Hegemonya, sosyal bilimler ve toplumsal sorunlara çözüm arayışları 2020-11-27 09:01:47   Toplumsal sorunların temelinde; kadının özgürlük sorunu, köleleşme tarihinin hakikat temelinde çözümlenmemesi, analitik aklın duygusal-sezgisel aklı bastırması bulunmaktadır. Bunun çözümü ise; kadın zihniyet dünyasının özgürlük temelinde, toplum-ekoloji ve kadın özgürlüğüne dayalı modelin inşa edilmesi ve en temelde de kadının evrene, doğaya, topluma, insana dair bilmeyi kendi hakikati temelinde açığa çıkarması ile sağlanacaktır.   Gönül Kaya   Günümüz açısından en çok tartışılan, vazgeçilmezliği ile birlikte, mevcut varlığı, düzeyi ve insan-doğa-toplum-kadın-erkek vb. ilişkilerinde yaşanan sorunlara cevap olma(ma) durumu açısından sorgulanan alanlardan biri olan sosyal (toplum) bilimler, özelde de sosyolojiyi 18. yüzyıldan sonra oluşan bir bilimsel alan olarak değerlendirmek yanlış ve eksik olacaktır. Binlerce yıl sürdüğü bilinen doğal toplum sürecinde insan, düşünce-bilgi-bilmeyi farklı yöntemlerle sürdürmüştür. İnsan; doğa ile ortak bu yaşamında, doğanın bağrında saklı olduğuna inandığı, var olmasını ve var kalmasını sağlayacak gücü kimi zaman hissederek, kimi zaman görerek, kimi zaman anlayarak bilmiştir. Toplumsal aşamalara baktığımızda ise iktidarcı-sınıflı-devletçi-ataerkil sistemin oluşum süreçleriyle birlikte bilgi-bilme ve düşünce alanında farklılaşmaların yaşandığını görmekteyiz. Bu sürecin bilgi ve bilme alanı da, işgal edilen ve bu sisteme göre yapılandırılan alanların başında gelir. Burada, doğa kadar insan, toplum ve kadın üzerinde egemenliğin sürdürülebilirliğini sağlamak temel amaç haline gelir. Sömürgeci ve egemenlikçi sistemler, evrensel-sürekli, kalıcı, değişmez olduklarını ispatlamaya, kabul ettirmeye çalışırlar. Sistemlerinin kuruluşundaki doğaya-topluma ters olan yanlışın üstünü örtecek bilgiyi elde etmek isterler. Oysaki doğada, insanda ve toplumda böylesi bir sistem yoktur. O halde egemenlerin bilgi ve bilme alanına dönük yapacakları şey; bilgiyi kendi hedeflerine hizmet edecek şekilde üretmektir. Bu üretimi ilk yapan Sümer rahiplerinin pratikleri günümüze kadar da farklı biçim ve akımlar şeklinde üretilmeye, tekrar edilmeye devam ediyor. Zigguratlar adeta bugün modern bilimlerin üretim alanına dönüştürülen üniversitelerin kök hücresi olarak inşa edilir. Doğaya, topluma, insana, özelde de kadına ait olan bilgi ve bilme hakikati buralarda çarpıtılarak, sisteme uygun formlara dönüştürülerek topluma sunulur. Sümerlerden sonra başlayan süreçten itibaren de düşünsel alanda yaşanan hamleler günümüze dek mitolojide, dinde, felsefede ve bilimde karşımıza çıkar.    