Cezaevleri hak ihlalleri raporu: 9 ayda 22 mahpus yaşamını yitirdi

  • 15:57 20 Kasım 2023
  • Hukuk
 
 
AMED - ÖHD Amed Şubesi Hapishane Komisyonu, Diyarbakır Barosu Cezaevi İzlem Komisyonu ve TUAY-DER'in hazırladığı cezaevlerindeki 9 aylık hak ihlallerine ilişkin raporda 9 ayda 22 tutsağın yaşamını yitirdiği belirtildi.  
 
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şubesi Hapishane Komisyonu, Amed Barosu Cezaevi İzlem Komisyonu ve Tutuklu Aileleri ile Yardımlaşma Derneği’nin (TUAY-DER) hazırlamış olduğu 9 aylık hapishane raporu, Amed Barosu Adli Yardım Binası’nda yapılan basın toplantısında açıklandı. Toplantıya Amed Barosu, ÖHD Amed Şubesi, Rosa Kadın Derneği, siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri katıldı. Basın metnini okuyan ÖHD Yönetim Kurulu üyesi ve Baro Cezaevi Komisyonu üyesi Avukat Adile Salman, yaşanan hak ihlallerine işaret etti.
 
‘Sağlık ve tahliye haklarının engellenmesi’
 
Raporun Amed Barosu, ÖHD Amed Şubesi ve TUAYDER’e gelen başvurular, cezaevi ziyaretleri ve hazırlanan düzenli raporlar ile elde edilen verilerden oluştuğunu ve 2023 yılı itibariyle meydana gelen hak ihlalleri doğrultusunda hazırlandığını dile getiren Adile, “Türkiye’nin farklı illerinde bulunan 19 ceza infaz kurumu, 60 defadan fazla (her bir hapishaneye en az üç gidiş yapılmıştır) kez ziyaret edilmiş başvurucu mahpuslar ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Mahpus veya yakınları tarafından yapılan başvurular ve ziyaretler neticesinde elde edilen veri içeriklerine göre gruplandırıldığında, başvuruların çoğunlukla sağlık hakkı, tahliyelerin engellenmesi, sosyal hakların engellenmesi, işkence ve kötü muamele ve ayrımcılık, adil yargılanma hakkı, ekonomik ve sosyal haklar, iletişim ve haber alma haklarının ihlalleri alanında yoğunlaştığı görülmektedir” ifadelerine yer verdi.
 
‘İşkence mahpuslara karşı bir yöntem olarak uygulanıyor’
 
2017 yılından itibaren yürürlüğe giren yasalarla birlikte cezaevlerinde sınırlamaların artırıldığını, defacto uygulamaların etki alanlarının genişletildiğini kaydeden Adile, “Hapishaneler bu süreçten olumsuz etkilenmiş ve temel hak ve hürriyetlerin kullanımına ciddi sınırlamalar getirilmiştir. Hapishaneler, başta muhalifler olmak üzere siyasi iktidar tarafından ‘tehlikeli’ olarak değerlendirilen insanların tutulduğu mekânlar haline gelmiştir. İşkence, insanlık dışı ve kötü muamele, yalnızca politik mahpuslara değil; insanlık onuruna aykırı tutulma halini reddeden adli mahpuslara karşı da bir yöntem olarak uygulanmaktadır” vurgusu yaptı. 
 
İmralı tecridi
 
Adile, hak ihlallerinin en çok yaşandığı cezaevlerinde tutsakların, tutuldukları fiziki koşullardan tecrit uygulamasına, tutsakların kendi aralarında sosyalleşmesinden ifade özgürlüğüne, aile görüş hakkının sağlanmasına kadar geniş bir çerçeveyi kapsayan haklarının yaygın ve sistematik bir şekilde ihlal edildiğini belirtti. Tutsakların keyfi ve hukuk dışı disiplin cezalarına uğradığını söyleyen Adile, "İmralı Ada Hapishanesi’nde süregelen mutlak iletişimsizlik hali, haksız disiplin cezaları ve matbu gerekçelerle reddedilen avukat ve aile görüşme talepleri ile ortaya çıkan tecrit hali  bunun en tipik örneğini oluşturmaktadır" şeklinde konuştu.
 
