Sebahat Tuncel’den gazetecilerin tutuklanmasına tepki: İkili hukuk uygulanıyor

  • 12:05 4 Kasım 2022
  • Hukuk
 
ANKARA - Kobanê Davası’nda konuşan DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, 29 Ekim’de 9 gazetecinin tutuklanmasına tepki göstererek, “Basın emekçileri gözaltına alındı.  4 Kürt kadını tutuklandı neden görevlerini yerine getirdi. Aynı gün Erdoğan, yüzüncü yılına gazeteciler, çağırdı ama Kürt basınına operasyon yaptı. Alın size ikili hukuk” dedi.  
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 20’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 18’inci duruşma periyodu, 8’inci oturumuyla Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görüldü.
 
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar Halkların Demokratik Partisi (HDP) vekilleri ve çok sayıda izleyici katıldı.
 
Sincan Kapalı Cezaevi’nde tutulan siyasetçilerin bir kısmı duruşmaya gelirken, farklı cezaevlerinde tutulanlar ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. 
 
Duruşma tutuklu siyasetçilerin beyanları ile başladı. 
 
‘Ben dosyaya nasıl dahil edildim’
 
İlk olarak, Kürt siyasetçi, Ayşe Yağcı söz aldı. Bu davanın açılma sebebinin 6-8 Ekim Kobanê olaylarının olduğunu söyleyen Ayşe,  dosyaya 6 yıl sonra eklendiğini kaydetti.  22 aydır tutuklu bulunduğunu ifade eden Ayşe, dosyaya dahiliyeti ile ilgili bir somut verinin kendisine iletilmediğini ifade etti. Ayşe, “Mahkemenizin benimle ilgili aleyhte olan bir çabası var. Hukuken doğru bulmuyorum. Benimle aynı durumda olan kişiler tahliye edildi, ama bende de Ulaş ve Sami Baran ifadeleri var ama somutlaşmış ifadeleri yok ama siz bunları lehte olarak değerlendirmiyorsunuz” dedi.  
 
HDP’ye dönük 4 Kasım darbesi 
 
Ardından Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel söz aldı.  4 Kasım HDP’ye dönük siyasi darbenin yıl dönümü olduğunu anımsatan Sebahat, “Adliyede dayanışmadan gözaltına alınarak ‘dayanışmadan’ tutuklandım. Hep dayanışmadan yargılanıyoruz, Diyarbakır’da bombalar patlamış, insanlar yaşamını yitirmişti. Bu bir siyasi darbe, Türkiye siyasi darbelerle çok karşılaştı ki DEP’liler yaka paça tutuklanmıştı. Bu Kürtlerin kaderi değil, belediyelerimize kayyım atandı, onbinlerce siyasetçimiz yargılanıyor. Türkiye’de, Kürt siyasetine hukuk eliyle başlatılan bir soykırım operasyonu var. Sonra Kobanê dosyası yargılanıyor hala yargılanıyor. 4 Kasım darbesi sizin aracınızla devam ettiriliyor” diye belirtti.  
 
Mahkeme heyetine: Kürtçe’ye alerjiniz var
 
Sebahat şunları ekledi: “Türkiye, Kürdistan ve dünya halkları da ne olduğunu biliyor. Demokratik siyasete karşı bir yargılama var.  Erdoğan kim engel olmak istiyorsa onu alıyor. Bugün Kürtler Erdoğan’a engel ve onlara karşı tasfiye operasyonları yapıyor. Türkiye’de geçenlerde veri açıklandı, dünyada hukuk alanında, en çok tutuklu olan ülkelerde ilk 10’da Türkiye yer alıyor. Dünya hakları endeksli konusunda Arabistan’dan da sonra geliyor. Türkiye özgürlüğü olmayan yere girmişti ama şimdi Suudi Arabistan’dan geri planda. Bu bir hukuk mekanizması, demokrasinin ortadan kaldırıldığı bir yerde adalet mekanizması işlemiyor. Bugün bunları sizin uygulamalarınızda da görüyoruz. Ayşe arkadaşımıza ‘ahlakınızı sorgulamıyoruz’ dediniz. Bunu da Kürtçe’ye karşı alerjiniz olduğunu düşünüyoruz.  İki gün sınırlama kararı aldınız. Savunma hakkının uygulandığı anlamına gelmez. Biz devlet ahlakanı sorguluyoruz, bu davanın yürütme biçimini ahlak kurallarına göre yapılıp yapılmadığını sorguluyoruz. Eskiden ahlak sözlü kurallara göre geliyordu ki kadınlar bunu çok tartışıyor.  
 
