Kobanê Davası: Yargıtay da mı KCK’den talimat aldı?

  • 13:50 19 Ekim 2023
  • Hukuk
 
 
ANKARA - Kobanê Davası'nda savunma yapan siyasetçi Aynur Aşan, suçlanma konulardan biri olan eşbaşkanlık sisteminin Yargıtay tarafından kabul edildiğini hatırlatırken, mahkeme heyetine şu soruyu sordu: “Acaba Yargıtay da mı KCK’den talimat aldı? Savcı bunu mu iddia ediyor?”
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı ve "Kobanê Davası" olarak bilinen davanın yargılaması devam ediyor. 37’nci duruşmanın bugünkü görülen oturumunu, farklı kentlerden gelen çok sayıda Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat izledi. 
 
‘DAİŞ’in soykırım yaptığı pek çok ülke arasında kabul edildi’
 
Duruşmada, tutuklu siyasetçi  Aynur Aşan savunma yaptı. Kürtçe savunma yapan Aynur, neden yargılandıklarının iyi anlaşılması için Orta Doğu’daki gelişmelere değinmek zorunda olduğunu kaydetti. İsrail’in Filistin’e yönelik saldırısına tepki gösteren Aynur, bu noktada Türkiye’deki Filistin halkının lehine gelişen protestolara işaret etti. Aynur, bu protestoların da Kobanê protestoları gibi demokratik olduğunu ifade etti. Aynur, partilerinin halkın sorunlarına dair taleplerini yerine getirmek için çaba gösterdiğini, bu kapsamda yapılan çalışmaların ise anayasal bir hak olduğunu vurguladı. Aynur, "Bu bizim işimizdir ve biz sadece işimizi yaptık. Biz de dünyada pek çok gücün yaptığı gibi DAİŞ’e karşı tepki gösterdik. DAİŞ’in Şengal ve Kobanê halkına karşı soykırımına tepki gösterdik. DAİŞ’in soykırım yaptığı pek çok ülke tarafından kabul edildi. Birleşmiş Milletler (BM) de soykırım tespiti yaptı ve tepki gösterdi. Protestolarda yaşanan ölüm, yıkım ve şiddetin talimatını vermekten yargılanıyoruz. Ancak ne iddianamede ne de mütalaada bu durumlarla ilgili illiyet bağına dair somut veri yoktur. Bundan dolayı biz bu davayı ‘kumpas’ olarak değerlendirdik” diye konuştu. 
 
‘Çağrı yapmam silahlı bir örgüt üyesi olduğum anlamına gelmez’
 
Soruşturma ve dava aşamasındaki usulsüzlüklere değinen Aynur, savcı mütalaasındaki “etnik terör” kavramı üzerinden çalışmalarının suç olarak gösterildiğine dikkat çekti. Aynur, “Kadın, genç ve çocuk sorunlarının yanı sıra halkların, inanç gruplarının sorunlarına dair çalışmalarımız kriminalize edilmek isteniyor. Demokratik siyaset alanı kriminalize etmek istenmektedir. Bunun delili ise, panel, seminer, yürüyüş, mitingi ve benzeri etkinlikler” ifadelerini kullandı. Kendisine dair suçlamalara dikkat çeken Aynur, mütalaada hakkında sadece üç paragraftan oluşan bir bölümün olduğunu söyledi. Aynur, bunların da gizli tanık “Ulaş” ve emniyette polislerin yazıp hazırladığı ifade altına imza atmaya zorlandığını duruşma salonunda paylaşan “Sami Baran”ın beyanları olduğunu dile getirdi. Aynur, bu nedenle ömür boyu hapis cezası ile cezalandırılmak istendiğine işaret ederek, "İnsan bunlara ağlar mı güler mi kestiremiyor. Bizler Tevgera Jinên Azad (TJA), Eş Cumhurbaşkanlığı sistemini istediğimiz için ‘Cumhuriyeti ortadan kaldırmak’, ‘ülkenin bütünlüğünü bozmak’ iddiası ile suçlanıyoruz. Bu arada, bunu da bir salonda kamuoyuna duyurduk. Bir diğer suçlama ise PKK Lideri Abdullah Öcalan ve onun şahsında bütün tutuklulara uygulanan tecride tepki göstermek için yaptığımız bir mitingdir. Bu mitingdeki çağrıyı da ben yapmadım bu arada. Bu çağrıyı yapmak da sorun değil. Mersin’de başlamış olsaydı ben yapacaktım. Bu çağrı silahlı bir örgüt üyesi olduğum anlamına gelmiyor" ifadelerini kullandı. 
 
