Kobanê Davası’nda ‘sözde tecrit’ tepkisi: Eleştirilen tecrit mutlak iletişimsizlik halidir

  • 19:06 18 Ekim 2023
  • Hukuk
ANKARA - Kobanê Davası’nda savunma yapan Ayla Akat Ata.'nın avukatı Özgür Erol, Mütalaada en az 517 kez tecrit kavramının geçtiğini, tecridin “sözde tecrit” kavramı yer aldığını kaydetti. Özgür, “Burada eleştirilen tecrit, burada gördüğünüz mutlak iletişimsizlik halidir” dedi
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırısı sonrasında Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde yaşanan halk protestoları gerekçesiyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davasının 37’nci duruşmasının üçüncü oturumu görülmeye başlandı. 
 
Sebahat Tuncel, Ayla Akat Ata ve çok sayında tutuklu siyasetçi duruşmada hazır bulundu. Duruşmayı ÖHD Eş Genel Başkanları Serhat Çakmak ve Ekin Yeter de izledi.
 
‘Hukuksal bir taciz altındayız’
 
Duruşmada söz alan Ayla Akat Ata’ın avukatı Özgür Erol, duruşmaların kesintisiz bir şekilde sürmesi nedeniyle yaşanan sorunları dile getirip bu kararında ısrar eden heyete tepki gösterdi. Savunma hazırlamak için müvekkili Ayla’nın duruşma salonunda yaptığı savunmasını bile dinleyemediğini söyleyen Özgür, “Burada maruz kaldığımız bu halin herhangi bir özel sektör birimindeki adı mobbing’dir. Hukuksal olarak ise hukuksal bir taciz altındayız. Burada kimseden minnet bekleyecek değiliz. Bu dayatmaların makul şartlar olmadığını da belirteyim” dedi. 
 
‘Kadri Bağdu cinayeti dosyaya konulmadı’ 
 
Sonrasında savcılık mütalaası üzerinde duran Özgür, DAİŞ’in mütalaada niçin yer almadığını sordu. Özgür, “Adana’da peş peşe önce 8 Ekim’de, ardından 10 Ekim’de, 14 Ekim’de üç cinayet işlendi. 15 Ekim’de öldürülen Kadri Bağdu’ydu. Azadiya Welat Gazetesi dağıtımcısıydı. İki cinayet dosyaya konulmuş ancak Kadri Bağdu konulmamış. Bu cinayetlerden biri ise Yusuf Gülderen’indi. Yusuf Güldüren, eşi ve çocuğu ile yürüdüğü esnada ikisinin geride kalması nedeniyle Allah’a küfür ediyor. O esnada orada bir minibüsün içinde bulunan 6-7 DAİŞ üyesi araçtan inip tek kurşunlaYusuf  Güldüren’i öldürüyor. Yusuf  Güldüren’i öldürülenlerin DAİŞ’li olduğu açık olmasına rağmen dosyada yer almıyor” diye belirtti. 
 
DAİŞ’li Servet Koç’un videosu izletildi
 
Özgür, bu üç cinayete ilişkin DAİŞ’li Servet Koç’un daha sonra Kadir Bağdu’nun oğluna gönderdiği videoyu duruşma salonunda dinletti. İşlenen her üç cinayette parmaklarının olduğunu itiraf eden Servet Koç’un yine Şakirpaşa Mahallesi’nde bulunan kalabalığı taramak için silahlı kişilerle birlikte beklediklerini söylediğine de dikkat çekti. Özgür,  “Bu kaydın iki tane daha devamı var. Ancak buna ulaşamadım. Bu iki görüntünün de Kadri Bağdu cinayetine ilişkin davaya sunulduğu biliyoruz. Bu kişi Rakka’da bu görüntüyü çekip, gönderiyor” dedi. Sonrasında bahsettiği diğer iki görüntünün çözümlerini mahkeme salonunda okuyan Özgür, içeriklerde DAİŞ’li Koç’un en az 50 kişiyi öldürmeyi planladıklarını katliamı Güldüren olayının yaşanması nedeniyle yapamadıklarını anlattığını kaydetti. 
 
‘DAİŞ’lilerin ifadeleri alınıp serbest bırakılıyor’
 
Müvekkillerinin Kobanê protestolarının provoke edildiğine, bunların ortaya çıkması için daha önce taleplerde bulunduğunu ancak mahkemenin bu taleplere “duvar” olduğunu söyleyen Özgür, şöyle devam etti: “Savcı, bunları DAİŞ’lilerin öldürdüğünü bilmiyor muydu ki müvekkillerimizi bu cinayetlerle suçladı? Bir habere göre, bu kişiler hakkında soruşturma açılıyor ve ifadeleri alınıp serbest bırakılıyor. Tabii, onlar siyasetçi değil. Neden iki yıl tutuklu kalsınlar! Suriye gidip gelmişler!” 
 
Verilen aranın ardından savunmasına devam eden Özgür, Sêrt’in Kurtalan ilçesinde öldürülen Necmettin Çelik, Mehdi Erdoğan, ve Yusuf Çelik’in öldürülme biçimine değindi. Özgür, dosyada görgü tanıklarına rağmen bu ölümlerden de HDP’lilerin sorumlu tutulduğunu kaydetti. 
 
