Bir eko - kapitalizm retrospektifi ve ekolojik mücadele için alternatifler 2022-01-21 09:09:26   “Bir nehrin değerinin ne olduğuna kim karar verebilir? Kim dağlara ya da ağaçlara fiyat biçmeye cesaret edebilir? Baharda çiçek açan çiçekleri izlemenin maliyeti nedir? Sabah ötüşen kuşların piyasa fiyatı nedir? Güneş ışığının gerçek değerini kim anlayabilir? İnsan hayatının değerini nasıl belirleyebilirsiniz? Ve en önemlisi, nasıl olur da küresel nüfus olarak kaderimizi etkileyecek olan ölüm kalım kararlarına dahil edilmiyoruz?”    Moyohuani D    Eko-kapitalizmin, sert bir serbest piyasada işletmeler tarafından elde edilen kâr üretiminin devamı ile küresel ekosistemlerin çürümesine yönelik eylemlerde bulunma zorunluluğunu ve bunun sonucunda doğal yaşam alanlarında ve var olan tüm canlı varlıkların yaşamında ortaya çıkan etkileri iki çelişkili talep olarak bir araya getirir. Çevresel iyileştirme hedeflerine ulaşmanın anahtarı, doğal unsurların özelleştirilmesi ve ticaret yoluyla doğal sermayeye dönüştürülmesidir. Bu, yeni sömürgecilik ve neoliberalizm için bir fırsattır ve kapitalizmin mevcut küresel sorunların çözümü olduğunu varsayar, gerçekte ise bunların hepsine neden olan şeydir. Parayla gezegeni yok etmenin suçu ve sorumluluğu hafifletilir. Sürdürülebilirlik, aktif ve teknolojik verimlilik kavramları propagandayla toplumun genelinin onayını alır.    Çevresel krizler de kâr sağlar. Savunucuları hükümetler, kurumlar, şirketler, hayır kurumları, STK'ler, bankalar, uluslararası finans kurumları ve diğerleridir. Benzer şekilde pazarlama stratejisi olarak “yeşil yıkama” gerçek bunun tam tersi iken toplumun algıları değiştirilip zararlı uygulamalarının ekolojik olarak sunulduğu canlıların iyiliğine ve çevreye bağlılığı gösteren imgeler, çelişkili ifadeler ve yanlış veriler kullanılarak gerçekleştirilir. Sağduyu ve izlenebilirlik ve ilişkilerinin araştırılması toplumun tuzağa düşmesini önleyebilir.   Doğadaki her unsuru belirli bir ekonomik değeri olan bir kaynak olarak görmek, doğal sermayenin tanımıdır. Ancak biri finansal şartlarda varlığını nasıl idare edebilir? Bir nehrin değerinin ne olduğuna kim karar verebilir? Kim dağlara ya da ağaçlara fiyat biçmeye cesaret edebilir? Baharda çiçek açan çiçekleri izlemenin maliyeti nedir? Sabah ötüşen kuşların piyasa fiyatı nedir? Güneş ışığının gerçek değerini kim anlayabilir? İnsan hayatının değerini nasıl belirleyebilirsiniz? Ve en önemlisi, nasıl olur da küresel nüfus olarak kaderimizi etkileyecek olan ölüm kalım kararlarına dahil edilmiyoruz?    Umudun olduğu yerde, harekete geçme fırsatı vardır   Ancak her şey kaybolmadı. Umudun olduğu yerde, harekete geçme fırsatı vardır. Bu kârın devamlılığı için yeşil enerji arayışı meselesi değil, bu bütün ekolojik topluluklar için ekolojik refahı, dengeyi, saygıyı ve kaynakların eşit dağıtımını yeniden kurma meselesidir.   Sömürülen insanlar doğayı sömürecektir. Sonuçta, bu kendi kendinin sömürüsüdür. Gerçek, özerk, bilinçli bir ekolojik mücadele geliştirmek için fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duygusal anlamda kişinin sağlığına, bütünlüğüne özen göstererek kendisinden başlaması gerekir. Nerede durduğumuzu ve neyi hedeflediğimizi bireysel ve ekolojik topluklar olarak belirlemek, ilk adımdır. Dil ve eğitim yoluyla kendimizi güçlendirmek, hayatın bizim için ne anlama geldiğini yeniden tanımlamak ve bu hayatı nasıl sürdürmek istediğimize dair kavramları yeniden üretmek ve gelecek için hayallerimizi ve taleplerimizi analiz etmek ve bitkilerin, hayvanların kolektif bilgisiyle varoluşu geri kazanmak...    