‘Kadınların çalışmaları sekteye uğratılmak isteniyor’
 
Aynur, savcının kadın çalışmalarını "basit" gördüğünü belirterek, "Biz bütün dünyaya örnek bir sistemin savunucusuyuz. Bu dosya fikirlerimize karşı açılmıştır" dedi. Çalışmalarının gizli yapılmış gibi gösterilmeye çalışıldığını ifade eden Aynur, "Devleti yıkmaya yönelik' gösterilen çalışmalarımız yasal ve meşrudur. Ayrıca kamuoyuna açık alanlarda yapılmıştır. Bu dava, HDP’nin kapatılması için bir gerekçe olarak görülüyor. Üç yıldır kadın arkadaşlarım ile burada yargılanıyoruz. HDP kapatma davasında ise 168 kadına siyasi yasak isteniyor. Bununla kadın çalışmaları sekteye uğratılmak isteniyor. Kadınları tasfiye etmek istiyorlar. Mevcut iktidar kendi anlayışına göre bir dünya inşa etmek istiyor ve buna karşı olduğunu düşündüğü her şeyi ortadan kaldırmak istiyor” sözlerine yer verdi.  
 
‘Olmayan bir şeyi nasıl ortadan kaldırabiliriz’
 
Tüm olumsuzluklara rağmen çalışmalarını sürdüreceklerini vurgulayan Aynur, "Biz burada yargılanıyoruz ama dışarda yüzbinlerce kişi demokratik ve özgür yaşam için mücadele ediyor. Türkiye’de kadın, kültürel ve siyasal sorunların çözümü ancak özgür bir düşünce ve ülkeden geçer. Bu olmadan da bu ülkede birlik ve beraberlik olmaz. Savcı, bizi ‘birlik ve beraberliği bozmaktan ve kaldırmaktan’ suçluyor. Olmayan bir şeyi nasıl ortadan kaldırabiliriz? Savcı bu suçlamanın altının boş olduğunu bilmiyor mu? Bunlarla bu ülkedeki eşitsizliğin üstünü örtmeye çalışıyorlar. En çok ‘biz eşitiz, bütünüz ‘diyen ülkelerde eşitsizlik var. Biz kadınlar olarak bu durumu teşhir ediyoruz" dedi. 
 
‘Sorunlar Demokratik Cumhuriyet fikri ile çözülebilir’
 
Aynur, mahkeme heyeti ve savcıdan kadınların yürüttüğü hangi çalışmanın "ülkenin birlik ve bütünlüğünü bozduğunu" anlatmalarını istedi. Aynur, ne mahkeme heyetinin ne de iddia makamının böyle bir anlatımı yapamayacağını, çünkü böylesi bir amaç ve hedeflerinin olmadığını söyledi. Aynur, daha fazla birlik ve bütünlüğü sağlamak için çalışmalar yaptıklarını kaydetti. Aynur, "Kadın kurumları bu yönlü çalışmalarını Meclis’e de götürdü ve orada anlatıp zaptlara geçirdi. Bu sorunlar Demokratik Cumhuriyet fikri ile ancak çözülebilir. Eğer bu olmaz ise bu sorun üst üste yığılıp yumak olacak. Şu anda yaşadığımız durum da aslında budur. Toplumun yaşadığı ve devlet kurumlarının yaşadığı budur" diye belirtti. 
 
Eşbaşkanlık sistemini anlattı
 
Eşbaşkanlık ve cumhurbaşkanlığına dair önerilerinin suçlama konusu yapıldığını söyleyen Aynur, "Savcı, bu hususları KCK’den aldığımızı düşüyor. Sayın savcı, sadece bir gerçeklik vardır, o da toplumun özgür yaşama isteğidir. Biz kadınlar bu ihtiyaç için mücadele ediyoruz. Bu mücadele eşbaşkanlık sistemine dönüştü. Partilerimizin tüzüğünde de bu sistem var. Yargıtay da bunu kabul etti ve yasalaştı. Siz çokça çarpıtma kelimesini kullanıyorsunuz. Ben de kullanacağım; Yargıtay’ın kabul ettiği eşbaşkanlık sistemini, savcının çarpıtması nedeniyle nereden geldiği, kaynağını nereden aldığını anlatmamıza neden oluyor" diye kaydetti. 
 
‘Kadın özgürleşmeden toplum özgürleşmez’ 
 
Aynur şöyle devam etti: "Evrenin esnek ve değişime açık bir yapısı var. Bu esnek karakter bana erkeğin de zihniyetini esnetebileceğini, değiştirebileceğini gösteriyor. Bu da topluma yansıyacak ve toplum da değişecek. Bununla birlikte devlet de buna göre değişmek zorunda kalacak. Adalet, demokrasi de bir norm olarak kendini örgütleyecek. İnsanı mikro evren olarak tanımlarsak, insanın karakteri de esnek demektir. Ben de evrenin bir parçası olarak yaşamımı demokratik bir şekilde sürdürmek istiyorum. Eşbaşkanlık sistemi milyonlarca kadının yazdığı ve kimliğe kavuşmuş bir sistemdir. Bu kadının aynı zamanda özgür ve özerk halini de tanımlamaktadır. Bu kadının demokratik, özgün yapısı toplumdan koparmıyor. Aynı zamanda toplumun egemeni haline de getirmiyor. Bu eril, ataerkil zihniyet gibi tekil değil, çoğulcu ve akışkandır. Tüm canlılar ile dengeli ve özgür bir yaşam öngörüsü var. Bunlar, ‘Kadın özgürleşmeden toplum da özgürleşmez’ sözünü doğruluyor." 
 
