Deniz Poyraz davasından geriye ne kaldı?

  • 09:01 16 Haziran 2023
  • Hukuk
 
 
Melike Aydın 
 
İZMİR – Deniz Poyraz’ın katledilmesinin üzerinden iki yıl geçerken, failin yanı sıra azmettirenlerin bulunmaması, birçok delilin kayıp olması gibi durumlarla karşı karşıya kaldıklarını söyleyen dosya avukatı Türkan Aslan Ağaç, davanın şu anda usulden görüldüğünü ve henüz sonuçlanmadığını ifade etti. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü’ne yönelik 17 Haziran 2021’de gerçekleştirdiği saldırıda Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer hakkında görülen davada faile ‘Tasarlayarak kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmişti. Faile ayrıca “Konut dokunulmazlığını ihlal”, “Mala zarar verme” ve “Ateşli Silahlar Kanununa muhalefet” suçlarından da 9 yıl hapis cezası verilmişti.
 
Fail Onur Gencer sadece 18 saat gözaltına alındıktan sonra cezaevine gönderilirken dosya kapsamındaki birçok delil ise Deniz’in aile avukatlarının ısrarı ile toplanmıştı. 
 
Dosya avukatlarından Türkan Aslan Ağaç, dava sürecinde yaşananları ajansımıza anlattı. 
 
‘Maddi gerçek kasten araştırılmadı’
 
Soruşturmanın başladığı süreç ile yargılamanın yapılış şeklinin birbirinden bağımsız olmadığını, belirten Türkan, fail Onur Gencer’in 18 saat içinde tutuklanarak cezaevine gönderildiğini hatırlattı. İddianamenin hazırlanması sürecinde savcılığın hiçbir delil toplamadığını, toplananların da kendilerinin talepleri üzerine kısmi olarak toplandığını kaydeden Türkan, “Taleplerimiz yüzeysel olarak yerine getirildi. Yargılama süreci de bununla bağlantılı olarak yürütüldü. 7 duruşma oldu. Biz yargılamanın başladığı günden itibaren mahkeme heyetiyle çatışmalı bir duruma girmek durumunda kaldık. Çünkü katılan taraf olarak bizlere mağdur haklarının hiçe sayıldığı bir süreç yaşatıldı. Mahkeme heyetinin değişmesinden sonra, 12 Ekim duruşmasından sonra yeni gelen heyet mahkeme başkanı ve üye ile birlikte mağdur hakları kaldırıldı. Deniz Poyraz’ın ailesi, avukatları, parti yöneticileri tamamen duruşma salonundan bir bütün olarak çıkarıldı. Basın, davayı takip eden örgütler, siyasi temsilciler duruşma salonundan atıldı. O yüzden soruşturma nasıl başladıysa yargılama süreci de öyle devam etti” dedi. 
 
‘Merkezi bir yaklaşım açığa çıktı’
 
Yargılama süreci içinde maddi gerçekliği arayan bir mahkeme ve soruşturmanın olmayacağını tahmin ettiklerini ancak halka ve katılan avukatlara kapalı bir yargılama yapılacağını öngörmediklerini dile getirdi. Türkan, 14 Ekim ve 27 Aralık’ta yapılan duruşmalarda sadece fail ve avukatının bulunduğu hatırlatarak, “Aleniyet ilkesi, silahlarda eşitlik ilkesi ihlal edildi, çekişmeli yargılama ilkesi ihlal edildi” ifadesini kullandı. Bir yargılamada olması gereken tüm ilkelerin ihlal edildiğini, maddi gerçeklik usulü tartışmalarının ön plana çıkarıldığını belirten Türkan, bunun nedeninin de olayı gerçekleştiren kişilerin ortaya çıkarılmasının engellenmesi olduğunu söyledi. Türkan, bu yüzden atılan ilk adımla son adımın davaya yaklaşım tarzından kaynaklandığına dikkat çekerek, “Burada soruşturmayı yürüten savcılığın ya da kolluğun tutumunu mahkemenin tutumunu birlikte merkezi bir yaklaşım olarak ele alınması gerekiyor. Çünkü bu yaklaşım, maddi gerçekliğin ortaya çıkarılmasını, azmettiricilerin ortaya çıkarılmasını engelleyen bir yaklaşımdı. Bu da, saldırıyı gerçekleştirenlerin yargıya ve kolluğa hakim olduklarını gösterdi” sözlerini kullandı.
 
