Avukat Rengin Ergül: Umut hakkı Eylül’de görüşülecek

  • 09:01 10 Temmuz 2024
  • Hukuk
 
Melek Avcı 
 
ANKARA - Tecride ilişkin suskun olan CPT’nin Azerbaycan açıklamasını eleştiren Avukat Rengin Ergül, bu kurumlarda bekleyen yüzlerce başvurunun olduğunu hatırlatarak, Eylül’de yapılacak olan Bakanlar Komitesi toplantısında umut hakkının görüşüleceğini söyledi.  
 
Avrupa Konseyi İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT), 3 yılı aşkın bir süredir tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ve beraberindekilere ilişkin Türkiye’nin vetosu nedeniyle tek bir söz kurmazken Azerbaycan’a dair yıllardır hukukçuların İmralı tecridi için kullanılmasını istedikleri madde 10’a 2’ye dayanarak açıklama yapmıştı. Buna tepki sürerken bir diğer gelişme de Eylül ayında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin yapacağı toplantıda tecridin gündeme geleceği bilgisi oldu. Atılan adımlarla, dünyanın dört bir yanında başlatılan kampanyanın etkisi akıllara geldi.
 
Uluslararası kurumların tutumunu ve Eylül toplantısına ilişkin Avukat Rengin Ergül değerlendirmelerde bulundu.
 
‘CPT’nin maddeyi işletmesi için defalarca başvuru yaptık’
 
CPT’nin Azerbaycan’a dair açıklamasına ilk olarak değinen Rengin, bu kararların yalnızca tek bir ülke için prensip olarak işletilemeyeceğini belirtti. Rengin, “Avrupa Konseyi çatısı altındaki CPT’de, Bakanlar Komitesi’de, AİHM’de bütün kararlarda o kararı hangi ülke için vermiş olursa olsun kararın ilke olarak bütün ülkeler için geçerli olduğunu ve yaptırım gücü olarak da bütün ülkeler için kullanacağını prensip olarak kabul eder. Mesela, AİHM’in işkenceyle ilgili Türkiye’yi mahkum ettiği ilkeler diğer ülkeleri de bağlar. O yüzden burada prensip olarak bir ülke ayrımı yok ancak uygulamada var. CPT’nin işbirliğine yanaşmayan, işkenceyi sonlandırmayan, tavsiyelerine uymayan Türk devletine karşı İmralı ve diğer hapishanelere ilişkin raporlarını açıklaması için CPT’nin 10’uncu madenin 2’inci fıkrasını işletmesi için çağrıda bulunuyorduk. Bununla ilgili olarak hem Türkiye’den hem Avrupa’dan avukatlar olarak yaptığımız başvurular da var. Bu çağrılarımız cevapsız kaldı. Hatta CPT çoğu zaman topu AİHM’e attı, çeşitli gerekçeler uydurdu ancak bunu Azerbaycan için işletti” dedi.  
 
AİHM karalraına dikkat çekti 
 
Uluslararası kurumların kararları incelendiğinde Azerbaycan’a karşı bu kurumların Türkiye’ye göre daha radikal kararlar aldığını verilere dayanarak gördüklerini söyleyen Rengin, "AİHM, Azerbaycan’daki siyasi iklime bakarak dahi keskin ve net kararlar almıştır. Yani Azerbaycan’ı mahkum etmekte daha kolay veya Türkiye’yi mahkum etmekte daha zor bir tavır sergileyen bir AİHM vardı. Bunu şimdi CPT’de de gördük. Bu ne anlama geliyor? Hukuk ilkesi, sözleşmenin maddelerinin herkes için geçerli olduğu ilkesi düşerek, bu mücadelenin sadece hukukla sınırlı olmadığı anlamına geliyor. Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerin konsey ile ilişkileri ve konseyin yaptırım gücü sadece hukuk mücadelemize değil, Türkiye’yi siyasal alanda da teşhir etmeye yarar. 
 
Türkiye’nin sayısız suç ve ihlalini teşhir etmeliyiz
 
Konseyin, Türkiye’nin sözleşmeye ve kendi anayasasına uymadığı noktada gerektiğinde teşhir edilmesi gerekiyor. Siyasal alanda nasıl ki Türkiye’nin ortaya koyduğu kozlar varsa, bizim de insan hakları savunucuları, muhalif partiler, Kürt özgürlük hareketi ve Avrupalı hukukçular olarak hangi cepheden olursa olsun Türkiye’ye dair kozları etkili bir şekilde masaya koymamız gerekiyor. Bunu özellikle siyasal alanda ve siyasetçiler ile halkın mücadelesiyle teşhir etmek gerekiyor. Bugün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uymayan ve kendi anayasasına uymayan bir Türkiye var. Her ne kadar hukukçu olarak konuşuyor olsam da siyaset ve hukuk ilişkisini iyi analiz etmek gerekiyor. Türkiye’nin konseye karşı koz olarak kullandığı her ne varsa, bizim de koz olarak kullanabileceğimiz Türkiye’nin sayısız suçu ve ihlali söz konusu. Bunları kullanıp her türlü mekanizmada teşhir etmemiz gerekiyor, Türkiye’nin bu tehditkâr gücünü zayıflatmak için" ifadelerini kullandı.
 
