'Kazanılmış haklarımızın hiçbirini geri vermeyeceğiz'

  • 18:10 27 Temmuz 2019
  • Kültür Sanat
DERSİM - Munzur Kültür ve Doğa Festivali kapsamında gerçekleşen “Kadınlar Haklarını ve Mücadeleyi Konuşuyor” panelinde konuşan HDP’li milletvekili Dilşat Canbaz Kaya, “Kazanılmış haklarımızın hiçbirini geri vermeyeceğiz. Ortak, birleşik, güçlü mücadelelerle yan yana gelebilirsek erkek egemen sisteme bir adım daha geri adım attırabiliriz. Her alanda en önce sözümüzü biz söylersek bu dünya değişir” dedi.
 
Bu yıl 19’uncusu düzenlenen Munzur Doğa ve Kültür Festivali kapsamında etkinlikler gerçekleşmeye devam ediyor. Etkinlikler kapsamında, “Kadınlar Haklarını ve Mücadeleyi Konuşuyor” konulu panel düzenlendi. Sanat Sokağı’nda düzenlen panelin moderatörülüğünü Duygu Kurban yaptı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Miletvekili Dilşat Canbaz Kaya, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve avukat İlke Işık'ın panelist olarak katıldığı panel, çok sayıda kadın tarafından ilgiyle takip edildi.
 
‘Eril sistem kadını ev, çocuk ve eş üçgenine hapsetmek istiyor’
 
Panelde ilk olarak konuşan Dilşat Canbaz, festivalin Ayaz ve Nupelda şahsında Berkin Elvan’a, Ceylan Önkol’a ve tüm çocuklara atfedildiğini, düzenledikleri panelin ise katledilen tüm kadınlara adadıklarını söyledi. Dilşat, “AKP’nin 17 yıllık politikaları ilk önce kadınları hedef alıyor. İlk önce kadınların direneceğini bildikleri için saldırmaya bizden başlıyorlar. Olağanüstü hal (OHAL) ile birlikte kadın eşbaşkanlarımız tutuklandı, kadın milletvekillerimize saldırıldı, kadın kurumlarımız kapatıldı. Bunun yanında yaptıkları politikalar ve yasalarla bizleri geri düşürmeye çalışarak kazanılmış haklarımıza saldırdılar. Eril sistem kadını ev, çocuk ve eş üçgenine hapsetmek istiyor. Buradan hareket etmemizi istiyorlar. Bizden bu kadar korkuyorlar. Sözümüzden bu kadar korkuyorlar. O korkunun faydasının olmadığını da görüyorlar. En hızlı yan yana gelebilenler kadınlardır.  Yaşanan anti demokratik bir duruma ilk ve en güçlü refleksi kadınlar veriyor.  Barışın, özgürlüğün, demokrasinin yayılmasını da en fazla kadınlar istiyor” dedi.
 
‘En küçük haklarımız için bile mücadele etmeye çalışıyoruz’
 
Nafaka tasarısına değinen Dilşat,  evlilik içerisinde olduğu gibi boşanma sırasında da kadınla erkeğin eşit şartlarda olmadığını ifade etti. Dilşat, “Nafaka, eril sistemin kendi cephesinden kendi için uydurduğu bir gerekçeyle elimizden almaya çalıştığı haklarımızdan bir tanesi. Kadın evlendiğinde ve iş bulduğunda nafaka zaten düşüyor. Boşandıktan sonra evlenme süresi bile belirlenmiş. Bu denli saldırıların altında hala en küçük haklarımız için bile mücadele etmeye çalışıyoruz. Biz diyoruz ki, bu yasalar çıkarılabilir ancak bunlar kadın örgütlerinin öncülüğünde gerçekleşmeli. Kadının sözünün olmadığı bir yerde kadın üzerinde yasalar çıkarmaya çalışıyorlar” ifadelerini kullandı.
 
‘Haklarımızın hiçbirini geri vermeyeceğiz’
 
İstanbul Sözleşmesi’nin bile hiçe sayıldığını kaydeden Dilşat, kadınların bulunduğu her yerde İstanbul Sözleşmesi’nin kendileri için olmazsa olmaz olduğunu söylemeleri gerektiğinin altını çizdi. “Alınmış kararlar tartışmaya dahi açılmamalıdır. Kazanmış haklarımızın hiçbirini geri vermeyeceğiz” diyen Dilşat, kadınların öncü ve önder olduğuna vurgu yaptı. Kadınların haklarına yapılan saldıra karşı yan yana gelmesi gerektiğini belirterek,  “Ortak, birleşik, güçlü mücadelelerle yan yana gelebilirsek erkek egemen sisteme bir adım daha geri adım attırabiliriz. Feminist kadınlardan, sosyalist kadınlardan, Kürt Kadın Hareketi’nden öğrenecek çok şeyimiz var. Birlikte beraber örgütlü olmamız gerekiyor. Her alanda en önce sözümüzü biz söylersek bu dünya değişir” diye konuştu.
 
