Sebahat Tuncel’den mahkemeye: Biz onurlu bir gelecek bırakacağız ya siz?

  • 13:13 1 Ağustos 2023
  • Hukuk
 
 
ANKARA - Kobanê Davası’nda savunma yapan DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, hukuksuzluğa karşı mücadele ettiklerini belirterek, “Özgürlüğümüzden yoksun bırakan sizlersiniz. AİHM kararlarını uygulamayan sizlersiniz. Bütün bunlara bakıldığında Kürt meselesine nasıl bakıldığını, Kürtlere hukukun nasıl uygulandığını görürüz. Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız ya siz? Kürtleri yargıladık mı diyeceksiniz? Defalarca dedik bundan vazgeçin dedik. Ama anlamadınız ki hukukçu kimliğiniz ile burada olmadığınız belli” dedi. 
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protestolar gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 27’nci duruşmasının birinci periyodu Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülmeye başladı. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen duruşmaya, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Eşsözcüsü İbrahim Akın, milletvekilleri Ali Bozan, Gülderen Varlı, Sevilay Çelenk, Ayşegül Doğan, Serhat Eren, Onur Düşünmez, Ömer Faruk Hülaki,Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatları, Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi avukatları, Ankara Kadın Platformu üyeleri, İnsan Hakları Derneği ve çok sayıda izleyici katıldı. 
 
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunun siyasetçilerin bir kısmı duruşmaya geldi. Farklı cezaevlerinde tutulan siyasetçilerin bir çoğu, Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) duruşmaya katıldı. Tutuksuz yargılanan Emine Ayna ve Gülfer Akkaya, duruşma salonunda hazır bulundu. 
 
Duruşma dosyaya gelen evrakların okunmasıyla başlandı. İddia makamı, duruşmaya mazeret bildiren çoğu siyasetçinin sağlık durumu dışında mazeretlerinin kabul edilmemesi talebinde bulundu. Talebi değerlendiren mahkeme heyeti, mazeret taleplerini kabul etti. 
 
‘Mükerrer dosyadan hakkımda üçtür soruşturma açılıyor’
 
Gelen evraklara ilişkin ilk olarak Ayşe Yağcı söz aldı. Evrakların içerisinde en son Ankara Cumhuriyet Savcısı’nın hazırladığı evrakların kendisine tebliğ edildiğini, ama heyetin okuduğu evrakların kendisine gelmediğini dile getiren Ayşe, “Daha önce yargılandığım belgeyi okudunuz, bunun izahını istiyorum. Şuan gelen evrakların içerisindeki soruşturmalar mükerrer soruşturmalar. Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı, hakkımda üçtür aynı soruşturmayı açıyor. Davanın kendisi de mükerrer bir davadır ama siz bizi Kobanê olaylarına dahil edip tutmaya çalışıyorsunuz. Ben hem mütalaaya bakıp hem gelen giden evraklara bakmak istiyordum ama beni çıkarmadılar bayrama denk geliyor diye. Ama aynı idare tarafından arkadaşlarım çıkmasına rağmen ben engellendim” dedi. 
 
‘Dünya ayakta alkışlıyor siz bizi yargılıyorsunuz bu da sizin ayıbınız olsun’
 