‘Umut hakkı Eylül’de görüşülecek’
 
Birleşmiş Milletler’de de (BM) tecridin tartışılması ve önümüzdeki süreçte Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin tecrit gündemini almasına ilişkin Rengin şu sözleri kullandı: "Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Eylül toplantısında Gurban Grubu olarak adlandırılan ve Sayın Abdullah Öcalan’ın ilk öncü kararı olduğu ‘umut hakkı’ dosyaları gündeme alınacak. Dolayısıyla bu toplantıda Türkiye’nin adım atıp atmadığı, bu konuda yapısal olarak ne yaptığını denetleyecekler ve neticede buna ilişkin bir karar çıkacak. Komite bu konuda tavsiye kararları alabilir. Tabi elbette, bu toplantıda incelediklerinde ne karar çıkacağı bizim için sürpriz değil çünkü Türkiye bu konuda değerlendirilebilecek herhangi bir adım atmadı, hatta hiçbir adım atmadı. Türkiye’nin çeşitli sivil toplum örgütleri de Bakanlar Komitesi’ne bu konuda bildirimde bulundu. Türkiye’nin adım atmadığını ve atacağına dair bir emarenin bulunmadığını belirtti. Bu yüzden AK’nin sadece bu Eylül toplantısında değil, uzun süreli bir periyotta birden fazla toplantıda bu kararı ve bu kararın gidişatını gündeme alması ve bununla ilgili etkili adımlar atması gerekiyor. Çünkü grubun öncü kararı olan Öcalan 2 kararı 2014 yılında alındı ve üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen uygulanması yönünde hiçbir adım atmayan bir devlet var. Ancak bunun karşısında kararların icrasını denetlediğini iddia eden bir Bakanlar Komitesi var. Dolayısıyla bu iddiasını yerine getirmek için komite şu anda etkili adımlar atmak zorunda. Çeşitli sivil toplum örgütleri olarak komite üzerinde kendi öz gücümüzle bir baskı kurmaya çalışıyoruz, bir adım atmaları ve bu süreci daha etkili yürütmeleri için. Bunu Eylül’de göreceğiz.
 
Hukuk ve sokağın birlikte hareketine vurgu
 
CPT’nin açıklamadığı raporlara değinen Rengin, Azerbaycan’ın yanı sıra Türkiye’nin pratiğinin de dikkate alınması gerektiğini vurguladı. Rengin, “Yine, Avrupa Konseyi’ndeki çeşitli toplantılarda tecrit ve umut hakkı gündeme getiriliyor ve buraları zorlamaya devam etmemiz gerekiyor. Her yönüyle; Türkiyeli hukukçular, Avrupalı hukukçular, aktivistler, siyasi partiler ve milletvekilleri olarak bu süreçte yer almalıyız. Van deneyiminde gördüğümüz gibi siyasal ve hukuki her şekilde hakkımız olan belediyeyi bir kez daha sokakta kazandık. Sokağın hala ve her zaman meşru bir mücadele aracı olduğunu unutmamak gerekiyor. Çünkü hukuken alınmış bir kararın uygulanması için bu karara sahip çıkan bir halk iradesinin de ortaya konması gerekiyor.
 
Bir yandan da sokakta etkili bir mücadele olsa da biz hukukçuları Avrupa’nın mekanizmaları açısından zorladıkları bazı teknik ayrıntılar var ve bu sorunlara çeşitli çözümler bulup başvurular yapmamız gerekiyor. Bu mücadelenin bütüncül olması gerekiyor. Sahiplenilen bir talep hukuken de doğru ve etkili başvurular yapıldığında sonuç alınabilir. Biz bu işkenceyi sonlandırmak için ne yazık ki teknik ayrıntılarla da uğraşmak zorundayız. O yüzden hem sokakta hem de hukuki mücadeleyle bir bütün olarak düşünmek gerekiyor. Hukuki başvurularla mücadelemizi görünür kılabiliriz ve sokakta hukuki mücadelemizi destekleyebiliriz. Kürt özgürlük mücadelesinin bunu çok iyi başardığını söyleyebilirim.”
 
Eylül toplantısına hazırlık
 
Hukukçular ve insan hakları savunucuları olarak tecride karşı sürekli başvurular yaptıklarını belirten Rengin, bütün mekanizmaları zorladıklarını kaydetti. Rengin, "Komiteyle ilgili süreci takip eden birçok sivil toplum örgütü var. Eminim ki Eylül toplantısı için de birçok hazırlık yapılıyordur ve biz de yapıyoruz. Bu hazırlıklar bittiğinde, Eylül toplantısından önce bunları daha somut olarak konuşacağız. Ancak gündemde olsun ya da olmasın, biz umut hakkıyla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve komiteyi bu konuda sürekli başvurularla güncelliyoruz" dedi.