‘Mahkemelerin tavrı öğrenmemizi kamçılıyor’

  • 09:04 4 Ocak 2024
  • Hukuk
 
Şehriban Aslan
 
AMED - Mahkemelerin kadın kurumlarının davalara katılma taleplerini reddetmesini değerlendiren Avukat Cansel Talay, “Hem hukukun ilerleyişinde hem de kadın mücadelesinde politika oluşturan ve söz kuran bir noktada olmak istiyoruz. Bunun için de mahkemelerin verdiği kararları yakından takip etmemiz gerekiyor” dedi.
 
Şiddetle mücadelenin önemli alanlarından bir olan adliyelerde cezasızlık politikalarına karşı hem kadın örgütleri hem de hukukçu kadınlar mücadelelerini sürdürüyor. Faillere cesaret veren yargı kararlarına karşı mahkeme salonlarını dolduran kadınlar, dayanışmayı büyütürken “Erkek adalet değil gerçek adalet” talebi için şiddet dosyalarında davalara katılma talebinde bulunuyor. Ancak kadın derneklerinin, baroların kadın hakları merkezleri ile komisyonlarının bu talepleri anında reddediliyor. Amed Barosu Kadın Hakları Merkezi avukatlarından Cansel Talay, mahkeme heyetlerinin davalara katılma taleplerine olan bakış açısını anlattı, ret kararlarını değerlendirdi.
 
Amaç kadın mücadelesinde politika oluşturmak
 
Hem kendilerine gelen başvurular üzerinden hem de kamuoyundan duydukları davalara katılım talebi sunduklarını belirten Cansel, bu başvuruların hem avukatlık kanunu hem de uluslararası sözleşmelerden alınan yetkiye dayandığını kaydetti. Baro Kadın Hakları Merkezi adına davalara katılma taleplerini sunduklarını dile getiren Cansel, “Yargılama sürecinde verdiğimiz katkı büyük ama mahkemeler bunu bu şekilde kabul etmiyor. Delillerin doğru toplanması, emsal olayların hatırlatılması ve olayların toplumsal boyutuyla değerlendirilmesi, kadının yaşadığı mağduriyetin toplumsal boyutunun altını çizmek, bunun biricik olmadığını heyete hatırlatmak… Bu şekilde failin cezalandırılmasını sağlamak için katılma talebi sunuyoruz. Katılma taleplerimizin büyük çoğunluğu reddediliyor ama biz yargılama süreçlerinde gözlemci olarak katılmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu merkez sadece avukatlık görevi sunmuyor, ayrıca politika da oluşturmak istiyor. Hem hukukun ilerleyişinde hem de kadın mücadelesinde biz politika oluşturan ve söz kuran bir noktada olmak istiyoruz. Bunun için de mahkemelerin verdiği kararları yakından takip etmemiz gerekiyor” dedi.
 
‘Yaş iktidarıyla hukuk bilgimizin eksik olduğu söyleniyor’
 
Cansel, davalara katılım talepleri karşısında varlıklarının sorgulandığına işaret ederken, “Mesela nereden haber aldığımızı, neden bu kalabalık davaya katıldığımızı soruyorlar. Biz de sözlü ve yazılı olarak meramımızı açıklıyoruz. Fakat çoğu mahkeme heyeti bizim sözlü talebimizi dinlemek dahi istemiyor. Yazılı talep üzerinden karar veriyor ya da çoğu zaman, ‘kabul ederim ama ne olacak’ gibi tepkiler veriliyor. Ayrıca merkezde çalışan kadın avukatların genç olmasından kaynaklı biraz yaş iktidarıyla hukuk bilgimizin eksik olduğunun altını çiziyorlar ve ‘Böyle bir hakkınız yok aslında, tamam talebinizi sunun ama Yargıtay kararları var reddedilecek’ deniliyor. Biz de daha önce kabul gördüğümüz dava örnekleri veriyoruz. Fakat dediğim gibi direkt yazılı talep üzerinden karar verilip reddediliyor. Bu durum bize çok da geri adım attıramıyor. Neden orada olduğumuzun ve gözlemci kimliğimizin altını çizmeye çalışıyoruz. Mahkemenin reddetme kararları mağdurun ya da mağdurun ailesinin kendini yalnız hissetmesine neden oluyor. Orada bizimle birlikte durmak onlara güç veriyor” şeklinde konuştu.
 
