Kürt kültürünün çirokları Yasemin'in kaleminden yazıya döküldü 2018-09-04 09:07:08   VAN - Kürt Dili Enstitüsü’ne kayıt yaparak hayallerine ilk adımı atan Yasemin Elban, 40’lı yaşlarda okuma yazmayı öğrendikten sonra Kürtçe birçok yazılı esere imza attı. Yasemin, kadınların çocuklarıyla kendi dilini konuşmayarak asimilasyon politikalarına zemin hazırladığı uyarısında bulundu.   Büyüklerinden dinlediği öykülerle (çirok) çocukluğunu geçiren Yasemin Elban (54), bir gün bu öyküleri yazabilme hayaline ise uzun yıllar sonra Kürt Dili Enstitüsü’ne kayıt yaparak ilk adımını attı. 40’lı yaşlarda okuma yazmayı öğrenen Yasemin, daha sonra 10 yıl eğitmenlik yaptı. Hayalleri için yol kat eden Yasemin, daha sonra kuzen ve komşularının desteğiyle birçok Kürtçe  öykü kitabına imza attı.    'Okula başlamadan bırakmak zorunda kaldım'   Bitlis'in Tatvan ilçesine bağlı Düzcealan (Çursen) köyünde dünyaya gelen Yasemin, 14 yaşında evlendirilir. Ardından evlendirildiği erkek tarafından İzmir’e taşınmak zorunda bırakılan Yasemin, hikayesini şöyle anlattı: "Babam imam olduğundan kaynaklı sürekli köy köy dolaşıyorduk. 7 yaşına kadar birçok köyü dolaştım. 90'lı yılların köy boşaltımları sırasında köyümüz de yakıldı. Babamın mesleğine devlet el koydu ve bir daha imamlık yapmasına izin vermedi. Köy de boşaltıldıktan sonra Tatvan merkezine taşındık. Orada okula başladım. Yaklaşık 14 yaşına kadar köyde çiroklarla büyüdüm. Kendi dilime o kadar meraklıydımki sabahtan akşama kadar anlatılan öyküleri dinleyebilirdim. Annelerimizin sözleri aklımda kalıyordu. Çünkü her söz benim için büyük bir deneyim, bir yaşamdı. Birçok nedenden kaynaklı okuyamadım. Kendi kendime ‘keşke okuma yazma bilseydim’ diyordum. İzmir'e taşındım. Mekânsal uzaklık bizi kültürümüzden de uzaklaştırdı. Fakat benim düşüncelerim, yüreğim hep kendi kültürümdeydi. Bulunduğum semte 2007 yılında Kürt Dili Enstitüsü açılmıştı. O zaman tabi benim torunlarım dünyaya gelmişti. Kürt Dili Enstitüsü’nün açılması bende büyük bir heyecan yaratmıştı. Hiç düşünmeden gidip kayıt yaptırdım."   'Türkçe’yi öğrenmeye çalışırken kendi dilimi unuttum'   Hiçbir dili kendi ana dili gibi benimsemeyen Yasemin, "Çocukken okula başladığımda tek bir kelime Türkçe bilmiyordum. Türkçe'ye alışmak uzun yıllarımı aldı ama bir türlü benimseyemedim. Dil kursuna gittiğimde ise zorlandığımı gördüm. Çünkü kendi dilime ait birçok sözcüğü, cümle kurmasını dahi unuttuğumu gördüm. Zamanla dilimi öğrendim" diye belirtti.    Yaklaşık 10 yıl da eğitmenlik yapan Yasemin, etrafında bulunan kuzen, komşu ve yakınlarının bildiği öyküleri kaleme alarak, 37 öykü yazdı.    'Öykülerim yayınlanmaya başladı'   Yasemin, yazılı eser ortaya çıkarmanın deneyimini ise şu sözlerle anlattı:  "Öyküleri kaleme aldıktan sonra yayınlandı. İlk kitabım 20 öykü ile 'Carek caran' ismiyle yayınlandı. Onun dışında 'Xeyri Abbas' yayınlandı. 'Ecêbên dinyayên' adlı bir öykü kitabı yayınlandı. Öykü kitaplarının yanı sıra nerede yaşlı bir kadın görsem kalem defterimi alır ona yanaşır ve eskiye ait anı, öykü, güzel söz varsa bunları not ederdim. Bunlarla yaklaşık 370 sayfalık bir kitap oluşturdum. Fakat bu kitabı yayınlayacak bir yayın evi bulamadım. Sahipsiz kaldığından kaynaklı Irak'ta bir yayın evine gönderdim. Şimdilerde yayınlanmaya başlar."   'Kadın sistemin yükünden yazmaya fırsat bulamıyor'   Mevcut sistemin kadına birçok sorumluluk yüklediğine dikkat çeken Yasemin, "Kadın isterse birçok şeyi başarır ancak koşullar el vermediği için bunu pratiğe geçirmek çok zor oluyor. Çünkü kadın; annesinin kızı, abisinin kız kardeşi, anne, nine, ev kadını ve bunun gibi birçok ağır sorumluluk altında yaşıyor. Dolayısıyla bu tüm sorumluluklardan kaynaklı kadın hep arka planda kalıyor. Ben gece uykusundan çaldım. Geceleri işlerimi bitirdikten sonra yazmaya koyuldum. Sabah ise diğer sorumluluklarımı yapıyordum" dedi.     'Çocuklarıyla kendi dilinde konuşmadığı için…'   Kadınların çocuklarıyla kendi diliyle konuşmamasının asimilasyonun hayata geçmesine büyük bir zemin oluşturduğu uyarısında bulunan Yasemin, "Asimilasyon devlet sistemi tarafından yıllarca Kürt halkı üzerinde hayata geçirilmeye çalışıldı. Fakat devletin yanı sıra bir de kendi kendimize oto asimilasyonu uyguladık. Devlet bizim evimizde hangi dili kullandığımızı bilmez. Ama maalesef en ücra köylere bile gittiğimizde çocuklarımıza kendi dilimizi öğretmiyoruz. Ya da günlük hayatımızda yaptığımız alışverişi hangi dille yaptığımızı kontrol etmiyor. Ama buna rağmen özellikle kadınlar çocuklarıyla Türkçe konuşuyor. Çocuklarına Türkçe öğretiyor. Dilin eğitmenliğini yapan kadınlar,  çocuklarıyla kendi dillerini konuşmadığı için bir kültürü yok etmeninde zeminini sunuyor" diye konuştu.