Kobanê Davası’nda bir kez daha savunmaya sınırlama: Zaten karar verilmiş

  • 21:54 17 Ekim 2023
  • Hukuk
ANKARA - Kobane Davasında heyetin yeniden savunmaya sınırlama getirmesine tepki gösteren Ayla Akat Ata, “Zaten karar verilmiş. Niye savunma yapalım? Şu anda burada bir işkence var” diyerek, tepki gösterdi
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırısı sonrasında Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde yaşanan halk protestoları gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 37’nci duruşmasının ikinci duruşması görülmeye başlandı.
 
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin Sincan Cezaevi Kampüsü’nde yer alan duruşma salonunda devam eden yargılamanın bugünkü duruşmasında tutuklu siyasetçilerden bir kısmı ve avukatları hazır bulundu.
 
Protestolarda yer almamasına rağmen dosyaya dahil edildi
 
Duruşma, Ayla Akat Ata’nın avukatı Çiğdem Kozan, savunmasına üçüncü gününde devam etmesiyle etti. Heyetin dünkü duruşmada savunmaya kısıtlama getirmeye çalışması nedeniyle savunma biçimini değiştirmek zorunda kaldığını, bu durumun da kendisini kısıtladığını dile getirerek sözlerine başlayan Çiğdem, müvekkiline dair suçlama delillerini çürütmeye devam etti. Müvekkiline dönük 6-8 Ekim olayları ile ilgili doğrudan bir suçlama olmadığını, gizli ve açık tanık beyanlarında da bu bağlamda bir iddia bulunmadığını söyleyen Çiğdem, “Protestolar sırasında müvekkilim milletvekili ve partinin herhangi bir yönetim biriminde yer almıyor. O zaman bu dosyaya neden dahil edildi? Bu durum tam da davanın neden siyasi bir dosya olduğu görüşünü ortaya koyuyor” dedi.
 
Gizli tanıklıktan açık tanıklığa ardından yeniden gizli tanıklığa
 
Dosyada yer alan “A53” adlı gizli tanığın daha önce duruşmada dinlendiğini ve beyanlarının çürütüldüğünü hatırlatan Çiğdem, mahkemenin dosyadaki “Ulaş”, “Mahir” ve diğer gizli tanıkları ise yargılanan siyasetçiler ve avukatlarının olmadığı bir gün dinlendiğini anımsattı. Çiğdem, mahkeme heyetinin bu durumu “gizli tanıkların hayati tehlikesi var” şeklinde gerekçelendirse de açık tanık olan Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun daha sonra gizli tanık olduğunu, sonrasında tekrardan açık tanık olduğunu ve başına bir şey gelmediğini, bu nedenle mahkemenin gerekçesinin doğruyu yansıtmadığını ifade etti. 
 
‘Tanık beyanları tutuklama gerekçesi yapıldı’
 
Çiğdem,  “Bu dosya tanık beyanları ile açıldı. Tanık beyanları dışında hiçbir şey yok. Gerçi birbiri ile çelişiyorlar ama bu durumlara rağmen gizli tanıklar gizli dinlendi. Bu durum silahların eşitliği ilkesine aykırıdır. Bu hukuk garabetidir. Yalan söylediği açık olan tanıkların beyanlarını esas alarak tutuklama gerekçesi yaptınız” diye belirtti.
 
Bakanlığın kabul ettiği aktivistlik suç olarak lanse edildi
 
Çiğdem, devamında dosyada yer alan gizli tanıklardan “Ulaş”ın beyanları üzerinde durdu. Bu tanığın beyanlarını ne şekilde elde ettiğine dair bir açıklamada bulunmadığını, yine mahkemenin de bunu hiç sormadığını söyleyen Çiğdem, Ulaş’ın emniyet aşamasında verdiği beyanlarda, müvekkili Ayla’nın KCK Yönetim kadrosunda yer alan Sabri Ok ve PKK’nin üst yönetimi ile ilişkisinin olduğuna dair anlatımlarda bulunduğuna dikkat çekti. Ayla’nın, tutuklu olduğu sırada Sabri Ok’un avukatı olduğu bilgisini paylaşan Çiğdem, Ulaş’ın beyanlarının soyut, ayağı yere basmayan anlatımlar olduğunu vurguladı. Müvekkilinin Kongreya Jinên Azad (KJA) aktivisti olmasının dava dosyasında suçlama konusu yapıldığını, ancak İçişleri Bakanlığı tarafından bu oluşumun varlığının kabul edildiğini ifade eden Çiğdem, ayrıca bu oluşumun diyalog sürecinde kurulduğunu ve müvekkilinin de bu bağlamda İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüştüğünü kaydetti. Çiğdem, “Açıkçası müvekkil tanıdık bir siyasetçi olduğu için dosyada yer alıyor ve yargılanıyor” dedi.
 