Kürtler yapınca ‘terörle mücadele’
 
Ahlak toplumsal düzen demek. Siz bizi hangi ahlaki yargılar üzerinden yargılıyorsunuz. Yasaya mı göre yargılıyorsunuz, ikili düzen için mi yargılıyorsunuz. Bu ülkenin Kürt illerindeki yargılamalarla batısındaki yargılamalarla aynı değil. Bu bile ikili hukukun nasıl işletildiğini gösteriyor. Yaptığımız bütün açıklamalar suç unsuru olarak sayıyor. Ama başka bir parti yaptığında ‘anayasal hak’ Kürtler yapınca terörle mücadele konusu. İki yasa var; birinci darbe yasası ikinci yasa Kürtlere karşı terörle mücadele yasası. Bunun uygulamalarını kendi yaşamımızda da görüyoruz. Burada cezaevinde tutuluyoruz, kadın cezaevine gidemiyoruz, sizin yazınızın düzeltilmesi için defalarca yazı yazdık, iktidardakiler bizim orada kalmamızı istiyor. Telefon hakkı diye bir şey var. Bulunduğumuz cezaevinde görüntülü konuşma var, biz siyasiler haftada 10 dakika sesli görüşebiliyoruz. Biz buna itiraz ettik, madem eşitlik ilkesi var, cezaevi yönetimi bizim bu talebimiz karşısında Türkiye’deki mahkemelere benim adıma yazı yazdı. ‘Sebahat Tuncel’in infazı incelenmek için yazı gönderin’ dedi. Bu mahkemelerde ‘sen cumhuriyet başsavcısı mısın’ diye sormadı yazıları gönderdiler. Hukuk nasıl işliyor gördünüz mü? Herkes kendisini mahkeme yerine koyuyor. Bu personele kadar yansıyor, 29 Ekim için açık görüş olduğunu bize söylemediler, personel bize, ‘terörle mücadeleden yargılanıyorsunuz kullanamazsınız’ diyor. Bunlara kim bu hakkı veriyor.”
 
Hulisi Akar’a çağrı: Aç envanterini kanıtla kimyasal silah olup olmadığını 
 
Cezaevi müdürünün ‘mahkemeye gidiyorlar görüntülü telefon görüşmesi hakkını vermiyoruz’ dediğini aktaran Sebahat, “Toplumun bu kadar sorunu varken, insanlar açlıkla karşı karşıya kalırken, Amasra’da 41 işçi önlemler alınmadığı için katledildi. İnsanlar her gün öldürülüyor. Kişisel sorunları konuşsam mı konuşsam mı düşünüyorsun. Ama Kürtlere ayrı bir yasa uygulanıyor.  Şebnem Korur Fincancı tutuklandı, kimyasal silah kullanmış olabilir araştırılsın dedi. Bunun karşısında bağırmak, çağırmakla olmaz. Bağımsız heyetler incelesin ama yok. Amaç, TTB’ye kayyım atamak, kendine güvenen bir ülke bağırıp çağırmaz. Aç kardeşim envartenin çok bağırıyorsa bir sorun vardır. Hulusi Akar, madem bu kadar eminsin aç envanterini kimyasal silah var mı yok mu? Türkiye bilsin. Bu yapılmadığı için linç kültürüne dönüşüyor. Kimyasal silah kullanmak savaş suçudur, özgürlükler ortadan kaldırılmış durumda. Baskıcı, tekçiyle bağırıyor. İktidar ortakları bu ülkenin vatanseveri diğerleri ‘terörist’. Buradan hukuk çıkmaz buradan çete düzeni çıkar” sözlerini kullandı. 
 
‘Hakkımızda emniyet tarafından ezberletilmiş şeyler söyleniliyor’
 
Mahkeme heyetinin güven vermediğine dikkat çeken Sebahat, mahkeme heyetine, “Aslında siz iddianameyi okudunuz mu” diye sordu. Sebahat, “Biz 6-8 Ekim olaylarından yargılanmıyor muyuz. Ama ne savcının iddianamesinde, ne tutuklama gerekçesinde göremiyoruz onu. Bahtiyar Çolak, iddianame yerine başka işlerle uğraşıyordu peki siz ne yapıyordunuz. Bizim neyle yargılandığımız beli değil. Azmettirme mi?  O zaman bunu yazacaksınız.Kime söylemişim, kime yaptırmışım.Azmettirme olayı yok çöktü, mükerrer bir yargılama. Ama siz lagı yaratmak istiyorsunuz, iddianameyi okuduysanız hakkımda somut bir delil getirin. Benim hakkımda, ‘HDK’nin üyesi olduğu için bunları bilme ihtimali olduğu için’ denilmiş. Ceza vermek istiyorsunuz ya neye göre cezalandırılmamız gerekiyor. Bu bir kumpas davası, maddi delil üzerinden oynuyorsunuz. Bircan Yorulmaz’a mail 21.30’da gelmiş, savcı ısrarla 17.00’da gelmiş diyor. Sırf tahliye etmemek için. Madem iddianameyi okudunuz, iddianamede, ‘kadro’ var mı? Yok ama ısrarla bunu soruyorsunuz. Hakkımızda emniyet tarafından ezberletilmiş şeyleri söylüyor. Özellikle kadınlar üzerinde, bu devletin Kürt kadınlarına alerjisi var. Çünkü kadınlar, eşbaşkanlığı savunuyor, eşit temsiliyeti savunuyor” ifadelerini kullandı.  
 
