Kobanê Davası: Çocuklar ve kadınlar kararını vermediği bir savaşın sonuçlarını yaşıyor

  • 18:50 19 Ekim 2023
  • Hukuk
 
ANKARA - İsrail ve Filistin’de bulunan oluşmalar arasındaki çatışmaya dikkat çeken tutsak siyasetçi Aynur Aşan,  “Çocuklar ve kadınlar; kararını vermediği bir savaşın sonuçlarını yaşıyorlar” diyerek, devlet oluşumunun bu tür sorunlara yol açtığını kaydetti. 
 
DAİŞ’in Kuzey ve Doğu Suriye’de Kobanê’ye dönük saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleştirilen eylemler gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası, Aynur Aşan’ın savunmasıyla devam etti. 
 
‘Köle olmayı kabul etmediğimiz için yargılanıyoruz’
 
Köle olmayı kabul etmedikleri için yargılandıklarını ifade eden Aynur, “Bizi ne kadar yok saysanız, ‘sözde’ deseniz de biz demokratik ve özgür yaşamın özneleri olmayı sürdüreceğiz” dedi. Türk Kadın Birliği’ni kuran ve kadın alanında mücadelesi ile bilinen gazeteci ve düşünür Nezihe Muhiddin’e değinen Aynur, Nezihe Muhiddin’in de tutuklandığını ve hakkında aynı şekilde çok sayıda dava açıldığını hatırlattı. Nezihe Muhiddin ve arkadaşlarının Cumhuriyetin kuruluşundan sonra kadın haklarına dair verdiği mücadeleyi aktaran Aynur, bu nedenle pek çok siyasal hakkın elde edildiğini kaydetti. 
 
‘Yok saymakla sorunlar çözülmez’
 
Kadınlara dair mücadelenin kendileri ile başlamadığını sadece kadınların verdiği mücadele mirasını devraldıklarını belirten Aynur, “Kadın mücadelesi o dönemde ulus mücadelesinin önüne çıkmıştır. Bizim cezaevine atılmamız ile bu mücadele bitmez, devam ediyor. Bu mücadele halk tarafından da unutulamaz. Siz de çok iyi biliyorsunuz yok saymak ile sorunlar çözülmez. Bu durum sorunların daha da büyütüyor. Irkçı iktidarlar yok görme politikaları ile sorunların üstünü örtmeyi yargı mekanizmalarının elleri ile yapıyor. Bu nedenle biz bu kürsünde bas bas bağırıyoruz. Artık boğazımızı geçti. Bu temel, kök ‘Şark Islahat Plamı’ ile başladı. 1980 darbesi sonrasında daha da gelişti ve bu saldırılar bugüne geldi” dedi. 
 
'Neolitik dönemden beri bu toprakları direnişleriyle aydınlatan kadınlar var’
 
Tarihte yer alan kadın örgütlerine değinen Aynur, bu örgütlerin hiçbir zaman yok olmadığını ve sürekli bir biçimde mücadelelerini sürdürdüklerinin altını çizdi. Kadınların çözüm arayışlarının ırkçı uygulama ve saldırılara rağmen sürdüğünün altını çizen Aynur, “Neden tarihe gidip geliyorum biliyor musunuz? Çünkü birbirine çok benzer şeyler var” dedi. Aynur, daha önce kapatılan kadın örgüt ve kurumlarına işaret ederek, bugün de KJA, DÖKH ve benzeri pek çok kadın örgütünün kapatıldığını anımsattı. Aynur, “Biz bunlara rağmen umutluyuz. Umutlu olmamızın sebepleri de var. Neolitik dönemden beri bu toprakların direnişleri ile aydınlatan, öncülük eden kadınlar bize umut veriyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Özerklik insanın doğasında var’
 
“Demokratik Özerklik” talebinin de dosyada suçlama konusu yapıldığını ancak bu talebin de suç olmadığını vurgulayan Aynur,  “‘Demokratik Özerklik’ sistemi Birleşmiş Milletler (BM) tarafından da 16 Aralık 1992 kabul edildi ve suç değildir. Ayrıca Anayasa’da da suç olarak görülmemektedir. Savcı ise bunun suç olduğunu iddia ediyor. Bunun suç olup olmadığını aslında en iyi siz bilirsiniz, devleti yıkmak ile ilgisinin olmadığını en iyi siz bilirsiniz. Neden bundan yargılanıyoruz?” diyerek, tepki gösterdi. Aynur, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne yaparsanız yapın bizim çalışmalarımızdan ‘ülkenin bölünmesini’ çıkaramazsınız. Özerklik insanın doğasında var” diye belirtti. 
 
