Politikada kadın ve gençliğin rolü 2021-12-03 09:05:41     “Siyasetin gençleşmesinin birinci koşulu erk zihniyetin getirisi olan iktidarcı yaklaşımı terk etmek ve gençlere politikada alan açmakla beraber gençlerin siyasetteki sözünü, bakışını ana gündem yapmakla ve bu çerçevede bir siyaset yapmakla mümkündür.”     Dersim Dağ   Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve bu eşitsizliğin yeniden üretilmesini önlemenin önemli bir ayağını da siyasal alanda verilecek mücadele oluşturur. Bir başka deyişle, kadın hak ve özgürlükleri için mücadele etmek, siyaset yapmayı, siyasete müdahale etmeyi, siyasal alanı dönüştürmeyi gerektirir. Siyaset, aynı zamanda bir mücadele alanı, eşitlik olanağı ve özgürleşme aracı olduğu ölçüde de toplumsal cinsiyet ile yakından ilişkilidir. Nitekim yüzyıllarca siyasetten dışlanan kadınlar, buna karşı siyasete katılma talebiyle mücadele etmişlerdir. Bu tarihi gerçeklik çerçevesinde kadına yönelen erk gücün alaşağı edilmesi, yenilmesi elbette kadının toplumsal gücü ve mücadelesi ile doğrudan alakalı olacaktır.   Kadınlar ve gençler; iktidarlaşmaya karşı olmakla beraber toplumsal huzur-barış, demokrasi ve eşitlik taleplerini yükselterek, dinamizmleri, üreticilikleri ile toplumda birçok olumlu ilerlemeye ön ayak olmuşlardır. Kadınların ve gençlerin örgütlü bir biçimde yürüttüğü tüm mücadeleler erk siyaset ile işleyen bu sistemi yıkmaya ve yeni bir sistem inşa etmeye dönüktür. Yeni inşa edilecek sistemin; erkek egemenliğinden arındırılmış, tüm kimliklerin, farklılıkların kendini var edebildiği, söz kurabildiği eşitler arası bir sistem olması asıl ve temel amaçtır. İşte böylesi bir sistemin inşası için mücadele eden kadınlar ve gençler mevcut siyaset yürütücüleri tarafından kabul görmeyip, siyaset alanından uzak tutulmaya ya da geri planda bırakılmaya çalışılıyor. Patriarkal düzen gençler ve kadınların siyaset alanına hâkim olduğunda egemenliğinin son bulacağını ve düzenlerinin yıkılacağını çok iyi biliyor. İşte bu yüzden kadınlar ve gençleri siyaset olmak üzere birçok alandan uzak tutmaya ve tamamen pasifize etmeye çalışıyor.   Gençlik siyasette eskiye oranla daha aktif    Mevcut durum dünya siyasetinin geneli için geçerli fakat Türkiye’de daha net bir şekilde görülmekte. Yaşadığımız coğrafyaya baktığımızda yüzyıllardır erk zihniyetinin tekçi, muhafazakâr, milliyetçi kodlarla ördüğü bir siyaset geleneğini görüyoruz. Sadece Osmanlı döneminde yürütülen ve neredeyse 600 yıla tekabül eden siyasete baktığımızda saydığımız tüm kodları net bir şekilde görebiliriz. Cumhuriyet ile beraber son 100 yıllık tarihe baktığımızda ise değişen ve dönüşen dünya dinamikleri ile beraber gelişerek büyüyen gençlik hareketlerinin siyasette eskiye oranla daha aktif rol oynayabildiğini görüyoruz. Özellikle 1960’lı yıllarda başlayan ve giderek ivme kazanan gençlik hareketleri dünya ve Türkiye siyasetine yön verme gücü kazanmıştır.   Türkiye’deki gençler, hiçbir zaman olmadığı kadar güçlü bir şekilde örgütlenmeye başlamış ve bu örgütlenme ile beraber mevcut sisteme karşı seslerini yükseltmişlerdir. Gençler, bu dönemde dinamizmlerini açığa çıkarmış ve topluma değiştirici-dönüştürücü gücünü gösterip öncülük rollerini oynamışlardır. Gençlerin her alanda örgütlenmesi ve mevcut siyasete bu denli sirayet edebilmeleri haliyle muktedirleri zorlamıştır. Bu durumu kendilerine tehlike olarak görmeye başlayan tekçi zihniyet 1980’de yaptığı askeri darbe ile dağılmaya yüz tutan sistemlerini yeniden inşa etmeye çalışmıştır. Bu darbe ile amaçlanan şey, tüm gençlik örgütlerini dağıtmak, gençleri siyasetten uzaklaştırıp, apolitize edilmiş, kendi gerçekliğinden koparılmış bir gençlik yaratmaktı.   