‘Savcı değerleri çalan kral gibi sistemi yok etmek istiyor’
 
Eşbaşkanlık sisteminin "gökten inmediğini" ve köklerinin neolitik dönemdeki tanrıçalara dayandığını söyleyen Aynur, "Savcı da bu değerleri çalan şef, rahip, kral gibi sistemi yok etmek istiyor, kriminalize etmek istiyor. Bu sistem Demokratik Toplum Partisi (DTP) ile başladı ve sonraki partiler ise onu örnek aldı. Erkek ve kadın arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak için HDP tüm birimlerinde eşit düzeyde yönetme kararı aldı. Kuşkusuz biz kadın hareketi için eşbaşkanlık sistemi bir kazanımdır. Günde onlarca kadının öldürüldüğü, eşitsizliğe uğradı bu coğrafyada, bu yargılama bu öldürülmelerinin önünü açmaktadır” dedi. 
 
‘Sistemi kabul eden Yargıtay KCK’den talimat mı aldı?‘
 
Ardından kadın katliamlarına dair raporları mahkemeye sunan Aynur, şöyle konuştu: "Kadınların bu kadar şiddete uğradığı, öldürüldüğü bir coğrafyada kadınların ‘ülkeyi yıkmak’ ile suçluyor. Eşbaşkanlık sistemi devlet kurumlarında şu anda uygulanamıyor. Ancak önümüzdeki süreçte tüm kurumlarda uygulanabilir. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki yasalar toplumun ihtiyaçlarına göre şekillenir. Bu ihtiyaçlar için toplum ve temsilcileri mücadele eder. Mevcut hükümetler ise yasaları gözden geçirir ve yeniden şekillendirir. Eğer demokratik bir hükümet ise bütün toplum kesimlerinin katılımı ile tüm ihtiyaçlara göre yasa yapar. Bu eşit temsiliyet yasalara girmelidir. Dolayısıyla eşbaşkanlık sistemi tüm kurumlarda uygulanan kadar mücadele sürecek. Savcı, bu eşbaşkanlık sistemini KCK’den aldığımızı iddia ediyor. Yargıtay bu sistemi kabul etti. Acaba Yargıtay da mı KCK’den talimat aldı? Savcı bunu mu iddia ediyor? Biz bu sistemi parti içinde de çokça tartıştık ve büyük kavgalar verdik. Biz bu sistemi erkek arkadaşlarımıza kabul ettirene kadar çok zorlandık. Biz bu sistemin yürürlüğe girmesi için parti içinde imza bile topladık. Bu sistem erkeklere ait bir sistem olduğu için iktidarlarını paylaşmak istemiyorlardı. İlk başlarda iktidarın paylaşımı gibi görüyorlardı. Ancak biz eşbaşkanlığı bu şekilde tanımlamıyoruz.” 
 
‘Bizi yok saydınız, görmediniz’
 
Hiç kimseden talimat almadıklarını ve uzun yıllardır kimseden talimat almamak için mücadele ettiklerini vurgulayan Aynur, bu duruşun ürünün de eşbaşkanlık olduğunu sözlerine ekledi. Aynur, “Bu dava başından beri ataerkil bir zihniyetin ürünü tarafından yürütülüyor. Örneğin heyetinizde bir kadın bile yok. Eğer bir kadın olsaydı o bizi daha iyi anlayabilirdi. Birçok kez biz kadınlara karşı bağırdınız, sesinizi yükselttiniz. Acaba yanınızda bir kadın oturmuş olsaydı uyarır mıydı? Ya da o olduğu için bu şekilde hareket eder miydiniz? Vermiş olduğunuz kararlar da erkeklerin dünyasına, bakış açısına göre verilen kararlardır. Hiçbir kararınızda kadın olma gerçekliğimizi göz önünde bulundurmadınız. Kadın olmadan kaynaklı ihtiyaçlarımızı, özgünlüğümüzü gözetmediniz. Her gün, kesintisiz bir şekilde duruşmaların devamına karar verdiniz. Bizi anlama gibi bir derdiniz olmadınız. Bu da ‘bizi yok saymaya’ denk geliyor. Bizi yok saydınız, görmediniz” diye belirtti.
 
Mahkeme heyeti, duruşmaya öğlen arası verdi.