‘Karantinada Mahsur’ projesiyle kadın katliamlarına dikkat çekildi

  • 09:01 16 Ekim 2020
  • Kültür Sanat
Medya Üren
 
DİYARBAKIR - Avrupa'da yaşayan oyuncu ve yönetmen Barış Celiloğlu, artan kadın katliamlarına dikkat çekmek için, “Karantinada Mahsur” isimli dijital tiyatro projesini hazırladı. Barış, hazırladığı projeyle karantina sürecinde dünyanın birçok yerinde artan kadın şiddetine dikkat çekmek istediğini söyledi. 
 
Aylardır dünya gündeminde olan ve yüz binlerce insanın yaşamını yitirmesine sebep olan koronavirüs ile beraber, ev içi şiddette arttı. Artan ev içi şiddet sosyal medya platformları ve kadın örgütleri tarafından protesto edildi. Uzun yıllardır İngiltere'nin Londra kentinde yaşayan Yönetmen, Oyuncu ve Tiyatrocu Barış Celiloğlu de, pandemiyle artan kadın şiddeti ve katliamlarına dikkat çekmek amacıyla, farklı ülkelerden kadınların da desteğiyle “Karantinada Mahsur” adlı bir dijital tiyatro projesi hazırlıyor. Barış, projesini ajansımıza değerlendirdi.
 
Barış, Ariel Dorfman’ın “Ölüm ve Kız” adlı oyunundaki “Paulina” rolüyle Avrupa’da en iyi kadın oyuncu ve “Resmi Geçit” oyunundaki rejisiyle de Direklerarası Seyirci Ödülleri’nden en iyi yönetmen ödülünü layık görüldü. 
 
Artan kadın katliamları projeye yöneltti
 
Tiyatro oyuncusu ve yönetmen olan Barış, 24 yıldır yaşadığı İngiltere’de de tiyatro çalışmalarını sürdürüyor. Yıllar önce Londra’da kurduğu “Theatre East N Bull” tiyatro kumpanyası ile sahneye her yıl İngilizce-Türkçe oyunlar koyduğunu söyleyen Barış, karantina döneminde dünyanın birçok yerinde kadın katliamlarının arttığını görünce konuyu araştırmaya başladığını ifade etti. Türkiye’de bu durumun oldukça vahim olduğuna işaret eden Barış,“Pandemide daha çok artmış tabii. Bu arada İngiltere, İspanya, Yunanistan, Polonya gibi ülkelerdeki tanıdıklar ve kadın örgütleriyle irtibat kurunca oralarda da kadın cinayetlerinin bu dönemde çok arttığını gördüm ve bu konuda dijital bir tiyatro projesi yapmaya karar verdim. Bu ülkelerden ve Türkiye'den yazar ve oyuncu arkadaşlarla konuşunca hepsi katılmak istedi. Sonra yeni ülkeler ve onların sanatçıları eklendi. Çoğunu tanımadığım için onları seçmelerle projeye dahil ettim. İki ay yazım süreciyle geçti. Üç ay da zoom provalarıyla. Şimdi montaj aşamasına başlıyoruz” diye ifade etti.
 
Projenin İngilizce adının “Lckedown  Locked In”, Türkçe adının ise “Karantinada Mahsur” olarak belirlendiğini söyleyen Barış, “Ekim sonu Kasım başı gibi dijital projemiz hazır olacak ve birçok ülkedeki dijital platformlarda gösterilecek. Bu konunun daha görünür kılınmasını hedefliyoruz hepimiz zira durum çok vahim” sözlerine değindi.
 
 ‘Katiller ödüllendiriliyor’
 
Kadın katliamlarının her zaman var olduğunu kaydeden Barış,  bu katliamların kadın örgütleri, feminist hareketler ve bazı basın kurumlarının yoğun çalışmalarıyla daha da görünür kılındığının altını çizdi. Bu konuda sosyal medyanın da büyük etkisi olduğunu dile getiren Barış, “Yani eskiden basın göz ardı edince bu cinayetlerden kimsenin haberi olmuyordu ama şimdi sosyal medyada her şey duyuluyor kısa sürede ve bu toplumsal sorunların daha fazla gündeme gelmesine neden oluyor. Son yıllarda daha fazla artmasının nedeni de caydırıcı yasaların olmaması. Tam tersine bu kişilerin ödüllendirildiğini görüyoruz hep ne yazık ki. Daha sert ve caydırıcı yasalar olmazsa yukarıdan aşağıya gönderilen mesaj bu cinayetlerin ağır bir şekilde ceza bulamayacağı şeklinde. Bu durumda kadına düşman olan birçok erkek ‘Öldürüp iki sene yatar çıkarım’ diye düşünüyor ve bunu alenen söyleyenler de var biliyorsunuz. Olan yasalar da değiştiriliyor ya da uygulanmıyor. Bu nedenle kadın cinayetlerinin sayısı çok daha arttı” ifadelerini kullandı.
 
 ‘İstanbul Sözleşmesi uygulanmalı’
 
AKP ve MHP’nin istemi doğrultusunda kaldırılması tartışılmaya başlanan İstanbul Sözleşmesi’ne de değinen Barış, bu sözleşmenin çok önemli bir Avrupa Konseyi Sözleşmesi olduğunu vurguladı. Barış şöyle devam etti: “Bu tür sözleşmeler durduk yere gündeme gelmiyor. Belli taciz ve şiddet durumlarının sistematik olarak devam ettiği bilindiği için ülkelerin hükümetlerinden bu konuda önlemler alacaklarına dair taahhüt almak için bu sözleşmeleri oluşturuyorlar. İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadele için imzalanmış bir sözleşme. Bu sözleşme olduğu halde Türkiye'deki kadın cinayetleri sayısı hızla artmakta. Bir de olmadığını düşünürsek bu durumun ne hale geleceğini tahmin edebiliyoruz tabii. Zaten korkunç ama daha da korkunç olur Türkiye'deki kadınlar için. İstanbul Sözleşmesi son maddesine kadar uygulanmazsa bu cinayetlerin sonu gelmeyecek maalesef.”