Onkoloji servisinden kamera karşısına 5 kadının mücadelesi

  • 09:18 10 Kasım 2017
  • Kültür Sanat

Evrim Kepenek

ÇANAKKALE - Meme kanseri ile mücadele eden beş kadının hikâyesini konu alan “Yüzleşme” isimli belgesel, zorluklarla baş etme yönteminin ‘önce kendini sevmek’ olduğuna dikkat çekiyor. Yönetmen Nejla Demirci filmi izleyen kadınların şöyle demesi gerektiğini söylüyor: “Bu film bizim için yapılmış, ilaç şirketleri için değil.”
 
Ebru, Nurcan, Emine, Nuray ve Mukadder… Günümüzde kadınların en yaygın sağlık sorunlarından biri olan meme kanseri ile mücadele eden beş kadın.  Bu beş kadının yaşamları yalnızca hastane koridorlarında değil film setinde de birleşti. Kadınların meme kanseriyle mücadele ederken yaşadıkları duygu durumu ve baş etme yöntemleri “Yüzleşme” isimli belgesel filmi sayesinde izleyiciyle buluşuyor. Türkiye ve Avrupa’da pek çok festivalde gösterilen “Yüzleşme” TRT Uluslararası Belgesel Film ödülünü de kazanarak adından başarıyla söz ettiriyor. 
 
Onkoloji servislerine bakış…
 
Belgeselin yönetmen koltuğunda ise Nejla Demirci oturuyor. Necla, belgeseli bir ‘güçlenme hikâyesi’ olarak tanımlıyor. Belgesel fikrinin nasıl oluştuğunu da anlatan Necla, şöyle bahsediyor: “ Edirne’de hemen her evde kanser hastası bir insan görmek mevcut. Ama belgeseli çekmeye bir hastanenin onkoloji servisine gittiğimde karar verdim. Bu hastalık hepimizin kâbusu. Onkoloji servisinde kemoterapi yüzünden saçları dökülen ve peruk takan kadınları, o kadınların yüz ifadelerini gördüğümde belgeseli çekme kararımı da verdim.”  
 
‘Büyük mesai isteyen bir hastalık’
 
Meme kanserine yakalanan kadınların birbirlerinden de çok şey öğrendiğini söyleyen Nejla, “Düşünebiliyor musunuz? Bir hayatınız var birden bambaşka bir yöne eviriliyor. Eşiniz, çocuklarınız, işiniz var… Hepsine ara vermek zorunda kalıyorsunuz. Büyük mesai isteyen bir hastalık. Çok vahim şeyler yaşanıyor. Bu süreçte kadınların deneyim paylaşması, yaşanacaklara hazırlıklı olması çok önemli” diyor.
 
‘Bu film bizim için yapılmış’
 
Necla’nın belgeseli tamamlaması ise tam 3 yılını almış. Kendisine ilaç şirketlerinden sponsorluk teklifleri geldiğini ama bunları kabul etmediğini söyleyen Nejla, “ Bu kadınları 3 yıl boyunca takip ettim. Benim için yalnızca bir belgeselin öznesi değiller. Onlar benim arkadaşım. Aynı şekilde filmi izleyen bir kadın şöyle demeli: ‘bu film bizim için yapılmış, ilaç şirketleri için değil.’”
 
‘Hastalıkla mücadelenin yolu, kendini sevmek’
 
Filmde hikâyesine odaklanılan kadınlardan Ebru Demirbaş bu projede yer aldığı için mutlu olduğunu söylüyor. Şuan sağlık durumunun oldukça iyi olduğunu da ifade eden Ebru’ya göre hastalığın bir çözümü de insanın kendisini tanıması: “Bana göre insan kendisini tanıdığı zaman tedavisini kendisi yapıyor. Tabi ki ilaçların ve doktorların da etkisi var ama insan bazı şeyleri kendi içinde çözemiyorsa asla iyileşemez. Kadınlar bu hastalıkla mücadele etmek istiyorlarsa önce kendilerini sevsinler, kendilerine değer versinler.”
 
Yine belgeselde yer alan Nurcan Çelik de, bu hastalıkların gelip geçici olduğunu düşünen kadınların hastalığı daha çabuk yendiğine işaret ederek, “Bunlar gelip geçici rahatsızlıklar. Kadınlar her koşulda güçlü durmalı” diyor.