İktidar ‘affediyor’ failler katlediyor!

  • 09:06 26 Eylül 2023
  • Hukuk
 
AMED - Kadınların, Kurdistan’da yürütülen özel savaş politikaları ve şüpheli şekilde yaşamını yitirmesinin, iktidarın failleri cesaretlendiren ve ödüllendiren politikaları nedeniyle çokça arttığını belirten Rosa Kadın Derneği Yönetim Kurulu üyesi Avukat Berfin Polat, yükselen örgütlü kadın mücadelesi ve direnişinden aldıkları umutla mücadelelerini sürdürmekte kararlı olduklarını vurguladı.
 
AKP-MHP iktidarının kadın düşmanı politikaları hız kesmeden artış gösterirken, Kurdistan’da kadın ve çocuklara uygulanan özel savaş politikaları da derinleşiyor. Her gün en az 3 kadının katledildiği Kurdistan ve Türkiye’de, sayısız kadın ve çocuk tecavüz, taciz ve erkek-devlet şiddetine maruz kalıyor. Erkek-devlet-yargı üçgeninde cezasızlık politikaları ile ödüllendirilen failler, ya “iyi hal indirimleri” ya “cezalarla” yargılanıyor ya da hiç yargılanmıyor. Özellikle son yıllarda artan şüpheli kadın ve çocuk ölümleri de, iktidar ile erkek-devletin ortaklığında uygulanan politikaları ortaya koyuyor. Ajansımızın her ay hazırladığı erkek-devlet şiddet çetelesinin Ağustos ayı verilerine göre 28 kadın ve 2 çocuk katledildi. 21 kadın ve iki çocuk şüpheli şekilde yaşamını yitirirken, 4 kadın da katledilmek istendi.
 
Şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren kadınların sayısının her geçen gün daha da arttığını belirten Rosa Kadın Derneği Yönetim Kurulu üyesi Avukat Berfin Polat, JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
 
Erkek-devlet şiddeti neden artıyor?
 
Kadına yönelik şiddet ve türlerinin kırım boyutuna vardığını, git gide de arttığını söyleyen Berfin, “Bugün Türkiye’de, Ortadoğu'da ve yedi tahakküm üzerine kurulu olan tüm devletlerde, kadına yönelik şiddet ve kadın katliamları meselesi en büyük sorunlardan biri olarak karşımızda duruyor” dedi. Sistemin kendisini sürekli yeniden üreterek kadınların karşısında büyük bir sorun olarak durduğunu ifade eden Berfin, “Cezasızlık politikaları, yargı pratikleri, bireysel silahlanmanın artması, yoksulluk, siyasetçilerin nefret dili, hedef gösteren dili, kadını şiddet ortamından uzaklaştıran destek mekanizmalarının olmaması, siyasi iktidarın kadınları ve kazanımlarını hedef alan, kadın mücadelesini gerilemeye yönelik politikaları, mesele kadının hakkı ve yaşamı olunca işlevsizleştirilen tüm mekanizmalar şiddeti ve kadın katliamlarının artmasındaki en büyük sebeplerden bazıları” sözleriyle erkek-devlet şiddetinin katmerlenme nedenini anlattı.
 
Faillere ‘göstermelik cezalar’ özel savaşı arttırıyor!
 
Kurdistan’da yaşanan yoğun savaş politikalarıyla karşı karşıya kaldıklarını belirten Berfin, “Kürt ve kadın düşmanlığı ile beslenen ve bölgeye özel olarak gönderilen üniformalı veya üniformasız erkekler üzerinden üretilen özel savaş politikaları maalesef ki bölgedeki katliam ve şiddetin boyutunu çok ciddi bir konuma getirmiş durumda. Kadınların bedenini, kimliğini, varlığını hedef alan politik, toplumsal, sosyal, ekonomik yaşamın tüm alanını hedefi haline getiren özel savaş politikalarının failleri ise arkalarına aldıkları kamu gücü ve ‘zaten bana bir şey olmaz’ cesaretiyle mahkeme salonlarında gerçekleştirdikleri dincilik ve milliyetçilik üzerinden savunma pratikleriyle cezasız kalıyorlar” değerlendirmesini yaptı. Faillerin “göstermelik cezalarla” ödüllendirildiklerinin altını çizen Berfin, “Bölgede yoğun bir şekilde uygulanan özel savaş politikaları, bugün şiddet ve katliamların boyutunda genel itibariyle çok daha artmış durumda. Özel savaş politikaları geçmişten bu yana belli periyotlarla düzenli bir şekilde uygulanmış politikalardır. Son dönemlerde oldukça hız kazandı ve artık pervasız bir şekilde göstere göstere uygulanıyor. Bu faillere hiçbir şekilde ceza verilmiyor ya da göstermelik cezalarla ödüllendiriliyorlar” şeklinde konuştu.
 
