Alışılmadık mevsim koşulları: ‘İklimcil: Mevsimler Sürüklenirken’ 2021-04-16 10:50:11   İSTANBUL - Belirmekte olan yeni mevsimleri özellikleriyle görünür kılmaya yönelik seçili vaka araştırmalarını bir araya getiren “İklimcil: Mevsimler Sürüklenirken” Salt Beyoğlu’nda sergileniyor.    Belirmekte olan yeni mevsimleri özellikleriyle görünür kılmaya yönelik seçili vaka araştırmalarını bir araya getiren “İklimcil: Mevsimler Sürüklenirken” isimli sergi, İstanbul’da bulunan Salt Beyoğlu’nda 7 Nisan’da başladı. Salt’tan Meriç Öner ve Onur Yıldız tarafından hazırlanan sergi, kurumun 2018’de başlattığı “Sohbetler” serisinin üçüncüsü. Our Many Europes (Avrupalarımız) projesi kapsamında geliştirilen sergi, Prince Claus Kültür ve Gelişim Fonu ile Goethe-Institut’un sağladığı ek destekle hazırlandı.    Bozulmuş yağış düzenleri    Sergide yer alanlar, etçil, hepçil, yerelci, vejetaryen ya da vegan beslenmeden farklı biçimde, “İklimcil” kavramı bir ürünün içerdiklerinden ziyade, gıda üretimi ve tüketiminin seyrini etkileyen alışılmadık mevsim koşulları ve iklim olaylarıyla ilişkisi üzerinden tanımlanıyor. Bugünün gıda altyapısı ve yeme içme alışkanlıklarını, sistemli bir sürekliliği olmayan, ard arda yaşanmayan, aralarında bir bağlantı ve tutarlılık bulunmayan yeni kuraklık döngüleri, bozulmuş yağış düzenleri ve kıyı dönüşümlerini şekillendiriyor.     Haritadan silinenler ve kıyılara yolculuk   22 Ağustos tarihine kadar gezilebilecek olan sergide, Londra merkezli Cooking Sections (Daniel Fernández Pascual ve Alon Schwabe) bir zamanların mevsimlerine, haritadan silinen bölgelere ve geleceği meçhul olan kıyılara doğru bir yolculuk sunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1941’de Ankara’da toplanan Birinci Coğrafya Kongresi’nde Türkiye, topoğrafya, iklim, bitki örtüsü ve tarım ile nüfus ve ekonomi gibi koşullara göre yedi coğrafi bölgeye ayrıldı. Kongrede ayrıca okullarda kullanılmak üzere, yeni bir dil ve müfredat birliğinin oluşturulması kararlaştırıldı.     İklim değişikliğine işaret    Kuşaklar boyunca, coğrafya derslerinde iklim, toprak ve mahsul temelinde bölgelerin özellikleri anlatıldı. Ancak, gitgide çoğalan insan müdahalesinin sonuçları, kabul gören bu tanımları geçersiz kılmaya başladı. 1950’lerden itibaren tarımın sanayileşmesi, yüksek verim beklentisiyle ‘modern’ tohumlar, zirai ilaç ve kimyasal gübre kullanımını beraberinde getirdi. 1990’larda serbest piyasa ekonomisiyle çeşitli paketli ürünlerin yanı sıra ithal ürünlerin ulaşılabilir olması, küreselleşmenin yenilebilir yerel mahsuller üzerindeki baskın etkisini artırdı. Türkiye coğrafyasına dair yaygın bilgilerin doğruluğu, iklim değişikliğiyle ilgili sorunların karada ve suda gözle görülür şekilde kayıtlara geçtiği 21’inci yüzyılda daha da tartışmalı bir hâle geldi.    Kuraklık ve kıtlığa dikkat çekiliyor   Cooking Sections’ın proje için ürettiği beş işten meydana gelen sergi, Salt Beyoğlu’nun giriş mekânındaki Forum’da, büyük kuraklık ve kıtlıklara kanıt niteliğinde sergilenen materyallerle ‘protez bir orman’a dönüştüren Weathered [Perişan Eden Hava] (2021) ile başlıyor. Gazete kupürleri, şiirler, fosil yapraklar, ağaç halkaları ve parçalarıyla kurulu enstalasyon, meteorolojik verilerin düzenli toplanmadığı dönemlerin iklim koşulları hakkında da bilgiler içeriyor. Binlerce yıllık bir fenomenden yola çıkan Unicum [Yegâne] (2021), su sıcaklığı ve tuzluluk oranındaki değişimlerin mevcut türlerin göç etmesine ve beklenmedik habitatların ortaya çıkmasına yol açtığı Karadeniz’in Akdeniz’leşme meselesini irdeliyor.    “The Lasting Pond (Kalıcı Gölet)”, mandaların gündelik güzergahlarını takip ederek İstanbul çevresindeki sulak alanların nasıl azaldığına bakarken “Traces of Escapees (Kaçakların İzinde)”, balık çiftliklerinin neden olduğu kirlilik ve deniz canlılarının uğradığı genetik erozyona dikkat çekiyor. Toprak ve doğurganlık hikayelerine atıfta bulunan “Exhausted (Kurak Topraklar)” ise, kısırlık krizini irdelemek üzere, Neolitik Çağ’ın bereketli hilal bölgesinden tüp bebek tedavisinin yaygınlaştığı günümüz İstanbul’una uzanıyor.    Sergi mekanı ve dışında şekillenen bir dizi iş birliğine dayanan program, birlikte düşünmek, araştırmak ve eyleme geçmek için ortak bir platform olmayı amaçlıyor. Mevsimler sürüklenirken ve bütün canlıların metabolizması alt üst olurken bu ‘yeni maddesel ortam’ın içinden geçen insan bedeninin devamlılığı ve yakın geleceğin olasılıkları üzerine öngörüler geliştirmeye çalışıyor. Serginin tasarımı ise Emirhan Altuner’e ait.