 Kadro suçlaması var veriler yok
 
Gizli tanık “Ulaş”ın emniyet aşamasında Ayla’ya dair vermediği pek çok beyanı, mahkemede dinlendiği sırada dile getirdiğine dikkat çeken Çiğdem, bu anlatımların herkes tarafından bilinen bilgiler olduğunu kaydetti. Çiğdem, tanığın müvekkiline dönük yine “kadro” suçlamasında bulunduğunu, ancak buna dair detaylı bir veri sunmadığını belirtti.  Çiğdem, savunmasına şöyle devam etti: “Gizli tanık Ulaş, ‘dedikodu, siyasetin ilkel halidir. Eğer bir konuda dedikodu var ise, bu gerçeğin yarısıdır’ diyor. Müvekkilimiz dedikodu nedeniyle yargılanıyor. Ancak mahkeme, ‘Siz bize dedikodu mu anlatıyorsunuz?’ demiyor. Tanık anlatımlarında kahve dedikodularını anlatıyor. ‘2015 yılı sonunda Cihan Ekin adında birinin üzerinde bulunan ve polis tarafından yakalanan bir hafıza kartında tüm kadro isimleri yer alıyordu’ şeklinde beyanda bulunuyor. Biz bu isimlerinin yer aldığı listenin getirilmesini istedik. Bizim dosyamızda da kadro iddiası var. Ancak siz bunu araştırmıyorsunuz. Çünkü bu liste gelseydi, gerçek ortaya çıkacaktı. Bu gelseydi tüm tanık beyanları yalanlanacaktı. Ancak bunu dosyaya kazandırmadınız.”
 
Tanık beyanları hatırlatıldı: Gelen mesajlar ne şekilde getirildiğine dair bilgileri yok
Çiğdem, mahkeme heyetinin gizli tanık Ulaş’a sorduğu sorulara ve bu sorulara verilen yanıtlara da değindi. Tanığın, müvekkili ve diğer siyasetçilerin 6-8 Ekim olaylarıyla ilgileri olup olmadığına dair bir soruya, ‘bilgisinin olmadığını’ yanıtı verdiğini anımsatan Çiğdem, 6-8 Ekim ile ilgili HDP MYK’ye gönderildiği ileri sürülen mesajın ne şekilde getirildiğine dair de tüm tanıkların ‘bilgilerinin olmadığı’ beyanında bulunduğunu ifade etti. 
 
Tanık Kerem Gökalp’in beyanları anımsatıldı
 
Çiğdem, sonrasında dosyadaki açık tanık Kerem Gökalp’ın beyanlarına değindi.  Kerem Gökalp’ın siyasetçileri birebir tanımadığını ve herhangi bir yerde karşılaşmadığını söylediğini dile getiren Çiğdem, “Bu kadar yüksek bir konumda olduğunu dile getiren bir kişi, ‘kadro’ iddiası ile suçlanan müvekkillerimizi tanımıyor! Mahkemenin soruları üzerine, ‘Hiçbirini kampta ya da bir eğitim çalışmasında görmedim’ şeklinde yanıt veriyor. Bunun yanı sıra duruşma salonunda bulunan kimseyi orada görmediğini söylüyor. Ancak mahkeme ısrarla, ‘Size isimleri söyleyelim’ şeklide tanığa soruyor. Biz bağımsız bir mahkeme görmek istiyoruz karşımızda” sözleriyle heyetin yaklaşımı eleştirdi. Dosyada yer alan “ML” adlı gizli tanığın beyanları üzerinde de duran Çiğdem, ML’nin dinlediği sırada yanında kimsenin olup olmadığının sorulması gerektiğini, avukatların da bu usulü yerine getirmek üzere sorduğunu, ancak iddia makamının bu duruma itiraz ettiğini ve mahkemenin de bunu kabul ettiğini belirtti.  
 
