Zazakî üzerine özel politika yürütülüyor! 2023-08-05 09:01:16     AMED – Lozan Antlaşması’nın dil ve kültür üzerinde bir asimilasyon aracı olduğuna dikkat çeken avukat Cemile Turhallı, yürütülen özel politikalar sonucu Kürtçe’nin Zazakî lehçesinin büyük bir tehlike altında olduğunu söyledi.     Lozan Antlaşması’nın 100’üncü yılı dolayısıyla Kürtler öncülüğünde Kurdistan, Türkiye, Avrupa ve Ortadoğu’da konferanslar, çalıştaylar, seminerler, panel ve toplantılar yapılıyor. Gerçekleştirilen tartışmalarda özellikle halklara yönelik asimilasyon, imha ve inkar politikaları öne çıkarken, bu tartışmaların, yeni yüzyıla yön vermede etkin olması için girişimler de sürüyor.   Yüzyıldır süregelen asimilasyon politikalarından etkilenen dillerden biri de Kürçe’nin Zazakî lehçesi. Avukat Cemile Turhallı, Zazakiye dönük politikaları değerlendirdi.   ‘Kürtlerin inkarı Lozan ile başladı’   Lozan Antlaşması’nın yüzüncü yılı dolayısıyla, antlaşmanın halklar üzerindeki etkisine değinen Cemile, bu etkinin her kimlik için farklı olduğunu söyledi. Kürt halkının dili, kültürü üzerinde de antlaşmanın bir asimilasyon aracı olduğuna dikkat çeken Cemile, devletlerin taraf olduğu ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunu da beraberinde getiren Lozan’ın halkların inkar edildiği bir antlaşma olduğunu dile getirdi. Cemile, “Kürtler de hem sosyolojik hem de nüfus olarak diğer halklardan daha fazla inkâr edilen bir halktı. Yani Kürtlerin inkârı Lozan ile başlamıştır. Kürtleri inkâr etmek, ötekileştirmeyi beraberinde getiriyor. İnkârcılık ve ötekileştirme bu metinle başlıyor ve Kürtler kendi kimlikleriyle kabul edilmiyor” dedi.   Lozan’da kabul edilen tek etnisitenin Türklük olduğunu vurgulayan Cemile, “Yine tek bir dil kabul edilmiştir, o da Türkçe’dir. Bir tek inanç kabul edilmiştir, o da Sünni İslam’dır. Diğer inanç ve unsurlar kabul edilmemiştir. Bunların içinde Aleviler, Zerdüştler, Êzidî ve Süryaniler de var. Dilimiz, kültürümüz, folklorumuz yasaklanmış ve yasaklamalardan günümüze kadar Kürtler hep ayaklarının üzerinde durmuştur. Kürtler diline, kültürüne, folkloruna sahip çıktı fakat büyük bir tehlike de var. Devlet Kürtleri soykırım, sürgün ve asimilasyon politikalarıyla etkisi altına almıştır” şeklinde konuştu.   ‘Lozan çözüm değil, çözümsüzlük getirdi’   Geçtiğimiz günlerde Lozan için Amed'de Kürt kadın hareketi öncülüğünde konferans düzenlendiğini ve bu konferansa 50’yi aşkın kurumun katıldığını paylaşan Cemile, “Bir araya gelerek geride kalan 100 yılı tartıştık. Çok verimli bir konferans oldu. Biliyorsunuz ki her yerde toplantılar var, paneller var, her yerde bir itiraz var. Kürtler Lozan'ı kabul etmiyor ve ‘Lozan çözüm getirmemiş, çözümsüzlük getirmiştir’ diyor. Elbette Kürtlerin sesini yükseltmesi önemlidir ve her yerden bu sese destek verilmelidir. Çünkü adı barış antlaşması olsa da savaş getirmiştir, ötekileştirmeyi getirmiştir ve bundan sonra da elimizi taşın altına koymalı, kazanmalıyız ve kaybetmemeliyiz” mesajı verdi.   ‘İnsanın kimliği dilinden geliyor’   Cemile, Lozan'ın diller üzerindeki etkisine değinirken, kendini halkların inkarı üzerinden var eden Türkiye Cumhuriyeti için “dilleri yasaklamanın” bir çözüm olarak görüldüğünü kaydetti. Cemile, “Takrir-i Sükûn, Tevhîd-i Tedrîsât kanunları oluşturuluyor. Sonrası görüyoruz ki devlet Kürtleri ortadan kaldırmak istiyor. Yani ‘Eğer Türkçe’yi kabul ediyorsanız sizi kabul ediyoruz’ deniliyor. Elbette kimse dilini bırakmak istemez. Çünkü insanın kimliği dilinden geliyor. Yani dilini bırakırsan ruhunu da bırakmış oluyorsun. Kürtler de buna karşı, ‘Neden dilimizi yasaklıyorsunuz’ diye itirazda bulunuyor. Tabii ondan sonrası Kürtlere karşı soykırımlar başlıyor. En önemlisi de devlet soykırımın bir çare olmadığını, bir Kürt bile kalsa bu folklor ve dilin yine devam edeceğini anladı. Bunun için ağırlıklı olarak asimilasyon politikasına yer verdi. Kıyafet kanunda resmi yerlerde başörtü ya da külah yasak idi ve köyde yaşayan için bu yasağın çok etkisi yoktu” ifadelerini kullandı.   