Ayla Akat Ata: Partimin gösterdiği sorumluluğu iktidar gösterdi mi?

  • 18:05 10 Ekim 2023
  • Hukuk
 
ANKARA - Kobanê Davası’nda konuşan tutuklu siyasetçi Ayla Akat Ata, bu davada yargılayanların unutulacağını ama yargılananların asla unutulmayacağını belirterek, dosya savcısının, Kobanê olayları için “sorumluluk ile yaklaşamadılar” cümlesine karşı, “Partim gösterdiği sorumluluğu iktidar gösterdi mi?” diye sordu. 
 
DAİŞ'in Kobanê’ye yönelik saldırısı sonrasında Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde 6-8 Ekim 2014’te yaşanan halk protestoları nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 36’ncı duruşmasının ikinci oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsünde bulunan  duruşma salonunda devam etti.
 
Sincan Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutuklu siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler duruşmaya Ses Görüntü ve Bilişim Sistemi ile (SEGBİS) katıldı. Duruşmayı, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatları, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, Vezir Coşkun Parlak, Adalet Kaya, Ceylan Akça, Sırrı Sakık’ın ile çok sayıda izleyici takip etti. 
 
Verilen aranın ardından duruşma, Ayla Akat Ata’nın savunmasıyla devam etti.
 
Sinan Ateş cinayeti ve Ahmet Altun ilişkisi  
 
Sinan Ateş cinayetinde, Savcı Ahmet Altun ile ilgili DW’de yer alan habere değinen Ayla, MHP'li İzzet Ulvi Yönter'in, Başsavcı Vekili Ahmet Altun'a Sinan Ateş dosyasında bazı şüphelilerin bırakılması karşılığında Yargıtay üyeliği teklif ettiği iddia edildiği Başsavcı ile tartışan Ahmet Altun’un  ise dosyayı bıraktığını belirtti. Ayla, “Bizim dosyamızın savcısının MHP’li ile bağı çıktı. Yüksel Kocaman’ın bütün suç liderleriyle bağı ortaya çıktı. Mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak’ın çetelerle bağı çıktı. Dosyamızın iddianamesinin MHP teşkilatlarında nasıl kaleme alındığını ve MHP’li vekil tarafından dijital medyada nasıl paylaştığını gördük. Yıllardır faili meçhul cinayetleri üzerine çok konuştuk. Batman’ın her sokağında faili meçhulün olduğu yerde vekillik yaptım. Ama şu anki faili meçhul cinayet çözülmüyor. Ama gidip gelip bizim dosyamıza dayandı ve Ahmet Altun sayesinde. Meydanlarda bizim idam edilmemiz üzerinden seçim yürütüldü. Daha neyden konuşuyoruz?” dedi. 
 
Savunmaya müdahale 
 
Ayla’nın savunma yaptığı sırada mahkeme heyeti, Ayla’ya “zaman tasarrufu” yapması üzerinden uyarıda bulundu. Ayla, “Ben Kürt olduğum için beni yargılamasaydınız ben de Kürt tarihini size açıklamazdım” sözlerine karşılık heyet, “Bir buçuk gündür bize sempozyum bilgilerini okudunuz. Nereye varmak istediğinizi anlamadık” sözleri dikkat çekti. Heyetin konuştuğu sırada Sebahat Tuncel, “Savcıya da sorsaydınız 5 bin sayfa mütalaa düzenlemiş” dedi. Sebahat’ın sözlerine karşı mahkeme heyetinin, “Ayla Akat kendini savunamıyor mu siz mi savunacaksınız uyarıyı size mi yaptık?” demesi üzerine Sebahat, yeniden tepki gösterdi. 
 
'Mütalaada Kürt halkı için ‘sözde halklar’ denildi:' 
 
Yeniden söz alan Ayla, Sebahat’ın bu ülkede sözünü esirgemeyen, Kürt siyasetçi ve halkın en değerlilerinden olduğunu ifade etti. Ayla heyete, “Arkadaşlarımızın sözleri duruşmanın düzenini bozmak değil hepimizin ortak duyguda olduğunu gösteriyor. Biz bu dosyada hala adalet bekliyoruz, bu yüzden gelip gidiyoruz. Elbette hemen bin yıldır biz vardık derdim ama kadim Kürtlerden bin yıl öncesine İslamiyet ile buluşmaya kadar bilgileri vermek zorunda hissediyorum kendimi. Burada 3 yıldır yargılanıyoruz ve bize ‘sözde halklar’ denildi. ‘Demokratik Özerk Kürdistan Türkiye’nin olmazsa olmazıdır’ sözlerinden dolayı yargılanıyorum. O zaman neden yargılanıyorum? Bizi kamuoyunda şeytanlaştıran bir dil kullanıyor. Bunları dile getirmeyelim mi? Ben HDP’nin tweetini paylaştığım için yargılanıyorum.  O da yetmedi, yargılandığım dosyaları birleştirip yargılıyorsunuz sonradan sözünü söyleyin bitirin diyorsunuz. Ben ilk avukatlığa başladığımda sanıklar ne demiş diye dosyalara baktım, hakim ne karar vermiş kadar sanıklar ne demiş o önemli. Tarih anda gizli, bizi bu dosyada yargılayanlar unutulacak ama yargılananlar unutulmayacak. 49’lar dosyası unutuldu mu?  Bir tweet attık diye yargılıyoruz. Savcı bey diyor ki; ‘Sorumluluk ile yaklaşmadılar.’ Partim gösterdiği sorumluluğu iktidar gösterdi mi? Ben yaralandım, HÜDA PAR tarafından ama şimdi HÜDA PAR karşıda ben burada yargılanıyorum” diye belirtti. 
 