İçerden biri olarak Sedat Peker katliama işaret etmişti
 
2021 yılının Mayıs ayında Sedat Peker’in yayınladığı videoda, Kürtlere ve Alevilere yönelik saldırılar gerçekleştirilerek, kaotik bir ortam yaratmak istenildiğini söylediğini kaydeden Türkan, bu açıklamadan kısa bir süre sonra, saldırının gerçekleştiğini ifade etti. Türkan, “Sedat Peker’in kim olduğunu bir kenara bırakırsak, içerden biri olarak ve bunun duyumu olduğunu söylemişti. Bunun sadece sezgisel bir duyum değil. Bence aldığı bilgiler çerçevesinde edindiği bir açıklamaydı” diye belirtti. 
 
Dijital veriler kayıp: Fail katliamı kime onaylattı
 
Yurt dışında yaşayan Gazeteci Cevheri Güven’in yayınladığı bir videoda fail Onur Gencer’in Whatsapp yazışmaları içinde merkezden biri ile yazışmaların olduğunu ve saldırıyı o kişiye onaylattığı yazışmaların yer aldığını ifade eden açıklamasına dikkat çeken Türkan, “Sanığın ortaya koyduğu profil, sosyal medyadaki fotoğraflarında el işaretleri, çok sayıda ilişki ağı, ülkücü derneklere üye olması, bu konuda faaliyet yürütüyor olmasını yan yana getirdiğiniz zaman HDP il binasının hedef alınmasının, bu kişinin bağlantılarının ortaya konulması için yeterince ipucu verdiği kanaatindeyim. Cevheri Güven’in dinlenmesini istedik. Ama whatsApp görüşmeleri ve dijital verilerin hiçbiri dosyada yok. Dijital verileri bir bütün olarak almışlar, kopyalama yönteminin nasıl yapıldığı, sağlıklı bir kopyalama yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. Ama dosyaya giren delillerin bir bütün olarak ortaya konulması mahkeme heyeti ve tarafların denetimine açılması lazım, ancak böyle bir durum yaşanmadı. Kolluğun seçtiği bilgi ve belge dosyaya girdi. Dijital verilerde ne olduğunu konusunda mahkeme de bilgi sahibi değil. Sanığa ait bilgiler bir bütün olarak ortaya konulmadığı için olayın ayak izlerini izleme imkanına da sahip olamadık” sözleriyle dosyadaki eksik delillere  işaret etti. 
 
‘Sanık sıfatındakiler tanık olarak dinlendi’
 
Dosya kapsamında sanık olarak dinlenmesi gereken kişilerin tanık olarak dinlendiğini, bunlardan bazılarının da farklı illerdeki adliyelerde, talimatla ifade vermeleri nedeniyle yüz yüze gelemediklerini paylaşan Türkan, “Biz o tanıkları, sorguya çekme imkanı bulamadık. Eğer doğru dürüst bir sorgulama imkanımız olsaydı, HTS kayıtları ve görüştüğü insanlar noktasından bir araştırma yapılsaydı, o tanıkların bir kısmı sanık sandalyesinde oturuyor olurdu. Dosyada delillerin toplandığını, bir bütün olarak delillerin savcılık ve mahkeme tarafından değerlendirildiğini söylemek de mümkün değil” dedi. 
 
‘Ülkücü ve cihadist gruplardan beslenen bir profil’
 
Deniz’i katledenlerin ve Sinan Ateş suikastını gerçekleştirenlerin aynı odaktan beslendiği kanaatinde olduğunu dile getiren Türkan, şöyle devam etti. “Doğru bir sorgulama yapıldığında bu maddi gerçeğin ortaya çıkacağı aşikar. En azından telefon kayıtları bir bütün olarak ortaya gelmiş olsaydı, sanığın kimler ile ilişki içinde olduğu, MHP’de hangi yetkililerle bir arada olduğu ya da varsa cihadist gruplarla ortaklığı olduğunu ortaya koymak mümkün olurdu. Şimdi her ikisi açısından da iki ayağı olan bir cephe. Bir yandan ülkücülerle iç içe olan bir kişi olduğunu görüyoruz. Dosyaya yansıdığı kadarıyla görev sebebiyle de olsa cihadistlerle ilişki içinde olan bir kişiden bahsediyoruz. İki cepheden de bu iki anlayıştan beslenen bir profil ortaya çıktığını görüyoruz. Bu olayın aydınlatılması için ne savcılık makamı ne de mahkeme, gerçek anlamda bir dava yürütmedi. Şekilsel olarak bizim mahkemede olmamıza dahi tahammül  gösterilmeyen bir yargılama süreci oldu. Hakikat, savcı ile ilk derece mahkemesinin hukuk tanımayan keyfiliğine heba edildi.” 
 