Zazakî üzerinden yürütülen politikalar   Kürtçe’nin çok zengin bir dil olduğunun altını çizen Cemile, sözlerine şu şekilde devam etti: “Kürtçenin 5 lehçesi var. Bu çok büyük bir zenginliktir fakat bu lehçeler arasında en çok asimilasyona uğrayan ise Zazakî olmuştur. Kurmancî lehçesi dört parçada kullanılıyor. 20 milyon kişi Kurmancî konuşuyor ve 5 milyon Zaza var. Sayıları az, yerleri de uğrak değildi. Dağ bölgesinde kalan Zazalar şehirlere gelince Zazakî konuşmuyorlar. Zazaların az sayıda olması da bir dezavantajdır. Tek avantajı dağlık bölgelerde yaşadıkları için, izole oldukları için başka dillerin tesirinde kalmamaları. Devlet bunun üzerinden de tedbir almak istiyor. Amaçları Amed, Koçgiri, Agirî, Zîlan ve Dersim’e kadar olan bölgelerde dilin gelişmesini önlemek ve asimile etmek. Devlet bir politika yürütmek istiyordu ve Kürdistan’da yatılı kız okulu açıyor. Bu da ilk Xarpêt (Elazığ) ve Dersim’de açılıyor. Ve bu bölgelerde de dilin gelişmesini önlüyorlar. Elbette önemli bir şey daha var, dilin üzerinde bir etki daha var. 1650'den sonra Mir'i tasfiye ediyorlar. Osmanlı merkezi bir sistem oluşturuyor. Git gide tarikatları kaldırıyorlar. Tarikatlarda Kürtçe de konuşuluyor ve onların gelişmesini engelliyorlar. Zazakî üzerinde özellikle bir politika yürütülüyor. 1980 yani Evren darbesinden sonra Çewliq ve Xerpet bölgesinde  özellikle tarikatlar kuruluyor ve eğitim Türkçe veriliyor. Bu Zazakî lehçesi üzerinde olumsuz bir etki oluşturmuştur.”   ‘Devlet öldürürken Zaza mı Kürt mü diye ayırmıyor!’   Devletin üniversiteler üzerinden lehçe inkâr politikaları yaptığını ve “Zazalar Kürt değil” algısı yaratığını söyleyen Cemile, “Böyle bir polemiği, manipülasyonu ortaya atıyorlar. Bazen panellerde konuşuyoruz, diyoruz ki ‘Devlet öldürürken ‘Zazasın’, ‘Kurmancsın’ demiyor, ayırmıyor, öldürüyor’. Ulus olarak bakıyor ve bu şekilde katlediyor. Etnisite de sadece bir faktör kabul edilmiyor ve bunun bir sürü faktörü var. Türkçe lehçeleri gibi değil. Zazakînin tek dezavantajı 20’nci yüzyıla kadar yazılmamış olması. Sözlü edebiyat olarak aktarılmış. Tabi devlet politikalarından sonra da yasaklanmış. Dil canlıdır ve dile sahip çıkılmazsa kaybolur. Talep olmadığı sürece o dil kabul edilmiyor ve ilerlemiyor. İnsan dili okulda öğrenir ve en önemli şey kesinlikle anadilin eğitim dili olmasıdır” değerlendirmelerinde bulundu.   Zazakî yok olma tehlikesiyle kaşı karşıya   UNESCO’nun yayınladığı raporda Zazakî’nin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu tespitini yaptığını hatırlatan Cemile, dilin yaşaması için çaba göstermek gerektiğine dikkat çekti. Cemile, yaşamda kullanılmaması durumunda Zazaca’nın yok olacağına işaret ederken, “Nasıl ki insanlığımızdan vazgeçmiyorsak, dilimizden de vazgeçmememiz gerekiyor. UNESCO'nun söylediğine göre yok olacak ve bu durum bizim açımızdan çok önemli. Üzülmemize neden oluyor. Dil sadece bir konuşma aracı değildir. Binlerce yıllık olan dilin yok olması kabul edilebilecek bir durum değildir. Hem lokal, hem umumi olarak düşünmek lazım, çare bulmak, insanları bir araya getirmek gerek” dedi.   ‘Zazalar Kürt değil politikasının nereden çıktığını biliyoruz’   “Zaza” kelimesinin etnik bir ifade olduğunu söyleyen Cemile, şöyle konuştu: “Bazı yerlerde kendilerine Zaza, bazı yerlerde ise Kird diyen oluyor. Zaten Zaza kelimesi yeni bir kelimedir. Eskiden kullanılmıyordu. Tarih kitaplarında var bu, bir aşiretin adıdır. Bir aşiret kendine ‘Zaza’yım’ demiş ve böyle kalmış. Çoğunlukla Zazalar kendilerini Kürt olarak görüyor. Kendini Kürt olarak görmeyenler çok azınlıkta ve bu bir devlet faaliyetidir tabi ki bunun siyasi bir faaliyet olduğunu hepimiz biliyoruz. Devlet nifak tohumlarını ekmek istiyor ve kendilerine çekmek istiyor. ‘Yalnızsınız, siz Kürt değilsiniz’ diyorlar ki zaten etnik olarak Kürt’türler. Kürt bölgelerinde yaşıyorlar. Yani en son şunu söyleyebiliriz Zazalar kendilerine Kürt diyor. ‘Zazalar Kürt değil’ politikasının nerden çıktığını biliyoruz.”