Nêrgiz Ismayîl: Kürtçe şiir, öykü ve romanlar edebiyatın temel taşıdır 2021-07-06 09:03:06   Roza Metîna   HABER MERKEZİ - Yazar ve şair Nêrgiz  Ismayîl, Kürtçe öykü ve romanların Kürt edebiyatı üzerinde olumlu etki yarattığını belirterek, “Kürtçe şiir, öykü ve romanlar edebiyatın temel taşıdır. Birbirlerini besliyorlar ve özellikle de kadın tarafından yazıldıklarında kültür, dil ve toplum üzerinde daha büyük etki yaratıyorlar” diyor.     Yazar ve şair Nêrgîz Ismayîl, Kuzey ve Doğu Suriye’nin Qamişlo kentinin Hilêliya ilçesinden. Nêrgîz, hikaye ve romanlarını geniş bir yelpazede sunarak dili korumayı ve Kürt edebiyatına katkı sunmayı amaçlıyor. Nêrgîz, Kürt edebiyatı ve kendi çalışmaları üzerine ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.   Kadının edebiyattaki rolüne dikkat çeken Nêrgîz, “Kürtçe şiir, roman ve öyküler kadının direniş alanı ve özgürlüğünün kaynağıdır. Kadın edebiyat alanında başarılı ise tüm alanlarda da kadın olarak öncü olacaktır” diyor.   ‘Şiir beni doğa ile bir yapıyor’   Şiirin kendisini her daim İştar’ın doğasına yaklaştırdığını söyleyen Nêrgîz, şiirin kendi içindeki çelişkilere bir cevap olduğunu ve görmesini sağladığını vurguluyor. Nêrgîz, şiirin insanları özelde de kadınları daha güçlü kıldığının altını çiziyor. Nêrgîz, “Kadın şiirin ta kendisidir. Hangi şartlar olursa olsun şiir her daim özgürlüğün kaynağı oluyor. Şiir hiçbir zaman eskimez. Şiirde sonu gelmeyen bir akış görüyorum. Şiir bana sabır, direniş ve mücadele akışını veriyor. Şiir beni doğa ile bir yapıyor. Her daim İştar’ın doğasına yaklaşmamı sağlıyor. Bugüne kadar ben artık şiir yazamıyorum demedim.  Şiirle aramızda tarifsiz bir bağ oluştu. Doğrunun yolunu beraber buluyor, ses yapıyor ve yazıyoruz. Bu durum beni mutlu ediyor” sözleriyle şiir ile kurduğu bağı anlatıyor.   ‘Şiirler duygularımı ve kalemimi kanatlandırdı’   Çocukluk yıllarından itibaren şiir yazmaya başladığını dile getiren Nêrgîz, “Acılarımızın gerçekliği beni şiir yazmaya sevk etti. Sevginin, adaletin, saygının çokça olduğu bir yaşam arayışım vardı. Kürtlüğün düşürüldüğü küçümsenme durumu ve kadın olmam beni şiir yazmaya yönlendirdi. Şiirler duygularımı ve kalemimi kanatlandırdı. Hiç pişman olmadım” diyor.   Şiir ve kadın ilişkisi   Nêrgîz, kadının şiir üzerindeki rolüne de değiniyor. Şiir alanında en önemli rolü kadınların üstlendiğini söyleyen Nêrgîz, kadının bu alanda kendisini tanımasının oldukça önemli olduğunu sözlerine ekliyor.  Nêrgîz, devamında kadın ve edebiyat ilişkisine dair şu ifadelere yer veriyor: “Kadın eğer kendini tanımazsa bu alanda da yer alamaz. Bu yüzden kadınlar çok kez erkek zihniyetinden dolayı geride kalmıştır. Kadınlar çok defa sevgi şiirlerini erkekler üzerinden yazmıştır. Bunun nedeni erkek zihniyetidir ne yazık ki. Dileğim odur ki kadın kendini tanısın ve yazsın. Bunun çok kolay olmadığını biliyorum. Kadın toplumda sıradan bir role sahip değildir. Kadın toplumun ve insanlığın kaynağıdır.  Kadın yaşamın kendisidir. O yaşamın her şeyine isim vermiştir. Bu yüzden kadınların edebiyat alanını birilerine bırakması söz konusu olamaz. Şiirin estetiği, sözleri ve ruhu dişildir ve yaşamın kendisidir. Kadın edebiyattaki rolü ile toplumu etkilemeli ve özüne dönüşü sağlamalıdır. Kadınlar şiirlerinde bir devrimi barındırmalı ve darlıktan gücü ortaya çıkarabilmelidir. Şiir kadının mücadele alanıdır.”   ‘Şiir her daim topluma yazılmış oluyor’   Şiirin dil üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğunu ifade eden Nêrgîz, şiir içeriğinin de dil ve edebiyata etkisinin fazla olduğunu söylüyor. Duygu ve kelimelerin birbirinden uzak olmadığını kaydeden Nêrgiz, kelimelerin edebiyatın içeriğini oluşturduğunu belirtiyor. Nêrgiz, “Yazılan şiir her ne koşulda yazılırsa yazılsın, her daim topluma yazılmış oluyor. Çünkü aşk, toplumsal arayış, acı ve var olan durumlar her zaman yaşanıyor ve yaşatılıyor. Derinlikten uzak olan şiir, bir süre yaşar. Bir süre geçtikten sonra o şiir unutuluyor. Şiirin akılda kalması çok önemlidir. Akılda kalan şiirin her daim edebiyatta ve dilde kalıcılığını sürdürür” sözlerine yer veriyor.    'Yazmaya kadınların doğasından başlamak istedim'   Aynı zamanda öykü de yazan Nêrgîz, şunları dile getiriyor: "Ben kadın olarak edebiyata başladığım zaman bağımsız edebiyat ve sözlü edebiyatın yükünü almaya çalıştım. Çünkü birçok anonim öykü var, annelerin yaşamı sözlü edebiyatı bugüne kadar taşımaya yardımcı olmuş. Anneler yaşamlarını anlattıkları zaman cümleler ahenkli bir şekilde ortaya çıkıyor. Bu doğal bir sanattır. Bu dünya sanatında ve kitaplarında yoktur. Yazmaya kadınların doğasından başlamak istedim. Kadınların duygu ve düşüncelerini doğal bir şekilde yansıtmaya çalışıyorum. Öykü yazımıyla beraber kadınların doğaları ile yaşamaya yardımcı oluyor. Eğer kadın yaşadığı olayları öyküleştirirse en büyük devrim bu olacaktır. Küçük olduğum zaman nenem ve dedem bana sürekli öykü anlatırlardı. Hayal ve rüyalarım bu öyküler sayesinde her geçen gün daha da genişliyordu. Öte yandan öyküler dengbejî şeklinde söylendiği zaman daha kalıcılaşıyordu. Bundan dolayı öykü yazmakla kültür, tarih ve hakikat savunulmaya çalışılıyor. Her ne kadar zaman geçerse geçsin her zaman canlı kalıyor."   ‘Şiir ve öykü birbirini tamamlıyor’   Öykü ve şiir arasındaki bağa da değinen Nêrgîz, öykü ve şiirin birbirine bağlı ikizler gibi olduğunu ve birbirlerini tamamladıklarını belirtiyor. Öykü ve şiirin korunması gerektiğini söyleyen Nêrgîz, ikisinin arasında eş bir bağın olduğunu kaydediyor. Nêrgîz, “Bir şiirde kısa bir öyküyü anlatabiliyorsun. Yine bir olayı da anlatabiliyorsun. Şiir stilleri etkilidir, öykünün de örgüsü dikkat çekicidir. Fakat ortaya çıkan sorun şudur ki bizler dil anlamında ve olayı işleme anlamında zorluklar yaşıyoruz. Bu da hem şiir hem de öyküye olumsuz yansıyor. Bazı yazarlar otantik yazıyorlar ve başkalarına benzemeye çalışıyorlar. Bu da edebiyatın gelişimine zarar veriyor. Kürdistan’a ait şiir ve öyküleri yazmak oldukça önemlidir. Kürdistani bir ruh ile kendi vatanımızın temel ürünlerinden başlamalıyız. Kendi köklerimizden başlamalıyız. Kürdistani öykü ve şiirlere ihtiyacımız var” sözlerini dile getiriyor.     ‘Yazmak sevmek ile başlıyor’   Dilin önemine, gerçek tarihi bilmeye ve kadını araştırma ve hissetmeye de dikkat çeken Nêrgîz, gezmek ile insanların yazar olabileceğine inandığını ifade ediyor. Nêrgîz, okumanın önemini ise şu sözlerle özetliyor: “Örneğin kadın bir çiçeği görmeden de yazabilir fakat onu koklayamıyor, onu eline alamıyor ya da onunla bir fotoğraf çekemiyor. Yazı sevme ile başlıyor. Göz gördüğünde yürek de hissediyor. O kalp atışları insanı bir akarsuda akıyormuşçasına şen ediyor ve her akışta özgürlüğe akıyor. Kürt kadınların çok okuması, araştırması, gerçek tarihini tanıması ve bilmesi gerekiyor ve olabildiğince de özgür yazması gerekiyor. Bir kadının acısını bilmiyorsan nasıl yazabilirsin? Kendi dilini bilmeyen kadın nasıl dilini ve edebiyatını ayakta tutup yaşatabilir? Dil bir toplumun kendini koruması için temel olandır. Kadın bunun kaynağıdır. Eğer kadın kendi gücünün farkında olmazsa bu bütün güzellikleri de yaşamın güzelliği yapamaz.”   