Sistemden rahatsız olan politik gençler alternatif yarattı   Hâkim ideolojinin kendini sürekli kıldığı üniversiteler, bir yandan da gençlerin örgütlenme alanlarını oluşturuyordu. Sistemden rahatsız olan politik gençler, alternatif siyasi alanlar yaratıyordu. Bu yüzden 1980 darbesinin doğrudan hedef aldığı kitlenin başında öğrenci hareketleri geliyordu. Darbe ile beraber ilk yapılan şey YÖK’ü kurmak oldu ve YÖK ile beraber akademiler özerkliğini yitirip kampüsler asker ve polisler ile dolduruldu. İzlenen politikalar ile gençlerin kendilerine ve topluma dair söz kurmalarını engellemek için her türlü yol denendi. İzlenen güvenlikçi ve baskıcı politikalar bu durumun kanıtı niteliğindedir. Gençlerin hiçbir alanda örgütlenmelerine izin verilmemesi, tüm yaşamlarının tamamen ekonomiye ve aileye bağımlı kılınarak apolitize edilmeleri hedeflenmiştir. Başta eğitim, ekonomi ve kültür alanında olmak üzere tüm alanlarda izlenen politikalar gençleri siyaseten pasifize etmek ve toplumdan soyutlamak üzerine kuruldu ve bu durum günümüze kadar gelmiştir.   Mevcut siyasi partilerin çoğunluğu gençleri siyasetin öz ve dinamik gücü olarak görmek yerine bir vitrin olarak kullanmaktadır. Gençlere ‘’oy deposu’’ olarak bakılmaktadır. Her partinin gençlik kolları, gençlik meclisleri veya örgütleri bulunmakta, buralarda siyaset yürüten yüz binlerce genç olmasına rağmen bu gençlerin çoğunluğu gençliğin gücünü siyasete yansıtamıyor. Her alandan gördükleri baskılara göğüs gererek siyaset yürütmeye çalışan gençlerin asıl büyük mücadelesi tam da burada başlıyor. Gençlerin siyaset içinde sergiledikleri pratikler, kurdukları söz sırf genç oldukları için dikkate alınmamakta. Siyasetin içinde olan gençlerin görünürlüğünü en çok etkileyen ve onları pasifize eden en büyük etken sürekli inşa edilen yaşlar hiyerarşisidir. Siyaset sadece orta ve üstü yaşa grubuna mensup erkeklerin alanı olarak görülmekte ve bu kişiler gençlere karşı yaş hiyerarşisini kullanmaktadır. Genç bir bireyin 40’lı yaşlardaki bir kişiden daha iyi düşünebileceği, daha pratik çözümler üretebileceği asla kabul edilmez.   Kürt siyasetine öncülüğü gençler yapıyor   Türkiye’deki mevcut siyasi partilerin çoğunluğunun gençlere yaklaşımı böyleyken Kürt siyasi hareketinin öncülüğünü diğer partilerin aksine gençler yapmakta. Soluksuz bir mücadele içinde olan Kürt hareketinin temel ilkeler ve mücadele perspektifini ortaya koyan dönemin politik gençleriydi. 1960’larda örgütlenmeye başlayan ve sisteme başkaldıran gençler, bugün milyonlarca insanın desteklediği bir anlayışın temelini attılar. 40 yıldır aralıksız mücadele eden Kürtler, hala direniyor ve özgür olmakta ısrar ediyorsa, bunda gençlerin ve kadınların payı azımsanmayacak ölçüdedir. Coğrafyamızda yaşanan sorunlar, gençlerin siyaset yapmasını zorunlu kılan bir neden olarak karşımıza çıkmaktadır. Toprağını seven, üreten, insanca yaşamak isteyen, kültürünü, dilini korumak ve geliştirmek isteyen her birey gibi; gençler de iktidar aygıtının baskısına maruz kalmaktadır. Bası ve imha politikalarıyla mücadele yolunu tercih etmek gençler için kaçınılmaz hale gelmektedir. Bu eksende, demokrasi mücadelesi veren ve onurlu bir yaşamın inşasını örgütlü bir gençlik verebilir.     Tüm bu tarihi gerçekler karşısında, HEP’den HDP’ye uzanan siyasi geleneğin tarihine baktığımızda gençleri her daim özne olarak gören, öncülük rollerini gençlere veren ve bu dinamizmle gelişip büyüyen bir hareket olduğunu görüyoruz. Dikey değil de yatay bir örgütlenme modelini benimseyen bu gelenekte gençler her daim kilit bir noktada yer almıştır.   Türkiye siyasetinin gençleşme istemi söylemden ibarettir   Bugün Kürt siyasi hareketinin en büyük yürütücüsü olan HDP’nin asıl gücünü kadınlar ve gençlerden aldığı aşikardır. Tabi HDP’nin de bu noktada yüzde yüz yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Fakat Kürt siyasi hareketinin gençleri siyasetlerinin merkezine alması Türkiye siyasetinin de gençleşmesine katkı sağlamıştır. Türkiye’deki diğer siyasi partiler gençleri parti kurullarında yetkili kılmazken ve ‘siyasetin gençleşmesi’ politikasını sadece gençlere temsiliyet veren ama özne olarak görmeyen bir durumdayken, Kürt gençleri özneleşmiş