İzmir Barosu alternatif çalışma raporunu açıkladı

  • 14:39 26 Ekim 2023
  • Hukuk
 
İZMİR - İzmir Barosu Kadın hakları Komisyonu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın "Aile çalıştayına" karşı gerçekleştirdiği alternatif çalışmanın özet raporunu okudu. Rapor bakanlığa da gönderilecek.
 
Kadın Hakları Danışma ve Hukuk ve Hukuk Araştırmaları Merkezi, İzmir Barosu Kadın Hakları Komisyonu ve İzmir Barosu, “Boşanmayı değil, kadınlara yönelik şiddeti engelleyin” sloganıyla baro önünde basın açıklaması düzenledi. 20 Eylül’de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 81 ilde düzenlediği “Aile Çalıştayı”na alternatif olarak kadın örgütleri ve hukukçularla düzenlenen “Nafaka ve velayet; toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının boşanma oranlarına etkisi; cinsiyetlendirilmiş emek; aile, toplumsal cinsiyet temelli şiddet ve cinsiyet eşitsizliği” çalışmasının raporu kamuoyuna duyuruldu.  
 
Bakanlığa da gönderilecek olan raporun özetini ve basın açıklamasını komisyon MYK üyesi avukat Gözde Önal okudu.  
 
‘Aile kavramıyla yola çıkılıyor’
 
1 Kasım tarihinde yapılacağı duyurulan ve daha sonra 26-27 Ekim tarihlerinde toplanacağı ilan edilen “Aile Şurası” nedeniyle bir araya geldiklerini belirten Gözde, 20 Eylül’de, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 81 ilde düzenlediği “Aile Çalıştayı”nın davetlisi olarak katıldıkları çalışmada “Aile, eşitlik ve adalet” ile “Aile, kalkınma ve refah” konularının görüşüldüğü masalarda katılımcı olarak yer aldıklarını dile getirdi. Gözde, “Bakanlık çalışmasında toplumu dizayn ederken ‘aile’ kavramından yola çıkıldığıyla bir kez daha yüzleştik. Ancak bizler biliyoruz ki esas tartışılması gereken yaşamış oldukları şiddete rağmen evliliği devam ettirmek zorunda bırakılan kadınların varlığıdır. Oysaki insan hakları, evrensel hukuk kuralları, taraf olunan uluslararası sözleşmeler, kadın erkek eşitliğine dayalı Türk Medeni Kanunu gözetildiğinde, günümüz yüzyılında güçlü bir toplum dizaynının eşit ve özgür bireylerle mümkün olduğu düşünülmektedir” dedi.
 
Gözde raporda yer alan bilgilere dair ise şunları kaydetti: 
 
“*İlk olarak ‘Nafaka ve Velayet’ konusu tartışılmıştır. Her ne kadar toplumda nafakanın sadece kadınlar lehine hükmedildiği ve süresiz olduğu algısı bulunsa da nafaka kurumu cinsiyetsiz ve devamı şarta bağlı bir kurumdur. Boşanma nedeniyle yoksulluğa düşen taraf yapısal şiddet ve eşitsizlik nedeniyle genellikle kadınlardır. Yine de hükmedilen nafaka miktarı boşanma nedeniyle yoksulluğa düşen kadınların hayatlarını yeniden kurabilmelerini sağlamaktan oldukça uzak ve erkeklere mağduriyet yaratmayacak kadar cüzidir.
 
*Velayet çocuğun üstün yararı dikkate alınarak belirlenmelidir. Ancak velayet hem hak hem de yükümlülük olarak düzenlenmesine rağmen uygulamada kadınlara yönelik bir şiddet unsuru olarak kullanılmaktadır.
 
*İkinci olarak ‘Toplumsal Cinsiyet Kalıp Yargılarının Boşanma Oranlarına Etkisi’ tartışılmıştır. Şiddet içeren evliliklerde bile toplumsal cinsiyet kalıp yargıları nedeniyle kadınlar boşanma kararı alamamaktadır. Bu kalıp yargılardan bir kısmı kadınların boşanma kararı alamamasına neden olurken diğer bir kısmı boşanma sırasında kusurlu taraf olarak görülmelerine neden olmaktadır. Bunlardan bir kısmı: ‘Nafaka isteyen kadının açgözlü olduğu, çocukların velayetini almak istemeyen kadınların kötü anne olduğu, boşanmış kadınların görünmez olmak zorunda olduğu’ yönündeki toplumsal cinsiyet kalıp yargılarıdır.
 
*Üçüncü olarak ‘Cinsiyetlendirilmiş Emek’ konusu tartışılmıştır. Bu başlık altında öncelikle ev içi emeğin görünmezliği tartışılmış, kamusal alanda çalışmayan/çalışmasına izin verilmeyen kadınların yaşamış olduğu ekonomik şiddet neticesinde boşanma kararı almakta zorlandıkları tespit edilmiştir. Bunun yanında kadınlar kamusal hayattaki çalışma içerisinde de cinsiyet temelli mobinge maruz kalmakta, daha fazla çalışsalar da aynı işi yapan erkeklerden daha az ücret almaktadırlar. Eşit işe eşit ücret sağlanmalı, bu anlamda taraf olunan uluslararası sözleşmelere uyulmalıdır.
 
*Dördüncü olarak ise ‘Aile, Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddet ve Cinsiyet Eşitsizliği’ tartışılmıştır. Bu başlık altında din ve geleneksel toplum normlarının toplumsal cinsiyet eşitsizliğini pekiştirdiği, erkekten çalışmasının kadından ev işi yapmasının beklendiği değerlendirilmiştir. Siyasi iktidarın eşitliğin fıtrata aykırı olduğu yönündeki açıklamaları ile kadınları doğum yapmaya teşvik eden politikaları neticesinde kadınları aileye hapsedilmekte, kamusal alanda medeni varlıklar olarak bulunmalarının önüne geçilmekte ve bunun sonucunda da kadınlar şiddet döngüsünden çıkamayarak evliliklerini devam ettirmek zorunda bırakılmaktadır."
 
Son dönemde siyasi iktidarca yapılan değişiklik önerilerinin laik ve eşitlikçi anlayışa dayanan 4271 Sayılı Türk Medeni Kanununun değiştirilmesine yönelik nabız yoklama girişimi olduğunu belirten Gözde, “Mevcut yasaların uygulanmasını sağlamak gerekirken bu değişikliklerin gündeme gelmesi toplumsal ihtiyaçlarla uyumlu değildir. Yasaların kadınlar aleyhine değiştirilmesine karşı durduğumuzu ve yasaların uygulanması için mücadelemizi sürdüreceğimizi bildiririz" diye konuştu.
 
Raporun okunmasının ardından açıklama, “Erkek adalet değil gerçek adalet” ve “Boşanmayı değil, kadınlara yönelik şiddeti engelle” sloganlarıyla sona erdi.
 
Raporun tam metnine baronun web sayfasından ulaşılabilir.