'Çocuklar için yazılan öyküler çok önemlidir'   "Öyküsüz, edebiyat olgunlaşmaz" diyen Nêrgiz,  öykünün edebiyatın gelişmesinde büyük rol oynadığını ve yaşamda gelişen her türlü olayın öykü konusu olabileceğini belirtiyor. Nêrgiz, ilham veren öykülerin kaleme alınmasının çocuklar üzerinde büyük etki yarattığını ve ileriki süreçler açısından faydalı olacağını dile getirerek, "Öykü her zaman kendisini yenilemeyi sürdürür. Dilin öykü üzerinde çok büyük etkisi vardır. Özellikle çocuklar için yazılan öyküler çok önemlidir. Çünkü çocuklar Kürtçe öyküler ile büyüdüğü zaman edebiyat derinliği de oluyor" ifadelerine yer veriyor.   ‘Kadın devrimi içerisinde ‘Edebiyat Devrimi’ne ihtiyacımız var’   Rojava Devrimi öncesi kadınların özgür bir şekilde yazamadıklarını hatırlatan Nêrgiz, devrimden sonra kadınların da ‘Edebiyat Komitesi’nde yer aldıklarını kaydediyor. Nêrgiz, ‘Kadın Devrimi’ olarak nitelenen Rojava Devrimi’nin kadınların özgürleşmesi üzerinde oynadığı role dikkat çekerek, “Kadınlar devrimden önce birçok baskıya maruz kalıyordu. Ancak devrim olduktan sonra kadınların haklarına daha çok saygı duyulmaya başlandı ve kadınlar kendi kalemleri ile yazmaya başladılar. Şu an edebiyat alanında birçok kadın yazar var. Kadınlar hem Kürtçe hem de Arapça yazıyor. Ancak dil tam olarak oturmamış. Devrim ile ilgili daha çok şiir ve öykü yazılması gerekiyor. Kadınların yazmalarını etkileyecek sorunlar yaşanıyor. Bu sorunların başında aile kavramı başat rol oynuyor. Kadınlar edebiyat alanında rol ve misyon sahibi olmak istiyor. Ancak bu da büyük bir mücadele konusudur. Bizim kadın devrimi içerisinde ‘Edebiyat Devrimi’ne de ihtiyacımız var. Zaman, sabır ve bilgi yaşanan bu sorunların üstesinden gelmeye yardımcı olacaktır”  diyor.    'Şiir, öykü ve roman edebiyatın direğidir'   Kürtçe yazdığı 'Çirrik' adlı romanını ve roman ile şiir arasındaki farkı ise Nêrgîz şöyle dile getiriyor: "Şiir, öykü ve roman edebiyatın direğidir. Bu alanlar sürekli birbirilerini besler. Kadınlar tarafından kaleme alındıkları zaman toplum kültür ve sanat alanında büyük etkiler yaratır. Kürtçe kaleme alınan şiir, roman ve öyküler kadınların mücadelesine önemli bir kaynaktır. Bana göre roman toplumun inşasında ve tarihinde büyük etkilere sahip bir olgudur. Çünkü romanda farklı olaylar işlenebilir. Bundan kaynaklı 'Çirrik' isimli romanda birçok kadının yaşamını kaleme aldım. Öte yandan ülkede yaşanan olayları ve devrimi anlatmak istedim. Erkeklerden çok kadınlar romana dört elle sarılmalıdır. Her bir kadın kendi başına bir romandır ve yazılmayı bekliyor. Benim için 'Çirrik' adlı eser bir sınav niteliğinde ve umuyorum ki bu ilk ve son olmaz. Birçok roman daha yazmak ve bu romanlarımı kadınlara armağan etmek istiyorum."   'Aldığım ödüller bana moral oldu'   Yazdığı eserlerden dolayı birçok ödüle layık görülen Nêrgîz, alacağı en büyük ödülün kadınların hakikati görmesi ve ona göre bir yaşam sürmesi olduğunu belirtiyor. Nêrgîz, konuşmasını şu sözlerle sonlandırıyor: "2019 yılında düzenlenen Osman Sebrî festivalinde şiir dalında üçüncü sırada ödüle layık görüldüm. Aynı zamanda 2020 yılında bir öykü ile katıldığım 'Saziya Welatê Wenda' yarışmasında 4'ncü ödülü aldım. Aldığım ödüller bana moral oldu. Evet, ödüller bir semboldür. Ancak kadınlar için önemli olan toplumun onu ödüllendirmesidir."   Nêrgiz Ismayîl kimdir?   Nêrgiz  Ismayîl, 1975 yılında Kuzey ve Doğu Suriye’ye bağlı Qamişlo’nun Hilêliya ilçesinde dünyaya gelir. Nêrgiz, Arapça gördüğü eğitimini Ortaokula kadar sürdürür. Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan Nêrgîz’in bugüne kadar birçok eseri yayınlandı.    Nêrgîz’in kaleme aldığı eserleri şöyle:     Xelata Xewna Min (Şiir) -2003   Hisret (Şiir) - 2004   Mêşîn ( Şiir) - 2008   Guliyên Eşqê (Şiirt) - 2019   Stêrvana (Düz metin-nesir) - 2015   Rûpelên Jînê (Öykü) - 2018   Çirrik (Roman) - 2019