Sosyal bilimlerin ortaya çıkışı devletçi sisteme hizmetle oldu   Erkek aklı ve analitik bakışla şekillendirilen bilgi-bilme alanı, pozitivizm olarak kendini Batı merkezli düşüncede inşa etmiştir. Doğa bilimleri ve sosyal bilimler bu bakış temelinde ele alınmıştır. Sosyal bilimlerin sözlük anlamı ne kadar “sosyal bilimler dünyanın ve yaşamın insanî ve toplumsal yönlerini inceleyen bir akademik disiplinler grubuna verilen addır” şeklinde olsa da bu bilim alanının kuruluş mantığı ve hizmet alanı var olan iktidarcı-sınıflı-devletçi ve ataerkil sisteme hizmet temelinde olmuştur. Toplum-insan-doğa ilişkiler sistemi, yaşanan toplumsal kaoslar, sistemsel krizler bu bakış açısı temelinde ele alınmış, düz-çizgisel matematiksel yöntemlerle ve tahlillerle çözüm aranmıştır. Dahası, erkek aklına ve iktidarcı sisteme dayalı sosyal bilimler, sorunun özüne-köküne inmekten, radikal tespit yapmaktan uzak kalmışlardır. Sermaye ve iktidar güçleri, toplumsal sorunların baş yaratıcılarıdırlar. Sosyal bilimler en başta bu tespiti yapmalıdır. Toplumsallığı ve toplumsal sorunları anlamak için bilimler, kırk parçaya bölünerek sayısız bölümler kurulsa da bilimin bugünkü toplumsal sorunlara çözüm üretme düzeyinden çok, sorunları derinleştirme rolünden bahsetmek yerinde olacaktır.   Tarih boyunca süren arayış…   Hegemonik yapılar, toplum karşısında kendini meşru kılmayı esas alır. Bunun için de başta bilme alanında meşruiyetlerini sağlamaları gerektiğini bilirler. Kapitalist sistemin kendini dayandırdığı pozitif bilimler, son döneme kadar bu meşruiyeti bu sisteme vermiştir. Kendini metafizik karşıtı gibi sunan, akılcılığıyla övünen, deneylerle elde edilen, dışındaki bilgiyi reddeden bu yapı; kendi bilme yapısını tartışılmaz kılarak bilimi adeta dinleştirmiş, güçlendirdiği kapitalist-ataerkil-iktidarcı yapının devletçi modelini “değişmez, tek hakim” kılarak adeta tanrılaştırmıştır. Kapitalist sistemin bilgi yapısı, günümüzde temsil ettiği iktidar ve sermaye sistemi gibi kriz yaşamaktadır. Böylesi kriz ve kaos süreçlerinde eskinin refahını öven, eskiyi arayan düşünceler olduğu gibi, mevcut olanı eleştirenler ve geleceğe dönük ütopyalar kuranlar olmuştur. Toplumsal hareketlilikleri, mücadeleleri bu temelde etkileyenler olmuştur. Toplumsal sorunlara çözüm arayışı tarihine baktığımızda dini hareketlerden halk hareketlerine; günümüze doğru ulusal, ideolojik, ekolojik, kadın özgürlükçü hareketlerde bu düşünsel yapıları, bilgi alanındaki arayışları ve yapıları görmek mümkündür. Bilme alanındaki hegemonyaya karşı da önemli çıkışlar, devrimsel arayışlar yaşanmıştır. Kuantum bilgi yapısı, feminist bilgi yapısı, anarşist yaklaşımlar, komünal yaşam arayışçıları, kimi bilim akımları ve çevreleri (Frankfurt Okulu vb.) hegemonik bilim yapısına dönük mücadele içinde olmuşlardır.   Genelde 20. yüzyılın başında, özelde de 1960'lardan itibaren yoğunlaşan bu arayışlar, gerek kapitalist sistemin, gerekse alternatif olarak çıkan ama mevcut olan sistemin sol versiyonu olmayı aşamayan reel sosyalist sistemin kaos ve krizler yaşaması ile birlikte, iktidar-sınıf-devlet ataerkil- endüstriyalist yapıyı bilim alanından başlayarak sarsıcı sorgulamaları yaratmıştır. Atom altı parçacıklarının oluşturduğu kuantum etkisindeki dünya bugün hala araştırılıyor, doğanın özgürlük arayışı eğilimi, buna bağlı olarak insan-toplum-kadındaki özgürlük eğiliminin güçlendirilmesi hedefi ortaya konulmaktadır. Yine aynı şekilde sosyalizm ideolojisinin kurucuları, teorisyenleri