Gösteri toplumunda örtülü mizojini

  • 09:02 31 Mart 2021
  • Kadının Kaleminden
“Kitle iletişim araçları ahlaki politik yaşam ve kapitalist yaşam arasında banliyö treni misali değişen ve artan yığınları taşımakta. Bu tren sosyal medya platformları arasında yuvalanan cinsiyetçi, militarist ya da milliyetçi kodların duraklarına seferler düzenliyor. En nihai durduğu yer ise MİZOJİNİ durağı oluyor.” 
 
Feride Eylem
 
Yaşamsal döngüde doğal bir seyir olarak gelişen, bireyciliğin ötesinde toplumsallığın var oluşudur. Üreten, ürettiğini doğanın kültürüyle entegre geliştiren ve gelişen ahlaki politik toplum, kapitalizmin gelişim süreçleriyle beraber tüketim toplumuna dönüşmektedir. Üretmenin değil tüketmenin ihtiyaç olduğu, tüketim miktarına göre saygınlığın arttığı bir sürecin içerisindeyiz. Özcesi tüketmenin imaj belirleyen bir kıstas olduğu bir dönemden geçmekteyiz. Kapitalizm yarattığı tüketici toplumun ruh sağlığını korumak, vicdanını bastırıp sorgulamanın önüne geçmek için tüketmenin doğallaştırılması ve kurumsallaştırılması için birçok arayış içine girer. Öyle ki 1899’dan beri tartışılan "BOŞ ZAMAN" kavramı günümüz tüketim kurumları için verimli bir sulak arazi örneğidir. Thorstein Veblen,  Aylak sınıfın teorisi kitabında, mülkiyet ile beraber toplumsal değerlere yaklaşım biçimlerini ele alırken, boş zaman kavramını da bu çerçevede ele almaktadır. Bireyselleşen toplumun gösteri toplumuyla aynı ip üzerinde dengede durmaya çalıştığı da inkâr edilemez bir gerçek.
 
Milliyetçi kodlar durağı mizojini
 
"Boş zaman" üretimin karşısında kurumsallaşan karşı mekânlardır. AVM, plazalar kadar kitle iletişim araçları da bu kapsamdadır. Bir sosyalleşme mesajı olarak boş zamanlarınızda ne yaparsınız? Sorusu toplumsal bağlarından uzaklaşan için aşırı tüketimin tuzak sorusudur. Hiç kuşkusuz bireyselleşen için verilecek cevap ise; günü kurtaran, acıyı unutturan protez mutlulukların aktivitesidir.
 
Peki, tüketimin mekânı olan "boş zamanlar" nasıl dekore edildi? Bu kadar cazibeli ışıltılı vitrinlerin albenisi nerden geliyor? Bu mekânların müşterisi kim? Zamanın yaratan olgunluk devinimi burada nasıl yok oluyor?
 
Kitle iletişim araçları ahlaki politik yaşam ve kapitalist yaşam arasında banliyö treni misali değişen ve artan yığınları taşımakta. Bu tren sosyal medya platformları arasında yuvalanan cinsiyetçi, militarist ya da milliyetçi kodların duraklarına seferler düzenliyor. En nihai durduğu yer ise MİZOJİNİ durağı oluyor.
 
Mizojini yunanca kökenli bir terimdir. “Mizo” (misien) terimi yunanca “nefret veya düşmanlık”, “jini” (gune) terimi ise “kadın” anlamına gelmektedir. Mizojini terimi, “kadın düşmanlığı” veya “kadından nefret etme” anlamlarını ortaya çıkarmaktadır. Hiç kuşkusuz ki kadına nefret binlerce yıllık geçmişi olan bir nefret türüdür. Belki de ilk nefret türü. Bu bağlamda tarihsel akışıyla beraber bugün gelinen nokta kendisini teknolojik zeminler üzerinden daha da güçlü kılıyor. Kadınlar, popüler kültürün etkisiyle insanların zihinlerine yerleştirilen kadın imajından dolayı, yaşamın her alanın da mizojinik söylem, tutum veya davranışlara maruz kalmaktadır. Toplumsal, ekonomik, kültürel ve politik ayrımcılığa uğrayarak kendi özgücünden ve bilincinden de yoksun bırakılmaktadır.
 