Ardından Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel söz aldı. Yargılamanın başından itibaren mütalaa süreçlerine bakıldığında devletin Kürt politikasına yansıması olduğunu belirtti. Sebahat, “Kürtleri engellemek için bir kumpas davası oldu. İki yıldır her bir arkadaşımız buraya çıktığında asıl meselenin gerçeği kapatmak olduğunu söyledi. Siz hakikati gizlemek istiyorsunuz, gerçeği açığa çıkarmak bizim sorumluluğumuz. Yarın 2 Ağustos, IŞİD çetelerinin Şengal’e dönük saldırılarının yıl dönümü. Biz bu dosyadan yargılanıyoruz, siz İŞİD barbarlığını savunuyorsunuz. Biz Kobanê halkının yanında olduğumuz için yargılanıyoruz” diyen Sebahat’in sözünü mahkeme heyeti kesti. Mahkeme heyeti, Sebahat’e gelen evraklar dışında konuşmamasını belirtti. Mahkeme heyetine tepki gösteren Sebahat, “Bütün bunlar bu dosyanın kapsamı ile ilgili. IŞİD bu dosyanın parçalarından biri değil midir? Dayanışmadan dolayı yargılanmıyoruz, nasıl alakası yok. Şengal’e yönelik katliam Kürtlere karşı soykırımın başlangıcı olarak planlamıştı. Verilen mücadele YPG’lilerin verdiği mücadele, bugün YPG bir günah keçesi olarak değerlendiriyor ama o gün Şengal’de yaptıkları mücadele ile bir Êzidî soykırımını engellemiştir. Bütün dünya bunu ayakta alkışlıyor ama siz yargılıyorsunuz. 21’nci  yüz yılda IŞİD eliyle Türkiye’nin destek verdiği o örgüt kız çocuklarını köle pazarlarında sattı. İlk hedefi kadın özgürlüğüneydi, bu IŞİD iki Türk askerini de yaktı. Buna karşı direnen halkın yanındayız diye bizi yargılıyorsunuz bu da sizin ayıbınız olsun” diye belirtti. 
 
‘İnkar, imha ve asimilasyon politikası Türkiye’nin genlerine işlemiş’
 
Yeterince kendilerine süre tanınmadığına vurgu yapan Sebahat, “Size bir görev verilmiş, ceza verip kurtulmak istiyorsunuz. Yargılama yapmıyorsunuz, gerçeği açığa çıkarmak için bir dirhem tutumunuz yok. Kürtleri ve Kürtlerin dostlarını yargılamak istiyorsunuz, Kürtler bununla şimdi karşılaşmıyor. 24 Temmuz Lozan Antlaşması’nın yıl dönümüydü. Lozan bugün Türkiye’de Kürt sorunun çıkmasının nedenlerden bir tanesidir. Bugün Kürtler olmasaydı Türkiye Cumhuriyeti kurulmazdı. Ama İsmet İnönü Lozan’a gittiğinde Kürtleri dahi görmedi. Kürtler kurucu halk olmasına rağmen azınlık haklarını vermediler. Biz bugün bu yüzden yargılanıyoruz, Kürtlerin dili, kimliği inkar edildiği için. Bu şimdiki mesele değil. Neden burada olduğumuza dair o kadar tarihsel boyutu var ki. İnkar, imha ve asimilasyon politikası Türkiye’nin genlerine işlemiş. Sorun Kürtlerden kaynaklanmıyor, herkes kanun önünde eşit değil mi? Ama Kürtler değil, Kürtlere ‘terörle mücadele anayasası’ Kürtler anadilde eğitim talep edince terörist oluyor, her halkın kendi kaderini tayin etme hakkı vardır dediğimiz için siz ‘ülkeyi bölmek istiyorsunuz’ diyorlar. Yakında da feministler kriminalize edilecek. Zihniyet değişmiyor. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne zihniyet aynı. Devlet tüm gücünü kullandı ama olmadı. Bugün PKK’yi konuşuyoruz, Kürt sorunu konuşuyoruz. Rojava’da kendi özerkliğini koruyor, Federe Kurdistan Bölgesi’nde mücadele ediyor. Kürtlerin en küçük talebi bölücülük olarak görüyor. Tüm sorunların nedeni bu. Bu yargılamayı neden yapıyorsunuz? 37 insan yaşamını yitirdi bunu mu açığa çıkarmak istiyorsunuz? Mili Savunma Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, jandarma neden burada? Onlar bizim daha fazla ceza almamızı istiyor bunlar mı adalet istiyor? Kürtleri düşman olarak görüyorlar. Yaklaşım bu, devlet Kürtlere karşı böyle” sözlerini kullandı. 
 