‘Anayasal düzene yönelik bir saldırıydı’
 
İlk mahkemenin usulen tartışma çıkarmak yerine hakikati ortaya çıkaracak bir süreç izleseydi adalete de yardımcı olmuş olacağını söyleyen Türkan, katliamın siyasi saiklerle nefret kapsamında işlenmiş siyasi bir suç olduğunun altını çizdi. Suçun asıl amacının kaotik bir ortam yaratmak olduğunu vurgulayan Türkan, “Bundan sonra da bu suçların yaşanmaması için bu olayın aydınlatılması gerekirdi. Bu, hem yaşam hakkına yönelik hem de siyasi parti olması sebebiyle de Anayasal düzene, ifade özgürlüğüne, aynı zamanda siyaset yapma, örgütlenme hakkına yönelen bir saldırıydı. Yargı tarafından saldırının bu yönleri hem soruşturma hem de yargılama aşamasında görülmedi. Yaşam hakkı ihlali vardı, ama hedef gözetilen HDP il binasıydı. Kaç kişi olsa öldürecek bir katil profili vardı” diye belirtti. 
 
‘Süleyman Soylu’nun da yargılanmasını istedik’
 
Siyaset yaparken ötekileştiren nefret dilinin seçim sürecinde de kullanıldığını, seçimin sonuçları itibariyle toplumun ikiye bölünmüş vaziyette olduğunu kaydeden Türkan, “O dili yaratanlar, özellikle HDP’yi hedef haline getirenler, bu saldırıyı hazırlayan ve azmettirenlerdir. Bunlara yönelik de bir işlem yapılmadı. Dönem itibariyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun HDP’yi hedef haline getiren Twitter paylaşımları, Kobanê Kumpas Davası itibariyle paylaşmaya başlanan videolarla bunu ön plana çıkarıyor olması, bu saldırının zeminini hazırlamıştır. Bir gün onların da yargılanacağını düşünüyorum. Maddi gerçeği ortaya çıkaran bir yargılama faaliyeti ortaya çıkarılırsa, Türkiye’de o siyaseti yürütenlerin de sanık sandalyesinde oturtulması gerektiğini düşünüyorum. Önlem alma pozisyonunda olan İçişleri Bakanı’nın önlem almaması nedeniyle sanık sandalyesinde oturtulması gerektiği kanaatindeyim. Son mahkemeye verdiğimiz dilekçede, Süleyman Soylu’nun da soruşturulması gerektiğini, bu dosyaya dahil edilmesi gerektiğinin altı çizildi. Nefret dili kullanan siyasetçilerin de bu dosyanın sanığı olması gerektiğinin altını çizdik” diye kaydetti. 
 
‘Soruşturmaya katılanlar da bu dosyada sanık olmalıydı’
 
Mahkeme de sadece failin ortaya koyduğu delillerin üzerinden geçilerek hüküm kurulduğu için bir yargılama değil “hüküm kurma faaliyeti” yapıldığını ifade eden Türkan, “Sanığın ifadesi alındı. Katılanların beyanları alındı. Tanık ifadeleri mahkeme hiç yüz yüze gelmeden derledi ve hüküm kuruldu. Yargılama bu değildir. Dürüst şekilde yapılmış olsaydı azmettirenler, gönderenler, yardım edenler ortaya çıkarılırdı. Mağdur haklarını hiçe sayan yaklaşım tarzıyla bizler duruşmadan atıldıktan sonra şekilsel olarak baş başa kurdukları bir hüküm süreci oldu. Bu soruşturmayı yürütenlerin de, yargılama faaliyetine katılanların da toplumu birbirine düşman haline getirenlerin de bu dosyanın sanığı olması kanaatindeyim” diye vurguladı.
 
Dosya usulden bozuldu, süreç devam ediyor
 
Sürecin henüz bitmediğini dile getiren Türkan son olarak, şöyle konuştu: “27 Aralık 2022’de bir karar verildi. Biz de onu istinaf ettik, dosya İzmir Bölge Adliyesi’ne gönderildi. Ancak geçen hafta itibariyle ‘usul eksikleri’ sebebiyle kararın bozulduğu dosyanın İzmir 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’ne geri gönderildiğini öğrendik. Maddi gerçekliği arama arayışımız devam ediyor.”