Ayla’dan heyete: Bu tarihi bir yargılamadır 
 
Heyetin mütalaa yokmuş gibi davranılmasını beklediğini belirten Ayla, “‘Hususlara cevap verin’ diyorsunuz. Yok, kabul etmiyorum. Mütalaadaki iddialarla ilgili kendimi sorumlu tutmuyorum. Bir insanın dahi burnu  kanamaması için mücadele ettiğim için. Diyarbakır’da  gaz yedim, saldırıya maruz kaldım, 7 Ekim’de şikayetçi bir insan olarak sanık olarak yargılanıyorum. Bu saldırının failleri dışarıda ellerini kollarını salıyorlar” diyen Ayla’ya heyet, “Burada tarihi bir yargılama yapmıyoruz, mücadele ettiğinizi düşünüyorsanız 10 dakikada dile getirirsiniz” diyerek savunmasna sınırlama getirmeye çalıştı. Heyetin sözlerine karşılık Ayla, “Bu tarihi bir yargılamadır” diyen Ayla’nın savunmasını mahkeme heyeti bir kez daha kesit. Heyet, “Sempozyumlarla ilgili açılan bir dava yok, hakkınızda açılan davalarla ilgili konuşun” sözlerine Ayla, “O zaman ben DTK’dan neden yargılanıyorum. Sempozyumları delil olarak sunuyorum” dedi. Ayla’ya heyet bir kez daha, “Getirin kitapları okuyun o zaman yıllarca bunu mu bekleyeceğiz” ifadelerini kullandı. 
 
Ayla, “Demokratik özerkliğe dair size bir şey sunmadım, cumhuriyete dair size bir şeyler anlattım. Biz bu çalışmayı Diyarbakır’da yaparken başkaları da burada yapmış. Ben burada yargılanırken bunlardan dolayı başkaları yargılanmıyor. Birleşen dosyalardan savunmamalarıma başladım sonra partimize, çalışmalarımıza dönük suçlamaların savunmalarını yapacağım” diyerek savunmasına devam etti. 
 
Siyasi parti liderlerinin Kürt sorununa dair açıklamaları 
 
Kürt sorunun çözümüne dair 5 Kasım 2009 tarihinde, Erdal İnönün, “Kürt sorunun hoşgörüyle çözülebilir” demecine dikkat çeken Ayla, siyasi liderlerin Kürt sorununa dair açıklamalarını okuyarak, “Tansu Çiller’in 1993’te Avrupa Konseyi’nde Kürt sorunu için Bask modelinin uygulanabileceğini söylemiş. Mehmet Ağar, 2005 tarihinde Diyarbakır’da, ‘Türkiye’nin bölünme korkusundan vazgeçmeli, dağda çocuklar varsa yolunu bulup indireceksin’ sözleri var. 2005’te Diyarbakır’da Erdoğan’ın ‘Kürt sorunu benim sorunum vardır’ sözleri var. Mehmet  Ağar da hükümet ortağı. 90’ların karanlık ismi olan Çiller, Bask modelini tartışmış. Şimdi o noktada mıyız? Hayır. Siyasetçiye silahını al git diyorlar. Öyle bir kötülük pompalıyorlar. 1991’de Süleyman Demirel, ‘Kuzey Irak’taki Kürtler kardeşimizdir, Kürt kimliği diyoruz buna karşı çıkılmaz. Bu devleti beraber kurmuşuz. Osmanlı dağıldığında bir Türkler bir de Kürtler kalmış’ denilmiş. Biz yerel yönetimlerde belediye başkanlığı yapamıyoruz, kayyım atanıyor. Nasıl eşit olabiliyoruz? Son olarak, Turgut Özal’ın, ‘Kürt meselesini mutlaka çözeceğim. Türkiye’nin milli bütünlüğü bakımından en büyük mesele bu meseledir. Seneler sonra büyük tepkiler ortaya çıkıyor, Türkiye sabrederse bu meselenin eninde sonunda çözüleceğini inanıyorum. Bu, meselenin entegre olmasıyla çözüleceği kanaatindeyim’ sözlerini kullanmış. Demek ki bitmiyor. Kürt yaşamasın noktasından ele alınıyor. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, ‘Analar ağlamasın’ diye umut verirken, daha sonra anaları çok fazla ağlattı” diye belirtti. 
 