toplumsal sorunların kaos ve kriz süreçlerinde önemli tespitler temelinde çıkış yaptırmış ve toplumsal hareketlere doğrultu vermişlerdir. Genelde uygarlığa, özelde kapitalist uygarlığa karşı toplumsal hareketlerin yoğunlaşmasını sağlamışlardır. Ama onların da mevcut iktidarcı-devletçi-ataerkil sistem kurgusunu tam aşabildiklerini söylemek, 1960'lar sonrası göz önüne getirildiğinde mümkün olmayacaktır. En temelde de toplumsal sorunların çıkış kaynağı olan kadın üzerinde kurulan iktidarcı-sınıflı-sömürgeci sistemin adı tam konulamayınca, üstüne pozitivist bakış açısı da aşılamayınca, adına sosyalist-komünist de denilse, toplumsal sorunlar, kaos ve kriz süreçleri bir dönemden sonra tekrar etmiş, çözüm üretilememiştir.   Toplumsal sorunun çözümü de sorunun içinde   Sosyal bilimler alanının toplumsal sorunlara çözüm bulmak arayışında, ister sol ister sağ söylemle olsun, iktidardan yana değil, direkt toplumun içinde kalarak bakışını, tarz ve yöntemini oluşturması gerekir. Toplumdan gelenin topluma akışının sağlanması, başta sosyal bilmeler olmak üzere tüm bilme alanlarında esas alınması gerektiği, açık bir hakikat olmaktadır. Bu arayış hiç olmamış demek yanlış olacaktır. Bilim alanında Doğu ve Batı açısından önemli arayış ve çıkışlar olmuştur. Bunlar insanın-toplumun-kadının hakikat arayış tarihidir de. Kadın ve erkek bilgeler, özelde cadı denilerek kötülenen ve katledilen milyonlarca bilge kadın, Hypatialar, tanrıda kendini gören ve özgürlüğü arayan Hallacı Mansurlar, Karmatiler, Rönesans'ın öncüleri, komünal yaşamın ve komün ahlaki-politik yaşam savunucuları, Fransız devriminin öncü kadınları, erkekleri, ulusal özgürlük arayışında olan halklar, dünyanın herhangi bir köşesinde, bir ormanda, nehir kenarında, dağlarda yaşayan ve erkek aklının işgaline karşı direnenler, ekolojik hareketler, demokrasi ve eşitlik arayışçıları, kadın özgürlük arayışçıları özgür bilginin, bilmelerin ve bilgeliğin sürdürücüleridir.    Mevcut sistemin yapısal sorunlarının başında kadının anlaşılmasının eril akla bırakılması gelmektedir. Toplumsal cinsiyetçiliğin kapitalist bilgi yapısının merkezinde yer alma durumu karşısında alternatif bilim ve bilme yapılarında kadın özgürlüğü ve toplumsal cinsiyetçiliği aşma amacı temel alınmak zorundadır. Toplumsal sorunların temelinde; kadının özgürlük sorunu, köleleşme tarihinin hakikat temelinde çözümlenmemesi, analitik aklın duygusal-sezgisel aklı bastırması, kontrol altına alıp biçimlendirmeye çalışması bulunmaktadır. Bunun çözümü ise; kadın zihniyet dünyasının özgürlük temelinde, toplum-ekoloji ve kadın özgürlüğüne dayalı modelin inşa edilmesi ve en temelde de kadının evrene, doğaya, topluma, insana dair bilmeyi kendi hakikati temelinde açığa çıkarması ile sağlanacaktır. Genel olarak 'Özgürlük Sosyolojisi', merkezinde ise jineolojînin olacağı yeni sosyal bilimler ve bilgi-bilim anlayışının geliştirilmesi, bununla da yetinilmeyip bu bilme temelinde toplumsal mücadeleyi yapısal ve işlevsel olarak gerçekleştirmek bu dönemin esas yaşamsal çalışması olmaktadır.