‘Anadil bir halkın kimliğidir’

  • 09:06 11 Mayıs 2024
  • Kültür Sanat
 
AMED - 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı vesilesiyle, bulundukları alanlardan Kürtçenin yaşatılması mücadelesini yürüten kadınlar, “Anadilin bir halkın kimliği olduğunu” vurgularken, anadilin kamusal alanda resmileşmesi için daha fazla ses yükseltmeye çağırdı.
 
Celadet Ali Bedirhan ve arkadaşları tarafından hazırlanan Kürtçe Hawar Dergisi yayın hayatına 15 Mayıs 1932 tarihinde başladı. Hawar Dergisi aynı zamanda Latin alfabesi ile yayınlanan ilk dergidir. Kürtçe yayıncılıkta önemli bir yeri olan derginin yayın hayatına başlama tarihi olan 15 Mayıs tarihi, 2006'dan bu yana Kürt Dil Bayramı olarak kutlanıyor. Öte yandan Kürt halkı bu bayramda çeşitli eylem ve etkinliklerle Kürtçeye statü talep ediyor. Kürtçeye yönelik hala yasaklamalar ve sansürler sürerken kadınlar, anadil hakkına ve Kürtçeye baskılara dair konuştu.
 
‘Dil bir halkın kimliğidir’
 
Dilin bir halkın kimliği olduğunu söyleyen Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırmaları Derneği (MED-DER) yöneticisi Dilan Güvenç, “Dilde en önemli şeyler toplumun duygu ve düşünceleridir, hafızasıdır. Dil kültürdür, tarihtir, halkın var olma sebebidir. O yüzden her toplum kendi dilinde yaşamalı” vurgusunu yaptı. Dillerin varlık mücadelelerini anlamak için tarihe ve uğradıkları yasaklamalara bakmak gerektiğini belirten Dilan, “İktidarın Lozan’dan bu yana asimilasyon politikaları ortada ve hala sürüyor. Özellikle yatılı ilköğretim bölge okulları (YİBO) başta geliyor. Amaçları çocukları evlerinden uzaklaştırmak, yatılı okullarda eğitim görmeleriyle anadilin anlam ve önemini öğrenmeden direk unutturmak. Dil ve kültürle ilgili bir sürü çalışma yürütüldü, kurumlar açıldı. 1992’de Enstîtuya Kurdî ya Stenbolê açıldı. Burada birçok eğitim verildi. Çokça sanatçı ve öğretmen çıktı. Sonrasında çokça Kürtçe kurslar açıldı” ifadelerini kullandı.
 
‘Kürt dili, özellikle gençlerin ve kadınların ilgisini çekiyor’
 
Kürt dili mücadelesini yürüten kurumlara dönük baskıların da geçmişten bugüne sürdüğüne işaret eden Dilan, kapatılan kurumlara örnek olarak KURDÎ-DER’i gösterdi. KURDÎ-DER’in kapatılması sonrası MED-DER’in açıldığını paylaşan Dilan, “Dile yoğun istek hiç bitmedi. Yüz yüze veya online, her türlü başvuruluyor ve başvurular da devam ediyor. Özellikle gençler ve kadınların ilgisini çekiyor. Tüm kurumlarımızda Kürt dilini korumak için politikalar üretmeliyiz. Bu kadar asimilasyon politikaları fazlayken Kürtçe konuşmayıp yazmadığımız zaman maalesef ki dili unutmamıza sebep olur. O yüzden Kürtçe konuşmak önemlidir. Her Kürt genci evinden ailesinden başlamalı Kürtçe konuşmaya” şeklinde konuştu.
 
‘Çocuk temel eğitim sürecini anadiliyle geçirmeli’
 
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Amed 2 Nolu Şube Eşbaşkanı Duygu Özbay da anadilde eğitim hakkına işaret etti. Çocuğun temel eğitim döneminde aldığı dilin anadil olması gerektiğini kaydeden Duygu, “Anadilde eğitim anlayışına Türkiye’den baktığımızda bunun en masum haliyle pedagojik boyutta değerlendirildiğine şahitlik ediyoruz. En refleksif ele aldığımızda bölücülük, ötekileştirme, kutuplaştırma üzerine değerlendirildiğini görüyoruz maalesef. Öğretmen öğrenci arasında çok ciddi iletişim sorunu çıkıyor. Anadilde eğitim derken bunun kapsamı sadece seçmeli Kürtçe dersi ile sınırlı değildir. Yani çocuğun temel eğitim süresince derslerin çoğunluğunu kendi anadilinde alması gerekiyor. Biz kesinlikle anadilde eğitimin parçası olarak görmüyoruz, seçmeli Kürtçe eğitimini” dedi.
 
‘Anadil eğitim dili olmalı’
 
Bir dili korumak için öncelikle eğitim dili olması gerektiğine dair küresel anlamda bir görüş birliği olduğunu söyleyen Duygu, sözlerine şu şekilde devam etti: “İktidara bir çağrıda yapmak gerekiyor. İktidarın artık tek dilli eğitim politikalarından, tek dilli kamusal hizmet politikalarından vazgeçmesi gerekiyor. Bireyi aslında farklılıklarıyla beraber bir hak süjesi olarak değerlendirmesi ve buna dair politikalar oluşturması gerekiyor. Tek tipçi politikaların artık çözüm olmadığı, sorunları şiddetlendirdiği çok açık ve ortada.” 
 
‘Dil bir kültürdür Kürtçe bizim kültürümüzdür’
Anadilin tanınmadığı ve baskı aracı olarak uygulandığı yerlerden biri de cezaevleri. Anadili Kürtçe olan tutsakların bu konuda engellemelere maruz kalmalarına dair Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED) Yöneticisi Remziye Tek, cezaevlerinde Kürtçeye baskıların 1990’lı yılları da geçtiğini kaydederek, “Telefonda bile ailelerle Kürtçe konuşunca hücre cezası veriliyor ama anne Türkçe konuşmayı bilmiyor. Kürtçeye dair hiçbir şeyi kabul etmiyorlar. Ne Kürtçe kanallar, ne Kürtçe radyo ne de bir gazete. Her türlü hukuksuz davranış var” dedi.