Zaman bizim zamanımız, çağ bizim çağımız… 2020-09-01 09:07:01   “Kadınlar ataerkil sistemi yenecek ve demokratik ulus temelinde anaerkil sistemi inşa edecektir. Yeter ki örgütlülüğümüzü, gücümüzü, birlikteliğimizi, direniş ve mücadelemizi her koşul altında büyütelim. Zaman bizim zamanımız, çağ bizim çağımız…”   Rojarya Royem   Erkeğin yönettiği dünya ölüm, kan, tecavüz, haksızlık, zülüm, zorbalık, anlamsızlık, toplumsal değerlerinden kopmuş, hiçleştirilmiş birey… En önemlisi de maddi değerlerin manevi değerlerin önüne geçmiş, tüm her şey çıkar temelinde geliştirilen bir dünya yaratılmıştır. Erkek zihniyetinin ve aklının yönettiği bir dünya insanlığa savaş, işgal, fakirlik, inançlar ve halklar arasında çıkarılan çelişkiler, kırım, umutsuzluk ve anlam yitimine uğratılmış bir dünya bırakılmaktadır. Erkek iktidarlığı o kadar ahenkli olan dünyayı bir çöle ve mezbahalığa çevirmiştir.   Kadın düşmanı olan egemen erkek, yaşamın tüm alanını kadına yaşanılmaz kılmıştır. Kendi egemenliğini ve erkekliğini kadın, toplum ve doğa kırımında bulan erkek, çok köklü bir ideolojik saldırı içindedir. Ataerkil zihniyet + kurnaz ve tecavüzcü erkek = Devlet… Evet bu formül ile her şey çok daha iyi anlaşılmaktadır. Egemen erkek için en iyi kadın sindirilmiş ölü kadındır. Egemen ve kurnaz erkeğin aklı, komplo ve tuzaktır. Devlet her zaman için erkek ne yaparsa yapsın erkeği koruyan, erkeğe cesaret veren bir aygıttır, erkek zihniyeti de devleti kendisine savunma mekanizması olarak görmektedir, bu yetmiyor erkeğe cesaret veriyor. Kadını öldürmek için her yola başvuran ataerkil zihniyet, tüm yasaları, yargıları da erkeğin lehine çalıştırıyor. Ataerkil zihniyetten hukuk, adalet ummak kadın için en büyük gaflettir.   3’üncü dünya savaşının en temel ayaklarından biri de kadın üzerinde yürütülen politikalar, planlı gelişen konsept ve kadına karşı gelişen savaş yöntemleridir. Ataerkil sistem tarafından kadına dönük gelişen tüm politikalar (özelde de Kürt kadınına) çok planlıdır. Kadının özgün örgütlenmesi, güçlenmesi demek ataerkil sistemin yıkılması ve erkeğin kaybetmesi demektir. Bundan dolayı bireysel haklar ve çabalar hiçbir zaman kadını kurtuluşa götürmez.   Erkek egemenliği alçakça, ahlaksızca, namussuzca, düşürülmüş bir yaşam yaratmak istiyor, bunu da kadın şahsında yaratmak istiyor. Bunu artık bilmeyen, anlamayan bu zihniyeti çözmeyen hiçbir kadın yok.   Aslında erkek çok zavallı bir varlık, o kadar zavallı ki kendisini tanımayacak ve bilmeyecek kadar zavallı. O kadar düşürülmüş ki, erkeğin kendisi için gerçek anlamıyla bir tanımı yoktur. Ataerkil zihniyet ve sistem özgür kadından intikam alma peşinde. Bu intikamını da kadının iradesini, inancını, gücünü, direncini, mücadelesini, direnişini kırarak başaracağını sanıyor. Biz kadınlar şunu çok iyi bilelim, ataerkil sistem biz kadınlardan çok korkuyor, ama korkunun ecele faydası yok. Çünkü bunu çok iyi biliyor ve farkında, aydınlanmış kadın, düşüncesi gelişmiş ve iradesi pekişmiş kadın her zaman savaşan, örgütleyen ve değişim dönüşümün eylem gücüdür. Kadınlar ataerkil sistemi yenecek ve demokratik ulus temelinde anaerkil sistemi inşa edecektir. Yeter ki örgütlülüğümüzü, gücümüzü, birlikteliğimizi, direniş ve mücadelemizi her koşul altında büyütelim.   Biz kadınlara gerekli olan bir hususa daha değinmek istiyorum. Bilinçli bir yaklaşım geliştirmeli ve gerçek bir özgürlük savaşımının gerekli olduğuna inanarak, özgür yaşam mücadelesini ve direnişini yaşamımızın her anında, alanında vermeliyiz. Zaman bizim zamanımız, çağ bizim çağımız…   Bir değişim olacaksa bunu kadın yapacaktır. Erkek egemenliğine karşı dünyanın her yerinde en çok direnen, mücadele eden, yılmayan kadındır. Çünkü kadın özüyle, kendi olma temelinde yeni bir yaşamı yaratacaktır. Kendimizi ve yaşamımızı bizler yaratacağız. Unutmayalım 21.yüzyıl bizim yüz yılımızdır ve eğer insanlık bir çıkış yapacaksa bunu kadın sağlayacaktır. Yeter ki mücadelemizde, direnişimizde ısrarcı olalım. Kendi devrimimizi kendimiz özgürce ve eşitçe bizler yaratmalıyız.