‘3’üncü cepheyi demokrasi mücadelesine dönüştürmeli’

  • 20:37 26 Temmuz 2019
  • Kültür Sanat
DERSİM - Munzur Kültür ve Doğa Festivali kapsamında gerçekleşen "Güncel siyasal gelişmeler ve çözüm önerileri" panelinde konuşan ESP Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, “AKP-MHP faşist uygulamalarına karşı birleşik direniş çizgisi mücadele etti. Yeniden bir anayasa tartışması ortaya çıkıyorsa, birleşik direniş çizgisi sayesindedir. Toplum, 3'üncü cepheyi büyük bir özgüvenle, başka bir zamana bırakmadan demokrasi mücadelesine dönüştürmelidir” dedi.
 
Bu yıl düzenlenen 19'uncu Dersim Doğa ve Kültür Festivali etkinlikleri kapsamında Dersim Belediyesi Konferans Salonu'nda yapılmak istenen "Güncel siyasal gelişmeler ve çözüm önerileri" adlı panel, polisin salonda kamera çekimi yapması üzerine Sanat Sokağı'nda yapıldı. Polise tepki göstererek konferans salonundan çıkan panelistler ve dinleyiciler, "Diren direne kazanacağız" sloganları eşliğinde Sanat Sokağı'na geldi. Açık havada yapılan ve moderatörlüğünü Sırma Tayam'ın yaptığı panele, Halkların Demokratik Partisi (HDP)  Van Milletvekili Tayip Temel, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Türkmen, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, Sosyalist Meclisler Federasyonu'ndan (SMF) Hüseyin Şimşek konuşmacı olarak yer aldı. Panele, HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, Dersim Belediye Başkanı Mehmet Maçoğlu’un yanı sıra çok sayıda yurttaş katıldı. 
 
‘Zayıflamış bir iktidar var karşımızda’
 
Dinleyicileri Kürtçe selamlayarak konuşmasına başlayan Tayip, Türkiye’nin tarihi bir dönemden geçtiğini belirterek, “31 Mart öncesi yaşanan ve derinleşerek genişleyen faşist blok politikaları, yeni bir boyut kazandı. En önemlisi, artık karşımızda ceberut bir iktidar anlayışı olsa da zayıflamış bir iktidar var karşımızda. 31 Mart'ta ne oldu? Sadece bir seçim mi gerçekleştirdik? Sadece belediye başkanları mı seçtik? Görece olarak öyle bir şey. Toplumun büyük bir kesiminde 'demokrasi, özgürlük adına yaprağın kıpırdaması çok zor' bir düşüncesi vardı. AKP ve MHP faşist blok, zor aygıtlarıyla bunu başarmıştı" dedi.
 
‘Toplum bu rejime rıza göstermedi’’
 
Açlık grevi ve ölüm oruçları direnişine dikkat çeken Tayip, "Seçim atmosferine paralel bir direniş de oldu. Öcalan üzerindeki tecride karşı, seçimdeki başarıya endeksli mücadele omuz omuza süren çok açlık grevi ve ölüm orucu oldu. Bu iki süreci ele aldığımızda, tecrit bir şekilde Kürt sorunun çözümsüzlüğü mahkum etmek, sorunu imha, baskı ile bastırmanın, Kürde yönelik soykırımın politikalarının derinleştirilmesiydi. Direniş, doğru stratejiydi. Toplum, bir şekilde bu rejime rıza göstermedi. Doğru bir ittifak ile bu bloga yüklendi ve bu rejim zayıflatıldı. 31 Mart, tarihin en baskıcı en antidemokratik rejimin zayıflatıldığı bir seçim oldu. Türkiye ve Kürdistan'da, bu rejimin kendini sürdüremeyeceğinin ilk ilanı 31 Mart seçimleri oldu" ifadelerini kullandı.
 
