‘Kürt kadın gazetecileri var eden koşullar bir halk gerçekliği’

  • 09:03 5 Ekim 2023
  • Kültür Sanat
 
Rozerin Gültekin 
 
İSTANBUL - Yeni Yaşam gazetesi editörü Reyhan Hacıoğlu, 7 Ekim Kürt Kadın Gazeteciler Günü’ne dair değerlendirmesinde, Kürt kadın gazetecileri var eden koşulların bir halk gerçekliği olduğunu vurgularken, gerçekleri dünyaya duyurmak açısından Kürt kadın gazetecilerin çoğalması gerektiğini söyledi. Reyhan, “Kadınlar ile bu mevziinin güçlenmeye ihtiyacı var” diye ekledi. 
 
Kürt kadın gazeteciler, baskılara rağmen, Gurbetelli Ersöz, Ayfer Serçe, Nujiyan Erhan ve Deniz Fırat’tan devraldıkları mirasın taşıyıcıları olarak kalemiyle, kamerasıyla, fotoğraf makineleriyle hakikatin izinde yürümeye devam ediyor.  Özgür Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Gurbetelli Ersöz’ün yaşamını yitirdiği 7 Ekim, 2014’ten bu yana Kürt Kadın Gazeteciler Günü olarak kabul edildi. 
 
Kürt Kadın Gazeteciler Günü’ne dair Yeni yaşam gazetesi editörü Reyhan Hacıoğlu, JINNEWS’e konuştu.
 
 
‘Kürt kadın gazetecileri var eden koşullar bir halk gerçekliği’
 
Dünyanın her yerinde kadın gazeteci olmanın zorluklarla dolu olduğunu söyleyen Reyhan, Kürt kadın Jîna Emînî’nin katledilmesini haberleştirdiği için kadın gazetecilerin hedef haline getirilerek tutuklanmasının bunun somut örneği olduğunu ifade etti. Reyhan, “Ortadoğu coğrafyası çok uzun süredir kanlı ve paylaşım savaşlarının gerçekleştiği bir coğrafya bundan dolayı insan hakları askıya alınmış durumda. Bu anlamda kadın gazeteciler Ortadoğu’daki iktidarların hep hedefinde olmuştur. Ortadoğu’da gazeteci olmak zor ama kadın gazeteci olmak saldırıların hedefi olmanız anlamına geliyor. Direnenler olduğu sürece hakikat hep olacaktır. Kürt kadın gazetecileri var eden koşullar bir halk gerçekliği. Ciddi hak ihlalleri var, bedeller veriliyor ancak mücadelede beraberinde büyüyor. Koşullar sertleştikçe buna karşı direniş büyüdükçe basın mevziisi de büyüyor” dedi. 
 
‘Gazeteciliğimiz sadece 5N 1K değil’
 
Kürt kadın gazetecilerin “Anka Kuşu” misali bütün baskılara karşı kendini yenilediğini ve mücadelesine devam ettiğini belirten Reyhan,  yaptıkları her haberin bir parçası olduklarına dikkat çekti. Reyhan, “Kurdistan’da ve Türkiye metropollerinde bir kadının tecavüze uğraması bizim kendimizi dışında tuttuğumuz bir durum değil. Kurdistan’da devam eden soykırım saldırıları bize değiyor. Örneğin Suruç’ta gazeteci arkadaşımız arkadaşlarının en iyi fotoğrafları ile onları anlatmaya çalışıyordu yani biz Kürt kadın gazeteciler olarak mücadelenin bir parçasıyız. Gazeteci Abdurrahman Gök’ün dediği gibi gazeteciliğimiz sadece 5N 1K değil bunun içine ahlak ve vicdan koyuyoruz. Kürt kadın gazetecilerin kadınların saldırı altında olduğu bir coğrafyada yükü ağır, ama tutuklamalara rağmen bitmeyen bir kavgası var” sözlerini kullandı. 
 
Saldırı arttı
 
Türkiye’de uzun süredir  “faşizmin” koşullarının uygulandığını ve 21 yıldır AKP iktidarı ile birlikte de şiddet ortamının derinleştirildiğini kaydeden Reyhan, artan şiddetin ve baskının hedefinde her zaman Kürtlerin, Kürt basınının olduğunu söyledi. Bir yıl içerisinde çok sayıda Kürt gazetecinin tutuklanmasının nedeninin iktidarın bu savaş politikasında ısrar etmesine bağlayan Reyhan devamında şu ifadeleri kullandı: “Masanın devrilmesi ve Kürtlere karşı savaş konseptinin devreye koyulması saldırıları arttırdı. Sansür yasası tartışılırken Kürt basınına ciddi bir operasyon yapıldı. Ekim ayında yine aynısını yaşadık ve işkence ile arkadaşlarımıza baş eğdirilmeye çalışıldı. Topluma yönelik baskı mekanizmaları devreye sokulacağından öncelikle bunu duyuracak olan mekanizmalar yok edilir. Kürt gazeteciler olmasaydı biz Wan’da insanların helikopterden atıldığını ya da İpek Er’in tecavüze uğradığını uzman çavuşun serbest olduğunu öğrenemeyecektik. ‘Gerçekler karanlıkta kalmayacak’ sadece slogan değil bunu yaşatmak için bedel veriyoruz. İktidar da buna karşı gözdağı vermeye çalışıyor.”
 
Özgür basında 30 yıl süren mücadelesinin ardından geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Seyit Evran’ın ‘sadece gazeteciye değil bizim devrimci gazetecilere ihtiyacımız var’ sözünü hatırlatan Reyhan, ”Süren bir kavga ve hakikat arayışçıları bitmiyor” diyerek iktidarın öfkesinin neye karşı gerçekleştiğini sözlerine ekledi. 
 
