Bir devlet politikası: Tecavüz edeni koruma 2020-07-26 09:08:01   “Tecavüzle anılan bir devlete dönen Türkiye, kadınlar ve çocuklar için güvenli bir ülke olmaktan çoktan çıktı.”   Günay Aksoy   Önce savaş sonra salgın derken, kadınlar hem savaştan hem de salgından en ağır şekilde etkilenen kesim oldu. Kadınların yıllarca mücadele ve ağır bedeller vererek kazandığı yasal haklar, kurumlar ve çalışma yaşamına katılımı AKP hükümeti tarafından sinsice gasp ediliyor. Erkekleri şiddete, tecavüze, katletmeye teşvik eden politikalarda ısrar ediliyor. Türkiye ve Kürdistan’da yaşanan ekonomik, sosyal, toplumsal ahlak sorunlarının kaynağında kadına yönelik saldırılar yatıyor. Tecavüzle anılan bir devlete dönen Türkiye, kadınlar ve çocuklar için güvenli bir ülke olmaktan çoktan çıktı.    Kürdistan ve Türkiye’de kadın ve çocuklara yönelik işkence, tecavüz ve katletme bir devlet politikasına dönüştü. Erkek devlet, kadına ait olan her şeye savaş açmış durumda. Dersim’de Gülistan Doku, Batman’da İ.E.’ye yönelik özellikle uzman çavuş ve polis eliyle işlenen suçlar, kadına yönelik savaşın en çarpıcı kanıtı.    Kadınların ortak mücadelesi sonucunda kazanılan bir hak olan İstanbul Sözleşmesi, 2014 yılında yürürlüğe girmesine rağmen kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz sistematik olarak devam etti. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadelenin bütüncül politikalarla önlenmesi şeklinde dört maddeye dayanan İstanbul Sözleşmesi, kazanılmış bir hak olsa da AKP sözleşmeyi kaldırmaya çalışıyor.   Sözleşmeyi kaldırmak isteyen AKP’nin iktidarı döneminde hemen hemen her gün bir kadın katlediliyor. Böyle bir ülkede kadınların yaşam hakkı daha çok korunma altına alınması gerekirken, aksine kazanılmış haklar da gasp edilmek isteniyor. Fiili olarak zaten yaşanan da budur. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından açıklanan şiddet çetelesinde, 2019 yılında 474 kadın erkekler tarafından katledildi. 2019 bilançosu son on yılın en yüksek bilançosu olarak belirlenmişti. Fakat 2020’nin ilk altı ayında ise kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve her türlü istismar sistematik olarak yaşandı. 2020’nin ilk altı ayında katledilen kadınların bilançosu ise şöyle; Ocak’ta 27, Şubat’ta 22, Mart’ta 29, Nisan’da 20, Mayıs’ta 21 Haziran’da 27 kadın erkekler tarafından katledildi.    AKP’nin kadınları eve hapsetme çabalarına rağmen kadınların mücadelesi, 2020’nin ilk altı ayında en aktif mücadele oldu. Direnişçi kadınların evleri polisler tarafından barbarca basılsa da, işkencelere uğrasalar da, tutuklansalar da kenetlenmekten, ortak mücadele etmekten, birbiriyle daha fazla dayanışmaktan ise geri durmadı.    Sanatçı, aydın, yazar, emekçi, işçi gibi her alandan kadınlar, kadın cinayetlerine karşı öfkelerini ve seslerini alanlara çıkarak duyurdu. Ancak bu eylemlerin bir günle ve dar bir grupla sınırlandırılması AKP rejiminin kadınlara ve çocuklara yönelik sistematik işkencesini ortadan kaldırmaz. İstanbul Sözleşmesini de içine alan daha fazla hakların kazanılması ve kadınların yaşaması için aynı zamanda kadın düşmanlığını yapanlara karşı daha büyük kazanımlara ihtiyaç var.    Kadın hakları savunucusu ve sanatçı kadınların adliye makamlarında hakim ve savcılık ifadelerinde kadın mücadelesini savunmaları önemli. Kadınlar yargılanan değil yargılayan bir konumda. 28 aktivist kadınla gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığı savcılıkta kadın mücadelesini savunan Ayşe Gökkan, “Devlet kadını gözaltına almakla, katletmekle, tutuklamakla savaş ilan etmiştir” dedi.   