‘Gizli tanık kadro olduğumu söylüyor nereden İmralı notlarından’
 
Sebahat şunları ekledi: “Madem gerçeği açığa çıkarmak istiyorsunuz neden delileri reddediyorsunuz? 7 kez müebbet istiyorsunuz, ağır ceza ile yargılananlar biziz ama hakikati açığa çıkarmaya çalışanlar da biziz. Bu davayla alakamız olmadığını sizde biliyorsunuz. Dayanışmanın suç olmayacağını bütün dünya biliyor. Türkiye Kobanê ile dayanıştık diye HDP’lileri yargılıyor. Burada iftira attılar siz onu bile araştırmadınız. Benim kadro olduğumu söylüyor. Nereden İmralı notlarından. İstedim onu dahi vermediniz. Bu çamur at izi kalsından öte bir durum. Legal demokratik siyaseti illegalize ediyor. Savcı boşuna o cübbeyi giyiyor. 3 bin küsur sayfada ne var? Bir tweet. Onu bile atamamışız. Gizli tanık ne diyor? Kurye getirmiş, Ankara’ya gelmiş, bize cümleyi yazdırmış. Mantığa bakar mısınız? Bu dosyayı kimse duymuyor, Erdoğan ne yapıyor? ‘Demirtaş kaç kişinin katilidir diyor’ toplum böyle biliyor biz idam edilmesi gereken insanlarız.  Ama toplum gerçeği bilmiyor, bu mesele siyaset meselesidir, cübbenizi çıkarın gelin konuşalım. Bu iddianameyi kabul etmeniz yüz karasıdır. Kadın özgürlük mücadelemiz yargılanıyor, ekoloji mücadelemiz yargılanıyor, dayanışma yargılanıyor. Bütün bunlardan suç çıkarılabilir mi? Bütün suç Kürtlerin krimalize edilmesidir. Kürt sorunu mahkeme salonlarından çözülmez, binlerce Kürdü yargıladınız. Yeni bir yasa çıkardınız, bu iktidar tecavüzcüleri çıkarıyor ama Kürtleri cezaevinde tutuyor. Paralel yargılama yapıyor, 14 kadın arkadaşımız tahliyesi gelmesine rağmen idare ve gözlem kurulu tahliye etmiyor. Örtülü af çıkardı, ama söz konusu Kürtler olunca, cezası bitmiş ama cezaevi önünde yeniden tutuklanıyor. Bunları anayasa ile anlatabilir miyiz. Adalet Bakanlığı’na yazıyoruz hukuku gösteriyor zaten biz de hukukta bu yazıyor yanlış yapıyorsunuz diyoruz ama yine aynı. Bugün her kurum iktidara bağlıdır. 
 
‘Hukukçu kimliğiniz ile burada değilsiniz’
 
Biliyorlar hemen çıkacaklar ama gazetecileri, siyasetçileri tutukluyorsunuz. Merdan Yanardağ, ‘tecrit var’ demiş. Yok mu? Can Atalay vekil olmasına rağmen çıkarmıyorsunuz. Bu hukuksuzluğa karşı biz de burada mücadele ediyoruz. Usul dediğiniz şey nedir? Usulü ihlal eden sizsiniz. Özgürlüğümüzden yoksun bırakan sizlersiniz. AİHM kararlarını uygulamayan sizlersiniz. Bütün bunlara bakıldığında Kürt meselesine nasıl bakıldığını, Kürtlere hukukun nasıl uygulandığını görürüz. Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız ya siz? Kürtleri yargıladık mı diyeceksiniz? Defalarca dedik bundan vazgeçin dedik. Ama anlamadınız ki hukukçu kimliğiniz ile burada olmadığınız belli. Taleplerimizi reddediyorsunuz sonra yargılama yapıyorum diyorsunuz. Siz burada yargısız infaz yapıyorsunuz. Kaç yıl oldu heyetiniz bir tahliye vermedi. Bu dosyadan beklenti kalmamış, heyetinizin ne karar vereceğini zaten biliyoruz. Yargılananlar için adil bir karar vermeyeceğinizi biliyoruz başkası için adil karar vereceksiniz.” 
 