Kadın gazetecilerin tutuklanması 
 
Jineolojide çalışan Nagihan Akarsel’in katledildiğini anımsatan Sebahat şöyle devam etti: “Bu nasıl bir öfkedir, bu nasıl bir yaklaşımdır. Nagihan bir Kürt kadını ve gazeteci. Ne yapmış; kadın özgürlük bilinci için çalışmış ama karşılığı katledilmek. Basın emekçileri gözaltına alındı.  4 Kürt kadını tutuklandı neden görevlerini yerine getirdi. Aynı gün Erdoğan, yüzüncü yılına gazeteciler, çağırdı ama Kürt basınına operasyon yaptı. Alın size ikili hukuk. Biz burada hitler faşizmle Türkiye’nin mevcut durumunu karşılaştırıyoruz. Şimdi Naziler Yahudileri sabun odasına götürdüler, katlettiler. Yahudiler’i hukuk kişiliğinden çıkardılar, onlar yurttaş değildi. Türkiye’de uygulama öyle değil ama Kürtler hukuk kişiliğinden çıkarılmış durumda. Bunları en iyisini biz kadınlar biliriz. 200 yıl kadınlar oy hakkı istediler. Oy hakkı eğitim hakkıdır. 
 
Sebahat’in konuşması sırasında mahkeme heyeti Sebahat’in sözlerini keserek, ‘hangi belge ile konuşuyorsunuz’ dedi. 
 
‘AKP-MHP’ye müdahale edin de görelim’
 
Sebahat, mahkeme heyetine, “Zaten sizin bizi anlamamanız gibi bir durumunuz var” diyerek sözlerine devam etti. Sebahat, “Bizi nasıl bir zihniyet ile yargıladığınızı söylüyoruz. Bizi cezalandırılmanız mantığından çıkarsanız anlayacaksınız. Bizi cezalandırmak mı istiyorsunuz verin cezaları. Ama bu adil yargılanma olmaz. Hukuk mekanizmasını ne hale getirdiniz onu anlatıyorum size. Dinliyorsunuz ama anlıyor musunuz? Siz bir noktaya kilitlenmişsiniz. Demokratik düzeni öyle ya da böyle bu ülkeye gelecek. Siz bu kadar hukuksuzluk yapacaksınız, cübbelerinizin görevini yerine getirmeyeceksiniz sonra ne alakası var diyeceksiniz. Ben size söylüyorum bu iddianame ile tutuklanama gerekçelerini yapmanızın ne alakası var. Bizim hakkımızdaki yalanları nasıl gerçekmiş gibi yaptığınızı anlatıyorum. Kürtler belediye başkanı seçer, kayyım atanır, milletvekili seçer cezaevine atarsınız. En çok bunlar hukuk eliyle yapılıyor. AYM’nin niteliğini bile değiştirdiniz, hepsi AKP ve MHP‘li üyeler. Burada aksi bir karar çıkması mümkün mü mümkün değil. Sizin uygulamalarınız sadece mahkemenizle sınırlı kalsa sorun değil. Kadın özgürlük çalışmalarımızı yargılama konusu yapıyorsunuz. Demokratik hukuk düzeni içerisinde hak olan şeyleri dosyada suç teşkil ediyor. Bunlar alakalı mı alakasız mı? HDP olduğu için bunları AKP’ye MHP’ye yapında görelim. Onlar kadro kelimesini kullandığında sorun olmuyor HDP yaptığında sorun oluyor.  
 
Baskılarınıza rağmen Kürtler ilerliyor
 
AKP ve MHP’yi müşteki olarak kabul ettiniz. Devlet Kürtlere karşı dizilmiş, bütün bunlar karşımızda müşteki. Devlet HDP’ye karşı bunun başka adı var mı? Benim hakkımda somut bir şey yok. Miting yapmışım, panel yapmışım, savcı bey ne yapayım peki görevimdir tabi yapacağım. Savcı bey Mesut Bağcık’ın savunmasına, ‘savunmasını dikkate almayın’ demiş. Madem savunmamız dikkate alınmıyor bizden neden savunma alıyorsunuz. Savunmamızın hangi çerçevede olduğunu belirleyeceksiniz biz neden savunma yapalım. Gelin bizim yerimize savunmada yapın, bir kez daha söylüyorum; savunmamızın içeriğine müdahale edemezsiniz, biz sizin uygulamalarınız tahammül gösteriyoruz. Ret etmemize rağmen yine buradasınız ama sizin hukuki bir şekilde yargılama yapıyorsunuz anlamına gelmiyor. Sizin baskılarınıza rağmen Kürtler ilerliyor. HDP seçim döneminde karar verecek bir parti. Savcının mütalaasını kabul etmiyorum, savcı bey gidip çalışsın biraz. Biz 6 yıldır cezaevindeyiz mücadeleyi bırakmadık, bedenlerimizi hapsedebilirsiniz ama mücadelemizi asla. Milyonları hapsedemezsiniz. Bunlar hiçbiri başarıya gidemeyecek ama bunlardan acil vazgeçilmesi gerekiyor. Bütün bu baskılara rağmen Türkiye’nin demokratikleşmesi için çalışıyoruz. Bunun için gelip konuşuyoruz yoksa bu iddialar karşısında konuşmayız bile.  
 
Duruşma tutuklu siyasetçilerin beyanları ile devam ediyor.