Faillere ‘af’ ile tahliye: Suç oranları artacak

  • 09:03 7 Ağustos 2023
  • Hukuk
Habibe Eren
 
BURSA - İnfaz düzenlemesi ile şiddet faillerine getirilen “affın” şiddet oranını arttıracağına dikkat çeken ÖHD üyesi avukat Selin Kan, “Suçu işleyenden çok etkilenen mağdur sayısı var” derken, Kadın Savunma Ağı’ndan Gülay Alkan ise toplumsal muhalefetin bundan sonra daha fazla örgütlenmesi ve sokağı kullanması çağrısında bulundu.
 
AKP iktidarı geçtiğimiz aylarda Torba yasa içerisinde sunduğu ve Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilen infaz düzenlemesi ile şiddet faillerinin bir kez daha “örtülü af ile serbest bırakılmasının önünü açtı. Yeni infaz düzenlemesi ile 31 Temmuz itibariyle kapalı ve açık cezaevlerinde bulunan hükümlülere “iyi hal” affı uygulanacak.
 
Söz konusu yasa ile kadın katleden bir fail 20 yıl hapis cezası almış olsa dahi yalnızca 3 buçuk yıl kapalı cezaevinde kalacak. Cinsel suçlarda ve diğer adli suçlarda 10 yıl ceza alan bir fail ise 1 ay cezaevinde kalacak. 31 Temmuz itibariyle kapalı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlüler iyi halli olmak şartıyla 3 yıl daha erken açık ceza infaz kurumuna geçecek. Ayrıca, bu hükümlüler cezalarının süresine göre en az 3 ay açık ceza infaz kurumunda kalmak şartıyla 3 yıl daha erken denetimli serbestliğe ayrılabilecek. Denetimli serbestlik sürelerine 3 yıl daha eklenecek.
 
Siyasi tutsaklar, hasta tutsaklar, gazeteciler ve düşünce ve ifade özgürlüğünün gasp edilmesi nedeniyle cezaevinde olan tutsaklar ise söz konusu düzenlemeden yararlanamayacak.
 
Daha infaz düzenlemesi konuşulur konuşulmaz şiddet ve katletme olaylarında artış yaşanırken bireysel silahlanmanın da artış göstermesi ile birlikte yine kadın ve çocuklar şiddetin birinci hedefi haline gelecek. Daha önce koronavirüs pandemisi nedeniyle çıkarılan “kovid affı” nedeniyle salıverilen erkekler iki yılda  en az 15 kadın ve 3 çocuk katletti. Söz konusu infaz düzenlemesinin de şiddetin önünü açacağı ve cezasızlık nedeniyle erkeklerin daha rahat suç işleyeceği tehlikesini barındırıyor.
 
Özgürlük için Hukukçular (ÖHD) üyesi avukat Selin Kan ve Kadın Savunma Ağı’ndan Gülay Alkan, düzenlemenin ne anlama geldiği ve nelere yol açacağına dair değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Cezaevindekilerin yükünü azaltma amacı güdüyor’
 
İnfaz düzenlemesinin cezaevinde bulunan ve kovid izninde olanları kapsayacağını söyleyen Selin, düzenlemenin yine bir gece yarısı çıkarıldığını anımsattı. Suç oranında ciddi bir artış olduğunu kaydeden Selin, “Ekonomik ve enflasyonist rejim sebebiyle insanların suça meyilli olmasının yanı sıra öldürme ve cinsel suçlarda ciddi bir artış söz konusu. Bu düzenleme bir yanıyla cezaevinde bulunan kişilerin devlete olan yüklerini azaltma amacı güdüyor” dedi.
 
‘Suç işleyenden çok etkilenen mağdur sayısı var’
 
Normalde iyileştirme süreci olmadan açık cezaevine geçişin olmaması gerektiğini dile getiren Selin,  “Bu süreç hiç göz önünde bulundurulmadan denetimli serbestlik haklarının önü açıldı. Suç işleyen ne kadar kişi varsa, bundan etkilenen insan sayısı ondan daha fazla. Şimdi kişilerin topluma barıştırılmasının amaçlandığı iddia ediliyor ama burada mağdurların adalete olan inancı yok oluyor. Kapsamı cezaevinde bulunanlar açısından çok geniş ama bir anlamıyla da sistemsel anlamda, hukuka erişim anlamında adalete olan inancın azalmasına sebep oluyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Ayrıştırıcı ve ayrımcı bir düzenleme’
 
Siyasi tutsakların söz konusu düzenlemenin kapsamı dışında bırakıldığını bu durumun ayrımcılığı da beraberinde getirdiğini vurgulayan Selin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aynı zamanda suç kapsamı yönünden de bir ayrıştırma söz konusu. Eğer bir insan topluma kazandırılacak ise her ne suç olursa olsun topluma kazandırılması düşünülebilirdi. Bu yönüyle ayrıştırıcı bir düzenleme. Siyasi tutsakların durumuna ilişkin herhangi bir iyileştirme olmadığı gibi her geçen gün daha kötüye gidiyor. Cezaevlerine 30 milyon bir yatırım söz konusu, her gün yeni bir cezaevi inşa ediliyor. Bu çok ciddi bir maliyet. Bu kadar yüksek bir meblağ ile cezaevi yapmak yerine insanların eğitim kültür ve ekonomik seviyeleri yükseltilmiş olsa suç oranları azalır. Ancak bu haliyle bu düzenlemenin toplum açısından çok olumlu sonuçları olmayacak.”
 
