‘Bir kadın hem anne hem Che olabilir mi?’ 2019-07-06 09:06:17   Safiye Alağaş   HABER MERKEZİ - İngiliz belgesel ustası Sean McAllister’in yönetmenliğini yaptığı “Suriyeli Aşk Hikayesi” belgeselinde, bir kadının, bir annenin toprağı, çocukları ve yaşamı için verdiği savaşa tanıklık ediliyor.    İngiliz belgesel ustası Sean McAllister’in yönetmenliğini yaptığı “Suriyeli Aşk Hikayesi”nde Suriye’de başlayıp Fransa’ya uzanan bir yoluculuğa tanıklık ediyoruz. Film, hapiste tanışıp evlenen Filistinli bir özgürlük savaşçısı olan Amer ile Raghda’nın etrafında şekilleniyor. Yönetmen Sean McAllister, Suriye’deki iç savaş başlamadan önce Şam’a gidiyor. Burada siyasi bir tutsağın hikayesini konu almak için araştırmalar yaparken, Raghda’nın eşi Amer Hassan ile tanışıyor. Sonrasında hikaye başlıyor. Raghda, Suriye rejimini eleştiren bir kitap yazdığı için tutuklu. Belgeselin başlarında Amer, Raghda’yı ne kadar çok sevdiğini, onu ömür boyu bekleyebileceğini anlatıyor. Devamında ise “Ancak çocuklarım için üzülüyorum onların annelerine ihtiyacı var” diyor. Aile aynı zamanda polis tarafından gözetim altında tutuluyor. Gözetim altında oldukları için de kimse onlarla iletişim kurmak istemiyor. Raghda, cezaevinde ama asıl krizde olan depresif bir hal içinde olan Amer. Burada iki hikâye ile tanışıyoruz. Raghda, devrim başladıktan 4 ay sonra tahliye oluyor. Tahliyeden sonra mutlu bir aile tablosu görüyoruz. Raghda ve Amer bir çıkmazda. Amer Avrupa’ya gitmek istiyor, Raghda ise ülkesini terk etmek istemeyerek “Gitmek ihanet etmek gibi geliyor. Sanki yarım bırakmış olacağız” diyerek içinde bulunduğu durumu sorguluyor.   Yönetmen Filistin’de onlarla kalıyor   Bir süre sonra Yönetmen Sean, rejim askerleri tarafından gözaltına alınıyor. Amer ve Raghda, bu tutuklamadan endişe duyarak çocukları ile birlikte Filistin’e kaçıyorlar. Bu sırada ise savaş patlak veriyor. Sean, birkaç gün sonra serbest bırakıldıktan sonra Filistin’e gelip aileyi tekrar buluyor ve yarım bıraktığı hikayeye devam ediyor. Filistin’de bulundukları süre zarfından çocuklarını okula gönderemiyorlar. Raghda, ülkesinden ayrıldığı için büyük üzüntü ve çelişkilerle boğuşuyor. Ailesi ve devrim arasında sıkışıyor. Suriye’de gelişecek bir devrim görüyor ve bu devrimde yer almak istiyor. Onu tutan tek şey ise ailesi. Bütün bu çelişkilerle boğuşurken, ani bir kararla Suriye’ye dönüyor. Yaklaşık 3 ay boyunca buradaki direnişte yer alıyor. Bu arada yönetmen Sean, aile ile birlikte Filistin’de kalıyor.   İzleyici ise Raghda’nın 3 ay boyunca neler yaşadığını nereye gittiğini göremiyor. Belki de yönetmenin kamerası Raghda’nın olduğu yerde olmalıydı. Raghda’yı savaşın ortasına sürükleyen şeyin ne olduğunu sorması ve izleyicinin bunu bilmesi gerekiyordu. Bu savaşın ortasında bir kadının, bir annenin ne işi vardı sorularının cevabı belki daha iyi bulunurdu.   Raghda’da 3 ay Suriye’de kaldığı sırada yönetmenin kamerası Amer’e dönük. Amer, burada Raghda’ya çok kızgın, öfkeli bunu dile getiriyor. Amer, “Beni, bizi nasıl bırakıp gidebildi? Demek ki beni hiç sevmemiş. Çocuklarını hiç düşünmeden çekip gitti. Hiçbir şey söylemeden bir açıklama dahi yapmadan gitti. Bir kadın nasıl hem Che hem anne olabilir?” diye soruyor. Filmi izlerken en çok düşündüren sorulardan biri “Bir kadın nasıl hem Che hem anne olabilir?” sorusu. Yönetmenden dinlediğimiz kadarıyla izleyicilerin büyük bir çoğunluğu “Bir kadın hem anne hem Che olamaz. Bir kadın anne ise anne olarak kalmalıdır” diye düşündüğünü ve bu düşüncelerini yansıttıklarını belirtiyor.   Çocukları için savaşa katılıyor   Burada hem Raghda’nın eşi Amer hem izleyiciler büyük bir yanılgı içindeler. Raghda’nın bir kadın olarak ülkesine toprağına olan bağlılığı insanda hayranlık uyandırıyor. Zira ülkesinde güzel bir gelecek için çocuklarını bırakıp savaşa katılmayı tercih ediyor. Raghda, kendi ülkesinde çocuklarına güzel bir gelecek kurmanın hayalini kuruyor. Rahgda, tüm izleyicinin düşündüğünün aksine bir anne olarak çocuklarının geleceği için savaşıyor. Devrimci bir kadın ve bir anne olmanın gereğini yerine getiriyor. Amer’in aksine “Bir kadın hem anne hem de harika bir devrimci olabilir” diyoruz.   Üç ay sonra Raghda geri dönüyor. Suriye’de neler yaşadı, neden gittiğine dair kimse bir şey sormuyor. O da hiçbir şey anlatmıyor. Daha sonra Fransa’ya yerleşiyorlar. Bir süre mülteci konumunda kalan aile, daha sonra oturum izni alabiliyor. Raghda’nın savaşa gidip dönmesinin üzerinden 2 yıl geçmiş. Bu süre zarfından Amer ile olan ilişkileri giderek kötüye doğru gidiyor. Sürekli ilgi isteyen ve bekleyen Amer’in 2 yıldır Raghda ile cinsel birlikteliğinin olmadığını anlıyoruz. Bütün bunlardan şikayet eden Amer, Raghda’nın 3 ay boyunca savaşta neler yaşadığını, 2 yıldır neler hissettiğini hiç sormuyor. Raghda ise, sadece çocuklarının geleceği ve okulu için mücadele ettiğini görüyoruz. Amer’in ilgisiz üzerinden gerekçeler sunarak başka bir kadınla ilişki yaşaması evliliği tamamıyla bitiriyor. Amer, kurduğu küçük bir çiftlikte çalışırken aynı zamanda birlikte olduğu kadınla ilişkisini sürdürüyor.   Raghda, Fransa’da bir süre kaldıktan sonra Türkiye’ye gelerek Suriye Ulusal Konseyi'nde Kültür Müsteşarı olarak görev yapıyor. Bir süre sonra Fransa’ya geri dönüyor.