ML isimli gizli tanığın beyanlarının nereden alındığı bilinmiyor
 
Bu durumun hukuka aykırı olduğunu vurgulayan Çiğdem, bu nedenle ML’nin verdiği beyanının esas alınamayacağını söyledi. Avukatların yine ML hakkında süren bir dava veya soruşturmanın var olup olmadığını sorduğunu, ancak mahkemenin bu sorunun da sorulmamasına karar verdiğini belirten Çiğdem,  bunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği kararlara aykırı olduğunun altını çizdi. Çiğdem,  bu konuda şunları ifade etti: “Bu beyanları bir soruşturma veya kovuşturmadan kurtulmak, kaçmak için yapıyor olabilir. Ayrıca bu beyanları nereden verdiğini, bir cezaevinde mi yoksa bir mahkeme salonunda mı verdiğine dair sorularımız da yanıt bulmadı. Bu tür soruları mahkeme sürekli engelledi. Mahkeme, ‘biz bunları denetleriz’ dedi. Biz de savunmanın bir taraftarıyız. Bizim de denetlememiz gerekiyor.” 
 
Mahkeme heyetine: Biz sizin hasmınız mıyız?
 
Dosyada yer alan bir diğer gizli tanık olan “Seher”in mahkeme tarafından gizli olarak dinlendiğini belirten Çiğdem, tanığı Ayla’nın 6-8 Ekim olaylarını etkilediğine dair bir tanıklığının olmadığını ifade ettiğini söyledi. Dosyada yer alan “225…” adlı gizli tanığa da işaret eden Çiğdem, “Bu tanık bir mahkemede mi dinlendi, hala bilmiyoruz. Yanında bir hakim var mıydı? Bu merakımız karşılanmadı. Hatta ‘Bu merak konunuz olarak kalacak’ demiştiniz. Biz sizin hasmınız mıyız? Aynı sırada okuduk, siz hakim oldunuz, biz avukat olduk. ‘Yanımda bir hakim var’ deseydi ne olacaktı? Bu tür durumlar aslında yanlarında bir hakimin olmadığını gösteriyor. Bir tanık cezaevinde, polis merkezinde dinlenemez. Buralarda mı dinlendi bilemiyoruz” dedi. 
 
İmralı görüşmeleri dosyaya konulsun talebi
 
Çiğdem, müvekkilinin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın talimatı doğrultusunda KJA’nın Sözcüsü olduğuna dair iddiaya ise, bu durumun doğrulanmasının kolay olduğunu söyleyip İmralı’da yapılan görüşmelerin dosyaya konulmasını ve durumun netleştirilmesini istedi. 
 
Sebahat’in kardeşiyle görüşmesine jandarma engeli
 
Duruşma esnasında mahkeme heyeti, bu yöndeki talep üzerine Sebahat Tuncel’in salonda bulunan kardeşin ile görüşmesine izin verdi. Heyet, 3 dakika ile sınırlı tuttuğu görüşmenin temassız olmasını istedi. Jandarmanın kardeşi ile 10 metre uzaklıktan görüşmesini dayattığı Sebahat, duruma tepki göstererek, bu şekilde görüşmeyi reddetti. Jandarma ise bu şekilde talimat aldıklarını ileri sürdü. Salondaki siyasetçiler ve avukatlar da duruma tepki gösterdi. Sebahat ve kardeşi, görüşmeden ayrıldı.
 
‘Toplantı kamera kaydı altına alındı’
 
Çiğdem,  Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK) 2008’de yaptığı bir toplantıya müvekkilinin de katıldığını ve Tanık Hicran Tanrı Ayverdi’nin de bu toplantıya katıldığını ileri sürdüğünü paylaştı. Hicran Tanrı Ayverdi’nin bu toplantının kamera ile kayıt altına alındığının bilgisini verdiğini ve bu kayıtların Kandil’e gönderildiği iddiasında bulunduğunu belirten Çiğdem, “Bu toplantıda alınan kayıtlar müvekkilimin aracına konuluyor. Ancak araç aynı gün oradan çalınıyor. Daha sonra müvekkil Beşir Atalay ile iletişime geçip durumu aktarıyor. Sonra ara polis tarafından geri veriliyor. Bu aracın polis tarafından da çalındığını biliyoruz çünkü aracın ne şekilde çalındığına dair bir bilgi veya neticeye gidilmedi. Kayıtlar ise geri verilmedi. Sayın başkan kayıtlarda suç unsuru olsaydı şu anda bu dosyada yer almaz mıydı?” diye sordu. 
 