‘Suç oranları artacak’
 
İddia edildiği gibi amacın kişilerin topluma kazandırılması olmadığına dikkat çeken Selin, sözlerine şöyle devam etti: “Suç işleyenlerin hiçbir önlem alınmadan yeniden topluma karıştırılması ile birlikte suç oranları tersine daha da artacaktır. Bu da mağdur sayısının artmış olmasına neden olacak. Hırsızlık, kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz suçlarında artış yaşanacak. Bireysel silahlanma ciddi oranda arttı. Bunun koşullarının ağırlaştırılması gerekiyor. Bir kişinin sicili temiz ancak derdest dosyaları olabilir buna dair ciddi bir inceleme yapılması gerekir. Bir düzenleme yapılırken bunun mağduru olan kesimlerin durumu göz önünde bulundurularak yapılmalı. Kişinin iyileştirilmesinden bahsediliyor ancak düzenleme sadece sanık açısından düzenleniyor.”
 
‘Güvenli alanlarımız iyice kısıtlandı’
 
Faillerin serbest bırakılmasının önünün pandemi döneminde açıldığına dikkat çeken Gülay Alkan da covid sürecinde karantina adı altında faillerin denetimli serbestlik yasasıyla dışarı gönderildiğini anımsattı. Dönemin Adalet Bakanı’nın  “topluma uyum sağladılar” açıklamasını da anımsatan Gülay, “Bu yasa zaten güvende olmayan kadın ve çocuklar için daha fazla endişe yarattı. Cezasızlığın önü açıldı. Şu an kadınlar bulundukları her alanda maruz kaldıkları şiddete ses çıkaramıyorlar çünkü karşılığının olmadığını düşünüyorlar. Faili şikayet etti diyelim cezaevine girse bile tekrar geri çıkacak ya da şikayet ettiğinde canına kastedecek, çocukları ile tehdit edilecek diye düşünüyor.  Bu infaz düzenlemesi ile güvenli alanlarımız iyice kısıtlandı” ifadelerini kullandı. 
 
‘Korku cumhuriyeti yaratılıyor’
 
Şiddetin ve silahlanmanın önünün açıldığını ve faillerin cezasız bırakıldığını kaydeden Gülay, “Ülke orman kanunları ile yönetiliyor. İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede yürürlükten kaldırılması, şu anda 6284 sayılı kanuna göz dikilmesi kadının ne kadar çaresizleştirilmek istendiğinin göstergesi. İktidar, kadınların sesinin çıkmasını, sorgulamasını, haklarını aramasını istemiyor. Çevresindeki herhangi bir kız kardeşi ile dayanışmasını korku cumhuriyeti kurarak parçalamak istiyor” dedi.
 
‘Yozlaşmış çürümüş bir toplum isteniyor’
 
Geçen hafta yaşanan çok sayıda silahlı saldırı olaylarını hatırlatan Gülay, “Herkes kendi kararını, hukukunu uyguluyor. Suç oranları gittikçe artıyor. Çünkü hükümet suçluları koruyor. Yozlaşmış, çürümüş bir toplum isteniyor. Halk güvende olmadığı için hayatta kalma mücadelesi veriyor. İktidar, eli silahlı zorbaların desteğini alarak halkı korkutarak yaşatmaya mecbur bırakıyor. Bu şekliyle kendi iktidarını sağlamlaştırmaya çalışıyor.
 
‘Muhalefet sokağı kullanmalı’
 
Toplumsal muhalefetin bundan sonra dayanışmayı örgütlemesi gerektiği çağrısında bulunan Gülay, “Kadınlarla çaresiz olmadıklarını anlatmalı. Bunların uygulanması bunu sokakta ve her yerde dile getirmeli. Birbirimizden vazgeçmemeliyiz çünkü çıkış yok yolun sonu karanlık. Hiçbirimiz hiçbir yerde güvende değiliz.
 
‘Örgütlü bir şekilde hareket etmeliyiz’
 
Kadına yönelik şiddet uygulayan ve kovid döneminde salıverilen şiddet faillerinin “yarım bıraktığım işi tamamladım” diyerek eylemlerine devam ettiğini dile getiren Gülay, “ Bunun için mücadele etmek zorundayız. Türkiye'nin her yerinde kadın örgütleri sesini yükseltmeli ,dayanışmalı, bu yasanın kadınlara ne kadar zarar vereceği anlatılmalı ve örgütlü bir şekilde hareket etmek zorundayız.