Kitle iletişim araçları mizojiniyi besler
 
Gösteri toplumunun en yaygın araçları olan kitle iletişim araçları mizojiniyi beslemektedir. Televizyonlar da yayınlanan dizilerde edilgen, erkek gölgesinde olan, gördüğü şiddeti tanımlayamayıp sevgi belirtisi olarak değerlendiren, esas kızın kuyusunu kazan kötü kadınlar, zengin patronun saf asistanı olan kadınlar genel bir karakter olarak bize sunulurken gündüz kuşağı programlarında yemek yapan, modayı takip edip tüm yaşamını giyinmeye adayan, ya da evlilik programlarında ulaşılmaz kriterlerle TV’de boy gösteren kodlamalar işleniyor.
Sinema sektörü de televizyon programlarıyla paralel ölçüde ilerlerken slasher filmlerle kadına dönük şiddeti bilinçaltına işlemekten geri kalmıyor.
Müzik alanında yayınlanan kliplerde kadın bedeninin dansla, paletli simli teşhir edici kıyafetlerle aşırılaşan dozda cinsiyetçi söylem ve ritimlerle yeniden metalaştırıldığını görüyoruz. Özellikle rap şarkılarında cinsiyetçi küfürlerin şarkıların öznesi olduğu göz ardı edilmeyecek gerçeklikte.
 
Simülatif dünyayı kontrol eden aktif karakterler
 
Bilgisayar oyunlarında kadın ve erkek rolleri farklı temsil edilmektedir, erkek gücüyle ve erkek söylemleriyle özdeşleşmiş bir teknolojinin alanı yaratılmıştır. Erkekler simülatif dünyayı kontrol eden aktif karakter, kadınlar kurtarılmayı bekleyen ikincil ve pasif karakter konumundadırlar. Bazen de TOMB RAİDER gibi oyunlarda özne olan erkekleşmiş kadın tiplemeleri yaratılır. Sosyal medyanın filtrelenmediği sansürsüz erişime açık olduğu bir ortama dahil olan çocuklar cinsiyetçiliği kavramsal olarak olmasa da kurgularla bilinçlerine kodlamış oluyor. Öyle ki TİK TOK uygulaması ve Wattpad uygulamaları yazılı ve görsel iki uygulama olarak genç kuşak için bir girdap olagelmiş durumda. Yayınlanan tiktok videolarında tacizin şiddetin pornografik davranışların fenomenik bir çaba olduğu durumu masumlaştıramaz. Yine aynı düzeyde milyonlarca okuyucusu ve yazıcı olan wattpad uygulamasında çok genç bireylerin yazdığı ve okumaya eriştiği bazı romanlar tam anlamıyla tecavüz ve taciz içeriklerinin romantize edilmiş hali oluyor, binlerce kişi tarafından okunan bu romanlar genç kuşağın zihnin de cinsiyetçiliğin edebi kılıfla yeniden üretilmesi demektir.
 
Mizojini ile mücadele için alternatif medya
 
Popülist söylemler, eril toplumu güçlendirmekte ve var olan erkek hegemonik toplum söylemini cesaretlendirmektedir. Kadını ve bedenini metalaştıran, aşağılayan, küçültücü, şiddet ve cinsiyet eşitsizliği yaratan üretimler kitleler tarafından meşru görülmekte ve içselleştirilmektedir. Bireyselleşen ve toplumsal bilinçten düşürülenler için medyanın sunduğu kadın imajının, toplum üzerinde şiddet ve nefret söylemlerini arttırdığı bir gerçektir. Mevcut teknolojik araçların kullanım biçimi ve üretimleri kadın bakış açısından uzak olduğu için mizojini gittikçe artmakta, şiddet biçimleri katmerleşerek büyümektedir. Üretilen nefret iki cins arasında derinleşen çelişkiyi daha da çözülmez kılmaktadır. Tüketim tercihlerinin toplum sosyolojisi üzerindeki şiddet sarmalını belirlediğini inkar etmek sorunu çözümsüzlüğe kitlemektir.
 
Aynılaşan, estetik kaygısı olmayan aşırıcılar olarak bindiğimiz trenin duraklarına bakmadan ilerliyoruz. Yapılması gereken bilgelik zamanlarından gelen anlam arayışını yürüdüğümüz her yola durak yapmaktır. Aksi halde yaptığımız, benzeşmenin estetik olduğu aynalar pazarında boş zamanların koruyucu neferlerinden biri olarak bu yakın geleneği geleceğe taşımak olacaktır.
 
O halde bilgelik zamanların süzgecini bugüne taşıyan alternatif medya alanlarını, alternetif sanat alanlarını tercih etmek takip etmek mizojini ile mücadele etmenin esasıdır  en temel de kabul red ölçüsünün netleşmesiyle orantılıdır, doğallaştırılmak istenen ve bilinçten koparılmak istenen tüketimin alıcısı olan bizlerin  beğeni ve talepleri mücadele yöntemini belirleyecektir.