Demokratik komünal ekonominin dayandığı paradigma 2022-04-08 09:05:01   "Mahallede elektrik sorununu çözmek için bir araya gelen mahalle sakinlerinin oluşturduğu komünlerden Ortadoğu genelinde su ve enerji sorununu çözmek için bölgesel komünlere kadar genişleyen bir örgütlenme ağını esas alınır."   Elif Kaya   Her ekonomi sistemi kendini bir paradigmaya ya da felsefeye dayandırır. Demokratik Komünal Ekonomi de “demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü toplum paradigmasına” dayanarak kendini tanımlayan bir sistemdir. Demokratik komünal ekonomi sistemi, kendini bu paradigmanın değerler sistemiyle tanımlar, örgütler ve pratikleştirir. Toplumsallığı, emek-değer kavramını, insanı (cinsiyet farklılığını eşitsizliğin kaynağına dönüştürmeden), insan- doğa ilişkisini tanımlama biçimi bu paradigma ekseninde geliştirilir.   Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü Toplum Paradigması adında da yer aldığı gibi temel üç ilke üzerinden kendini tanımlar. Demokratik ekolojik ve kadın özgürlükçü olma. Üç ilke ekseninde toplumsal ve ekonomi sistem tarifi ve tanımlamasına giden paradigma “demokratik komünal ekonomi” sistemini bu temelde tanımlayıp örgütler.   1. Demokratik ilke   Toplumsal yaşamın her alanıyla doğrudan ilgili en temel çalışma alanlarından biri hiç kuşkusuz ekonomidir. En yalın ve kısa ifadeyle ekonomi, topluluğun ortak faaliyetlerinin bütünüyle ilişkilidir. Dolayısıyla toplumsal yaşam ilişkilerini doğrudan belirleyen bir alandır. Bu nedenle her aşamasına toplumun katılımını yani demokratik olmayı, toplumun yaşamına dair karar alıp, söz söylemeyi gerektiren bir alandır. Toplumun en fazla demokratik olmasını gerektiren bir alan olma özelliğindedir. Ekonomi sistemini örgütlerken komünü temel birim olarak esas alır. Kimi alanlarda kooperatif, kimi alanlarda meslek odaları, meclis ve hatta işletme tarzında örgütlenmelere gidilmiş olsa dahi esas olan komünal ruhun örgütlenmeye yedirilmesi ve işleyişte demokrasi ilkesinin uygulanmasıdır. Küçük birim ve çalışma sahalarında doğrudan demokrasi uygulanabilirken daha geniş çaplı çalışmalarda temsili demokrasinin en geniş katılımla uygulanması esas alınır. Amaç, iktidar ve hiyerarşinin gelişim bulduğu zemini zayıflatmak ve son tahlilde ortadan kaldırmaktır. Sömürünün beslendiği tahakkümcü, hiyerarşik, eşit ve adil olmayan toplumsal ilişkileri demokratikleştirerek, özgürleşmeye alan açmaktır. Komün, toplumsal eşitsizliği ortadan kaldırmanın ve en aza indirgemenin temel örgütlenme biçimi olarak ele alınır.  Doğrudan demokrasinin uygulanma şansına kavuştuğu komünler olabildiği gibi, bölgesel çapta geniş örgütlenmeleri öngören komünler de öngörülür. Bu modelde ihtiyaçlar temelinde örgütlenmelere gitmek esas alınır. “Mühim olan önceden komünleri belirlemek değil, ihtiyaca ve işlevine göre komünal birimlerin her çeşidini uygun sayıda ve nitelikte inşa etmek, komünsüz hiçbir birey bırakmamaktır.”  Örneğin, mahallede elektrik sorununu çözmek için bir araya gelen mahalle sakinlerinin oluşturduğu komünlerden Ortadoğu genelinde su ve enerji sorununu çözmek için bölgesel komünlere kadar genişleyen bir örgütlenme ağını esas alır. Ortadoğu coğrafyasında yer altı ve yer üstü kaynaklarını ihtiyaçlar temelinde, ortak kararlaşma mekanizmalarıyla giderecek örgütlenmeler, kaynakların eşit, adil dağılımında ve demokratik- sömürüsüz ve özgür yaşamı yaratmada anahtar konumundadır. Örneğin Kürdistan’dan doğup, yolculuğu boyunca kollar eklenerek çoğalıp, Basra’ya dökülen Dicle ve Fırat’ın sularından bu coğrafyada yaşayan herkesin yararlanma hakkı vardır. Kullanım hakkını tekelleştirmeden, doğanın hakkı gözetilerek ve toplum yararına adil paylaşım komünal örgütlenmelerle sağlanmaya çalışılır.    