Kürtçe tiyatro eğitmeni: Dili için direnen bir halk var 2022-07-08 09:03:40   Marta Sömek    İSTANBUL - Kürt dili ve kültürüne dönük baskılara dikkat çeken Gölge Kültür Sanat Topluluğu tiyatro eğitmeni Rewşan Apaydın, Kürt halkının anadili ile yaşamak istediğini söyledi. Rewşan, “Kendini var etmeye çalışan ve dilini unutmamak için direnen bir halk var. Beraberlik ve bütünlüğü her yasaklamada göstermek gerek” dedi.   Kürtlere yönelik baskı ve engelleme politikaları yeni bir boyuta evrilmiş olarak devam ediyor. Son birkaç ayıda onlarca sokak müzisyenliği yapan Kürt sanatçılara para cezaları kesildi, polislerce darp edildi. birçok Kürt sanatçıya konser salonları verilmezken, kimi konserler ve  tiyatrolar da çeşitli gerekçeler öne sürülerek engellendi.  Diğer yandan gözaltı ve tutuklamaların da son dönemde arttığı Kürt sanatçılar hedefte. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Binevş Kültür ve Sanat Derneği ile ilgili yürütülen bir soruşturma kapsamında 27 Haziran'da 38 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Mardin, Mersin, Van ve Diyarbakır'da birçok eve yapılan baskınlarda, 37 kişi gözaltına alındı. İfade işlemleri için adliyeye sevk edilen 37 kişiden 4’ü tutuklanırken, diğerleri serbest bırakıldı.    Kürt sanatçılara yönelik baskı ve yasaklamalar ile buna karşı verilen mücadeleyi Gölge Kültür Sanat Topluluğu’nda bulunan “Teatra Sî” isimli tiyatro grubunun çalışma yürütücüsü, eğitmeni, oyuncu ve yönetmen Rewşan Apaydın ile konuştuk.    Ses çıkarılmayan baskılar…   Kürt kültürüne ve diline yönelik yasaklama politikalarının bugün farklı sanatçılar ve noktalara da sıçradığını söyleyen Rewşan,  söz konusu baskıları neredeyse herkesin yaşadığına dikkat çekti. Rewşan, “Farklı kültürlerin sanatçıların kültürel dilin dışınd artık bunun cinsiye ve ahlaki baskıların neden gösterilerek farklı yasaklama modellerine maruz kalındığını görüyoruz. Bugünden çıkarılmayan sesin, tüm bu yasaklama, baskı politikalarına karşı ortak ses olmamanın yarın belki de daha güçlü, yoğun bir baskıya maruz kalacağımız günler bizi bekliyor olabilir” dedi.   Kürt halkına özel ‘yasaklamalar’   Yakın zamanda Kürtçe oyunların yasaklandığı sanatçılara değinen Rewşan, aynı zamanda konser yasakları ve çok yakın zamanda Mezopotamya Kültür Merkezi’nin 30’uncu yıl etkinliğinin de yasaklandığı örneğini verdi. Yasaklamaların tek başına kurumlara ve şahıslara ait olmadığını kaydeden Rewşan, bu yasaklama politikalarının ne Aynur Doğan’ın ne de Melek Mosso’nun şahsına yönelik olduğunu belirtti. Rewşan, “Aslında bu bir politika ve yarın o belirttiği kriterleri genel olarak kendilerini iktidara yakın görmeyen bütün sanatçılara sıçrayan ya da onları neden gösterecek bir malzeme haline getiriyor” ifadelerini kullandı. Rewşan, yasaklamaları sürdüren valilikler, kaymakamlıklar ve tüm kurumların gerekçeleri kendilerine bir kalkana çevirip sanatın birleştirici, yan yana getirici gücünü yok ederek bu politikayı derinlemesine çok güçlü bir “silah” haline getirdiğini vurguladı.   ‘Her yasaklamada beraberliği göstermek gerek’   Söz konusu politikaların yanı sıra farklı kesimden sanatçıların da engellendiğine tanık olduklarını ife eden Rewşan şu sözleri kullandı: “Popüler bir sanatçının yasaklanan etkinliği daha çok ses getiren bir şeye evirilebiliyor. Ama daha çok Kürtçe tiyatro yapan, örneğin Tiyatro Mencel’in bir oyunu kültür merkezinin yasaklamasına maruz kaldı. Bu da yasaklamanın farklı bir boyutu. Bir gerekçe göstermeksizin artık keyfi uygulamalarla birlikte yasaklamalar başladı. Şahıs kendi etkinliğini yapmaya devam edebilir. Farklı bir salonda kendine yer bulabilirken diğer ses çıkarılmayan ya da unutulan, göz ardı edilen yasaklamalar tabii ki o alanı bulamadıkları için sönümlenip daha çok kısıtlanabilir bir noktaya getirebilir. Çok büyük bir handikap yarın için. Çünkü bir hafta içinde bir sürü etkinliğin iptal edildiği festivaller, söyleşiler, buluşmalar, hepsi yavaş yavaş yasaklanıyor. Birine ses çıkarmak ne yazık ki bizi tek başına kurtarmıyor. O beraberlik ve bütünlüğü her yasaklamada göstermek gerek.”    ‘Bütün diller gibi Kürtçe de bir dil’   Kürt dili ve kültürüne yönelik tahammülsüzlüğün kuşaklar öncesinden başlayan ve yarın da devam edecek bir tahammülsüzlük olduğunu vurgulayan Rewşan, “Bunu kırmak için çok şey yapıldı, yapılıyor. Ama demek ki yeterli gelmiyor. Daha farklı denemeler yapmamız, daha farklı çözümler bulmamız gerekiyor. Bunun birçok nedeni olabilir. Kürt kültürü dediğimizde bir müzik konseri ya da tiyatro gösterimi, bir resim, dans, bütün bunlarla kendini var etmeye çalışan ve dilini unutmamak için direnen bir halk var” diye belirtti. Dile sahip çıkılma noktasında direnmenin de ötesine geçildiğini gördüklerini söyleyen Rewşan, “Sadece belli başlı Kürt sanatçılar varken bugün aslında bir çekim gücüne geliyor Kürt sanatı. Kürt dilinin her yere yayıldığını, tüm dünyada bir üretime dönüştüğünü görüyoruz. Bundan belki de korkuyorlar” diye konuştu. Kürt halkının diline sahip çıkması ve bunun için direnmesinden korkulmaması gerektiğini ifade eden Rewşan, “Çünkü bütün diller gibi Kürtçe de bir dil. Ne kadar çok üretim bulursa o kadar da zenginliği, devamlılığı olacak” sözlerini kullandı.   ‘Anadilimizle yaşamak istiyoruz’   Kürt halkının isteklerinden birinin de kendi dilini birçok yerde duymak olduğunu dile getiren Rewşan, “Örneğin bir etkinliğe gittiğimizde farklı dillerde anonslar duyduğumuzda hiçbir şekilde tepki vermiyorsak, anadilimizde de anons duyduğumuzda tepki vermeyeceğimiz günlerin gelmesini istiyoruz. Çünkü o bizim yaşamımızdan bir parça ve bunu ne kadar çok normalleştirirsek, belki de o tahammülü kırmak için bir adım da olabilir” dedi. Rewşan, Kürt halkının bulunduğu her yerde olabildiğince kendi anadilinde iletişim kurmak, kendi anadili ile var olmak ve yaşamlarını kendi anadili yaşamak istediğini vurguladı. Yasaklamalara karşı her kesimin tavır alması gerektiğini kaydeden Rewşan, “Bu yasaklamalar eğer bu şekilde devam ederse farklı yerlere sirayet edecek ve yine en çok nasibini alanlar bizler olacağız. Bu yüzden aslında Kürt sanatçılar bu durumdan bu kadar rahatsız ve rahatsızız” şeklinde konuştu.   ‘Yasaklamalardan en çok nasibini alan Kürt halkı’   Yasaklamaların devam etmesi durumunda en çok nasibini alacak olanın Kürt halkı olduğunu paylaşan Rewşan, “Salon verilmeyecek olan bizler olacağız. Son dakika konserleri, tiyatro oyunları yasaklananlar bizler olacağız. Ne kadar çok dilimizle birlikte var olursak yaşamımız da biraz daha anlam kazanacak bizler için” ifadelerini kullandı.