Jale Karabekir ile Pazar sohbeti: Feminist tiyatro bir meydan okumadır! 2018-01-28 09:05:01   Evrim Kepenek   İSTANBUL - “Bazı erkek oyunlarını feminist oyun yaptık ve birçoğu yazdığımız metinleri görse kemikleri sızlar. Ama feminist tiyatro bir meydan okumadır!” diyen Tiyatro Boyalı Kuş kurucularından Jale Karabekir 18 yıldır sahnede olduklarını söylüyor.    “Ferhat ile Şirin’in” Ferhat olmadan da sahnelenebileceğini hiç düşündünüz mü? Ya çok ünlü erkek bir yazarın eril bir dille yazılmış tiyatro oyunun, “kemiklerini sızlatırcasına” feminist bakış açısı ile yeniden yazılıp sahnelendiğini?  Onlar bunu düşündüler ve tam 18 yıldır Türkiye’de feminist tiyatro yapıyorlar.   Adını Jerzy Kosinski’in Boyalı Kuş kitabından alan Tiyatro Boyalı Kuş, bugünlerde, “Troyalı Kadınlar Korosu ya da Kayıp Tablet” oyunu ile sanatseverlerle buluşuyor. Kadın bedeni ve mitler üzerine yaptıkları atölyeler tiyatroyu feminist bir bakış açısı ile yeniden yorumlayan Tiyatro Boyalı Kuş’un kurucularından Jale Karabekir ile feminist tiyatro üzerine konuştuk.    *Feminist tiyatroyu ile başlayalım… 18 yıldır feminist perspektiften faydalanarak sahnedesiniz. Peki feminist tiyatro nasıl tariflenir?    Tanımlanabilen tek bir tiyatro olmadığı gibi tek bir feminist tiyatro da yok. Feminizm ilk olarak İngiltere ve ABD’de başlıyor sonra Avrupa’ya kadar ilerliyor. Feminist tiyatro da öyle... Türkiye’de ise feminist tiyatronun ortaya çıkması çok daha geç bir tarihe denk geliyor. Özel, alternatif tiyatroların ardından 1980 sonrası feminist tiyatro da ilk oyunlarını sergilemeye başlıyor. Tıpkı ezilenlerin tiyatrosu gibi…  Bu hala tartışılan bir şey ancak bizim ürettiklerimiz, feminist tiyatronun da tıpkı ezilenlerin tiyatrosu gibi var olduğunu gösteriyor.     *Neden ‘Boyalı Kuş’?   Çocuklar kuş sürüsünden bir kuş alıyorlar. Rengi diğer kuşlara benzemeyen bir kuş, onu dövüyorlar ve en sonunda öldürüyorlar. Biz sahnede tüm ‘boyalı kuşların’ sesi olmak istedik. Bizde eziliyoruz, dışlanıyoruz, bunu ifade etmek istedik. Bize sevimli geldi ve biz onu sevdik. Boyalı kuş sevimli ama arkasında büyük bir dram var.    ‘Cahil cesareti ile kurduk’   *Peki, Tiyatro Boyalı Kuş sahnede nasıl kanatlandı?   Ana akım tiyatroların dışında bir şey yapmak isteğinden ortaya çıktık diyebiliriz. 90’larda alternatif tiyatrolar ortaya çıkmaya başladı. Bizim de öğrencilik zamanlarımızdı. Bunlar bizim için  örnek almaya çalıştığımız yerlerdi. Biz de cahil cesareti ile okulda bir feminist tiyatro okuduk ve neden böyle bir tiyatro kurmayalım dedik.18 yıldır sahnedeyiz. 2013’e kadar on beş oyun, altı okuma tiyatrosu, iki forum oyunu, birçok atölye çalışması ve etkinlik yaptık. Çok sayıda turnemiz oldu. Türkiye’deki en son yapımımız 2013’te Rüstem Ertuğ Altınay’ın yazdığı Yeşim Koçak’ın oynadığı Melek adlı oyundu.   ‘İlk oyunlarında Ferhat yoktu’   *Türkiye’deki tiyatro tarihi açısından yeni bir örnek. 18 yıl öncesine dönelim mi ilk oyununuza?   Ferhat ve Şirin idi ilk oyunumuz ama Ferhat yoktu! Tamamen dramatoloji  çalışmasıydı ve Şirin’in gözünden anlattık. Çekirdek bir kadromuz var. Ama çok dostumuz var. Her zaman destekçimiz çok, kendisine boyalı kuş demese de, bizim boyalı kuş olarak gördüğümüz arkadaşlarımız var. Feminist tiyatro yapmak zaten bizi çok marjinde tutuyor. Bu nedenle çok ilgi yok gibi görünse de yılmadık 18 yılda tam 16 oyun sahneledik.   *Peki, feminist tiyatro Türkiye’deki genel tiyatro algısına ne kattı?   