Unutturulmaya çalışılan bellek Kürt Film Festivali’nde tazelendi

  • 09:07 30 Mart 2022
  • Kültür Sanat
 
Marta Sömek-Gülistan Dursun
 
İSTANBUL - Açılıştan son güne kadar büyük bir yankı uyandıran 2’nci İstanbul Kürt Film Festivali hakkında ajansımıza değerlendirmelerde bulunan katılımcılar, “Kürt sinemasının önemi, dünya sineması içerisinde çok önemli bir yer tutuyor. Kürt halkı tüm baskı ve engellemelere karşı üretimini sürdürüyor” dedi.
 
Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) Sinema Kolektifi öncülüğünde gerçekleştirilen ve bu yıl ikincisi düzenlenen İstanbul Kürt Film Festivali dün akşam yapılan kapanış etkinliği ile sona erdi. 24 Mart günü açılışı yapılan festivali son güne dek binlerce kişi yoğun ilgi ile sahiplendi. Festival, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işine son verilenlerden öğrencilere, insan hakları savunucularından farklı halklara ev sahipliği yaptı.
 
28 film izleyiciye birçok duygu hissettirdi
 
Beyoğlu’nda bulunan Cinemajestic'te 6 gün boyunca sergilenen uzun metraj, belgesel ve kısa film kategorilerinde toplamda 28 film, izleyicilere birçok duyguyu hissettirdi. Kürt halkının yüzyıllardır yaşadıkları acı, göç ve mücadele filmlere yansırken, izleyiciler sanatla harmanlanan bu zengin kültürü tanıma şansı elde etti. Amasi Martirosyan’ın 1933 yılında çektiği “Kurdên Êzidî” (Êzidî Kürtleri) filminin gösterimiyle başlayan festivalde, kapanış filmi olarak ise İranlı yönetmen Nader Saeivar'ın ilk uzun metraj filmi olan ve Kürt öğretmen Bahtiyar'ın yaşamını ele aldığı “Namo” seçildi. 
 
‘Ben Kürt’üm’
 
Ermeniler ile birlikte 1918 yılında soykırımın ardından zorunlu göçe maruz bırakılan Ezidi bir Kürt ailenin yaşam mücadelesini konu alan “Casimê Celîl”, festivalde yoğun ilgi gören filmlerden biriydi. Derin sanatsal sahnelerin yer aldığı filmde duygunun ilmek ilmek işlenmesiyle izleyiciler tarafından uzun süre alkışlandı. 1918'de yaşadıkları soykırımla tüm aile fertlerini kaybeden Casimê Celîl, Erivan'da bir yetiştirme yurduna yerleştirilir ve ismi değiştirilir. Kim olduğunu unutmamak için her sabah kendine "Adım Casim, Celîl'in oğluyum, Digor'un Kızılkule köyündenim, Kürt’üm, Êzidî Kürt’üm" sözlerini tekrar eder. İki kuşak üzerinden bir geri dönüş hikayesine odaklanılan filmde Casimê Celîl’in filmin son sahnesinde söylediği “Ben Kürt’üm” cümlesinin ardından ise seyirciler dakikalarca alkış tuttu.
 
‘Göçü sanat yoluyla aktardık’
 
Seyirciler tarafından dakikalarca alkışlanan filmin yönetmenlerinden Özlem Diler, “Casimê Celîl”in göç etse de bir mücadele ve başarı öyküsü ortaya koyduğunu dile getirdi. Filmin hikayesinin önemli olmasının nedenini “göçün ortaya çıkardığı başarı” olarak değerlendiren Özlem, göç ettirme politikasının her zaman bu şekilde başarılı sonuçlar doğurmayacağını da sözlerine ekledi. Dünyanın pek çok yerinde, pek çok ulustan insanın göçe maruz kaldığını belirten Özlem, “Bu yüzden bunlarla ilgili filmleri kitaplar yazarak sanat yoluyla insanlara aktarmanın çabası içindeyiz. Biz de bu noktalara bir taş koymaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu. Kürt Film Festivali’nde olmaktan keyif aldığını paylaşan Özlem, kadınların daha çok sinemayla ilgilenmesi gerektiğini vurguladı.
 