Özyönetim yoluyla kendimiz ve başkaları için harekete geçmek, mevcut küresel çevresel sorunları doğrudan ele alarak alternatifler üretmek, sorunları öncelikle yerel olarak kendi topluluklarımızda kırarken uluslararası düzeyde de bilinçli ve dayanışmacı olmak çok önemli çünkü hükümet politikalarındaki olası değişikliklere güvenmek isabetli olmayacaktır. Bu, gerçek oyuncular olmaya karar verebileceğimiz hangi parça olduğumuza ve dünyaya daha fazla yenilik/ilerleme getirmeye yardımcı olacağımız bir satranç oyunu. Aşağıda verilen örnekler bireylerin kendi ekolojik mücadele arayışlarını cesaretlendirecek örnekler olabilir.   Dünya Bankası’na göre, yerli topluluklar dünyanın biyolojik çeşitliliğinin yüzde seksenini koruyor. Direniş halindeki yerli topluluklarla iş birliği yapmak, doğa ile nasıl ilişki kurulabileceğini öğretmesi bakımından bir fırsattır. Aynı zamanda kendi kişisel özgürlük arayışlarıyla özyönetim gibi kavramları da yeniden tanımlıyorlar. Yerli topluluklarda kadınların aktif rolü direnişleri için hayati öneme sahip ve kendi kendini örgütleme biçimleri tüm dünyadaki kadınlar için gerçek bir ilham kaynağı. Öğrenmek ve süreç içinde dayanışmak, toplumsal yapıların yeni yollarını kendi coğrafyalarımız ve koşullarımız üzerinden yeniden düşünmek ve eyleme geçirmek için önemli bir adım.   Eğitim, değişim fırsatının anahtarıdır. Yaşadığımız alanı ve coğrafi durumu tanıyarak, su sistemi, flora, fauna, tarih, eski toplulukların gelişim boyunca karşılaştığı çevresel ve sosyal sorunlara ait uygulamalar bizi cesaretlendirebilir; topluluklarımızda ve çevremizde acil meseleleri ele alıp değişiklikler yaratmak için farkındalık ve güç kazanılabilir. Doğa'daki unsurları kapitalizme karşı savunmak için önemli bilgiler edinmek, sağlam, kolektif bir organizasyon yaratabilir. Yerel zeminde hareket etmek çevrenin korunması ve yenilenmesi, küresel ölçüde ilham verici olmanın yanı sıra büyük etkilere sebep olabilir.   Yaşamın özü varlığın ruhunda yatar   Yaşamda her unsurun denge sağlayan çok işlevli döngülerin bir parçası olduğunu anlamak ekolojik topluluklar olarak gelişimimize katkı sağlamalıdır. Çevreye ve bedenimize zarar veren seçenekler yerine doğal ürünleri kullanarak, kendimiz ve gençler için eğitici yöntemler keşfetmek; mesela, mutfak atıklarımızı gübreye dönüştürmek bunun küçük bir parçasıdır, ihtiyaçlarımıza ve coğrafyalarımıza uyum sağlamalıyız.   Hayvanları, bitkileri ve insan popülasyonunu etkileyen kuraklık, ormansızlaşma, savaş veya kimyasal atık ile zaten etkilenmiş olan alanların yenilenmesi, küresel gerçekliklerdir. Ekoloji odaklı projeler, çevresel etkileri tersine çevirmeyi ve her zamankinden daha verimli topraklar yaratmayı başarabilir. Amaçları, bütünsel bir yaklaşımla kolektif olarak çalışmaktır; belki de ekonomik olarak büyümeyi bırakıp örgütlenerek büyümeye başlamanın zamanı geldiği için.    Direniş ve mücadele ancak benliğimizi ve varoluşumuzu oluşturan yürekten, o derin sezgiden gelebilir çünkü yaşamın özü varlığın ruhunda yatar. Yeni çağın inşasında insanlığın ne tür bir parçası olacağımızı öğrenmek için kendimizi dinlemeye ihtiyacımız var. Açgözlülük ve nefrete yer vermeden, tüm canlılar için sevgi, şefkat ve empati duyguları en güçlü silahımız olabilir. Kendimizi doğadaki unsurlarda tanımak ve keyif almak bu direnişin bir parçasıdır. Yapabileceklerimiz sonsuzdur. Ekolojik mücadele, kendini savunmakla ilgili değil, varlığı ve her şeyi savunmakla ilgilidir. Bu bizim sorumluluğumuz. Her bir eylem, tıpkı her kum tanesinin muhteşem çölün kumullarını oluşturması gibi, kolektif mücadelenin genişlemesine yardımcı olabilir.