Gazetecilerin savunmasına dönük süreye kısıtlama

  • 14:57 16 Mayıs 2023
  • Hukuk
ANKARA - Gazetecilerin yargılandığı davanın duruşması devam ederken, mahkeme heyeti, savunmaya dönük sürenin uzatılması talebini reddetti.
 
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 25 Ekim’de gözaltına alınan 29 Ekim’de tutuklanan muhabirlerimiz Habibe Eren ve Öznur Değer ile Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, muhabirler Selman Gözelyüz, Deniz Nazlım, Berivan Altan, Emrullah Acar, Hakan Yalçın, Ceylan Şahinli tutuksuz yargılanan Zemo Ağgöz, Mehmet Günhan ve 20 Mart ‘ta tutuklanan Yeni Yaşam muhabiri Hamdullah Bayram’ın yargılandığı davanın ilk duruşması Ankara 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
 
Tutuksuz yargılanan Zemo Ağgöz ve Mehmet Günhan duruşmaya katılırken, tutuklu gazeteciler de duruşma salonuna getirildi. Duruşmaya Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Özgür Öğret, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Yöneticisi Cuma Daş, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Ankara Şubesi, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın-İş Ankara Temsilcisi Turgut Dedeoğlu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP), Polen Ekoloji Kolektifi, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Murat Çepni, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA)  ve tutuklu gazetecilerin aileleri ile çok sayıda avukat ve gazeteci katıldı. 
 
Saat sınırlamasıyla savunma sınırlanıyor
 
Verilen aranın ardından duruşma avukat Resul Temur’un söz almasıyla başladı. Savunmaya dönük verilen sürenin savunmayı sınırlandırdığını söyleyen Resul, geç saate kadar duruşmanın devam etmesi gerektiğini talep etti. Mahkeme heyeti, “Ben geç süre kadar mahkeme yapmam kim yaptıysa da beni ilgilendirmez” dedi. Yeniden söz alan Resul, “Gazeteci müvekkillerimizin beyanları sınırlanmasın gerekirse bizler avukatlar olarak beyanlarımızı sınırlandırırız” dedi. Resul ayrıca, Zemo’nun bebeğinden dolayı bu duruşmadan verasete tutulmasını talep etti. Mahkeme heyeti kabul etti.
 
‘Özgür basına dönük baskıları kınıyorum’
 
Ardından Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Emrullah Acar söz aldı. 7 aydır tutuklu bulunduğunu dile getiren Emrullah Kürtçe savunma yapacağını kendi anadili ile daha rahat ifade ettiğini kaydetti. Emrullah, “Çalıştığım MA birçok dilde yayın yapıyor. Ben de haberlerimi Kürtçe ve Türkçe yapıyorum. Kendi günlük yaşamım da da Kürtçe konuşuyorum” dedi. Hazırlanan iddianameye değinen Emrullah, “Bize karşı hazırlanan iddianamede birçok şey bize suç olarak gösteriliyor. Ben özgür basın çalışanıyım. 11 aydır bize dönük baskı, gözaltı ve tutuklamalar devam ediyor. Özgür basına yönelik baskıları kınıyorum” cümlesini kullandı. 
 
‘Hakikat için MA’ya başvurdum’
 
Gazetecilik bölümünü bitirdikten sonra MA’ya başvurduğunu dile getiren Emrullah, başvurma sebebinin MA’nın hakikati yansıtması olduğunu söyledi. Emrullah, “Başvurum kabul edildi ve MA’da gazetecilik yapmaya başladım. Mardin’de gazeteciliğe başladım, Mardin küçük bir şehir olduğu için habercilik noktasında kendimi geliştirmek için Ankara’ya geldim. 2019 Ağustos 2021 Mart’da Ankara’da çalıştım. Ankara’da çalıştığım vakit onlarca kez bu adliyede haber takip ettim. Özgür basının gerçekleri yazdığı için polisler tarafından baskılarla karşı karşıya kaldık. İşlerimizi yapmamızı engellediler, adreslerimiz belidir, nerede çalıştığımız beli, SGK’da kayıtlarımız var. Ama polis bize farklı bir göz ile bakıyor. Ben ve diğer arkadaşlarıma defalarca ajanlaştırılma dayatması yapıldı biz bu onursuzluğu kabul etmedik. Biz gazeteciyiz, haber takip ederiz ajanlıkla işimiz olmaz. Böyle düşündüğümüz için bize bu şekilde bakıp ve polisler tarafından intikam alınmaya çalıştığını düşünüyoruz. Sadece Ankara’da değil, Urfa’da da çalıştığım da ve gözaltına alındım. 6 gün Malatya’da gözaltında tutuldum, orada da MİT’ten gelenler bana ajanlık dayattı bunu kabul etmedim. Ama beni, ‘seninle yeniden görüşeceğiz’ diyerek tehdit ettiler. Bu  dava onun devamıdır” sözlerini kullandı.
 