800 kişi hakkında beyanda bulundu ardından beraat etti
 
Çiğdem, Hicran Tanrı Ayverdi’nin bu olayın 2012’de yaşandığına dair beyanda bulunduğunu ancak bu olayın 2008’de yaşandığını dile getirdi. Hicran Tanrı Ayverdi’nin daha sonra 800 kişi hakkında beyanda bulunduğunu ve bu nedenle tahliye edilip daha sonra hakkında beraat kararı verdiğini de paylaştı.  Hicran Tanrı Ayverdi’nin yerine kayyum atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) Selçuk Mızraklı ile ilgili beyanlarına da değinen Çiğdem, burada da Hicran Tanrı Ayverdi’nin beyanlarının yalan olduğunun ortaya çıktığını ve bu yüzden itibar edilmemesi gerektiğini talep etti. 
 
6 Ekim’de gençlerle birlikte dedi ardından beyanını değiştirdi
 
Dosyada yer alan gizli tanık “Hermes”e ve anlatımlarına da işaret eden Çiğdem, müvekkilinin Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için imza kampanyası başlattığını öne sürdüğünü dile getirdi. Çiğdem, müvekkilinin bu durumu basın açıklaması ile duyurduğunu ve tanığın bu anlatımı ile durumu kriminazile etmeye çalıştığını ifade etti. Hermes’in müvekkilinin 6 Ekim’de Elîh’te bulunan Makine Mühendisi Odası’nda gençlerle birlikte olduğu ve burada talimatlar verdiğine dair beyanlarda bulunduğunu dile getiren Çiğdem, mahkeme başkanının bu anlatımlar sonrasında, “Bu sırada Batman’da mıydı?” diye sorduğunu ifade etti. Çiğdem, Hermes’in soru üzerine hemen bu beyanını değiştirdiğini ve müvekkili Ayla’nın orada olmadığı söylediğini belirtti. Hermes’in daha sonra müvekkilinin 6 Ekim’de nerede olduğuna dair bir bilgisinin olmadığına dair beyanda bulunduğunu ancak daha sonra Elîh’te olduğuna dair beyanda bulunduğuna dikkat çekti. Çiğdem, “Gerçekten anlamakta zorlanıyorum; mahkeme böyle beyan veren bir tanığa nasıl itibar ediyor?” diyerek, tepki gösterdi. 
 
HST kayıtları iddiaları çürüttü
 
Daha önce “ABC123” ismi ile beyanlarda bulunan ancak daha sonra  gerçek ismini açık eden Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun beyanlarının da üzerinde duran Çiğdem Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun duyumlar üzerinden beyan verdiğini ve duyuma dayalı beyanın esas alınamayacağının altını çizdi. Merdan Rüştü Ovaoğlu’nun Ayla’nın Kandil’e “eğitim” almaya gittiğini ileri sürdüğünü ifade eden Çiğdem,  Ayla’nın HTS kayıtları ile bu beyanları çürüttü. Çiğdem, müvekkili Ayla’nın HTS kayıtlarının gece saatleri dışında hiç kopmadığını ve sürekli aktif olduğunu bu durum ile bu beyanlarının da çürüdüğü kaydetti. 
 
‘Tanığın beyanlarını nasıl esas alıyorsunuz’
 
Çiğdem, “Tanık, Ayla ile Kandil’de birkaç gün birlikte kaldığını iddia ediyor. Ancak daha sonra HDP İl Örgütü çalışanı olduğunu söylediği Şilan adında olan birinden duyduğunu söylüyor. Daha sonra babasının yaşamını yitirmesinden kaynaklı geri döndüğünü söylüyor. Şimdi müvekkilinin giriş çıkışlarına birlikte bakalım” diyerek, Ayla’nın Federe Kürdistan Bölgesine yaptığı ziyaretlerin kayıtlarını sundu. Çiğdem,  müvekkilinin Erbil’de bulunan HDP Temsilciliğine gittiğini ve bu sırada orada yaptığı çalışmaları da mahkemeye sunduklarını kaydetti. Çiğdem, “Bu tanığın beyanlarını nasıl esas alıyorsunuz? Müvekkile dair hiçbir fikri yok ve böyle bir yalan atıyor. Bir deli bir kuyuya taş atıyor ve biz kırk akılı şu an çıkaramıyoruz. Tahliye olmak için bu kadar canhıraş uğraşan kimse yok. O kadar komik anlatımları ve garip çelişkileri var ki! Ne anlatıyor bu kişi? Toplantılara katılmadığını söylüyor ama sonra kapıda dinlediğini söylüyor. Toplantıya katılmayan biri her şeyi duyabilen bir pozisyonda” diye konuştu. 
 