2. Ekolojik ilke   Doğada her şey bir uyum ve denge halindedir. “İkinci doğa” olarak tabir edilen toplumsallaşmanın gelişmesiyle birlikte insan bu dengeyi kendi lehine bozmuşsa da uzun zaman doğaya saygılı olma, hakkını gözetme kültürü ve ritüelleri toplumsal yaşamda canlılığını korudu. Kapitalist modernite dönemiyle birlikte bu kısmi uyum bir bütün alt üst oldu. Azami kar, daha fazla üretime ve doğayı sömürülecek, talan edilecek bir nesne konumuna indirgedi. Bir anlamda kadın bedeni ve emeği üzerinde geliştirilen sömürü ile doğanın talan edilmesi benzer tarzda ve sebeplerle geliştirildi. İnsan ilişkilerinde sömürünün en alt halkasını kadın oluştururken, toplum karşısında da doğa aynı pozisyonda ele alındı.   Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü toplum paradigması, insanın doğa ile optimal düzeyde denge ve uyum sağlaması, özgür bir toplum için doğanın haklarına saygılı olması gerektiği temel tespitinden yola çıkar. Yaşamın her alanında olduğu gibi üretim, tüketim, pazar süreçlerinde ekolojik ilkeyi esas alır. İnsanın hakları kadar, doğanında hakları olduğu, bunun savunulması ve saygı duyulması gerektiğini benimser. Ekonomi faaliyetlerini ekoloji perspektifiyle uyumlandırarak tanımlar ve planlar. Tekniğin gelişimi ve kullanımına karşı değil, azami kar için doğanın tahrip edilmesi ve mal üretimini hedefleyen endüstriyalizme karşı durur.   3. Kadın özgürlükçü ilke   Kadın, “sömürgenin sömürgesi” olarak tanımlanır. Bu nedenle toplumsal özgürlüğe ancak kadın özgürlüğüyle ulaşılabileceğine inanılır. Günümüzde yaşanan tüm kötülüklerin kaynağında kadın- erkek arasında eşit olmayan ilişkilerin yattığını, kadın bedeni ve emeği üzerinde geliştirilen sömürünün ilk ve en derin halka olduğunu, dolayısıyla bu eşitsizliğin ortadan kaldırılmasıyla toplumsal özgürlüğün mümkün olacağını belirtir. Cins özgürlüğünden öte kadın özgürlüğü ibaresinin tercih edilmesi, erkeğin cins özgürlüğü adına mevcut konumunu güçlendirmesinin önünü almak, toplumsal devrimin gerçek öznesi olan kadına vurgu yapmak amaçlıdır.   Kadının toplumsal özgürlüğün sağlanmasındaki kilit rolü demokratik komünal ekonominin gelişiminde de aynı öneme sahip. “Ekonomik toplumun inşası kadın öncülüğünde gerçekleştiği gibi, yeniden inşası da kadının komünal gücünü gerektirir. Ekonomi kadının öz toplumsal mesleğidir, eylemidir.”  Ekonomi esasında kadının faaliyetidir. Ekonominin ilk mucidi de kadınlardır. Toplumsallık gibi ekonominin ilk şekillenişi de kadın etrafında gelişmiştir. Neolitik dönemin ortalarına doğru artı ürünün armağan yoluyla paylaşılmasıyla ilk ekonomik faaliyet, kadın etrafında şekillenir. Bu nedenle ekonominin ilk temel özellikleri ana-kadın kültürünün izlerini taşır. Pazarın gelişimi ve ardından pazarın değer belirlemede tek belirleyen alan olmasıyla birlikte ekonominin karakteri kadın kültüründen uzaklaşma eğilimine girer. Kadının bu sürecin dışında tutulmasıyla birlikte ekonomi tek yanlı gelişir ve avcı-erkeğin kültürü ekonominin özelliklerini belirlenmede başat olur. Şiddetin, sömürünün, talanın, hile ve aldatmanın başladığı bu dönemde ilk köleleştirilen ve metaya dönüştürülen de ne yazık ki kadındır. Kadın bedeni ve emeği üzerinde deneyimlenen sömürü sistemi daha sonra tüm topluma ve halklara uyarlanır. Bu nedenle demokratik komünal ekonominin gelişmesinde kadının rolü başattır. Kadının her aşamasına dahil olduğu, özgür iradesiyle katılım sağladığı ekonomi faaliyetleriyle demokratik komünal ekonomi gelişme şansını yakalar.   Not: Yazının ikinci bölümü “Demokratik komünal ekonomi sistem deneyimi ve kadın emeği” başlığıyla haftaya yayımlanacaktır.