Geleneksel ezgi ‘Min tê dîti bû’ kadın sesiyle buluştu 2020-04-18 09:03:00   Safiye Alağaş   İSTANBUL - MKM Sanatçısı Nurcan Değirmenci, geleneksel Kürt şarkısı “Min tê dîti bû” isimli eseri single olarak çıkardı. Nurcan, salgın sürecinde evde kalanlar için şarkıyı tüm müzik platformlarında paylaşırken, “Sanatın iyileştirici gücüne inanıyoruz” dedi.   Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) sanatçısı Nurcan Değirmenci, geleneksel Kürt şarkısı olan “Min tê dîti bû”yu uzun bir çalışmanın ardından single olarak tüm müzik platformlarında yayınlandı. Koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle parçaya klip çekemeyen Nurcan, salgında evde kalanların keyifli dakikalar yaşaması için şarkıyı 6 Nisan’da müzik platformlarında paylaştı. Şarkıyı orijinal ritmine sadık kalarak yorumlayan Nurcan ile son çalışmasını konuştuk.    *“Min Tê Dîti Bû” isimli geleneksel Kürtçe bir parçayı yeniden yorumlayarak Single olarak müzik platformlarında yayınladınız. Şarkıyı çalışma sürecini anlatabilir misiniz?   Epeyce zor bir dönemden geçtiğimiz bugünlere denk gelen single’ın çalışma sürecinden önce belki Şahiya Stranan’dan söz etmem gerekir. Bilindiği üzere yıllar boyu Kürt dili üzerinde sürdürülen asimilasyon politikaları ve kültürel soykırım günümüzde de devam etmekte. Sözlü kültüre dayanan ve devletsiz olmaktan mütevellit kaynaklar kayıt altına alınamamış. MKM sanatçıları olarak 1990’lı yıllardan bu yana Kürt kültür ve sanatı üzerine yaptığımız çalışmalarımız var. İçerisine girip araştırdığınızda sonsuz bir deniz ve kıymetli bir hazineyle karşılaşıyorsunuz. Başka dillerde söylenmiş bu değerli eserlerin özünü koruyarak, kayıt altına alıp, günümüze ve gelecek nesillere aktarmak için çabaladık. Bu nedenle derlediğimiz bu ürünleri “Şahiya Stranan” adlı üç albümde bir araya getirerek kalıcılığını sağlamaya çalıştık. ‘Min Tê Dîti Bû’ adlı eser de repertuvarımızda yer bulmasına rağmen albümde yoktu. Kulağımızın aşina olduğu ve çok severek dinlediğim bu eseri sahne repertuvarıma aldım. Ardından Ümit Uçar’ın yeniden düzenlemesiyle kayıt altına alarak kalıcı hale getirmeye karar verdik.   *Parçanın melodisi geçmişle özünü koruyor. Bu özü nasıl korudunuz?   Gerek Ümit’in beni iyi tanıması ve enerjimizin tutması gerekse müzisyen arkadaşlarımın sahne sırasında şarkıya hakim olmaları, ne istediğimi anlamaları açısından bir şans oldu benim için.  Amacımız melodisine sadık kalarak daha dinamik bir hale getirdiğimiz şarkıya bir klip çekmekti. Düzenleme ve klarnetiyle Ümit Uçar, bağlamasıyla Engin Cengiz, kemanıyla Çekdar Gökçe, perküsyonuyla İsmet Kızıl, gitarıyla Hamza Korkutata, lavtada Mahsun Yiğit ve müzisyenler Serhat Kural, Ruken Yılmaz ile birlikte şarkıyı çalıştık. Arkadaşlarımın katkısıyla kolektif bir çalışma oldu. Ne yazık ki tüm dünyanın gündemine oturan pandemi günlerine denk gelmesi ve koşulların ortadan kalkmasıyla klip çekmekten vazgeçip dijital platformlarda dinleyicisiyle buluşturmayı seçtik.  Kısa zamanda çok sayıda dinleyiciye ulaşarak olumlu tepkiler aldık. Bir nebze de olsa moral olduysak ne mutlu bize.   *Şarkının geçmişini araştırırken hakkında neler öğrendiniz?   