22 tutsak yaşamını yitirdi
 
Hasta tutsakların tahliye edilmemesi sonucu yaşamını yitirdiğini dile getiren Adile, aynı zamanda birçok hükümlünün de infazının yakıldığını hatırlattı. Adile, şu ifadeleri kullandı: “Türkiye gündemini uzun zamandır meşgul eden ve bir türlü çözülemeyen hasta mahpusların sağlığa erişim hakkının kullandırılmaması ile tahliye edilmemesi sorunu, hapishanelerde son dönemlerde yaşanan can kayıpları ile kendini daha görünür kılmıştır. 2022 yılı içerisinde, aralarında hasta mahpusların bulunduğu asgari 83 kişi hapishanelerde 2023 yılı içerisinde ise 22 mahpus yaşamını yitirmiştir.”
 
‘Ayrımcı uygulamalarda bulunuldu’
 
Adile, deprem bölgelerindeki cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dair yapılan ziyaretler doğrultusunda  gözlemlenen hak ihlallerine dair ise “Türkiye’de 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan deprem felaketinin ardından afet bölgesinde yer alan Diyarbakır, Elazığ, Malatya, Gaziantep, Şanlıurfa, Osmaniye illerinde bulunan hapishaneler ziyaret edilmiş, mahpusların afet sürecinde yaşadığı sorunlara dair gözlemlerde bulunulmuştur. Bu kapsamda mahpusların afet döneminde bilgi edinme, yaşamı koruma yükümlülüğü yönünden,  temiz suya ve gıdaya erişim, sağlığa erişim,  iletişim ve haberleşme haklarının ihlal edildiği tespit edilmiştir. Mahpuslara verilmesi gereken acil durumdan kaynaklı ilave telefon görüşmesi hakkı ücretli verilmiş ve mahpuslar arasında suçlamanın niteliği gerekçe gösterilerek ayrımcı uygulamalarda bulunulmuştur” aktarımında bulundu.
 
Duyarlılık çağrısı
 
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine karşı duyarlılık çağrısı yapan Adile, “Hukuka aykırı fiilleri gerçekleştiren kamu görevlileri hakkında etkin soruşturma mekanizmaları işletilmelidir. Bizler bu ihlallerin takipçisi olacağımızı belirtiyor,  yaşanan hak ihlallerin bir an evvel sonlandırılması için herkesi sorumlu olmaya davet ediyoruz” dedi.
 
Artış ve kalabalıklaşma durumu
 
Diyarbakır, Elazığ, Tarsus, Adana F ve T Tipi, Osmaniye T1 ve T2, Antep H, E, L ve Nizip, Urfa T1 ve T2, Hilvan T1 ve T2, Erzincan T, L Tipi ve Kadın, Malatya Akçadağ T Tipi olmak üzere toplam 19 cezaevinde gözlem yapıldığı belirtilen raporda, Türkiye’deki 405 cezaevinin 289 bin 974 kişilik olduğu, ancak Ocak 2023 sonu itibariyle cezaevlerinde 341 bin 497 kişinin kaldığı bilgisi paylaşıldı. 19 cezaevinde mahpuslarla yapılan görüşmelere ilişkin yapılan raporun değerlendirmesinde şu maddeler sıralandı: 
 
Başlıklar halinde hak ihlalleri sıralandı
 
Raporda yaşanan hak ihlalleri, “yaşam hakkı”, “sağlığa erişim hakkı ve sağlık hakkı”, “kötü muamele, işkence”, “haksız disiplin cezaları”, “kantin sorunları”, “sevk ve oda değişikliği”, “yeterli ve sağlıklı beslenme”, “hijyen”, “sosyal faaliyetler, eğitim ve kurs”, “adalete erişim hakkı”, “infazda eşitlik ilkesi”, “iletişim ve haberleşme hakkı”, “özel ve aile hayatının gizliliği”, “tecrit”, “doğal afet döneminde yaşananlar” başlıkları altında incelendi.
 
