Kadınlar mizahı değiştiriyor: Eşitsiz bir toplumun komiği de eşitsiz

  • 09:13 27 Mart 2019
  • Kültür Sanat
Habibe Eren 
 
ANKARA - “Kadının Çizgisi Var” isimli karikatür sergisinde çizimlerini paylaşan 12 kadından biri de Aslı Alpar. Karikatürün “heteroseksüel erkeği domine ettiği” alan olduğunu, kadının nesneleştirildiğini ancak bu mizah anlayışının artık değişmesi gerektiğini vurgulayan Aslı, "Sergide 12 kadın çizer var yalnızca. Biliyorum ki dışarıda ne cevherler var, ne güçlü mizah üreten arkadaşlarım var, hele ki yeni nesil. Biz mizahı değiştireceğiz" dedi. 
 
12 kadın karikatüristin çalışmalarından oluşan “Kadının Çizgisi Var” karikatür sergisi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında Karikatür Atölyesi’nde açıldı. Sergi, yarın sona erecek. “Sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz çizgiler” şiarıyla yola çıkan karikatürist Aslı Alpar’ın da çizgileri sanatseverlerle buluştu. Aslı ile sergi vesilesiyle karikatürü ve kadın çizerlerin eril olan bu ortamı nasıl kullandığı üzerine konuştuk. 
 
* Bu sergi öncelikle ne anlam ifade ediyor? Eril bir alanda 12 kadının çizimleriyle erilliği bertaraf etmesi nasıl bir duygu?
 
Karikatür Atölyesi’nin yürütücüleri uzun süredir bir kadın çizer sergisi düzenlemek istiyorlardı, 8 Mart da fırsat oldu. Komik unsurun cinsiyetçi öğelerle sarmaş dolaş olduğu günümüz toplumunda bunun aksi bir komiği, mizahı yansıtan çizgileri görmek umut veriyor.
 
* Çizgilerinde öncelikle neyi hedefliyorsunuz?  
 
21. yüzyılda, artı değer, doğa ve hayvan sömürüsünü ortadan kaldırabilecek her türlü teknolojik altyapıya sahip olduğumuz halde, bu sömürünün sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz. Yalnızca bu durumun kendisi dahi birçok açıdan üzücü, cesaret kırıcı, yaşama isteğini azaltan bir hale dönüşüyor. Herkes mutsuz. Ben çizerken bazen sadece kendimi mutlu kılmak için bazen de başka bir dünya ihtimalinin çok da uzak olmadığını, yitirdiğimiz cesaretin aslında bir araya geldiğimizde yakalanabileceğini hissettirecek işler yapmaya çalışıyorum. Umutsuzluk iktidarın işine gelen bir duygu, bu duygudan sıyrılmak için çiziyorum.
 
* Son zamanlarda çizimleriniz sosyal medyada çok fazlasıyla paylaşılıyor ve çok geniş kesim tarafından sahipleniliyor. Başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm ötekilerinin çizimlere olan ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Cinsiyetçilikten arındırılmış ve toplumun tüm hallerini yansıtan çizimlere karşı gösterilen bir ilgi aynı zamanda neyin göstergesi?
 
Eğer dediğiniz doğruysa ne mutlu bana. 3 kişinin dahi yan yana duramadığı, birbirine yoldaş olamadığı, bir araya gelmekten kaçındığı bir zamanda ortak bir beğeniye sahip olmak benim çizgimin başarısından ziyade insanların ortaklaşma, bir duygu, bir düşünce, bir hareket etrafında bir araya gelme arzusundandır diye düşünüyorum. 
 
Diğer yandan hiciv politik yönünü büyük ölçüde yitirdi. Politik mizah üreten çizerlerin çoğu ne yazık ki toplumsal cinsiyet, farklı beden temsilleri konusunda iktidarvari bir çizgiye sahip; kadınları, sakatları, transları… çizmiyor. Çizse de onların üzerinden bir komiğin peşine düşüyor, onları komiğin nesnesi kılıyor. Hicvinizi farklılığa değil de iktidar olana, egemen olana yönelttiğiniz zaman sanıyorum ki her kesimden takipçiniz oluyor. Bu da bir çizer için en büyük ödül olur herhalde.
 