Aslına bakarsanız bu şarkıyla ilgili pek çok tartışma gündeme geldi. Neşet Ertaş’ın “Gönül Dağı” sözleriyle söylemesi epeyce tartışıldı… Buna kaynak olarak 1969’da Rüstemê İsko tarafından Sovyetler Birliği Devlet televizyonunda Gürcistan Kürtlerinin tanıtımı için hazırlanan bir programda söylendiği, Neşet Ertaş’ın ise 1971 yılında plağında okuması gösteriliyor. Buna ilişkin sağlam kaynakçaya ihtiyacımız var. Başka şarkılar için de keza öyle. Bunlar halen teyide muhtaç durumlar. Gerçek hikayenin sahibiysek bunun çok iyi araştırılması ve kayıt altına alınması gerekiyor. Lakin bu halklar hep bir arada yaşamış ve birbirinden çokça etkilenmiş ve sevdikleri melodileri kendi dillerinde söylemiş. Netice itibariyle bizim de amacımız bu şarkıların Kürt dilinde söyleniş şeklini doğru biçimde yorumlayarak gelecek nesillere aktarmaktır.   *Bu şarkıyı seçmenizin özel bir nedeni var mı?   Şarkının ritmi ve sözleri beni çok etkiledi. Bu çok içten dile getirilmiş bir aşk şarkısı. Şarkının ritmi enerjime uyunca ve dinamik bir formda seslendirince dinleyici tarafından da sevildi. Daha önce de yorumlayan sanatçılar oldu fakat sanırım Türkçe’nin etkisinde kalınmış olsa gerek daha çok Gönül Dağı’nın ağır ritmiyle söylendi. Fakat Rüstemê İsko’ya baktığımızda daha dinamik bir ritimle söylendiğini görüyoruz. Ben de onu esas alarak o ritimle söyledim.     *Herkesin eve kapandığı bir süreçte parça müzik platformlarında yayınlandı. Nasıl tepkiler aldınız? Paylaşır mısınız?   Sürekli tekrar ettiğimiz bir şey var; sanatın iyileştirici gücüne her zaman inandık. Birçok sanatçı artık evlerinden dinleyicisine canlı konserlerle bir şekilde ulaşmaya çalışıyor. Malum toplumun tüm kesimleri şu anda kaygının, endişenin yüksek olduğu bir ruh halinde. Sürekli panik halinde haber bombardımanı altındayız. İster istemez gözümüz kulağımız salgın haberlerinde. Ancak biraz da olsa soluklanmaya ihtiyacımız var. Bu döneme denk gelmesi üzücü olmakla birlikte aldığımız güzel tepkiler bize moral verdi. Öte yandan şöyle da bakabilmeliyiz diye düşünüyorum. İnsanlık alemi savaşlar, talanlar ve doğayı tahrip etmekle meşguldü. Bu şımarıklığa doğanın verdiği bir ders olarak da görmeliyiz belki. Sürekli bir yerlere yetişmeye çalışan, üretmeden tüketen yığınlar haline gelmiştik. Şöyle bir çekilip kendi içimize dönmemiz, bu farkındalığı yaşamamız açısından da önemli bir süreç olduğunu düşünüyorum.    *Korona günlerinde kadınlarla dayanışma amacıyla söylemek istediğiniz bir şey var mı?   Her zaman olduğu gibi maalesef bu evde kalma halleri kadınlar için çok daha ağır bir yük. Bazı istisnalar dışında evde yapılması gereken işlerin bir zorunluluk gibi kadının görevi olduğunu gören zihniyet hala ağır basıyor. Aile içi şiddetin yoğun olduğu bir ülke olarak evinde sesini duyamadığımız kadınların olduğunu biliyoruz. Daha dünkü meclis görüşmelerinde sosyal medya üzerinden çocuk yaşta evliliklerin önünün açılmasına olanak sağlayacak bir belge yayınlandı. İnfaz yasa teklifine eklendiği belirtilerek nabız yoklaması yapıldı. Bu durum kız çocuklarının 13 yaşından itibaren cinsel saldırıya ve zorla evlilik şiddetine maruz bırakılmasının yasal zemininin hazırlandığını akıllara getiriyor.   Bu ülke kadınlar için ne yazık ki güvende değil. Bunun için birbirimizle dayanışmalı, susmamalıyız.  Yeniden bir araya gelip o dayanışma ruhunu canlandıracağımız günlerin geleceği umudunu korumalıyız.   Şarkıya şu linkten ulaşılabilir: https://www.youtube.com/watch?v=fMh0fP9Il7k