Halklara çağrı: Barış için mücadele edin 
 
Sebahat, Şengal’de yaşamını yitiren kadın ve çocukları da andı. Êzidîlerin hala bir soykırım ile karşı karşıya kaldığını ifade eden Sebahat, Kürt sorunu çözülmeden bu sorunun devam edeceğini kaydetti. İktidarın Türkiye’yi bir mafya devleti haline getirdiğine dikkat çeken Sebahat, halklara barış için mücadele etme çağrısında bulundu. 
 
‘Şengal saldırısı davamızın konusu’
 
Evraklara ilişkin söz alan Aynur Aşan, Kürtçe beyanlarda bulundu. 3 Ağustos’ta IŞİD’in Şengal’e saldırısı nedeniyle Kobanê Davası’nın temelinin atıldığını ifade eden Aynur, “IŞİD’in o bölgeye ve halklara saldırısı tesadüf değildi. Saldırılar nasıl tesadüf değilse bize açılan dava da tesadüf değildi. Êzidî halkına destek olmak için kurulan kurumların çalışmaları sonucu binlerce Êzidî geri döndü. 82 toplu mezar açıldı” sözlerini kullanan Aynur’un sözünü kesen mahkeme heyeti, gelen evraklar üzerinden konuşmasını istedi. Sözlerine devam etmek isteyen Aynur’a mahkeme heyeti bir kez daha müdahale etti. Aynur, “Bize çok fazla müdahale ediyorsunuz, bıraksanız beş dakika da bitecek” diyen Aynur, sözlerine devam etti: “Bu bizim davamızın konusu zaten. Êzidî kadınlara destek olduğumuz için yargılanıyoruz, burada başka bir somut bir şey var mı ki yargılanıyoruz? Tutuklu olabiliriz ama cezaevinde de bu halkın geleceği ne olacak diye düşünüyoruz. Lozan Antlaşması’nın yıl dönümü, Türkiye’nin kuruluşunun yıl dönümü. Ülkeler oturur ülkelerine dair strateji belirler. Sizin kararınız da Türkiye’nin yeni yüz yılında alınacak stratejiye göre değişecektir. Bu yüzyılda sizlerin kararı eşitlik, insan haklarına dayalı mı olacak yoksa böyle mi devam edecek?” diye sordu. 
 
‘Hakikat bugün olmasa bile yarın ortaya çıkacaktır’
 
Aynur son olarak, mahkeme heyetine, “Ne yaparsanız yapın gerçekliğin üstünü kapatamazsınız, hakikatler bugün değil ama yarın ortaya çıkacaktır. Bizim mücadelemiz, bu hakikatin bir an önce açığa çıkarılmasıdır. O yüzden direniyoruz ve saatlerdir bu kürsüde konuşuyoruz. Amacımız sadece yasal haklarımızı savunmak değil, hukuksuzluğa dikkat çekiyoruz” sözlerini kullandı. 
 
‘Gerçek adaletin sağlanması için karar verin’
 
Bitlis olaylarından cezalandırılmak istenildiğini ama Bitlis yargılamalarının sonuçlarını bilmediğine dikkat çeken Aynur, bazı değerlendirmelerde bulunduğu zaman heyetin kendilerine sürekli güncele gelinmesi için uyarıda bulunduğunu ama heyetin kendisinin güncele gelmediğini ifade etti. Aynur, iki buçuk yıldır davanın devam ettiğini ve iki yıldır cezaevinde olduğunu, bazı arkadaşlarının 5 yıl bazılarının 7 yılın yaşamlarından alındığını dile getirerek, “Cezaevinde bu yaşamımızı biz kaybettik siz bir şey kaybetmediniz. Daha geç değil, bu dava gerçekliğe yönlendirebilir. Bir Kürt, kadın olarak tek istediğim, siyasi iktidarın çıkarları doğrultusunda karar vermek değil, gerçek adaletin sağlanması için karar verin” şeklinde konuştu. 
 