‘Anadilde eğitim talep etmenin neresi teröristlik oluyor?’
 
Bas modelini anlatan ve uygulayan ülkeleri örnek gösteren Ayla,“1993 tarihinde bu sorunun çözülmesi için bizzat Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın isteği ile Talabani başta olmak üzere bu sürecin içerisine girerek, ilk süreç başlamıştı. Bu sadece bizim bildiğimiz Bekaa’da oturuldu, çözüm yapıldı sonra askerler öldürüldü çözüm bitti değil. Bu süreç nasıl gelişti, devletin hazırlığı yok muydu? Meclis tutanaklarında 1993’te yapılan ateşkeste, Milli bütünleşmede İspanya bask modeli çalışması yapılıyor. Biz sadece kendimiz için değil, tüm Türkiye halkları için bir model dediğimizde ‘bölücülük’ yapıyorsunuz diye hakkımızda soruşturmalar açılıyor. Anadilde eğitim benimde talebim ama savcı bey ‘terörizm’ üzerinden ele almış. Anadilde eğitim talep etmenin neresi teröristlik oluyor. Anadilde eğitim ülkeyi bölmüyor. Halkın kendi anadilinde sağlık alması ülkeyi bölmüyor. Halkın birlikte yaşama amacını ortaya koymak istedik amacımız bu” sözlerini kullandı. 
 
KCK’de bulunan itirafçı Kobanê Davası’nda 
 
KCK ana davasında, DTK’nin Kadın Meclisi, Parti Meclisi, Parti MYK’sinin gözü kapalı krimalize edildiğini belirten Ayla, Ulaş isimli itirafçıdan kendisinin KCK’de görev aldığına dair beyanlarda bulunduğunu belirtti. Ayla, aynı itirafçının bugün Kobanê davasında yer aldığını kaydederek şöyle devam etti: “DTK davasında dinlemeler yapılmış ama dinlemelerde suç unsuru bulunmamış. En nihayetinde Kürt yargı sopasıyla dövülecek. 2011 tarihinde toplantı yaptığım alana girdiğim ve çıktığım var. Keşke görüntüleri basından istenilseydi, ben oğlumla birlikte oradaydım. Oğlum o zaman 7 yaşındaydı şimdi 19 yaşında. Biz sorunu hala çözemedik. DTK’nin 2011 tarihli beşinci genel kurul toplantısında dinlenmeler var. Ortama bir konuşma girilmiş ama nasıl bir konuşma iddianamede yok. Bu sorunun varlığı beraberinde bir göç dalgası getirdi. Göç edenler örgütlendiler, cezaevinde olanların aileleri de örgütlendi. Kürt dili üzerinde baskı vardı, sessiz mi kalındı? Hayır, dernekler kuruldu, çalışmalar yapıldı. Kadınlara yönelik baskı vardı, kadın kurumlarımız kuruldu. 17 bine yakın faili meçhuller için aileler örgütlendi ve dernek kuruldu. Siz Kürtçe gazeteye izin vermiyorsunuz ama kendi basınını kurdu. Bunların hepsinin Kürt sorununda bir söz söyleme hakkı yok mu? Hepsinin ortak platformda söz söyleme hakkı olduğuna inandık ve ortak platformda bir araya geldik. Yıllarca hakikat komisyonu için önergeler ve konuşmalarım var ve çalışmalar yürütüm. 
 
Yargıtay’ın DTK kararı: İllegalize edilemez
 
İki günlük bir toplantı dinlenilmiş, farklı şahıslar konuşuyor benim adım var. Konuşmalar var ama isimler yok. Saçma sapan ifadeler var üstünde ‘Ayla’ yazıyor. Bunu nasıl kabul edebilirim? Bizden beklentiniz bunları kabul etmemiz. Üç tane açıklama koyulmuş, propagandan hazırlanan fezlekeler kalkıp ‘örgüt yöneticisin’ diyorlar. Bu konuşmaları bize vermeniz gerekmez miydi? Ama heyet, kulağını tıkadı. DTK’de anadilde eğitim tartışıldı, evet. Bugün hala anadilde eğitim için tartışmalar var.  Çocuğumun elinden tutup Mili Eğitim Bakanlığı’nın önüne yürüdük. En fazla üç gün çocuklarımızı okula göndermedik. Bu da düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğu için tek bir fezleke dahi hazırlanmadı. Çünkü bunda bir suç unsuru yok. Yine 2011 tarihinde DTK toplantısında yine aynı konuşmalar geçiyor. Biz bilmiyor muyduk dinlendiğimizi? Her şeyi açık yaptık, net ve şeffaftı. Bu kadar net olmasına karşı Yargıtay, ‘DTK çalışmaları illegalize edilemez’ kararı verdi.”  
 
Duruşmaya yarına kadar ara verildi.