‘Duruşmalar dil bariyerine takılıyor’
 
“Duruşmalar dil bariyerine de takılıyor” diyen Cansel, “dil sorununa vurgu yaptı. Cansel, “Kürtçe bilip kendini Türkçe ifade etmek de hiç kolay değil. Bizi orada aslında kendi temsilcileri olarak görüyorlar. Mahkemelerden ret kararı çıkınca da bu bariyer ikiye katlanıyor. Adalete karşı inançları iki kere kırılıyor diyebilirim. Fakat biz mağdur ya da aileye onları yalnız bırakmayacağımızı, gönüllü avukatları olarak onlarla devam edeceğimizi söylüyoruz” sözlerine yer verdi.
 
‘Kendilerine ceza verilmeyeceğinin farkındalar’
 
Duruşmaya katılım taleplerinin reddedilmesinin faillere cesaret verdiğine dikkat çeken Cansel, “Mahkeme talebimizi reddettiğinde aslında failler çok şaşırmıyor çünkü onların beklediği bir şeydir. Faillerde her zaman şunun rahatlığı var; cezasızlık politikası o kadar yaygın ki kendilerine bir cezanın verilmeyeceğinin farkındalar. Kadınlarla yaşadıkları problemler kişisel husumetler dahi olsa fiziksel farklılığa dayanarak kadına yaşattığı mağduriyet çok büyük bir biyopolitika… Mesela hangi erkek evli olduğu kadına şiddet uyguladı diye toplumdan dışlandı, polis tarafından baskı gördü ya da gerektiği gibi yargılandı? Erkekler de bunun çok farkında, ‘Biraz yatar çıkarım’ deyip toplumun ona kucak açacağının da farkındadır. Mesela cancel (linç kültürü) çok konuşuluyor ama öyle bir durum yok, daha ortak alanlardan uzaklaştıramıyoruz. İçeride kaldıkları süre çok kısıtlı oluyor, çoğu mevki makam sahibi ve cezaevine koyamıyorsun. Bu da kişiye kendini dışlanmış ve suçlu hissettirmiyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Talepler kabul edilmedikçe sonuca varamıyoruz’
 
Cansel son olarak geçtiğimiz günlerde şüpheli şekilde yaşamını yitiren Beste Gökalp’in görülen karar duruşmasını hatırlatarak, şunları söyledi: “Mahkeme başkanı, ‘nereden duydunuz da geldiniz, hepiniz bu dosyayı mı bekliyorsunuz’ dedi. Sanki daha önce hiç karşılaşmamış, o mahkemeye daha önce hiç gitmemişiz ve yeni görüyormuş gibi tavrı vardı. Bu da aslında orada şevkinizi kırmak istediğinden yaptığı bir durumdu. Eril bir pratikle şova çevirdi kendisini. Mahkemelerde benzer tavırlarla çok karşılaşıyoruz. Davalara katılma taleplerimiz kabul edilmedikçe, somut nedenleri sunamadıkça, duyulmadıkça sonuca varamıyoruz. Beste Gökalp ne ilk ne son, bunu çok iyi biliyoruz. Mahkemeler önümüze engel çıkardıkça yılmayacağız. Bizden çok önce başlayan kadınlar bundan katbekat fazlasıyla karşılaşmıştır. Bir araya gelmek bile çok zordu. Şu an baro içinde olsun, dışında olsun bir araya gelebiliyoruz, gönüllü olarak dosyalara bakabiliyoruz, şehre ve bölgeye dair politikalar oluşturabiliyoruz. Mahkemelerin tavırları tam aksine öğrenmemizi kamçılıyor. Daha çok çalışıp daha fazla dosya takip ederek, delillerin toplanması ve daha somut deliller sunarak yargılama sürecini cinsiyetsiz bir hale getirebileceğiz.”