Tespitler
 
Raporda şu tespitlere yer verildi:
 
“ * Bu rapor dönemindeki tespitlerimiz, hapishanelerde ciddi sorunların yaşanmakta olduğunu ve ne yazık ki sorunlara halen çözüm üretilmediğini göstermektedir. Nitekim; aşırı doluluk ve buna bağlı sorunlar, ayrımcı yaklaşım ve uygulamalar artarak devam etmekte, annesiyle kalan çocuklar, yabancı, kadın, çocuk ,yaşlı, engelli, hasta mahpuslar ayrımcılık dahil ciddi hak ihlallerine maruz kalmaktadırlar. Ekonomik krizin etkileri içeride de ağır bir şekilde kendisini hissettirmektedir. Mahpusların günlük iaşe bedelleri temel beslenme ihtiyacına dahi cevap olamamakta, mahpuslar kalitesiz ve yetersiz beslenmeye maruz kalmaktadır.
 
* Son 9 ayda en az 22 mahpusun yaşamını yitirdiği bilinmektedir. Yaşam hakkı ihlali, sağlık hakkı ihlali ve işkence ve kötü muamele ile yakından ilişkili olarak ortaya çıkmaktadır. Nitekim ölüm nedenleri arasında hastalıklara paralel olarak intihar ve şüpheli ölüm olayları dikkat çekmektedir. Yaşam hakkına yönelik ölümle sonuçlanan ihlaller dışında, intihar girişimi, intihara zorlama, ölüm tehdidi ve can güvenliğine yönelik saldırılar da devam etmiştir.
 
* Hapishanelerde sağlık ve tedaviye erişimde yaşanan sorunlara da çözüm üretilmemiştir. Hastaneye sevk taleplerinin hiç ya da geciktirilerek yapılması, hapishane revirinde hekim ya da uzman hekim bulunmaması, kelepçeli muayene zorlanma, muayene odasında asker bulunması, hastaneye gidişlerde ağız içi aramaya maruz bırakılması, ilaçların düzenli olarak verilmemesi, mahpusa ve ailesine sağlığı ve tedavisine ilişkin bilgi verilmemesi, hastanelerin mahpus koğuşlarının olumsuz koşulları, aylardır hastaneye gidemeyen kanser hastaları, kemoterapiye götürülmeyen mahpuslar,diş tedavilerinin yapılmaması, ağır hasta mahpuslar bakımından, Adli Tıp Kurumu’nun olumsuz raporları, diyet beslenme taleplerinin karşılanmaması, acil durumlarda bile mahpusun ambulans yerine ring aracıyla hastaneye götürülmesi, politik mahpusların tedavisinde kelepçeli muayene ve tedavi zorlaması, hastaneye sevklerde mahpuslara yönelik kışkırtıcı, onur kırıcı davranışlar, yaygınlaşan ağız içi araması, çıplak aramaya zorlanma, kalabalık koğuş nedeniyle salgın hastalık riski, revir doktorunun darp raporu vermemesi, tedaviye erişimin tamamen durdurulması ve benzeri ihlaller devam etmekte, bu ağır sorunlar özellikle ağır ve kronik hastalığı olan mahpuslar bakımından yaşam hakkı ihlallerine zemin hazırlamaktadır.
 
* Bilindiği üzere, Adalet Bakanlığı tarafından 02.01.2023 tarihinde çıkarılan ‘Sürekli Hastalık, Sakatlık ve Kocama Sebebiyle Kişilerin Cezalarının Hafifletilmesi veya Kaldırılması Hakkında İşlemler’ başlıklı 20/1 nolu genelgenin kapsamı gibi uygulaması da çözüm beklentilerini karşılamamış olup, halihazırda yetkililerden güçlü bir çözüm talebi bulunmaktadır.
 
* Hapishanelerde baskı ve işkence kalıcı hale gelmiş, ‘süngerli oda’ diye tabir edilen hücreler işkence hücreleri olarak kullanılmış, saldırı ve işkenceler sonucunda mahpuslar ciddi şekilde darp edilmiş, rapor almaları engellenmiştir. Çıplak arama, ağız içi araması gibi uygulamalar yaygınlaştırılmıştır. Mahpuslar, çıplak, elleri arkadan kelepçelenerek süngerli hücrelere atılmış, küfür, hakaret ve tehdit edilmişlerdir. Sevk, hastane ya da adliye dönüşünde yapılmak istenen çıplak arama uygulamasını kabul etmeyen mahpusların elbiseleri zorla çıkarılarak, darp edilip hakarete maruz bırakılmışlardır. Mahpusların aramalarda ayakkabılarını çıkarıp kameraya doğru sallamaları istenmektedir. İnfaz koruma memurları ve askerlerin hastaneye götürülen mahpusun tuvalet ihtiyacını dahi karşılamadığı, yapılan işkence sonucu bir mahpusun burnunun kırıldığı, gece baskın hücre araması yapılarak, aramalarda eşyaların kırılıp dağıtıldığı şikayetleri giderek artmıştır.
 