‘Sakine Cansız siyaset yürüttüğü için katledildi’
 
Dilşat’ın ardından konuşan Ayşe Acar Başaran, kadına karşı yapılan en büyük şiddetin onu iradesizleştirmek olduğunu aktardı. Ayşe, tüm şiddetlerin altında yatan sebebin kadını iradesiz kılmak olduğunu söyledi. Ayşe, “Bu toplumun yarısı kadın ancak teslimiyete geldiği zaman geri planda kalması gereken bir figür olarak karşımıza çıkıyor. Kadının içerisinde olmadığı bir siyasetin demokratikleşmesini bekleyemeyiz” dedi. En fazla kadınların iktidarın saldırı odağı haline geldiğini belirten Ayşe, “Milletvekillerimizin tutuklanması bizim için bir mesajdı. 'İradesiz olun', 'iradenizi bir erkeğe teslim edin' dediler. O yüzden ilk önce Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliğini düşürdüler. Binlerce kadın siyaset yürüttüğü için cezaevinde. Sakine Cansız siyaset yürüttüğü için Paris’te iki kadın arkadaşıyla katledildi. Sakine Cansız itiraz eden, bize uygun gördükleri rollere isyan etmiş bir kadındı. Seve’ler militarist siteme karşı durdukları için terörist olarak damgalandı. Kadın mücadelesi yürütüyorsak terörist damgası yemeyi kabul etmek zorundayız. Çünkü sitem şu anda kadınların olmadığı, Türk, Sünni, Müslüman ve erkek olsun istiyor. Bunu kabul etmeyen kadınlar hedef haline gelmiş durumda” dedi.
 
 ‘Verilen hiçbir mücadele boşuna değil’
 
Cumartesi Anneleri’ne yönelik saldırılara da değinen Ayşe, şunları kaydetti:  “Cumartesi Anneleri yıllardır bir mücadeleyi yürütüyor. 3 yıl önce sarayında ağırlayanlar bugün onları terörize ediyorlar. Bir tarafta açlık grevleri devam ederken açlık grevinde olan çocuklarına destek vermek için cezaevi kapılarına giden beyaz tülbentli anneleri yerlerde sürüklediler. Ancak o mücadele İmralı kapılarını açtı. Verilen hiçbir mücadele boşuna değildi. Biz HDP olarak kadınların kendilerini eşit olarak ifade edebileceği alanların oluşmasını istiyoruz. Kadının içerisinde olmadığı tamamen iktidara endeksli, eril, militarist bir siyasetin başarılı olma şansı yoktur. İktidarın örgütlü kadın mücadelesinin karşısında geri adım atmaktan başka şansı yok. Oluşan bu atmosferin doğal gönüllü köleleri haline gelmiş erkeklerin de buna karşı ses yükseltmesi gerekiyor. Erkeklerin bilmesi gerekiyor ki, kadınların özgür olmadığı bir toplumda özgürlük hayaldir. Ne İstanbul Sözleşmesi ne nafaka meselesi iktidarın kendi talebi ve isteğiyle düzenlenen şeyler değildi. Kadınların mücadele içerisinde var olmasının sonucuydu. Bugün ortak mücadeleyi yükseltmemiz gereken bir süreçteyiz. Kadının inadıyla mücadele yürütürsek kazanacağımıza inanıyorum.”
 
‘Kadınlarla ideolojik bir mücadele içine girdiler’
 
Son olarak konuşan İlke Işık ise, iktidarın yarattığı kadına yönelik şiddetten evdeki ve işteki erkeğin de cesaret aldığını dile getirerek,  31 Mart’ta ve 23 Haziran’da AKP’nin aldığı sonucun kadınların öfkesinin bir sonucu olduğunu ifade etti. İlke, “Bu ülkede yaşayan her kadına soralım 17 yıldır kadının yaşadığı en önemli problemin şiddet olduğunu göreceğiz. Her gün kadınlar şiddete uğruyor ve katlediliyor. Çoğundan haberimiz bile olmuyor” diyerek kadına yönelik şiddeti eleştirdi. 
İlke, “ Yasalarca kadın erkek eşitliğini sağlamaya çalıştılar çünkü bunu yapmak zorundaydılar. Ancak bir yandan yasa yaptılar bir yandan da kadınlara yönelik kısıtlayıcı önleyici söylemlerde bulundular. En sonunca Cumhurbaşkanı eşitliğin olamayacağına ilişkin açıklamalar yaptılar. Biz biyolojik bir durumdan değil hak eşitliğinden bahsediyoruz. Anlıyorlar ancak fıtrat diyorlar. Eşit olamayacaksınız biz size adalet verelim dediler. Şiddete uğrayacaksınız fıtratınız ama yasa çıkaralım belki ölmezsiniz dediler. Kadın hareketlerinin mücadelesiyle ideolojik bir mücadeleye gidiler” diye belirtti.
 
‘6284’ü sınırlayıp kaldırmaya çalışıyorlar’
 
İlke, son olarak şunları ifade etti: “Nafaka tartışması kadınlara boşanma deme şeklidir. Ancak bu nafakayla sınırlı kalmayacak. Mal paylaşımında da düzenleme yapmaya çalışıyorlar. 6284’ü sınırlayıp kaldırmaya çalışıyorlar. Çocuk istismarcılarına af dedikleri meseleyi gündeme getirmeye ve köklü bir değişiklik yapmaya çalışıyorlar. İstanbul Sözleşmesini de toplam üzerinden değiştirmeye çalışıyorlar. Kadınların şiddet ve istismarla hayatını sürdürmesi için bir bütün yasaları dönüştürmeye çalışıyorlar. Kadın hareketinin muazzam bir birikimi var. Hem kürtaj hem de çocuk istismarcılarna af yasasının çıkarılmasının önüne geçtiler. Kadınlar izin vermedi. Elimizde mücadeleyle başardığımız kazanımlarımız var. Ancak bu kazanımlarımıza dönük tehlike büyük. Bu saldırıları durduramazsak devamı gelecek. Çünkü yasaların böyle bir etkisi var. Buna karşı ihtiyacımız olan kadın dayanışması. Yan yana, bir araya gelerek mücadele etmeye devam etmemiz gerekmektedir. O yüzden bulunduğumuz her yerde ne yapabiliriz üzerinden tartışmamız gerekiyor.”
 
Panel, soru ve cevapların ardından sona erdi.