Kobanê davasında enternasyonalistlerle dayanışma

  • 14:52 16 Ekim 2023
  • Hukuk
 
ANKARA - Kürt siyasetçilerin yargılandığı Kobanê Davası duruşması enternasyonal dayanışmaya sahne oldu. Avrupa ve Orta Doğu’dan çok sayıda siyasetçi, gazeteci ve yazar duruşmayı takip edip, salonun önünde toplu fotoğraf verdi.
 
DAİŞ'in Kobanê’ye yönelik saldırısı sonrasında Kurdistan ve Türkiye’nin birçok kentinde 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 37’nci duruşmasının birinci oturumu başladı. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin baktığı Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam eden dava yargılamasının bugünkü duruşmasında salonda Ayla Akat Ata, Nazmi Gür, Alp Altınörs, Sebahat Tuncel ve avukatları hazır bulundu. 
 
Duruşmayı Kürt siyasetçilerle dayanışmak üzere Almanya, İsviçre, Lübnan, Fransa, Norveç, İsveç, İzlanda, Mısır ve Lübnan gibi ülkelerden birçok siyasetçi, gazeteci, yazar, şair ve aktivist takip etti. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’sinden (HEDEP) milletvekillerin eşlik ettiği katılımcılar arasında BASTA Genel Sekreteri Franziska Stier, Fransa Sol Parti Eş Genel Sekreteri Fierre Barbier ve parlamenter Oihana Etxebarrieta Legrand, İsveç Sol Parti Parlamenteri Ilona Szatmari, Avrupa Yeşiller adına Mina Jack Tolu, Friedrich Ebert Stiftung Türkiye Temsilcisi Pınar Ecevitoğlu yer aldı. 
 
Duruşmanın başlamasının ardından mahkeme heyetinden söz alan avukat Çiğdem Kozan, müvekkili Ayla Akat Ata hakkında Batman’da açılan ve bu dava dosyası ile birleştirilen dava dosyasının içeriğine dair konuştu.
 
Çiğdem, Ayla hakkındaki davanın Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da uluslararası komplo sonucu Türkiye’ye getirilmesi ile ilgili yaptığı açıklama nedeniyle açıldığını paylaştı. Bu açıklama esnasında konuşma yapan müvekkilinin sadece eyleme katıldığına dair fotoğrafının yer aldığını söyleyen Çiğdem, zaten polisin açıklama yapılmasına izin verdiğini ve herhangi bir şiddet olayının yaşanmadığını kaydetti. Çiğdem, müvekkilinin sırf bu husus nedeniyle ‘örgüte üye olmak’ iddiasıyla yargılandığını ifade etti. 
 
Çiğdem ayrıca milletvekili olduğu sırada yapılan pek çok basın açıklaması ve eyleme katılması nedeniyle müvekkili hakkında aynı iddiayla başka bir dava daha açılıp yine bu dava dosya ile birleştirildiğini de hatırlattı. 
 
‘Hangisi suç?’
 
Çiğdem,  “Müvekkil katıldığı eylemlerde yaptığı konuşmalarda eylemlerinin demokratik hak olduğunu dile getiriyor. Ayrıca 15 Şubat’a ‘komplo’ demenin de suç olmadığını ve ifade ile düşünce özgürlüğü kapsamına girdiğini biz de aynı şekilde söylüyoruz” dedi. Çiğdem, ayrıca Ayla’nın katıldığı açıklama ve etkinliklerde Kürtlere dönük saldırı ve katliamlara dair kullandığı ifadeleri, tekrar ederek, “Bunların hangisi suç?” diye sordu. 
 