* Gündelik hayatta özellikle kadınların maruz kaldıkları sorunlar bin bir türlü. Bu yüzden aslında konu anlamında sıkıntı yaşamıyorsundur. Kadınların her alanda bu kadar hedef alınması sanata nasıl yansıyor?
 
Karikatür bağlamında konuşayım, bu alan bir çeşit ‘heteroseksüel erkek’ komiği domine ediyor. Kadın karakterler çizilmiyor. Nadiren çizilmelerinin de bazı koşulları var, 8 Mart, 25 Kasım gibi kadınlar için özel bir gün olmalı ya da ses getiren bir kadın cinayeti… Ya da erkek karakterin karısı, annesi ve sevgilisi olarak çiziliyor kadın karakterler. Mevzu erkek şiddeti ise kadınlar sürekli mağdur resmediliyor ve bu mağduriyet komikleştiriliyor. Oysa bu mizah olamaz. Benim görüşüme göre, bu kötü bir komik, üstelik herkesin gülmeyeceği bir komik. Bu ‘komik’ ile yüzleşmek gerekiyor. Şiddet görmek komik değil çünkü… Birisi size yumruk atsa ya polise ya savcılığa gider ya da oracıkta benzer şekilde cevabını verirsiniz, gülmezsiniz. 
 
Diğer yandan anne, sevgili ya da eş olarak çizildiğinde kadın karakter, esprinin nesnesi olarak tasarlanıyor. Espriyi bile erkek karakter yapıyor… Bu durumu toplumdaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yansıması olarak görüyorum. Bununla yüzleşmemiz gerekiyor. Çizer eğer bir kadın şiddetten mağdur edildiyse ve buna çözüm arıyorsa, gülmüyorsa bu şiddete, çizgisindeki ikiyüzlülükle yüzleşmek zorunda. Bunun politik bir manevra olduğunu kavramak zorunda. Ve yeni bir mizahın peşine düşmek zorunda.
 
* Bu sergi ile birlikte kadın çizerlerin sayısının fazla olduğunu ve aslında var olan erkeklik alanını da yıktığını görüyoruz. Buradan kadınlara bir mesajın var mı?
 
Çizer kadın çok gerçekten… Tabiatıyla böyle. İnsanların çizgisinde biyolojik cinsiyet belirleyici değil çünkü… En büyük sorun karikatürist olarak çalışabileceğiniz yayınların ürettiği ve toplumun da hem işine gelen hem farkında olmadan kabul ettiği cinsiyetçi komik bence… Kadınlardan kendilerini mağdur eden bir komiği üretmelerini beklemek ahmakça. 
 
Karikatür Atölyesi’ndeki sergide, 12 kadın çizer var yalnızca… Biliyorum ki dışarıda ne cevherler var, ne güçlü mizah üreten arkadaşlarım var, hele ki yeni nesil... Biz mizahı değiştireceğiz. 
 
Bugün bilim ‘yalnızca 2 cinsiyet yok’ diyor ve bir cinsiyet skalasından bahsediyor, bu sebeple sadece kadın meslektaşlarıma değil cinsiyet kimliğinden ya da cinsel yöneliminden dolayı karikatürün cinsiyet bağlamında iktidarı yeniden kuran dilinden kaygı duyan arkadaşlarıma, bir araya gelelim ve bu komiğin üstünü çizelim diyebilirim.
 
* Son olarak sergiye ilişkin ne söylemek istersin?
 
Karikatür Atölyesi, karikatürün üvey evlat olduğu bir dönemde ayakta kalmaya çalışıyor. Usta çizerlerin işlerine yer veriyor, yazılı karikatürün grafik karikatüre galip geldiği bir dönemde, karikatürün yalnızca çizgiyle de yapılabileceğini hatırlatan bir yerden bakıyor. Bu sebeple atölyenin varlığı karikatüre güç veriyor. 
 
Sergiye dönecek olursam farklı tarzlar, farklı mizah algısı ile oldukça zengin. Çok değerli çizerlerle bir arada işlerimin sergilenmesi onur veriyor. Hala vakit varken Ankara’da herkesin sergiyi görmesini tavsiye ederim.