Munzur Festivali'nde basın özgürlüğü paneli

  • 19:56 5 Ağustos 2023
  • Kültür Sanat
Festivalde basın özgürlüğü paneli:  Merdan Yanardağ tecritle ilgili sözlerinden sonra tutuklandı
 
DERSİM - 21’nci Munzur Kültür ve Doğa Festivali üçüncü gününde “Basın özgürlüğü ve medya” başlıklı panelle devam ediyor. Panelistlerden Fatih Polat, “Merdan Yanardağ Abdullah Öcalan’ın tecridiyle ilgili sözlerinden sonra tutuklandı. Ve bugün Abdurrahman Gök’ün tutuklanışının 100’ncü günü. Bu kadar gazeteci cezaevindeyse basın örgütlülüğümüzün zayıf olmasıyla alakalıdır” dedi.
 
Dersim’de “Madencilik yağmasına karşı doğayı savunalım” şiarıyla başlayan 21’nci Munzur Kültür ve Doğa Festivali üçüncü gününde devam ediyor. Festival kapsamında Sanat Sokağı’nda “Basın özgürlüğü ve medya” başlıklı panel düzenlendi. Moderatörlüğünü Caner Aktan’ın yaptığı panele, gazeteci-yazar Ceyda Karan, gazeteci-yazar Fatih Polat, gazeteci-yazar İbrahim Varlı ve akademisyen Fatih Yaşlı panelist olarak katıldı. Yanı sıra panele çok sayıda dinleyici katıldı.
 
Panelde, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü raporundan gazetecilere yönelik ihlaller okundu.
 
‘Merdan Yanardağ Abdullah Öcalan’ın tecridiyle ilgili sözlerinden sonra tutuklandı’
 
Panelde ilk konuşan gazeteci Fatih Polat, “Bazen siyasal rejim basını etkiler. Türkiye’de bugün tek adam rejiminden bahsediyoruz. Ve 5’li çete görüyoruz ve bunun karşısında bir siyasal rejim görüyoruz. Merdan Yanardağ Abdullah Öcalan’ın tecridiyle ilgili sözlerinden sonra tutuklandı. Ve bugün Abdurrahman Gök’ün tutuklanışının 100’ncü günü. Abdurrahman Gök deyince aynı zamanda aklımıza 2017 Diyarbakır Newrozunda polis tarafından katledilen Kemal Korkut geliyor. Ve sonrasında bunun intikamını almak için Abdurrahman tutuklandı. Gazeteciler hedef alınıyor. Gazeteciler sorular soruyorlar. Bu kadar gazeteci cezaevindeyse basın örgütlülüğümüzün zayıf olmasıyla alakalıdır” dedi.
 
‘Yeni bir toplumsal muhalefet dalgası yaratılmalı’
 
Akademisyen Fatih Yaşlı, ülkedeki ekonomik duruma dair değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’de yeni bir toplumsal muhalefet dalgasının yaratılması gerektiğini ifade eden Fatih, “Aksi halde Erdoğan ölene kadar ülkeyi yönetmeye devam edecek. Seçimi ve sandığı gözeterek ama yalnızca buna bağlı kalmadan bir toplumsal muhalefet dalgası yaratılmalı. Bunlar grevlerle, mitinglerle, çeşitli eylemlerle desteklenmeli” diye belirtti.  
 
‘Muhalefet ve medya olacaktır ama rejimin muhalefeti ve medyası olacaktır’
 
Sonrasında söz alan gazeteci İbrahim Varlı, basına yönelik baskılara dikkat çekti. İbrahim, “Rejimin genel karakterini anlamadan ne medya üzerindeki baskıları ne de başka politikalarını anlayabiliriz. İkinci yüzyıla da iktidar daha muhafazakar, daha Türkçü bir sistemle ilerleyecek. Görünen o ki önlerinde pek bir engel görmüyorlar. Yeni dönemin muhalefetine, medyasına uygun adımlar atıyorlar. Son dönemde artan baskılar bununla ilgili bir durum. Yeni rejiminin iyice kökleşmesi için de medyaya ‘yazmayın’ diyor. En ufak bir sesin, aykırı düşüncenin oluşmaması için baskıları artırıyorlar. Bir muhalefet illa ki olacaktır. Bu dünyanın her yerinde var. Ama bu rejime uygun bir muhalefet, rejime uygun bir medya olacak. Dünyanın her yerinde sandık kuruluyor. Muhalefet olacaktır, medya olacaktır ama rejimin muhalefeti ve medyası olacaktır. Bu baskıların daha artacağını hissediyoruz. Umudumuzu yitirmeyelim. İktidarın istediği de bu. Umut olduğu müddetçe bu durum aşılacaktır. Bizim gibilerin mücadele ve dayanışmasıyla daha kötüye gidilmesinin önüne geçildi. Bizim en büyük sermayemiz ve umudumuz irademizdir” diye konuştu.
 