ve Kürt siyasi hareketinde de öncü rolünü oynamıştır. Bugün siyasette etkili olan, HDP’ de gençlerin ve kadınların partinin bütün kurullarında temsiliyeti var. Verilen mücadeleler sonucunda kadınlar ve gençler meclisleşmiş, parti içinde kadın ve gençlik meclisi kurulmuştur. Nitekim çoğu zaman parti genel başkanı/eşbaşkanı mevcut siyasi parti genel başkanları arasında en genç genel başkan/eşbaşkan olmuştur. Bununla beraber son iki dönemdir ülkenin en genç milletvekilleri de HDP milletvekilleridir. Bu durum gençlerin Kürt siyasi hareketine ve HDP’ye olan sempatisini ve katılımı arttırmıştır. Bu yüzden birçok siyasi parti gençleşmek istemekle beraber var olan düzenden farklı siyaset anlayışı olmadığı için iktidar alanı olan siyasette kadınların ve gençlerin ön plana çıkmasına izin vermemiştir. Bu durumda Türkiye’de siyasetin gençleşmesi politikasının söylemden öteye gitmemesine neden olmuştur. Siyasetin gençleşmesinin birinci koşulu erk zihniyetin getirisi olan iktidarcı yaklaşımı terk etmek ve gençlere politikada alan açmakla beraber gençlerin siyasetteki sözünü, bakışını ana gündem yapmakla ve bu çerçevede bir siyaset yapmakla mümkündür.     Günümüz siyasetinde gençler ya tamamen siyasetin dışına itilmekte ya da siyasette özne olamayacak şekilde konumlandırılmaktadır. Sistemin gençleri siyaset alanının dışında bırakma çabalarına karşı gençlerin toplum üzerinde bu denli etkili bir güce sahip olan siyaset kurumunu böylesi kirli zihniyetlere bırakmaması gerekmektedir. Bu zihniyetin başta biz gençler olmak üzere toplumun geleceği için kararlar almasına, söz kurmasına izin vermemeliyiz. Gençler kendi hayatlarına dair kararları kendileri alabilmelidir ve bunun için de o kararların alındığı yapıya daha fazla dahil olmalıdırlar. Siyasette gençlerin katılımı ne denli çok olursa alınan kararlar da o denli demokratik ve adil olur. Gençlerin dahil olduğu ve söz kurabildiği siyaset daha çoğulcu daha renkli, daha adil, daha barışçıl ve daha özgür bir siyaset demektir. Böylesi bir siyasette kendisiyle beraber adil ve özgür bir toplum yaratacaktır. Tam da bu nedenlerden ötürü günümüzde gençlerin daha fazla siyasete dahil olması gerekmektedir. Muktedirlerin yarattığı algı, ailelerin dayatmaları, sistemin baskısı, siyasi partilerin takındığı tavra karşı gençlerin daha güçlü olması ve örgütlü bir şekilde mücadele etmesi gerekmektedir. Her genç bugüne dek gençler ile ilgili yaratılmış algıyı, ailelerin dayatmalarını, partiler içinde kurulan yaşlar hiyerarşisini yıkmak ile mükelleftir. Gençler bu konuda kararlı ve ısrarcı olmadığı sürece her daim siyaset dışına itilecektir ve bu durumdan en çok kendileri totalde de toplum zarar görecektir.   İnşa sürecinin etkin gücünü kanalize edecek olan gençler ve kadınlardır   Mevcut siyasetin üzerinde şekillendiği hiyerarşik yapıyı sarsmak ve bunu ortadan kaldırmak yeni bir siyasetin inşası ile mümkündür. Bunun için siyasetteki hiyerarşik durumu ret eden, dikey değil yatay bir örgütlenme tarzını benimseyen, tüm kesimlerin kendini var edebildiği, söz kurabildiği bir yapılanmanın inşası elzemdir. Elbette siyaset yeniden inşa edilirken, toplumun her kesiminin inşa sürecine katılması gerekmektedir. Ancak, inşa sürecinin etkin ve belirleyici gücünü kanalize edecek olan gençler ve kadınlardır. Temel mesele bu gücü açığa çıkarıp, büyütüp tüm alanlara sirayet etmesini sağlamaktır. Biz gençler bunu gerçekleştiremediğimiz sürece siyaset bu patriarkal zihniyetin tekelinde ilerlemeye devam edecektir. Siyaset böyle devam ettiği sürece başta gençler ve kadınlar olmak üzere toplumun çoğunluğuna açlıktan, sefaletten, baskı, ölüm ve katliamlardan başka bir şey getirmeyecektir. Kirli düzene karşı adil, eşit ve özgür bir yaşamın koşullarının oluşturulma mücadelesi devam ediyor. Gençler ve kadınlar politikanın her alanında, tarihleri ve gelecekleri hakkında fikir üretme, söz söyleme ve mücadele etmeye her koşulda devam edeceklerdir.