Konuşmanın hiçbir yerinde şiddete ve silaha teşvik olmadığını ifade eden Çiğdem şöyle konuştu: “Müvekkil, 10 Ocak 2010’da Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı bir konuşmada,  PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride dikkat çekmiştir. Bu konuşmasında da tecridin devam etmesi halinde toplumsal barışın mümkün olup olmayacağını ısrarla sormuştur. Gençlerin yaşamını yitirdiğini, pek çok sorunun bu nedenle bu tecrit nedeniyle olduğunu anımsatmıştır. Bu konuşma Suriye’ye yönelik bir tezkere kararı öncesinde yapılmıştır. Bir de gizli bir oturumdu. Üzerinden 10 yıl geçti. Bu konuşmanın getirilmesini istedik. Mahkeme bunu istedi. Ancak Gülten Kışanak’ın konuşması geldi. Bunun yanlış geldiğini söylememize rağmen mahkeme tekrardan istemedi. Müvekkil, bu konuda eylem ve etkinliklerde söylediğinden çok Meclis’te söz sarf etmiştir.”
 
‘Bunlar suç mu?
 
PKK Lideri’nin Suriye’den çıkarıldığı 9 Ekim 1998’e dair 2012 yılında müvekkilinin ve pek çok yurttaşın açıklama yapmak istediğini, ancak polis tarafından engellendiğini belirten Çiğdem, müvekkilinin Batman İl Örgütü’nün kapısında konuştuğunu ve bu konuşma nedeniyle hakkında fezleke hazırlanıp dava açıldığını kaydetti. Müvekkilinin Abdullah Öcalan’ın Kürt sorunun çözümündeki rolüne dair sözler sarf ettiğine dikkat çeken Çiğdem, heyete “Hükümet yetkilileri de aynı şekilde ifadeler kullanıyordu. Bunlar suç mu olmuş oluyor?” diye sordu.  
 
‘Çekin savaş araçlarınızı’
 
Yine 2012’da yapılmak istenen Newroz’un engellenmesine karşı yapılan bir oturma eyleminin de suçlama konusu yapılarak, dosyaya konulduğunu kaydeden Çiğdem, ayrıca Kürt siyasetçi Bengi Yıldız hakkında açılan ve bu dosya ile birleştirilen bir dosyada yer alan müştekilerin müvekkili hakkında bir söz söylememiş olmasına rağmen bu şekilde kabul edildiğini paylaştı. Çiğdem, müvekkilinin Newroz’un engellenmesi sırasında orada bulunan TOMA ve benzeri polis araçlarına dair, “Çekin savaş araçlarınızı!” şeklinde sözler sarf ettiğini, bunun da iddianamede suçlama konusu haline getirilmeye çalışıldığını dile getirdi.  
 
Aynı sözleri daha önce Kürt siyasetçi Hatip Dicle’nin kullandığını ve suçlandığını hatırlatan Çiğdem, ancak dosyanın gittiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamı”nda ‘hak ihlali’ kararı verdiğini söyledi. 
 
AİHM kararlarını hatırlattı 
 
Çiğdem devamında, bunun yanı sıra trafiğin kapatılması yönünden de suçlamanın olduğunu ancak AİHM’in bu konuda da kararlarının olduğunu ve bu husus da ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirdiğini kaydetti. Çiğdem, “Bu tip olaylar normal şartlarda 2911 sayılı ‘Toplantı ve gösteri kanuna muhalefet’ bağlamında ele alınması gerekiyor. Ancak görüldüğü gibi bir torba yapılmış ve her şey içine atılmış. Örgüt üyeliği ve örgüt propagandası suçlaması var” ifadelerini kullandı. 
 
Müvekkiline yönelik pek çok suçlamanın diyalog süreci dönemde yapılan eylem ve etkinlerde sarf edilen sözler olduğunu vurgulayan Çiğdem, bu sürecin devam ettiği 13 Ağustos 2013 tarihinde dönemin Batman Valisi’nin her gün sanal medyada halka “Rojbaş” dediğini de anımsattı. 
 
Çiğdem’in savunmasının ardından mahkeme heyeti, duruşmaya öğle arası verdi. Duruşmayı takip eden yabancı izleyiciler, verilen arada dışarı mahkeme salonu önünde toplu fotoğraf verdi.
 
 

Etiketler:

kobanê dava