‘Medya ideolojik bir şey’
 
Son olarak söz alan gazeteci Ceyda Karan ise şunları söyledi: “Dünya gözlemcisiyim. Dünyayı kendi memleketimizle kıyaslamak durumunda kalıyoruz ve çoğu zaman hoş durumlar açığa çıkmıyor. Hiçbir şey bitmeyecek ve mücadele de devam edecek. Yalnız değiliz. Küresel kapitalizm altında Türkiye’de yalnız değiliz. Bilinçli olarak yaratılmış krizler var. Ukrayna krizi gibi. Bu anlamda hakikaten yalnız değiliz. Medya bütün bu olup bitenleri takip ederek gerçekleri insanların önüne koyuyor. Medya ideolojik bir şey. Nerden baktığınıza ve hayata nerden baktığınıza bağlı değişir. Gerçekleri aktaran medyaya daha farklı bakmak gerekir. 21’nci yüzyılda ideolojisizmişiz gibi bir şey yaratmaya çalıştılar ama bence bu doğru değil. İdeolojilerin öldüğünü söyleyenler en büyük ideologlar. Maalesef sol biraz kanadı kırık kaldı. Ama Türkiye’de gerçekleri arayanların arzuları bitmedi, bitmeyecek. Basın ve medya da burada oturuyor. Demokrasi bir hedef değil, bir yol, yöntem ve metoddur. Ama burjuva ideolojisinde hedeftir. Halka hizmet edecek bir devlet mekanizması yaratmak bu koşulda zor. Yağmalaya bir zihniyet ortada. Bu zihniyete göre borsada birileri yatırım yapıyor, medya, eğitim, sağlık özelleştiriliyor. Kamu kavramının altı delindi. Kamusal hizmet kavramını kafamızdan çıkardılar. Yolsuzluklar, dolarla anlaşmaları yapılmış olan yollarla ilgili haberleri sizlere aktaran gazeteciler büyük bir cesaretle bunu yapıyorlar. İktidarın ilk yaptığı şey medyaya müdahale etmek oldu. Onların çizdiği düşünce içinde düşünmenizi istiyorlar. Medya insanların düşünce sistematiğini gösteriyor. Biraz dışına çıkanları, Merdan Yanardağ gibi isimleri seçerek onlara böylesi muameleleri reva görüyorlar. Peki bunun karşısında muhalefet ne yapıyor? En büyük problemimiz, muhalefetin ne yaptığı, ne söylediği, kamuoyunu ne kadar konsolide edebildikleridir. Kapitalist iktidarlar daha fazla kaynaklara sahip oldukları için dönemin fikriyatını belirleyebiliyorlar. Ama koşulları yönetemiyorlar. NATO, Rusya ve Çin’in karşı karşıya gelmesi çok tehlikeli. Şu andaki gidişat tehlikeli. Her şey daha da altüst olabilir. Kimse yaşamaktan, düşünmekten, okumaktan, sorgulamaktan vazgeçmeyecek. Muhalefet etmeye devam edeceğiz. Muhalefet yöntemlerini bulmaya devam edeceğiz. İktidar medyasında bütün TV’lerde aynı şeyler var. Muhalefet medyasında direniş ruhu eksilmiyor. Bir direniş odağı yaratabilecek bir yerdeyiz.”
 
'Kürt gazetecilerin tutuklanmasına neden herkes sesiz?'
 
Ardından panelde soru-cevap kısmına geçildi. Kürt gazetecilere yönelik baskı ve tutuklamalara dair muhalefetin sessizliğine dair sorulan soruya yanıt veren Fatih Polat, “Çok ağır bir baskı süreci söz konusu. Kürt sorununun genel ağırlığı ve siyasette kurulan ilişki medya ağırlığında da kendini gösteriyor. Baskı bazen göğüsleyemeyeceğimiz kadar ağır geliyor” şeklinde yanıtladı. Ceyda Karan ise, “Sağlam mesleki örgütlenmeler olabilirdi ama bunun yerini liberalizm aldı. ABD’den ithal edilen STK’lar mesleki örgütlenmelerin yerine aldı” yanıtını verdi.  
 
Soruların yanıtlanmasının ardından panel sona erdi. Festival çeşitli etkinliklerle devam ediyor.