Pınar Gültekin'in, Cemal Metin Avcı tarafından vahşice katledilmesinin ardından Kürdistan ve Türkiye’nin birçok kentinde protesto eylemleri yapanlar arasında kadın sanatçılarda vardı. Sanatçı Kalben, "Sadece İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını ve bütün kadınların, cinsiyetlerin, bedenlerinde, zihinlerinde ve ruhlarında artık özgür bırakılmalarını istiyorum" demişti.    Oyuncu Şevval Sam ise “Biz bu hakkı almak zorundayız. Bunun için anneler çocuklarına, öğretmenler öğrencilerine, babalar kızlarına, oğullarına, şiddetin yanlış bir şey olduğunu, önceliğin yaşam hakkı olduğunu, herkesin yaşama hakkı olduğunu öğretecek ki; bu kısır döngü artık bir son bulsun. …Ne zaman içimizdeki şiddet bu kadar büyüdü? Hak verilmez, alınır. Eğer baştakilerin cümlelerini değiştirmezsek, biz bu hakkı alamayız. Bu toplum birilerini takip ediyor. Ünlü olması, siyasetçi olması, sıradan olması fark etmiyor. Bu topluma yeniden barışı, eşitliği; kadının, çocuğun yaşam hakkı olduğunu çocuklarımıza öğretmekle başlayacağız" şeklinde konuştu.   Kadın cinayetlerini protesto eden ve yılmadan mücadele eden kadınlar, AKP polisi tarafından evleri basılıyor, gözaltına alınıyor, asker-polis tarafından tacize ve işkenceye uğruyor, ölümle tehdit ediliyor… Kadınları katleden erkekler ise AKP’nin şefkatli kollarına sığınıyor, yargılanmıyor, cezalandırılmıyor, hatta cesaretlendiriliyor. Bazı tarihlerde aynı gün içerisinde, AKP yargısı tarafından kadın aktivistlerin ve kadınları katledilen erkeklerin yargılanma sonuçlarını birkaç örnekle karşılaştıracak olursak yargının hangi akla hizmet ettiği daha net anlaşılacak:   *17 Temmuz: Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma kapsamında 70 yaşındaki kadınlarında aralarında bulunduğu 28 kadın hakkında çıkarılan yakalama kararı doğrultusunda evleri basılan aktivist kadınlar adliyeye çıkarılarak yaptıkları faaliyetler yargılandı. Gençlik Örgütleri’nin de taciz, tecavüz ve istismara karşı yaptıkları yürüyüşe yönelik polis saldırısında çok sayıda kişi yaralanırken, üç kişi de gözaltına alındı.    Aynı gün, Batman'ın Beşiri ilçesine bağlı bir köyde yaşayan 18 yaşındaki kadına tecavüz eden uzman çavuş M.O., tecavüzün açığa çıkmasının ardından gözaltına alındı. Siirt Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilen tecavüz faili serbest bırakıldı.   *19 Temmuz: Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, DBP önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel hakkında, “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla iddianame hazırlayarak, 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası istedi.   Aynı gün, Esenler'de özel hastanede bir çocuğa cinsel istismarda bulunan röntgen teknikerinin cezasında indirime gidildi.   *20 Temmuz:  HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önündeki açıklamaları ve 2014 yılına ait sosyal medya paylaşımları suç sayılarak hakkında yeni bir soruşturma açıldı.   Aynı gün, Antalya’nın Kepez ilçesinde öğretmenlik yaptığı ilkokulda altı yıl önce 29 çocuğu cinsel istismara maruz bırakan ve 2018 yılında istismar ortaya çıktıktan sonra tutuklanan Mahmut Aydın K.’nin yargılandığı davanın duruşması Antalya 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada, cinsel istismar faili Mahmut Aydın K., hakkında bir karar çıkmadı.    *21 Temmuz: On günlük ve iki yaşındaki bebeğiyle tutuklanan Eylem Oyunlu’nun, tutukluluğuna yapılan itiraz red edildi. Muğla’da katledilen Pınar Gültekin için Kadınlar Birlikte Güçlü'nün çağrısıyla bir araya gelen İzmirli kadınlar, Alsancak’ta basın açıklaması yaparken, 12 kadın polis tarafından darp ve taciz edilerek gözaltına alındı.    Aynı gün Erzurum'un  Palandöken ilçesindeki Nenehatun Kadın Doğum Hastanesi bahçesinde Volkan B., kameralar önünde bir kadına şiddet uyguladığı belgelenmesine rağmen tutuklanmadı.