Doğanın bir parçasına dokunmak...

  • 09:02 3 Mart 2018
  • Kültür Sanat
Beritan Canözer
 
İSTANBUL - Seramik sanatı ile ilgilenen Leyla Adlığ, kadınlara da önererek, "Doğanın bir parçasına dokunmak muazzam bir duygu. Muhteşem bir haz yaratıyor ve toplumun baskısından uzak bir dünya yaratıyorsunuz" diyor. 
 
Kayaların dış etkiler sebebiyle parçalanmasıyla oluşan kil, kaolen ve benzeri maddelerin yoğrulup yüksek sıcaklıkta pişirilmesiyle elde edilen seramiğin ana maddesi topraktır. Geçmişten günümüze kurulan bir bağ olarak ele alınırken, günlük yaşamımızda kullandığımız tabak, çömlek, fincan gibi birçok eşyada karşılaşabiliriz. 29 yaşındaki Leyla Adlığ, seramik sanatı ile ilgilenenlerden. 
 
Çocukken politik nedenlerle ailesiyle Batman'dan İstanbul'a göç eden Leyla, belli bir süre kendini hiç bir yere ait hissetmeme sorunu yaşıyor. "İstanbul'da ekonomik ve sosyal entegrasyon sorunları yaşadım. 20'li yaşlarıma kadar kendimi ne İstanbul'a ne Batman'a ait hissediyordum. Üniversite yıllarımda sosyal açıdan kendimi İstanbul'a ait hissetmeye başladım ama hala Batman'daki insani ilişkileri özlüyorum" diyor. İlkokul, ortaokul ve liseyi İstanbul'da okuyan Leyle, üniversiteyi ise Trakya Üniversitesi Çocuk Gelişim bölümünde tamamlıyor. Çocukları seven Leyla, bir süre sonra sanata daha fazla ilgisi olduğunu fark ediyor. 
 
'Ruhsal doyum hissediyorsunuz'
 
Bunun üzerine sınava giren Leyla, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi El Sanatları bölümünü kazanıyor. Oradan mezun olduktan sonra sanata daha fazla zaman ayırmaya başlayan Leyla, "Çocuklarla çalışmaya başladıktan sonra sanata, araştırmaya daha fazla vakit ayırabildim ve profesyonel olarak bu alanda çalışmalar yapmaya başladım ve böyle sürmesini istiyorum. Üniversitede seramik hocamın yönlendirmesiyle seramik alanında kendimi geliştirmeye başladım. Bazı seramik projelerinde yer aldım. Seramik, sanat dalları arasında kendimi en iyi ifade edebildiğim alan. Seramik yaparken kendinizi soyutlayıp muhteşem bir ruhsal doyuma ulaşabiliyorsunuz" diyor. 
 
'Kadınlar sanat alanında daha güçlü'
 
Seramik sanatının kendisi için çok özel bir alan olduğuna işaret eden Leyla, şöyle devam ediyor: "Doğanın bir parçasını alıp duygu ve fikirlerinizle bambaşka bir form kazandırmak, muazzam bir duygu. Bir buçuk yıl seramik öğretmenliği yaptım. Ayrıca bir buçuk yıl bir ihtisas merkezinde asistanlık yaptım. 'Ademden Gelen' adlı bir çalışma yaptım. Kilden bir heykel. Bu heykeli yaparken hem erkekliği hem de kadınlığı tekrar sorguladım. Cinsiyet rollerinin bir tabu olduğunu ve yıkılabileceğini düşünüyorum. Teknik olarak kullandığımız sır, kil, boya gibi çeşitli materyaller var. Ayrıca kile şekil vermek için kullandığımız merdane, ahşap çubuklar var fakat en önemlisi eller. Sanat bir duygu işi ve kadınların da duygusal bireyler olduğunu düşünüyorum. Kadınların sanat alanında daha güçlü olduğunu söylemeliyim." 
 
'Toplumun baskısından uzak bir dünya yaratıyor'
 
Asya kıtası seramiklerinin daha çok bilindiğini ve ünlü olduğunu belirten Leyla, özellikle Çin ve Japonya'nın seramik sanatı konusunda köklü bir tarih ve felsefeye sahip olduğunu paylaşıyor. Leyla, örnek vererek, "15'inci yüzyıl Japonya'sına dayanan Kintsuqi (Tarih sanatı, felsefesi) metoduyla kırılmış olan bir seramik altın, gümüş veya platinle onarılıyor. Buradaki amaç kusurları ortaya çıkartmaktır. Japonların bu felsefesinde insanların veya nesnelerin yaşı ve yaşanmışlıkları, acıları, hasarları o objeyi bir önceki halinden daha değerli kılıyor. Özellikle kadınların seramik ile daha yakından ilgilenmesini istiyorum. Gerçekten muhteşem bir haz yaratıyor ve toplumun baskısından uzak bir dünya yaratıyorsunuz kendinize" diye ekliyor.