‘DFG’ye üye olmak suç değildir’
 
İddianamenin baştan sona kadar ezberlerle dolu olduğuna dikkat çeken Emrullah, iddianamede kendilerini KCK adı altında çalıştıklarını belirttiklerini ifade etti. Emrullah, “Bunu asla kabul etmiyorum, polis fezlekesini kabul etmiyorum. Dosyada gizli bir tanık beyanları var. Gizli tanığın ifadelerine baktığımızda bizleri güldürüyor, somut bir olay dahi yok. Benim değer ailesi olduğum için para aldığımı söylüyorlar. Gazetecilik bölümünü okudum ve okuduğum bölümün işini yapıyorum. Haber yapıyorum, iddianamede 7 haber var. Kendi ismimle yaklaşık beş yüze yakın haber var. Bu haberler içerisinde suç sayılacak bir haber yok. Ben ve kendi arkadaşlarımın haberleri gerçekleri gösteriyor. DFG’den eğitim aldığımızı söylüyorlar. DGF gazetecilerin haklarını savunan bir dernek bende e-devlet üzerinden başvuru yaptım. DFG suç işlemiyor, ben İHD üyesiyim. Haklarımızı savunuyorlar ve bundan dolayı oraya da üyeyim. Yıllardır İHD insan haklarını savunuyor ve bu da suç olarak gösteriliyor. İddianameye baktığımızda mali analiz çıkarmışlar. Kendilerine göre yorumlamışlar. Aldığım parayı örgütsel olarak aralarında bölüştüğünü söylüyorlar. Haber yaptığımız için para alıyoruz, herkes gibi biz de çalıştığımız için para alıyoruz. Bugün para vermezlerse biz de çalışmayız haber yapmazsak onlar da bizi çalıştırmaz. Soruşturma savcısı iddianameyi öyle bir yorumlamış ki sanki çalışmadan para alıyoruz. Kim gönderdi niye gönderildi ortadır” ifadelerini kullandı.
 
‘MA toplumun sesidir’
 
Burada sadece gazetecilerin yargılanmadığını MA’nın da yargılandığına vurgu yapan Emrullah, “Haberlerimizi hazırladığımızda bir kural vardır, 5N1K bütün gazeteciler bilir ve bu çerçevede hazırlıyoruz. Haberlerimizi hazırlarken, vicdanı da ekliyoruz. 4 yıldır üniversite okudum ama bunu öğretmediler. Ama bana vicdanı habere eklememi MA gösterdi. Biz vicdanlı olduğumuz için bugün yargılanıyoruz. Talimat aldığımızı söylüyorlar, biz kimseden talimat almıyoruz. Sadece vicdanımızın sesini dinliyoruz. MA toplumun sesidir, buna göre haberlerimizi yapıyoruz. Şu an onlarca gazeteci tutuklu, tutuklamaların sebebi sistemin hoşuna gidecek haberler olmadığı için. Uygarlık ve medeniyet bu topraklar üzerinden inşa edildi buradan dağıldı ama bugün kayıp. MA haberleriyle kayıp insanlığı arıyor. Haberlerimizi kadınların haklarını savunuyoruz, kadınlar ölmesin diye seslerini yükseltiyoruz. Biz bu toplumun gerçeğiz. Bütün iddianame ve fezleke bu çerçevede hazırlanmıştır ve bu sebepten yargılanıyoruz. Ama hakikat ve doğruluk birdir. Biz bugün bu hakikati savunuyoruz.  Mahkeme heyeti, ‘Cezaevine mektup yazmış, bunu kime yazmış’ iddiasında bulundu, nerede bu mektup neden dosyada yok” diye sordu.
 
‘Haberlerimi paylaşmakta suç sayıldı’
 
“Biz gazeteciyiz” diyen Emrullah şöyle devam etti: “Bazen okuduğumuz haberleri indiriyoruz, indirdiğimiz vakit farklı şeylerde iniyor. İnternette olan ve herkesin ulaştığı şeyler suç değildir. Bunların bu iddianamede yer alması gereksizdir. Fezlekede sosyal medya paylaşımlarım da savcı tarafından suç olarak görülüyor. Haberlerimi paylaşmışım. Bazı haberleri retwetlediğim için de suç sayılmış. Paylaştığım ve retwetlediğim her şeyin sorumluluğunu da üstleniyorum. Gözaltına alındığım evde 67 kitap alındı. Bu kitapları aldığımda yasak değildi, gazeteciyim ve her ideolojiden kitap okuruz bunun suç olarak görülmemesi gerekiyor. Biz talimat almıyoruz, biz hakikatin sesiyiz.”
 
Mahkeme heyetinden MA sorusu: PKK ile bağlantısı var mı?
 
Emrullah’ın savunmasının ardından mahkeme heyeti, Emrullah’a gizli tanık beyanlarını sordu. Gizli tanık beyanlarını kabul etmediğini dile getiren Emrullah, yeniden kimseden talimat almadığını kaydetti. MA’nın PKK ile bağlantısının olup olmadığı sorusuna Emrullah, “Bu söylemi kabul etmiyorum hakikati yansıtırız” dedi. Mahkeme heyeti Emrullah’a Ankara ve Urfa’ya kendisinin mi gittiğini ve başka bir kişinin mi gönderdiğine dair sorusuna, “Kendi hür irademle Ankara’ya geldim çünkü siyasetin başkenti de kendimi daha iyi geliştireceğimi düşündüm. Ankara’da işi öğrendiğimde ise Urfa’da insan hakları ihlalleri daha fazla olduğu için oraya gittim. Orada bunu teşhir edecek gazeteci yoktu, ben de oraya giderek daha çok tarım alanlarına dair haberler yaptım” dedi.
 
Duruşma gazetecilerin savunmalarıyla devam ediyor.