‘Sadece gazetecilik yapmıyordu öncü rolleri vardı’
 
Kürt kadın gazetecilerden DAİŞ saldırıları sürecinde Şengal’de olan KDP’li “Roj çeteleri” tarafından katledilen gazeteci Nûjiyan Erhan’ı, Türkiye’de ilk Gazete Genel Yayın Yönetmeni olan ve KDP tarafından katledilen Gurbetelli Ersöz’ü, Sîlêmanî’de katledilen Kürt akademisyen-gazeteci, Jineoloji Araştırmaları Merkezi üyesi Nagihan Akarsel’i örnek aldığının altını çizen Reyhan, “Bu mücadele kolay oluşturulmadı. Gurbetelli’den tutalım Nagihan arkadaşın hayatını kaybetmesine kadar. Onlar sadece gazetecilik yapmıyordu, öncü rolleri vardı. Ondan dolayı hedef seçildiler. Örneğin Nûjiyan’ın yarım bıraktığı kadın haberi vardı onu tamamlamak isteyen başka kadın gazeteci de şehit edildi. Bizim doğru mücadele yürütebilmemizin örnekleri onlar. Teknik bir gazetecilik yapmıyorlardı oldukları toplumun ihtiyacını karşılamak için bedenlerini ve özgürlüklerini ortaya koymuşlardı.  Onları takip etmek özgürlük arayışının gelebileceği noktayı gösteriyor. 7 Ekim’deki amaç da hem Gurbettelli arkadaşı anmak ve mücadelesinin büyüdüğünü göstermek” şeklinde konuştu. 
 
‘Basına kazandırdığı dil özerkliği var’
 
Kürt kadın gazetecilerin eril medyaya karşı mücadelesinin birçok kazanımı olduğunu ifade eden Reyhan, “Kadını görünür kılmak için NuJINHA ve JINNEWS ile devam eden kadın  yayıncılığına vurgu yapıyoruz. Kürt kadın gazeteciliğinin, erkek zihniyetinden arındırmak için basına kazandırdığı dil özerkliği var. Hala kavgamız bitmiş değil. Bu, süren bir mücadeledir. Kadın görünmezliğini, basın alanında daha aza indirmek ve bunu sadece nicelik olarak değil, aynı zamanda kadın bakış açısını geliştirme açısından da Kürt kadın gazetecilerin ciddi katkıları var” diye belirtti. 
 
‘Söz söyleyen noktada olursak saldırılar da boşa çıkar’
 
Kürt Kadın gazetecilerin daha rahat bir şekilde gazetecilik yapması, cinsiyetlerinden, kimliklerinden dolayı hedef alınmamasına yönelik çözüm önerilere değinen Reyhan, çözümdeki en büyük rolün dayanışma ağlarının kurulması olduğunu vurguladı. Reyhan sözlerine şöyle devam etti: “Kadın mücadelesini daha görünür kılmak lazım. Ne kadar çok kadın basın kurumu alanda olursa bu mücadele ancak o kadar sağlıklı verilebilir. Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği kararı alındı. Bu da, var olan iddianın büyütüldüğünü gösteriyor. Bu hedef, aynı zamanda bu mevziinin ne kadar büyüdüğünü gösteriyor. Bu kurumları ne kadar çoğaltabilirsek, söz söyleyen noktada olursak bu saldırılar da boşa çıkar. Kadınların bu kadar hedef alınması aslında kadın özgürlüğüne yönelik bir saldırı. Bu kadar saldırının yoğun olduğu bir noktada ona karşı verilecek olan mücadelenin daha güçlü olmasıyla bu aşılabilir. Onurlu bir barış olduğunda bizlerin koşulları da çok fazla rahatlayacak ama kavgamız bitmeyecek. Biz saldırıya uğrarken kimliğimizden bağımsız değiliz. Türkiye’den Kurdistan’a dayanışma ağlarının tam olarak örülmemesi Kurdistan coğrafyasını kendi kaderine bıraktığı gibi Kürt gazetecilerin de saldırılar ile baş başa kalmasını beraberinde getiriyor.”
 
‘Bu mevziinin güçlenmeye ihtiyacı var’
 
Her şeye rağmen her yıl 7 Ekim’de kutlanan Kürt Kadın Gazeteciler Günü’ne dair mesajını ve çağrısını paylaşan Reyhan şu şekilde konuştu: “Hayatını kaybetmiş çok fazla Kürt kadın gazeteci var. Bunun için bu geleneğe sahip çıkmamız gerekiyor. Halklar savaş altında haksızlığın, hukuksuzluğun olduğu koşullarda bizlerin de Kürt kadın basınını güçlendirmesi gerekiyor. Yaşanan şeyler, kolay şeyler değil. Kurdistan’da katledilen çocuklar yada parçası olduğumuz diğer haberler gibi ama başka bir şey yaşanmaması, bizim sorumluluğumuzda. Kendimizi  kendimize anlatmanın dışında yaşananları dünyaya duyurmak açısından Kürt basını ve Kürt kadın gazeteciler ciddi bir noktada. Çoğalmamız gerekiyor, diploma ile yürüyen mücadele değil burası. Temel ilke olarak bunu yapabileceğine inanmak isteyen özellikle kadın arkadaşlarla bu mevzinin güçlenmeye ihtiyacı var. Onun için aramıza gelmelerini ve omuz omuza daha iyi bir dünyanın haberini yapmak için kavga etmeyi isterim.”