* Hapishanelerdeki temel sorunlarından biri de tecrit uygulaması olarak da ifade edebileceğimiz iletişim hakkının ihlalidir. Mahpusun dış dünya ile bağını kopararak, sosyal ilişkilerinden ve dayanışmadan yoksun bırakarak uygulanan ağır tecrit yoluyla mahpusların kişiliği yok edilmeye çalışılmaktadır. İletişim yasakları; aile ve arkadaş görüşlerinin, kitap gazete alımının, mektuplaşma hakkının, mektupların karalanması, Kürtçe kitapların verilmemesi, telefon görüşünün kısıtlanması, aylara varan telefon ve ziyaretçi yasağı politik mahpusların görüntülü telefon görüşmesinden faydalanamamaları, aynı hapishanede bulunan mahpusların birbiriyle olan iletişimlerini kesme, ailelerin gönderdiği mektupları vermeme, mektupların yerine ulaşmaması, faksların gönderilmemesi, kargoların verilmemesi, iç mektuplaşmada yaşanan engellemeler, sosyal alan kullanımı, sohbet hakkının sınırlanması ya da tamamen yasaklanması şeklinde uygulanmaktadır.
 
* Tecrit uygulaması, gerek yaygınlaşması nedeniyle ve gerek S ve Y Tipi hapishanelerin açılması ile başlıca bir sorun ve sorun kaynağı olmuş, İmralı hapishanesinde uygulanan ağır tecrit devam ettirilmiştir. Bu rapor döneminde de; sorunlarının çözümü için muhatap bulamayan, adalete erişimi engellenen mahpusların hak ihlallerini önlemek için açlık grevlerine başvurdukları görülmektedir. İnfazda eşitlik ilkesine aykırılıklar, tahliyesi gelmiş ya da açık cezaevine gitmesi gereken mahpusların ‘iyi hal’ değerlendirmesi adı altında bu haklarından mahrum bırakıldıklarına dair şikayetler artmıştır.
 
* Hapishanelerin tümünde keyfi disiplin cezaları, süreli- süresiz yayınlar ve kitap yasakları ile mektup yasakları, resmi kurumlara yazılan yazılar ve suç duyurusu dilekçelerinin gönderilmemesi, yırtılması ve benzeri sorunlar devam etmektedir. Mahpuslar ‘iç sürgün’ , sürgün sevk, oda değişikliği talebinin reddi, sevk talebinin reddi sorunları yaşamaya devam etmektedir.”
 
Öneriler
 
Raporda, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri karşısında yapılması gerekenlere şöyle dikkat çekildi:
 
“ * Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları(Asgari Standart Kurallar Mandela Kuralları) ve uluslararası insan hakları belgeleri kapsamında sorunların kalıcı çözüme kavuşturulması devletin sorumluluğudur. Ağır hasta mahpuslar başta olmak üzere risk grubundaki tüm mahpusların sağlık ve yaşam haklarını korumak için koruyucu önlemlerin acilen alınması ve serbest bırakılarak tedavi ve yaşam haklarının korunması yönünde acil adımlar atılmalıdır. Giderek yaygınlaşan ve kalıcı hale dönüştürülen tecrit politikasından vazgeçilmesini, işkence, kötü muamele, keyfi yasak ve uygulamalara derhal son verilmelidir.
 
* Yasal ve uluslararası mevzuat evrensel hukuk ilkeleri ile birlikte göz önüne alındığında; tespit edilen işkence yasağı, sağlık ve tedavi hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü ihlallerinin sebebi olan cezaevi idaresi ve personeli uygulamalarının ve eylemlerinin sonlandırılması ve idarenin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir. Cezaevlerinde mahpuslara yönelik hukuka aykırı tutum ve davranışta bulunan görevlileri hakkında etkin soruşturma mekanizmaları işletilmelidir.
 
