  durumu. Kadına yönelik şiddet bu sistemin parçası. Kadınlar her zaman baskı altında. Ne olursa olsun erkek egemenliği var, her sektörde var. Oysa esas güç beyin gücü. Sevgi hissetmiyorsan olmaz. Bence ahlak demek vicdan demektir, vicdanın yoksa her şeyi yapabilirsiniz. Vicdanlı olsan yapmazsın.  
 
İhtiyacımız olan şey sevgi, hep bunu söylüyorum.