12 Eylül dönemini hatırlattı 
 
12 Eylül 1980 askeri darbe sonrasında yaşananları hatırlatan Aynur, o dönemde Diyarbakır 5 Nolu E Tipi Kapalı Cezaevi’nde işkenceye uğrayan siyasetçi Gültan Kışanak ve diğer kadınların da şu anda yargılandığını dile getirdi. Bu dönemden uygulamaya konulan Anayasa’nın değişmesi için en çok Kürtlerin talep ve mücadelesinin olduğunu belirten Aynur, “Savcı, bu dönemden sonra kurulan Kürt siyasi partilerinin tümünü PKK tarafından kurulduğunu ileri sürüp, suçlu lanse ediyor. Bu durum gerçeği yansıtmıyor. 80 darbesinden sonra da Kürt kadınları, gençleri sivil alanda mücadelesini devam ettirdi. Bunun sonucunda 90’lı yıllarda siyasi partiler kuruldu ve bu partiler Türkiye tarihine mührünü de vurdu” diye konuştu. 
 
‘Sözde isem beni nasıl yargılıyorsunuz?’
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yürütülen tartışmalar sonucu başlayan “diyalog sürecine” de değinen Aynur, o dönemde tüm çalışmalarının şu anda dosyada suç olarak yer aldığına dikkati çekti. Aynur, mahkeme heyetine şu sorulaı yöneltti: sözlerine şöyle devam etti:  “Yargıladığınız bu kadınlar, arkadaşlarım en çok şiddetin ve savaşın karşısında duran insanlardır. Bu süreç bitirildiği zaman en çok üzülen bizlerdik. Hala bu üzüntüyü yaşıyoruz. Çünkü bir demokrasiye dair bir umut doğmuştu. O süreçte nasıl bir sürece geldik? Bakın; Saraylarda ve köşklerde hazırlanan o süreç, bugün bu mahkeme salonunda, mezarda  yargılanmamıza sebep oldu. Savcı o süreci yok saymaktadır. Sürece katılan kadın kurumlarını da yok sayıyor. Bu benim çok zoruma gidiyor. Bu gerçeği nasıl yok sayabilir? Ben bir Kürt ve kadınım ama savcı beni ‘sözde’ olarak tanımlıyor. Sözde demek ne demek? Sözde demek ‘yok’ demektir. Sözde isem beni nasıl yargılıyorsunuz? Ben yok isem beni nasıl yargılıyorsunuz?”
 
‘Ulus devleti istemiyorum’
 
Suçlamaların yer aldığı mütalaaya değinen Aynur, şöyle devam etti: “Bu mütalaanın dili ile 12 Eylül’ün dili arasında fark yok. Mütalaa, bizi bu gerçekle yüz yüze getirmiştir. Bu dil şu anda hala devletin kurumlarında yaşamayı sürüyor. Kürt halkı hala bu Anayasa ile yargılanıyor. Eğer böyle olmasaydı bu Kürt kurumları, bizler, ‘Devleti bölme, yıkma’ ile suçlanmazdı, suçlanmazdık. Yıllardır sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerde özgün kadın çalışmalarını sürdürüyorum. Hiçbir çalışmamda bu iddiayı doğrulayacak bir eylemde bulunmadım. Zaten mütalaada buna dair somut hiçbir şey de yoktur. Bu suçlamaları kabul etmemiz mümkün değildir. Siyaset yürüttüğümüz hiçbir mekanizmanın tüzüğünde veya misyon belgelerinde böyle bir şey yoktur. Bu tanımlamalar ile örgütlenme özgürlüğümüz kriminalize edilmektedir. Zaten savunmamda da bir devlet istemediğimizi anlattım. Daha önce bu doğrultuda 20 sayfalık beyan verdim. Tarihten bugüne gelerek, niçin ulus-devlet istemediğimi anlattım. Ancak savcı buna rağmen mütalaada da bize bu suçu yöneltiyor.”
 
Ulus-devletlerin neden olduğu sorunlara dikkat çeken Aynur, şu anda da süren İsrail ve Filistin’de bulunan oluşumlar arasında çatışma hakkında konuşan Aynur, “Çocuklar ve kadınlar; kararını vermediği bir savaşın sonuçlarını yaşıyorlar” diyerek, devlet oluşumunun bu tür sorunlara yol açtığını kaydetti. 
 
Mahkeme, duruşmaya yarın saat 10.00’a kadar ara verdi.