‘Yaşam ve özgürlük hakkım nerede?’
 
Daha sonra Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata beyanlarda bulundu. 28 Temmuz’da görülen ara kararların kendilerine ulaşmadığını belirten Ayla, Yargıtay 3’nci Ceza Dairesi’nin Türkiye ve El Kaide yöneticisine dönük bozduğu karara değindi. Ayla, “Bu dosya hukuki bir dosya değil, siyasi bir dosya. Ama biz sizden hukuk istiyoruz. Sizin hiçbir gerekçenizde burada neden olduğumuza dair herhangi bir şey bulamıyoruz, itirafçılar dışında. Neden savcı bey mütalaasını hazırlarken, bilirkişi evrakına değinmiyor. Biz merak ediyoruz, AİHM kararlarını tanımıyorsunuz, Yargıtay’ın lehimize olan kararlarını tanımıyorsunuz. Kürtlerin sınıra gitmesi kendi rızasıyla değil örgüte bağlıyorsunuz. El Kaide yöneticisinin dosyasında çok somut beyanlar olmasına rağmen ‘soyut’ denilerek karar bozuldu. Ama biz IŞİD zulmüne karşı çıktığımız için yargılanıyoruz. Hani benim yaşam ve özgürlük hakkım nerede? Yüz yıl geçmiş aradan, Lozan da tanınmıyor burada” diyen Ayla’ya mahkeme heyeti, “hakkınızda gelen bir evrak yok” denilerek konuşmasını kesti. Ayla heyetin tutumuna tepki gösterdi. 
 
İki yıl sonra çözüm süreci görüşmeleri dosyaya suç olarak eklendi 
 
Sözlerine devam eden Ayla, “İmralı Cezaevi’nde görüşme tutanakları var, görüşmede ismi geçen sadece Ahmet Türk değil. Eşbaşkanlar düzeyinde ismi geçenlere bakıyoruz, sadece Ahmet Türk,  hakkında evrak düzenleniyor. Çözüm sürecinde görüşmeler yapılıyor, Sayın Öcalan diyor ki, ‘darbeyi nasıl niteliyorlar, ana fikirleri nedir? Uluslararası komplo olduğunu biliyorlar mı? Sayın Öcalan 15 Temmuz’dan söz etmiyor. 17 Aralık’taki süreçlerden söz ediyor. Sayın Öcalan çözüm sürecinde yaptığı değerlendirmelerde parti eşbaşkanlarının, Kandil’de ve devlet içerisinde görüşmeleri yürütenlerin isimleri var. Bu isimler dosyamıza neden yeni girildi? Sayın Öcalan ile ilgili hiçbir şey tesadüf değildir, bunca zaman sonra bunlar bizim dosyalarımıza neden girildi. 15 Temmuz’dan sonra durum farklılaştı. Haliyle bu süreci tek başına götüren biz değildik ama bu bir intikam dosyası haline geldi. Bu dosya çözüm sürecinin intikam dosyasıdır. Şuan bize tebliğ edilen görüşmeler kimlerle yapıldı. Biz de talep ettik görüşme notlarını ama tam da suç istenilen süreçte Ahmet Türk, üzerinden dosyamıza evrak geldi. 
 
‘Gerçekler failler yargılandığında burada olacağız’
 
AİHM, raportörünün Türkiye’ye dair hazırladığı raporunu okuyan Ayla şöyle devam etti: “Kobanê olayları yaşandı ama burada bizler değil gerçek failler yargılanmalıdır. O gün saldırıya uğrayan bir müşteki olarak söylemiyorum, gerçek failler yargılandığında bizler de burada olacağız.”
 
Duruşmaya ara verildi. 
 
 
 
 
 
 
 
 

Etiketler:

kobanê dava