* Cezaevlerinde yaşanan sorunlar hakkında ilgili ulusal ve uluslararası kurumlara bilgilendirilme ve gerekli başvuruların yapılması gerekmektedir Cezaevlerinde mahpusların mahremiyet hakkına saygı duyulmalı, özel hayatın gizliliğini ihlal eden kameralar derhal kaldırılmalıdır, Hastane sevklerinde ağız içi araması uygulaması gibi tacize varan aramaların yapılması ve mahpusların bu uygulamaları kabul etmemesi sebebiyle cezaevi idarelerince aylardan beri onlarca hasta mahpusun hastane sevkleri engellenmektedir. İnsanlık onuru ile bağdaşmayan ağız içi arama uygulamasına ve diğer yasaklı arama usullerine derhal son verilmeli, hasta mahpusların hastaneye sevkleri sağlanmalıdır.
 
* Mahpusların yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmesi sağlanmalı, vitamin takviyesi yapılmalıdır. Bunun yanı sıra gerek hasta mahpusların gerekse de vejeteryan olan mahpusların yemek düzenlerine dikkat edilmeli, yememeleri gereken yemekleri, gıdaları tüketmeleri noktasında baskı ve zorlama yapılmamalı, buna dair yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekmektedir.
 
* Cezaevlerinde düzenli ve yeterli sayıda sağlık personelinin bulunması (sayının arttırılması) sağlanmalıdır. Mahpusların sağlık kurumlarına ve hastanelere ring araçlarıyla değil; daha hijyenik ve sağlığa uygun araçlarla taşınması sağlanmalıdır.
 
* Birçok cezaevinde en temel ihtiyaçlardan olan su ihtiyacının uzun süredir çözümlenememesi sağlığa erişim hakkının ihlali boyutuna varmıştır. Mahpusların kişisel temizliği için acilen hijyen malzemelerine ücretsiz olarak erişimi sağlanmalı öncelikli olarak su sorununun çözülmesi gerekmektedir.
 
* Cezaevinde kalan mahpusların sağlıklı bir ortamda kalmaları için gerekli temizlik araçları kendileri verilmeli; olası hastalıkları ve salgınları önlemek amacıyla temizlik ve sağlık konularında titiz davranılması gerekmektedir.
 
* Mahpusların iletişim ve yazılı başvuruları konusunda yaşadıkları sorunların çözümü sağlanmalı, cezaevinde yaşanılan olağanüstü durumlarda (son süreçte cezaevlerinde yapılan sevk/sürgünler ve bulaşıcı hastalıklar vb.) aile ve avukatlarına sağlıklı iletişim kurabilmelerinin koşulları oluşturulmalıdır.
 
* Mahpuslara ve ziyaretçilerine ulusal ve uluslararası mevzuatın gereği olarak insan onuruna yaraşır bir muamele gösterilmeli; güvenlik gerekçesiyle dahi olsa cezaevi girişlerinde yapılan aramalar onur kırıcı olmamalıdır. Söz konusu uygulamayı gerçekleştiren personeller hakkında yasal işlemler ilgili cezaevi savcılığıyla gerçekleştirilmelidir.
 
* Mahpusların cezaevi koşullarında sosyalleşebilmesi, infaz sürelerinde sosyal ilişkilerden kopmamaları, bedensel ve ruhsal sağlıkları açısından ortak alan faaliyetleri büyük önem arz etmektedir. Mahpusların beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamalıdır.
 
* Pandemi ile birlikte başlayan süreçte mahpusların ortak alan faaliyetlerinin yaptırılmaması mahpusların içinde bulunduğu tecrit koşullarının ağırlaşmasına neden olmuştur.
 
* Cezaevlerinde mahpuslara yönelik işkence ve kötü muamele uygulamalarından derhal vazgeçilmeli; hukuka aykırı fiiller gerçekleştiren kamu görevlileri hakkında etkin soruşturma mekanizmaları işletilmelidir.”