Kürtçeyi sahiplenme çağrısı
 
Kadınların sinema alanında çalışmalarını arttıracaklarını aktaran Özlem, “Bütün alanlarda olduğu gibi maalesef sinemada da kadınlar kendilerini ifade etmekte zorluk çekiyor. Ama buna karşı hep beraber ısrar edeceğiz çünkü başka çaresi yok” dedi. Yıllardır Kürt kültürüne ve diline birçok saldırı gerçekleştiğine dikkat çeken Özlem, Kürt halkının anadiline sahip çıkması çağrısında bulundu. Filmde Casimê Celîl ve çocuklar arasında geçen bir diyalogda, “Rind hîn bibin” (İyi Öğrenin) sözlerinin kullanıldığına değinen Özlem, “Anadilde okumak, anadilde çalışmaya devam etmek, Kürt kültürüne katkı vermek açısından çok çok önemli olacaktır. Görüyorum ki arkadaşlarımız çalışıyorlar ve umuyorum ki hepsi çok başarılı olacaktır” diye konuştu.
 
‘Kürtler festivali sahiplendi’
 
Uluslararası Süleymaniye Film Festivali Koordinatörü Mihriban Rizgar da festivale katılanlardan biri. Mihriban, festivalin büyük bir coşkuyla geçtiğini ve Kürtlerin festivali sahiplenmesinden ötürü oldukça gururlandığını dile getirdi. Federe Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde de kültür-sanat çalışmalarının yoğun olduğunu kaydeden Mihriban, “Süleymaniye, aydın ve sanatçıların başkenti olarak belirtilir. Şairlerin, edebiyatçıların ve sanatçıların şehridir. Birçok önemli etkinliğe de sahiplik yapar. Uluslararası Film Festivali düzenlenir. Şehrimizde sanatın önemi çok yüksektir” ifadeleri ile Süleymaniye’nin sanata bakışını paylaştı.
   
‘Dört parça Kürdistan’ı kapsayan bir festival…’
 
“Kürdistan’ın her bir parçasında yaşayan Kürtler, birçok sanatsal etkinlik düzenliyor” diyen Mihriban, taleplerinin hep birlikte ortak bir sanatsal proje gerçekleştirmek olduğunu söyledi. Mihriban, Kürt halkının sanat çerçevesinde sergilediği birlikteliğin sürdürülmesini, “Örneğin Kürdistan’ın dört parçasının düzenlediği ortak bir festival yapabiliriz. Sadece bir kent veyahut parçaya ait olmayan bütün Kürdistan’ı kapsayan bir festival olmalıdır” sözleriyle vurguladı.
 
‘Kürt sineması dünya sineması içerisinde çok önemli bir yerde’
 
Öte yandan festivale katılan birçok farklı kesimden biri olan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işine son verilen Serap Kılıç ise katılımın oldukça yüksek olduğunu, salonların hepsinin çok dolu olduğunu belirtti. “Benim için Kürt sinemasının önemi, dünya sineması içerisinde çok önemli bir yer tutuyor İran sineması gibi” sözlerini kullanan Serap, Kürt halkının yaşadığı coğrafyalarda felaketlerle, katliamlarla, sürgünlerle, göçlerle ve acılarla dolu bir tarihi olduğuna işaret etti. Kürt halkının yaşamının filmler ile yansıtıldığını söyleyen Serap, “Çok insani, çok samimi hikayeler gördük filmlerde ve çok etkilendim. Üç sene boyunca Diyarbakır’da yaşamıştım, coğrafyayı iyi gezdiğimi söyleyebilirim. Filmlerde ve belgesellerde tekrar coğrafyayı, doğanın güzelliğini, el değmemişliğini görmek bana çok iyi geldi” diye konuştu.
 