Biz başladığımızda her şey yeniydi. Çok acı çektik ama biz buradayız. Kendi kendimize meydan okuduk. Yıllarca eril sahnemeler seyrettim. Türkiye’de böyle bir eleştiri sistemi yok. Eş dost ifade ediyor ama kimse kadın düşmanı sahne yazıyorsun demiyor.  Sahnelememizle, metin seçimimizle, varoluşumuzla üreterek direniyoruz. Bu da seyircide iyi karşılanıyor. Keşke feminist oyunlar daha fazla olsa…    *Eril sahneleme dediğiniz şey tam olarak nasıl bir şey? Ya da şöyle diyeyim, sizin sahnelemeniz nasıl?   En basiti; metin ne kadar güçlü olursa olsun, kadın bedenini cinsel obje olarak görüyorsanız ve yönetmen, kadın oyuncunun bedenini bu şekilde kullanıyorsa, cinsel saldırı sahneleri bu algıya göre veriliyorsa orada eril sahneleme vardır. Bazen de kadın mı ana karakter yoksa erkek mi şeklinde tartışmalar olur. Metinde kimi öne çıkardığınız önemli. Çünkü tiyatro bir eylemdir ve eylemi yapan kişi öne çıkmalı.    *Kadına yönelik şiddet gibi konulara değiniyor musunuz?   Özellikle kaçındık. Yıllardır da yaptığımız oyunlarda da buna dikkat ettik. Feminist tiyatro sadece kadına yönelik şiddetten ibaret değil. Erkekliğin sorgulandığı oyunlar, ekoloji oyunları da bizim derdimiz. Bazı erkek oyunlarını feminist oyun yaptık ve birçoğu yazdığımız metinleri görse kemikleri sızlar. Ama feminist tiyatro bir meydan okumadır! Her kadın meselesi ve her kadın oyunu ise feminist değil.    *Farklı olanı yapmanın zorlukları da var kuşkusuz. Çünkü çemberin dışına çıkıyorsunuz. Nasıl sorunlar yaşıyorsunuz, bu sorunlar çemberinizi daraltıyor mu?   2014 yılına kadar Kültür Bakanlığı’ndan bütçe alıyorduk, bütçemiz kesildi ve neden kesildiğini de bilmiyoruz. Bütçesiz oyun yapmaya çalışıyoruz. Atölyelerden gelen gelirler ile okuma tiyatrosu ve turne düzenledik.    Bazı düşüncelerin değişmediğini görüyoruz… Hem gönüllü hem profesyonel farklı farklı birimler oluşturduk ama yapamadık. Bütün feminist yapılanmalar gibi çekirdek bir kadro ile devam etmek zorunda kaldık.  Basın ilgilenmiyor, yani kadınsanız ve feministseniz görünmüyorsunuz. Kavramlar ve ideolojik konularda cahillik var ve bu da bizi zorluyor. Örneğin; feminist tiyatronun var olmadığını söyleyen anlayışlar var.    *Feminist tiyatro yapmanın ilkeleri neler?     Hiyerarşinin en aza indirgendiği bir grup olmaya çalışıyoruz. İşin doğasına aykırı çünkü… Mesela biz ‘yönetme’ kelimesini kullanmıyoruz. Yazan-yöneten dememeye çalışıyoruz. Karar mekanizmasında erkekler yok. Müzik yapabilirler, oyunculuk yapabilirler ama karar mekanizmasına dahil etmiyoruz onları. Onlar için de faklı bir deneyim tabi.     *“Troyalı Kadınlar Korosu ya da Kayıp Tablet” isimli son oyununuza gelelim. Nasıl ortaya çıktı oyun?    Korolu bir şey olsun istedik, Antik Yunan’dan bir şey yaptık.  Çünkü savaş, Ortadoğu, DAİŞ üzerine bir şey söyleyemedik. Kadınlar köleleştirildi, esir pazarlarında alınıp satıldı, biz karmakarışık olduk ve bir şey yapmalıyız dedik. Troyalı Kadınların ana meselesi de budur. Troyalı kadınlar savaşı kaybeder, erkekler öldürülür, kadınlar satılır ama bunu farklı biçimde sahneledik. Arkadaşlar ilk başta metnin çok uygun olmadığını söylediler. Tragedya yazmak şiir yazmak gibi, ben de öyle yazdım. Nasıl yazdım bilmiyorum… Ekip olarak kamp yaptık, çok hareketli bir süreçti, kolay olmadı. Genelde oyuna dair iyi tepkiler alıyoruz.    *Son olarak, Boyalı Kuş sizin için ne ifade ediyor?   Boyalı kuş bizim nefes aldığımız yer. Kendimizi gerçekleştirdiğimiz yer. Gerçekten çok kıymetli bizim için.    Unutmadan hatırlatalım, “Troyalı Kadınlar Korosu ya da Kayıp Tablet”’ oyununu 9,15 ve 23 Şubat’ta İstanbul Tatavla Sahne’de meraklısı ile buluşuyor.