Kobanê Davası: Düşünceler kriminalize ediliyor

  • 13:22 2 Ağustos 2023
  • Hukuk
 
ANKARA - Kobanê Davası’nda savunma yapan Gülfer Akkaya, savcının feminizm üzerine verdiği röportajı “isyana teşvik” olarak değerlendirdiğini belirterek düşüncelerinin kriminalize edildiğini söyledi. 
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protestolar gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 27’nci duruşmasının 2’nci periyodu Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülmeye başlandı. Duruşmaya Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Colemêrg (Hakkari) Milletvekili Vezir Coşkun Parlak, Mûş (Muş) Milletvekili Sümeyye Boz, Mersin Milletvekili Ali Bozan, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatları, Barış Anneleri ve çok sayıda kişi izledi.  
 
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunun siyasetçilerin bir kısmı duruşmaya gelirken, farklı cezaevlerinde tutulan siyasetçilerin bir çoğu, Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) duruşmaya katıldı.
 
Duruşma, tutuksuz yargılanan Mesut Bağcık’ın avukatı Yusuf Çakas’ın taleplerini sunmasıyla başladı. Mesut Bağcık’ın annesinin yaşamını yitirmesinden dolayı yurt dışına çıkma yasağının kaldırılması talebinde bulundu. İddia makamı taleplerinin reddine karar verirken, mahkeme heyeti Mesut Bağcık’ın yurt dışı yasağının kaldırılmasına, imza yükümlülerinin 15 günde bir uygulanmasına karar verdi. 
 
‘SYKP üzerinden HDP’ye gönderilmişim gibi gösterilmiş’
 
Ardından tutuksuz yargılanan Gülfer Akkaya, esasa ilişkin savunmalarına başladı. 5 binlik sayfalık mütalaaya karşı savunma süresinin sıkıştığını ve dar bir süreçte savunma yapacağını söyleyen Gülfer, savunma için yeterli bir süre verilmediğini kaydetti. Gülfer, “Mütalaada bana yönelik suçlamalar sıklıkla yenilenmiş ama metinde bana yönelik doldurulmuş, şüphe yaratma çabasında bir metin var. Bu çaba o kadar abartılmış ki dosyada olan somut delil aleyhime kullanılmış. Alevi kadınlarla ilgili çalışma yapmam suç olarak gösterilmiş. Ben bağımsız feminist 17+ Alevi kadınlarla çalışıyorum. Bunda suç üretilmeye çalışılıyor. Ben bağımsız bir kadın olmama rağmen, beni Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) üzerinden HDP’ye görevlendirilmiş gibi gösteriliyor. Kimi deliler mahkemeyi yanıltacak şekilde şişirilmiş” dedi. 
 
‘Feminizme dair verilen röportaj delil olarak sunulmuş’
 
Dijital medya paylaşımlarından retweet ettiği haberlerinin suç konusu yapıldığına dikkat çeken Gülfer, 2017 yılında kitabı ile ilgili yaptığı paylaşımının iddianamede, “MYK olarak diğer sanıklarla birlikte hareket etme suretiyle örgütle hareket ettiği” iddiasında bulunulduğunu kaydetti. Paylaşımlarında herhangi bir çağrı olmadığını, haber paylaşımlarında bulunduğunu kaydeden Gülfer, “Mütalaada HDP’de olmadığım zamanlarda bile ben oradaymışım gibi gösterilmiş. Somut olmayan şeyleri burada çürütmeye çalışıyorum. Bağımsız, feminist bir kadın olarak, aklım, fikrim el verdiği kadar mücadele ettim. Savcılık hakkımda somut deliler bulamayınca benim fikirlerimi kriminalize etme çabasına girmiş. Yazdıklarımdan dolayı yargılandığım için bugün size yazdığım kitapları da sunacağım. Feminizm kadın hakları üzerine benimle yapılan bir röportaj dosyaya delil olarak konulmuş. İddia makamı, öyle itinalı çalışılmış ki bazı yerleri bolt yapmış. Böylece çok önemli bir şey bulmuş havası yaratmaya çalışmış” diye belirtti. 
 
‘Dosyaya delil diye konulanlar savcının iddiaları ile çelişiyor’
 
Mütalaanın hukuki olmadığını siyasi olduğuna dikkat çeken Gülfer, şöyle devam etti: “İddia makamının elinde suçu ispatlayacağı bir şey olmadığı için delil sunma gayretine girmiş. Aynı metinleri defalarca paylaşarak hakkımda suç yaratmaya çalışmış. Bu dava başından beri hukuki olarak yürümedi, bu dava siyasi bir dava olduğu için buradayım ve yargılanıyorum. Hukuki açıdan benimle ilgili ne elle tutulur bir suç var ne de o suçlarla ilgili herhangi bir delil. Hal böyle olunca gerçekten uzak böyle bir mütalaa çıkmış. O kadar zorlama bir senaryo olmuş ki delil diye konulanlar bizzat savcının kendi iddiaları ile çelişiyor tıpkı HTS kayıtları gibi. Benim HTS kayıtlarım 6 Ekim 10.00 sıralarında Sabiha Gökçen Havaalanı’nda alınmış. Ama ne tesadüf ki bu HTS kaydım dosyaya konulmamış. Lehime olan bu delil aleyhime kullanılmış. Ben o gün yurt dışına çıktım kitaplarımın tanımı ilgili ben yurt dışında iken 6-8 Ekim olayları olmuş ben geldiğimde olaylar bitmiş ama hakkımda, ‘olayları birlikte yürütmeye çalışmış’ denilmiş. Hangi delil bunu doğruluyor.”
 