İktidarın ‘görünmez’ kılmaya çalıştığı şüpheli ölümler
 
Şüpheli şekilde hayatını kaybeden kadınların sayısının verilerden çok daha fazla olduğuna işaret eden Berfin, “Bugün şüpheli kadın ölümleri kavramı için bile mücadele verildi bu ülkede. Sosyal medyada, basında, yerel ajanslarda, hepsinde ‘intihar, kaza, zehirlendi, yüksekten atladı, balkondan atladı’ şeklinde kayıtlara geçen ve dolayısıyla ya ‘intihar’ ya da ‘doğal ölüm’ olarak kayıtlara geçen tüm bu olayların şüpheli kadın ölümü olarak nitelendirilmesi için bile mücadele verildi. Devlet bilerek tüm bu verileri görünmez kılmaya çalışıyor. 2023 yılını, 2021-2022 ile kıyasladığımız zaman direk iki yıla oranla bu rakamların çok fazla olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bu durum bile şüpheli kadın ölümlerinin gittikçe arttığı, kadın katliamları veya kadının maruz kaldığı şiddet vakalarının görülmez kılınmaya çalışıldığının bir göstergesidir” diye belirtti.
 
Doğru verileri iktidar yerine özgür basın topluyor!
 
Bu duruma dair bir mekanizmanın da işlemediğini kaydeden Berfin, “Devlet organlarının yerine getirmesi gereken tüm görevleri maalesef ki şiddete, katliama uğrayan kadınların aileleri, kadın kurumları, kadın platformları ve özgür basın yerine getiriyor. Kolluk ve yargı birimleri tarafından titizlikle yapılması gereken olay yeri incelemesi ve delil toplama meselesi artık mağdur kadınların aileleri tarafından yerine getiriliyor” sözlerine yer verdi. Faillerin yargılanması için kamuoyu, kadın kurumları ve platformların tepkisinin büyük bir önem taşıdığını dile getiren Berfin, “Devlet tarafından açıklanması gereken şiddet çeteleleri açıklanmadığı için bilgileri kamuoyuyla paylaşan özgür basın ve belli kadın platformları var. O şiddete, katliama, kırıma maruz kalıyoruz. Bir de maruz kaldığımız durumun mücadelesini veriyoruz. Görünür kılmaya çalışıyor ve nihayetinde oluşturduğu ağır tablonun da mücadelesini vererek telafi etmeye çalışıyoruz. Şüpheli kadın ölümleri meselesi hali hazırda karşı karşıya kaldığımız en büyük sorunlardan biri” dedi.
 
Faillere ‘af’ mücadele yürütenlere ‘yargılama!’
 
Hukuki açıdan da bu duruma “şüpheli” yaklaşılması gerektiğine dikkat çeken Berfin, “Failin iradesi üzerinden yürüyen bir dosya olmaması adına dahi olsa meseleye en baştan her şeye şüpheyle yaklaşmanın çok kıymetli olduğunu düşünüyoruz” vurgusunu yaptı. Öte yandan kimi dosyaların kamuoyu tepkisinin olmaması durumunda kapatılmak ile karşı karşıya olduğunu söyleyen Berfin, Şule Çet davasının en önemli örneklerden biri olduğunu aktardı. Kadınları şiddet ortamından uzaklaştıran destek mekanizmalarının da gelişmediğini ifade eden Berfin, “Son 2-3 yılda çok ağır süreçler geçirdik. Maruz kaldığımız hiçbir şeye ilk defa maruz kalmıyoruz. Ancak son olmasının mücadelesini de her daim vereceğiz. Bunun sözünü de buradan veriyoruz” dedi. Öte yandan “af yasası” ile faillerin serbest bırakılmasının “potansiyel faillere” büyük bir cesaret verdiğini paylaşan Berfin, “Tüm katiller, tecavüzcüler, tacizciler dışarı salınırken, eşit ve özgür bir yaşamın mücadelesini veren, kadın haklarını savunan kadınlar, aktivistler ve siyasetçiler de cezaevlerinde tutuklu” cümlelerini kullandı.
 
Yükselen kadın direnişi sınır tanımıyor…
 
“Çok karanlık bir dönemin bizi beklediğini biliyorduk” diyen Berfin, “Yargı tacizi ve baskılar en ufak bir eylem ile etkinlikte, şiddete maruz kalan kadınların varlığına karşı büyük bir kadın direnişi var bu ülkede ve tüm dünyada” diye konuştu. İktidarın tüm kadın düşmanı politikalarına rağmen umutlu olduklarının altını çizen Berfin, “Umudumuzu aldığımız yer, sınır tanımayan örgütlü kadın mücadelesi ve yaşadığı tüm şiddet ile mağduriyetlere rağmen yükselen kadın direnişidir” diyerek mücadelelerinin süreceğinin vurgusunu yaptı.