‘Tarihini yeniden üreterek unutturmayacaklar’
 
İstanbul’da Kürtçeyi duymanın kendisini çok iyi hissettirdiğinin altını çizen Serap “Her insan kendi diliyle yaşar, var olur, kendisini tanımayan bir insan başka bir insanı da tanıyamaz. Dolayısıyla dilinin yasaklanması aslında kendisiyle kuracağı o köprünün, hikayenin yok edilmesini amaçlıyor. Kürtlerin bir halk olarak kendi diline sahip çıkması, yazılı olarak ve sözlü olarak devam ettirmesi, sinema gibi araçlarla belgelemesini çok önemli buluyorum” değerlendirmesinde bulundu. Serap, Kürtlerin sanat çalışmalarıyla gelecek kuşaklara geçmişinin nasıl olduğunu anlatacağını, kendi tarihini yeniden üreterek unutturmayacağını da sözlerine ekledi.
 
‘Kürt halkı tüm baskılara karşı üretimini sürdürüyor!’
 
Kürtçenin karşısında baskıcı bir ırkın olduğuna ışık tutan Serap, “Türklerin, egemen iktidarın kendi dilini bu kadar bilmiyor ve doğru kullanmazken Kürtlerin anadili hakkını basite alması, küçümsemesi onların utancıdır. Kendi dilini korumayan, günde 200 kelimeyle konuşan, iletişim kuran maalesef baskıcı bir ırk var. Dolayısıyla Kürtleri anlamayacaklardır ama gördüğüm kadarıyla Kürt gençliği kendi sorununun farkında” şeklinde konuştu. Kürt halkının tüm baskı ve engellemelere karşı üretimini sürdürdüğünün altını çizen Serap, “Böyle devam ederse ileride daha da yok olmayacaklarını, varlıklarını koruyacaklarını düşünüyorum. Bütün Kürt gençlerini, kadınlarını kendi tarihini, bir yerde göç etmiş olabilir, şehirlerde yaşıyor olabilir, uzaklaşmış olanların mutlaka bu güzellikleri görmesini istiyorum” dedi.
 
‘Rağbet beni çok mutlu etti’
 
Festivalin tüm süreci ve hazırlık çalışmalarında yer alan Helin Tekin de, MKM’ye gidip gelirken festivalden haberdar olduğunu ve çalışmalara katıldığını dile getirdi. “Bu kadar rağbet göreceğini düşünmemiştim, bu beni çok mutlu etti” diyen Helin, Kürt sinemasına dair bu kadar başarılı çalışmaların hayata geçirildiğine daha önce tanık olmadığını da belirtti. Binlerce katılımcının büyük bir ilgiyle filmler hakkında bilgi sahibi olduğunu paylaşan Helin, “Başından sonuna kadar filmleri ve yönetmenleri çok severek takip ettiler, kadın yönetmenlerin de yoğunlukta olması özen gösterdiğimiz bir noktaydı” diye belirtti.
 
‘İnsanlar çok heyecanlı ve ilgiliydi’
 
“I will wait” isimli kısa filmden çokça etkilediğini söyleyen Helin, “Gözlerim doldu izlerken. Eşini bekleyen bir kadın vardı filmde. O kadar güçlü ki hayata tutunmaya çalışıyor, bu beni çok etkilemişti. Muhtemelen bir erkekle aynı şeyleri hissetmedim o filmi izlerken. Festivalin açılış günü insanların yığınla gelmesi beni o kadar heyecanlandırdı ki, o gün hepimizin ulusal kıyafetlerimizi giymesi de Amed’deki engellemeye bir tepkiydi. Binlerce insan geldi, insanlar çok heyecanlı ve ilgiliydi bu da beni çok mutlu etti aynı zamanda” sözleriyle hislerini aktardı.