İddia makamında röportaj yorumu: İsyana teşvik
 
İddia makamının kendisini “isyan yapmakla” suçladığını ifade eden Gülfer, bu iddianın yaptığı bir röportaja dayandırıldığını dile getirdi. Gülfer, “Ben o röportajdan, kadınların erkekler tarafından nasıl sömürüldüğünü anlatıyorum. Bu sömürünün toplumsal bir devrim ile nasıl değiştirilip dönüşeceğini söylüyorum. Bu söylemin neresi isyanı teşvik ediyor? Ben erkek ve kadınların eşit şekilde yaşamını savunuyorum. Erkek zihniyeti ile mücadele etmek için HDP’ye girdim. Bununla mücadele etmek için birilerinden talimat alınmaz. Her nerede olursam olayım kendi kararlarımla bulundum ve kimse buna tesir etmedi. Hakkımda açık deliler bulamayınca, iddia makamı, google’den adım soyadımı yazmış ve iddia ile alakası olmayan şeyleri almış dosyaya konulmuş. Tıpkı HTS kayıtları ve yaptığım röportajlar gibi. Bizim teorimizde, pratiğimizde mütalaada söylediği gibi nefret suçu değildir. Bunu yapmak isteyenlere dönüp baksınlar” sözlerini kullandı. 
 
Olmadığı bir örgütün üyesi yapıldı 
 
İddia makamının katıldığı panellerde ve söyleyişiler de kendisini “ev sahibi üyesi” olarak değerlendirdiğini vurgu yapan Gülfer, “Böyle delil toplama sayesinde bu ülkede bol bol yargılanırız ama ülke olarak hiçbir şey olamayız. Mütalaadaki iddialar feminizm ve Aleviler üzerine kurgulanmış. Bir toplum, hukuk alanı bu kadar nasıl gerileyebilir? Mütalaaya göre bu özelliklerim için HDP’ye kabul edilmişim. Şunu belirteyim, ben kendim gidip HDP’ye katıldım.  Alevi ve Alevi kadınlarla ilgili araştırma yapmak suç mu? Bununla ilgili bir yasa var mı? Eğer suçsa hangi yasaya veya kanuna göre suç? İddia makamı onu da belirtmiyor. Bağımsız kadınlarla mücadele yürütmemiz nasıl bu davaya suç olarak gösterilebiliyor? Bu da benim düşüncelerimden dolayı yargılandığımı bir kez daha gösteriyor. İddia makamına HDP içerisinde bağımsız bir feminist olduğumu söylememe rağmen iddia makamı beni SYKP’den gittiğimi örgütün onayı ile HDP’ye alındığımı iddia etmiş. Mütalaayı hazırlayan iddia makamı bu delileri de dosyaya koyması gerekiyordu bunu da koymamış. Ben hiçbir zaman SYKP’li olmadım daha ne diyebilirim. İddia makamı,  SYKP’li olmadığım için örgüte üyelik bir şey bulamadığından, sosyal medyadan bir etkinlikte uçurduğumuz balonların fotoğrafı var, kadınlar üzerinden SYKP önlükleri var benim olmamasına rağmen bunu delil olarak göstermiş” şeklinde konuştu. 
 
Olmayan olaylar iddianamede yok mütalaada var 
 
6-8 Ekim olaylarında yurt dışında olması ve HTS kayıtlarının bunu doğrulamasına rağmen, 7 Ekim’de “Pendik olayları” adı altında kendisine CMK 302’den ceza istenildiğine vurgu yapan Gülfer, “Pendik’ten bahsi geçen tek bir olay dahi olmamış. İddianamede Pendik olayları yok, mütalaada var. Mütalaada, ‘üzerine düşen görevi yapmış’ denilmiş. Ne görevi, ne kimseden talimat aldım ne de alırım. Ortada zaten bir olay yok, bahsi geçen 7 Ekim’de olay olmadığı gibi ben de 6 Ekim’de yurt dışına çıkmışım” ifadelerini kullandı. 
 
2017 yılına ait fotoğraf Kobanê olayları ile ilişkilendirildi 
 
Mütalaada dijital medya hesabında yaptığı 9 paylaşımın yer aldığını dile getiren Gülfer, yaptığı 9 paylaşımından bir kaçının 6-8 Ekim olaylardan önce paylaşmasına rağmen bu paylaşımlarının da,“çağrı” niteliği taşıdığı iddiasında bulunulduğunu belirtti. Gülfer, “Benim paylaştığım bir haberin içerisinde ‘Kobanê’ kelimesi geçtiği için çağrı olarak görülmüş. 2017 tarihinde, ‘yol kadındır’ kitabıma dair bir masada oturmuşum HDK’nin bayrakları olan bir fotoğraf paylaşmışım. Bu fotoğrafım, ‘isyana teşvik’ diye dosyaya konulmuş. Bu delil mi? Çağrı diyorsunuz ya bu olsa olsa kitaba çağrı olur. Temel insan haklarını savunan biriyim ve şiddete karşı biriyim. Dosyada bulunan deliller, savcının iddiaları ile çelişiyor ve çürütüyor” ifadelerini kullandı.  
 
Gülfer, savunmasını, kimseyi şiddete teşvik edecek bir çağrısının olmadığını, ne İstanbul’da ne de başka bir yerde 6-8 Ekim olaylarında yer almadığını kaydetti. Gülfer, davadan dolayı özgürlüğünün kısıtlandığını belirterek, yaşadığı mağduriyetinin son bulmasını isteyerek sözlerini sonlandırdı.
 
Duruşmaya ara verildi. 
 
 
 
 
 

Etiketler:

dava