‘Tılsımlı cümleler’ suçlaması
 
“Mahir” adlı gizli tanığın beyanlarına da işaret eden Çiğdem, Mahir’in “Kadro” tanımlanmasına dikkat çekti. Çiğdem, “Mahir, ‘Tılsımlı cümleler kullananlar kadrodur’ diyor. Tılsımlı cümleler nasıldır?” diye sordu. Mahkeme başkanı ise gizli tanığın “tılsımlı” ifadesine açıklık getirdiğini de ileri sürüp, savunması dikkat çekti. Dosyada yer alan gizli tanık “Ulaş”ın kadro tanımına da değinen Çiğdem, kadro olarak tanımladığı kişilerin kendi evlerinin ve adreslerinin beli olmadığını ileri sürdüğünü ifade etti. Çiğdem, müvekkilinin evli, evi ve çocuğunun olduğunu paylaştı. 
 
Yeni kararla tekrar ‘sınırlandırdı’
 
Mahkeme, duruşmaya kısa bir ara verdi. Aranın ardından ara karar oluşturan mahkeme, dünkü duruşmada aldığı ara karara işaret etti ve müdafilerinin beyanlarını bugün bitirmeleri yönünde aldığı karardan geri döndü. Mahkeme yeni karar oluşturarak, avukatların yarın da savunmalarını sürdürmelerine karar verdi. Kara tepki gösteren Çiğdem, bunun savunma sınırlaması olduğunu ve “makul süre” olarak değerlendirmediklerini kaydetti. 
 
‘Şuan burada bir işkence var’
 
Çiğdem, karardan sonra beyanlarına mütalaaya dikkat çekerek sürdürdü.  Söz alan Ayla ise, “Burada kimse zamanı çarçur etmiyor. Biz de burada tarihi bir yargılamaya karşı savunmamızı yapıyoruz. Neden bu tür kararlarla savunmamızı sınırlandırıyorsunuz? Eskiden Çarşamba günü ara veriyordunuz, bu birazcık insani idi. Şimdi ise kesintisiz bir şekilde her gün dava görülüyor. İçim acıyarak takip ediyorum. Savunmalarda hiç tekrar gördünüz mü? Biz savunmalarımızda tekrar yapmıyoruz. Bu kesintisiz kararınız nedeniyle tükeniyoruz. Avukatlarımız yoruluyor. Bunu görünce, ‘Allah kahretsin neden savunma yapıyoruz ki!’ diyorum. Zaten karar verilmiş. Niye savunma yapalım? Yıllarca insan haklarını savundum. Siz rahat koltuğunuzda oturuyorsunuz ama şu anda burada bir işkence var. Eğer böyle yapacaksak bu işi burada bırakalım, yapmayalım” diyerek, tepki gösterdi. 
 
‘Sayın Öcalan’a biçtiğim misyonu anlatıyorum’
 
Mahkeme başkanı Ayla’nın konuşmasını yarıda kesti. Sözlerini buna rağmen sürdüren Ayla, “Bu dosyada benim tutuk gerekçelerim tanık beyanları ile başlıyor. Ve bu tanık beyanları avukatlarımın anlattığı kadar saçma. Ben zaten sözlerimi söylüyorum. Sayın Öcalan’a biçtiğim misyonu ve pek çok şeyi zaten anlatıyorum. Bunları tanık beyanları ile teyit etmeye gerek var mı? Tanıklar cezadan kurtulmak için bunları diyor. Ben bugüne kadar sizden tahliye talep etmedim” dedi. 
 
Heyetten avukattan savunmasını bitirme sözü
 
Bu sırada mahkeme heyetinde yer alan bir hakim, “Tahliye talep ettiniz” demesi dikkat çekti. Ayla, “Ben tahliye talep etmedim ama tutukluyum, tahliye de talep edebilirim değil mi?” diyerek, tepki gösterdi. Mahkeme başkanı, avukat Çiğdem’in beyanlarının daha ne kadar süreceğini sordu. Çiğdem gece yarısını alabileceğini söyledi. Mahkeme, “Eğer diğer avukat ile anlaşıp yarın için bitirme sözü verirseniz erteleyebiliriz” şeklinde konuştu. Avukatlar, bu duruma tepki gösterdi. 
Çiğdem, savunmalarını ancak iki gün içinde bitirebileceklerini söyledi. Bu duruma ilişkin tekrardan ara karar oluşturan mahkeme, yarım saat daha duruşmaya devam edeceğini ve Çiğdem’e  savunmasına devam etmesi yönünde uyarıda bulundu. Çiğdem,  ise bu durumu kabul etmediğini dile getirerek, sözlerini sürdürdü. 
 
Mahkeme, yarım saat sonra avukatın itirazına rağmen duruşmayı yarın saat 10.00’a kadar erteledi.