Bagok Dağı’nın zirvesindeki Kalecik köyü restore edilmeyi bekliyor

  • 09:02 11 Ağustos 2019
  • Kültür Sanat
Medine Mamedoğlu
 
MARDİN - Bagok Dağı’nın zirvesinde bulunan ve kaya üzerine kurulması ile herkesin hayranlıkla baktığı Kalecik (Kâleha) köyü tarihi yapısıyla araştırılıp restore edilmeyi bekliyor. 
 
Mardin'de binlerce yıl Süryanilerin yaşadığı ancak onların yurt dışına göç etmesinden sonra yaklaşık 50 yıl önce Müslümanların yerleştiği Nusaybin ilçesine bağlı Kalecik (Kâleha) Köyü doğal ve yüksek görünümü ile görenleri kendine hayran bırakıyor. Bagok Dağı’nın zirvesinde olan köyün tarihinin milattan önce 7 bin yıllarına dayandığı tahmin ediliyor. Köylülerin yüksekte olması nedeniyle yaşadıkları zorluklara rağmen terk etmedikleri köye turistlerin ilgisi de oldukça fazla. 
 
Daha önce ziyaret edilmiş olsa da uzun yıllar boyunca restore edilmeyen ve üzerinde arkeolojik çalışma yürütülmeyen köy bir kaya üzerine kurulmuş. Kaya üzerinde yapılan tarihi ve taştan evlerle günümüze kadar gelen köye çıkmak sanıldığı gibi kolay değil.  
 
Roma döneminden kalma kalıntılar var 
 
Bir yere kadar yolu olan köyde evlere gitmek için araba ya da hayvanların geçeceği bir yol yok. Köylüler geldikleri yerden evlerine gitmek için kayaya yapılan merdivenli taş yolları  kullanıyor. Köy üzerinde yürütülen tahminlere göre Süryani ve Kürt yerleşim yeri olması dışında etrafında Neolitik ya da Kalkolitik dönemden (Bakır dönemi) kalma tarihi eserlerin olduğu belirtiliyor. Araştırmalara göre köyde bulunan kaya mezarları ise köyün  Roma döneminde de yerleşim yeri olarak kullanıldığını gösteriyor. 
 
'Köyün tarihi çok eski zamanlara dayanıyor '
 
Kavuşamayanların destansı hikayesi olan Mém û Zin filminin çekildiği yer olan köyde yıllardır ikamet ettiğini söyleyen Sabriye Aslan, "Ben kendimi bildim bileli bu köy böyle. Yıllardır bu evlere çıkmak için bir yol yok. Eşyalarımızı yolun sonuna kadar getiriyoruz daha sonra da sırtlayarak evimize getiriyoruz. Turistler ve gelen insanlar burayı çok seviyor. Eskiler bazen buranın hikayesini anlatırlardı. Çok çok uzun bir tarihi var. Köyde bulunan bütün evler tarihi ve hepsi taştan yapılmış. 90'lı yıllarda diğer köyler gibi bizde çok baskı altında kaldık ama köyümüzü bırakmadık" diye konuştu. 
 
'Zorluk ve sıkıntılara rağmen köyü terk etmedik'
 
Yüksekte olması nedeniyle sıkıntı çektikleri köyün her şeye rağmen ayakta olduğunu ifade eden Sabriye, "Yüksekte olduğu için su sadece sabah ve akşam geliyor onun dışında su çekemiyoruz köye. Kışın çok daha fazla zorluk çekiyoruz. Ama yine de evlerimizi burayı seviyoruz. Burada bir tarih var. Sadece bizim değil burayı bilen herkesin köye sahip çıkması gerekiyor" dedi.