‘Temel aktör Sayın Öcalan’dır’
 
PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 2 Mayıs'ta avukatları aracılığıyla toplumda tartışması için kamuoyu ile paylaşılan 7 maddelik deklarasyonuna da değinen Tayyip şunları söyledi: "Sayın Öcalan ilk avukat görüşmesinde açıkladığı 7 maddeyi, toplumun önüne koymazdı yine bugün bu kavramları tartışmamış olacaktık. O açıdan bu iki olguya beraber ele aldığımızda, çözümü gerçekleştirecek temel aktör Sayın Öcalan'dır. Sayın Öcalan'ın düşüncelerinin toplum ile buluşması, tıkanma ile karşı karşıya kalan sorunlar, çözüm potasına yeniden koymak için fırsatlar yaratıldı." 
 
'Bir umut varsa değerlendirilmelidir’
 
Bu iktidardan, demokratik bir Türkiye çıkar mı? Mümkün değil. Mücadele etmek için Öcalan, ‘Toplumda Bir umut varsa zerre kadar ışık görülüyorsa mutlaka bunu değerlendirmelidir. Umutlu gördük deyin’ demişti. Mücadelemize direnişimize güvenerek, bu iktidarı mutlaka geri adım atmalıyız. Demokrasi halkla buluşturacağız mutlaka. Mutlaka kazanacağız.”
 
‘3’üncü cephe demokrasi mücadelesine dönüştürülmeli’
 
Tayip’in ardından konuşan ESP Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, 31 Mart'ta kadar yaşanan süreci değerlendirdi. Gezi direnişinin ve 7 Haziran seçimlerinin unutulmayacağını belirten Özlem, “Gezi ve 7 Haziran anlık bir durum değil, tarihseldir. Direnişten geleneğini alır. Bu iki direniş bu coğrafya için çok önemlidir. Birleşik bir dil ve kültür oluşturdular. İktidar, bu çizgiyi hiçbir şekilde geriletemedi. Son 4 yıllık süreçte AKP-MHP faşist uygulamalarına karşı birleşik direniş çizgisi mücadele etti. Bu çizgi,  değişik darbeler altında tarihsel görevini başarmıştır. Yeniden bir anayasa tartışması ortaya çıkıyorsa, birleşik direniş çizgisi sayesindedir. Bu çizgi, HDK ve HDP bir programa ve siyaset tarzına dönüşen çizgidir. Öcalan'ın üçüncü yol çağrısı yeni bir çağrı değildir. Siyasi okumasını yapan bu çağrı bir ittifak zeminden bahsediyor. Bunun koşulları mevcuttur. Toplum, 3'üncü cepheyi büyük bir özgüvenle, başka bir zamana bırakmadan demokrasi mücadelesine dönüştürmelidir" diye konuştu.
 
‘Mevcut siyaset yapı, parçalanmış süreci yaşıyor’
 
Daha sonra konuşan SMF’den Hüseyin Şimşek de, AKP'nin yıkılan Kemalist pragmanın yerini dolduramadığını kaydetti. Hüseyin konuşmasında şunları kaydetti: "Türkiye rejim ve mevcut siyaset yapı, parçalanmış süreci yaşıyor. Bu süreç içerisinde, Erdoğan önder rolünü kaybetti. Seçimlerde bunların da yıkılabileceği görüldü. AKP, iyi bir devrimci ve demokrat yapılar güçlerini birleştirirse demokratik kazanımlar için mevzi kazanabilir." 
 
‘Projelerle, ülke küçük bir sınıfa peşkeş çekiliyor’
 
EMEP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Türkmen ise yaptığı konuşmada, ekonomik krize dikkat çekerek, "Projelerle, ülke küçük bir sınıfa peşkeş çekiliyor. Mesele, ülkeye yeni eserler kazandırmak değil, projelerle bir sınıf oluşturmaktır" dedi. Halkın parasını, emeğini, kaynaklarını bir avuç insana peşkeş çekildiğini ve bunun da hırsızlık olduğunu kaydeden Türkmen, "Dersim, işsizlik oranın en yüksek yerdir. İntihar oranların en yüksek olan yerlerden biridir. Çünkü, Dersim bir çıban olarak görülmüş rejimler tarafından. Ezilmesi için her şey yapılmıştır. Bu sistem zehrini, bu coğrafyada akıttı" ifadelerini kullandı.