'Bir kadın okursa çok kişiyi etkileyebilir'

  • 09:11 6 Ekim 2019
  • Kültür Sanat
Rengin Azizoğlu
 
DİYARBAKIR - Kadınların kendilerini yetiştirmelerinin önemine dikkat çeken Kadın Yazarlar Derneği üyeleri, “Kadınların bu toplumda ayakları üzerinde durabilmesi için okuması gerektiğini düşünüyorum. Bir kadın okursa çok kişiyi etkileyebilir” dedi.
 
Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. (TÜYAP) tarafından 7’ncisi düzenlenen Diyarbakır Kitap Fuarı, kitapseverleri ağırlamaya devam ediyor. 160 yayınevinin 220 yazarın ve on binlerce kitapseverin katıldığı fuarda kadın yazarlardaki artış dikkat çekti. Kadın Yazarlar Derneği üyesi yazarlar Ayşe Seçkin ve Lütfiye Tekin çalışmalarını anlattı. Sınıf Öğretmeni ve Yazar Ayşe Seçkin enerjisini insanlardan aldığını söyleyerek, yeni hayatlara dokunmak üzere yeni bir yola girdiğini belirtti.
 
‘Kitap gelirini kadınların eğitimine harcayacağım’
 
Girdiği bu yolda öğrencileriyle yaşadığı anıları öykü türünde kitaplaştırdığını söyleyen Ayşe, “Öğretmenlik hayatımızda pırıl pırıl çocukların yüreklerine sevgi ve barış tohumlarını ekerek görevimizi yaparken kız çocuklarının ayakları üzerinde durması, üretken olması, bağımsız olması için çaba sarf etmeye karar verdim ve bir kitap yazdım. Bu kitabın gelirini Diyarbakır’da okuyan kız öğrencilerin eğitimine harcayacağım. Kitabın içeriği öğrencilerim ve biraz da kendimle ilgili aştığım konular. Kitap yazarken insanlar doğal olarak kendi yaşanmışlıkları ile ilgili yazıyor. Edebiyat kurgudur. Biz kurgu yapmadık. Tamamen yaşanmış öykülerden oluşturduk. Bu nedenle kendi yaşantımla ilgili, mesleğimle ilgili öğrenciler zaman zaman bizlere özel durumlar yaşattılar. Ben de okuyucularla bunu paylaşmak istedim o nedenle yazdım” diye konuştu. 
 
‘Kadınlar okumalı’
 
Kitabının Kadın Yazarlar Derneği’nde basıldığını dile getiren Ayşe, Kadın Yazarlar Derneği’nin Türkiye’de kadınların yaşadığı sorunları dert etmiş bir yayınevi olduğunun altını çizdi. Derneğin gerek yazarları gerekse bastığı kitaplarla kadınlara destek olmayı amaçladığını kaydeden Ayşe, “Kadınlar ayaklarının üzerinde durmalı ve üretken olmalı. Bunun için biz de kadınlar arasında bir dayanışmayla bu dernekte yer alıyoruz. Özelde kadınlar genelde ise Diyarbakırlılar bu fuara sahip çıktı. Çok yoğun geçiyor. Gelen insanlar kendilerine  yönelik kitapları bulup satın alıyor. Diyarbakır bence fuarın güzelliğini yaşıyor ve gelen misafirlere iyi bir ev sahipliği yapıyor. Ben bir kadın olarak tüm kadınların bu toplumda ayakları üzerinde durabilmesi için okuması gerektiğini düşünüyorum. Bizler de onlara destek olmalıyız” ifadelerini kullandı.
 
‘İnsanların yaşadığı sıkıntıları anlamaya çalışıyorum’
 
Edebiyat Öğretmenliği’ni 27 yıl sonra bırakarak yazmaya başlayan Lütfiye Tekin, kitaplarla uğraşarak kendine daha fazla zaman yaratmayı amaçladığını kaydetti. Memurluğun özgürlüğünü kısıtladığını belirten Lütfiye, istediği zaman istediğini yapamıyor olmanın ruhunu daralttığını söyledi. Şu an daha özgür hissettiğini aktaran Lütfiye, “Kimseden izin alma gibi bir zorunluluğum olmayacak. En önemlisi de yazma ihtiyacı hissediyordum. Ben İstanbul’da yaşıyorum ancak annem burada yaşıyor. Annemin yanına geldiğimde genel anlamda kadınları yazmak yerine bu bölgedeki kadınları yazmak istediğimi fark ettim. Yuva Derneği’nin de bir üyesiyim. Özellikle göç ve savaşlarla ilgili hem çocukların hem de kadınların yaşamış olduğu sıkıntılarla ilgili çalışmalara da katılıyorum. İnsanların yaşadıkları sıkıntıları anlayarak nasıl bir arada yaşayabiliriz bununla ilgili çalışmalar yapıyorum. Kadın Yazarlar Derneği’ne ben geçen yıl üye oldum. Merkez İzmir’de olduğu için biz fuarlarda bir araya gelebiliyoruz” dedi.
 
‘Kadınlar dayanışarak kendilerini yetiştirmeli’
 
Lütfiye kitaplarını şu şekilde anlattı: 
 
“Yazmaya İstanbul Yeditepe ve Balat bölgesini yazarak başladım. Farklı kültürlerin yaşadığı yerler hep ilgimi çekmişti. Kendi memleketime karşı bir sorumluluk hissettim ve Sur’daki çocukları yazdım. Kentler bir kimliğe sahip. Ben Diyarbakır Sur’da büyüdüm. Dedelerim de orada doğup büyüdü. O kimliğin bozulmaya çalışılması beni rahatsız etti ve bir şeyler yapmak istedim. Ben özellikle çocukların anlayabileceği, kahramanları çocuk olan öykü tarzında bu kitapla Diyarbakır’ın geleneklerini, tarihini anlatmaya çalıştım. Ardından ülkemizin yaşadığı talihsiz süreçlerde barış sözcüğü bile yasaklı hale getirildi. Öğrencilerime alternatifsiz olunmayacağını, mutlaka bir çözüm yolunun bulunacağını düşünerek barış sözcüğünü şifreli bir şekilde yazdığım “21R11Ş” kitabını çıkardım. Burada çocuklar kendilerine ütopik bir dünya kurup barış için farklı bir gezegen bulup büyüklerine ders veriyorlar.
 
Bundan sonra da yazmaya devam edeceğim. Kadınlarla ilgili küçük öyküler yazacağım bir kitap çalışmam olacak. Kadınlar güçlerinin farkında olmalı. Kadının bilinçlenmesini istemiyorlar. Bir kadın okursa çok kişiyi etkileyebilir. Kadınlar birlik olmalı ve dayanışarak kendilerini yetiştirmeli ve kendi ayakları üzerinde durmalı.”