Öldüren üç kişiye dair 27 şüpheli isim var
 
Öldürülen üç kişiye dair iddianame ekinde çok sayıda evrak olduğunu ve en az 27 şüpheli ismi olduğunu, bunun büyük bir bölümünün kurucu aile bireyleri olduğunu dile getiren Özgür, “Gösteriler başladığında göstericilerin bir kısmının belediye araçlarını yola çektiğine dair iddialar var. Daha sonra belediye başkanının yakınları silahlarla ilçeye geliyorlar. Bu ana kadar silahla çatışma yaşanmamış. Bunların açtığı ateş ile birlikte hareketle başlıyor. Bunlar gelip ateş açana kadar polis ateş açmıyor. Oradaki polisler su sıkıyorlar. Kalabalığın üstüne TOMA sürüyorlar. Bunlar bir anda silahlarla işin içine girince bir dalgalanma yaşanıyor. Bunları bu kişiler arasında yer alan Sedat Karatay ve Haşim Karatay anlatıyor”  ifadelerini kullandı. 
 
‘Dosya neden Ankara’ya gönderildi?’
 
Daha sonra belediyeye vali, alay komutanı ve belediye başkanının geldiğini ve toplantı yaptığını dile getiren Özgür,  “Bunlar daha sonra ev ve işyerlerine dönük saldırılarda bulunduğuna dair iddialar var. Bütün ölüm olayları bundan sonra başlıyor. Bu kurucu ekipte bir sürü silah var. Evlerine yapılan baskınlarda çok sayıda silah da ele geçiriliyor. Tek silahlı gruplar bunlar. Cüneyt Yılmaz adında birini yaralıyorlar. Bununla birlikte bir grup, hastaneye doğru yürüyüşe geçiyor. Bunu gören kurucular, kalabalığa ateş açıyor. Burada 3 kişi ölüyor. Yaralıların ifadeleri de dosyada var. Savcı çok kapsamlı bir araştırma yapmış. Bu kişiler hakkında, ‘Kasten öldürme’, ‘Kasten öldürmeye teşebbüs’ iddialarını öne sürüyor, iddianame hazırlıyor. Dosya Cumhuriyet Başsavcılığı’na gidiyor. Ne oluyorsa bundan sonra oluyor. Dosya Ankara’ya gönderiliyor. Şüpheliler ‘meşru müdafa hakkı’ kapsamında beraat ediyor” bilgisini paylaştı. 
 
Tecride ‘sözde tecrit’ kavramı
 
Müvekkilinin ve diğer siyasetçilerin PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecride tepki gösterdiklerini ve kaldırılması yönünde açıklamalar yaptığını paylaşan Özgür, tüm bu konuşma ve açıklamaların iddianame ve mütalaada suçlama konusu olarak yer aldığını dile getirdi. Mütalaada en az 517 kez tecrit kavramının geçtiğini dile getiren Özgür, tecridin “sözde tecrit” denilerek yer aldığını aktararak şöyle devam etti: “İddia makamının bu tabirlerden şunu anlıyorum; İmralı’da Sayın Öcalan’ın hükmün eleştiri konusu haline getirildiğini düşünüyor. Burada eleştiri konusu yapılan şey, tutulduğu infaz koşullarıdır. Ben de Abdullah Öcalan’ın avukatlığını yaptım ve görüşme de yaptım. Oradaki şartlara fazlası ile hakimim. Sayın Öcalan yıllarca tek başına tutuldu. Bir avukat olarak Sincan’a gittiğimde kimliğimi çıkarıp herhangi bir tutuklu ve hükümlü ile görüşebilirim. Ancak bu durum İmralı’da hiçbir zaman olmadı. Sürekli farklı bahaneler ile bu durum engellendi.” 
 
AKP’lilerin övgü dolu sözleri hatırlatıld
 
En son 18 Temmuz 2011 yılında müvekkili Abdullah Öcalan ile görüştüğünü dile getiren Özgür, “Oranın şartları bu. Şu anda bu durumda” dedi. Aile ve vasi görüş engellene de değinen Özgür,  en son olarak Abdullah Öcalan’ın 25 Mart 2021’de kardeşi Mehmet Öcalan ile telefon görüşmesi yaptığını ve bu tarihten beri kendisinden hiçbir şekilde haber alamadıklarını kaydetti. İmralı’da tutulan PKK Lideri ve diğer tutukluların ailelerinin 6 Şubat’ta meydana gelen deprem bölgesinde olduğunu, diğer tutuklulara ailelerini arama hakkı tanındığını ancak başvurulara rağmen İmralı’da bulunan müvekkillerinin telefon hakkı verilmediğini söyledi. Özgür,  “Burada eleştirilen tecrit, burada gördüğünüz mutlak iletişimsizlik halidir” dedi. Özgür, “Diyalog süreci” döneminde Abdullah Öcalan’a ilişkin AKP’li Beşir Atalay, Bülent Arınç ve pek çok kişinin övgü dolu sözlerini mahkeme salonunda okudu. 
 
Duruşmaya ara verilmesi talebine ret
 
Özgür, kesintisiz bir şekilde duruşmaların devam etmesi nedeniyle sağlıklı savunma yapamadıklarını belirtti. Özgür, duruşmalara Pazartesiye kadar ara verilmesini talep etti. Mahkeme, dün savunmasını yarıda kestiği Çiğdem Kozan’ın beyanlarını sürdürmeye dair talebinin olması durumunda söz verebileceğini belirterek, duruşmaya 15 dakika ara verdi. Aranın ardından duruşma salonuna gelen Avukat Çiğdem, dün akşam beyanlarının yarında kesilmesine tepki gösterdi. Çiğdem, savunmasına dair hazırladığı notların yanında bulunmadığını ve bu nedenle sağlıklı bir şekilde savunmasına devam edemeyeceğini dile getirdi. 
Çiğdem’in beyanlarının ardından ara karar oluşturan mahkeme, Av. Özgür Erol’un duruşmaya ara verilmesi yönündeki talebini reddetti. Mahkeme, Ayla’nın ve avukatının diğer taleplerini ise daha sonra değerlendirmeye karar verdi. 
 
Mahkeme duruşmaya yarın saat 10.00’a kadar ara verdi.