Kobanê Davası: Savcı kimsenin tahliye edilmesini istemiyor

  • 17:01 4 Ağustos 2022
  • Hukuk
 
ANKARA -  Kobanê Davası’nın 15’inci duruşması tutuklu siyasetçilerin söz almasıyla devam ediyor. Siyasetçiler, savcının kimsenin edilmesini istemediğine dikkat çekti. 
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 15'inci duruşması, 7’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü. 
 
 Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına birçok avukat, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri ve çok sayıda izleyici katıldı. Farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlanırken, Sincan Cezaevi’nde bulunan tutsak siyasetçiler mahkemede hazır bulundu.
 
‘A53’ün HDP’ye düşmanlığı var’
 
Verilen aranın ardından duruşma, HDP eski MYK üyesi Alp Altınörs’ün söz almasıyla başladı. Gizli tanık Mahir’in ifadelerine değinen Alp, “Mahkeme tanık ifadelerini düzeltmiş o yüzden tanık ifadeleri sizin oluyor. Bizden ifadeleri kaçırmanıza rağmen tanıkların ifadeleri dökülüyor. Gizli tanık Ulaş, dedikodu söylenti olduğunu ifade ediyor. Defalarca tanıkların ifadelerinin gerçeğe dayanmadığını ifade etim. İddianamede açık tanık Merdan Rüştü Ovalıoğlu var. Sonradan gizli tanık olmuş yeniden açık tanık olmuş. İddianamedeki ismi açık tanık olarak geçenleri buraya çağırdınız. Bu şahısı neden buraya çağırmadınız? Tanığın ismi bizden son ana kadar gizlenerek tanığa soru sormamız engellenmiştir. Burada ifade veren bütün açık tanıkların önceki ifadeleri sorulmuştur ama Merdan Rüştüovalıoğlu’na 2018’deki ifadesinde Sergene bölgesindeydim sonra Metina’daydım diyor. Bunu neden sormadınız?  Bu adam kendi çıkarlarına göre ifade veriyor. Buda güvenliği sıfır noktasına indirmiştir. A53’ün zaten yalancı olduğu ortada. Gizli tanık zırhını çıkarmak için mahkeme beklemesin yani.  Bu şahıs beş tane yalanı neden söylüyor? Beli ki söylettiriliyor. Avukatlar A53’e ‘şimdiye kadar ifade vermedin neden şimdi Kobanê ile ilgili ifade verdin’ sorusuna A53, ‘HDP mahkemeyi yargılıyor algısı vardı o yüzden geldim’ diyor. Resmen bir düşmanlık var kendi kendini de çürütüyor” dedi. 
 
‘Özgürlüğümüzü iade edin’
 
Bir siyasi partinin olduğunu ve partinin mensubu olduğu kişilerin çağrısını mahkum etmek için yaşanılmış bir tarihin yeniden yazıldığına vurgu yapan Alp, dönemin Adalet Bakanı’nın “YPG ve PYD Türkiye’de terör örgütü olarak görülmüyor” açıklamasını hatırlatarak, “Artık Adalet Bakanını da mı tanımıyorsunuz?” dedi. Alp, “Biz dosyayı çürüttükçe başka şeyler getiriyorsunuz, bu çağrının PKK ile ilgisi yok İŞİD ile ilgili. Bunun önün arkasını aramayın. Gizli ve tanıklarla mahkemeniz sonuç alamayınca, telefon görüşmelerim araştırıldı. Bu dosyanın ne kadar sulandırıldığı ortada. MYK üyesiydim o dönem görevimi yaptım. Bugüne kadar beni arayan hiç kimseden adli sicil sormadım. Telefonlarım yedi yirmi dört dinleniliyordu herhangi bir suç unsuru olsaydı önünüzde olurdu.  İletişim özgürlüğüm noktasında kimseden izin almadım bu saten sonrada izin almam. Bunların hepsi siyasi amaçtır. Azmettirme tutmadı, MYK’ya talimat tutmadı şimdi hepimizi PKK’limi yapacaksınız.  PKK’li olmamız da sizi rahatsız ediyor sanırım. Bu tutuklu yargılama ısrarınızdan ne zaman vazgeçeceksiniz.  Bu dört başı mamur bir kumpas davasıdır ve özgürlüğümüz elimizden alındı. Özgürlümüzü iade etmenizi talep ediyorum”
 
Selahattin Demirtaş: DTK’nın meşru olduğu görülmek istenilmiyor
 
Alp’in ardından Edirne Cezaevi’nde bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, SEGBİS üzerinden söz aldı.  Konuşan arkadaşlarının dosyadaki çelişkileri söylediğini ve katıldığını söyleyen Selahattin, “Bugüne kadar hem iddianame hem iddia makamının iddianamede bir çarpıtma anlayışı ısrarla sürüyor. Keşke mahkemeniz hakikatin peşinde olsa mahkemeniz Kürt sorunun çözümü noktasında hakikatin ne kadar önemli olduğunu görüp öyle başlasaydı. Ama öyle yürümüyor, olguların geçtiği zaman ve atmosfer yok sayılıyor. Zaman kavramını, mekan kavramını mütalaa yok ediyor. İddianamede ısrarla iddia makamının belirttiği mütalaada çözüm sürecinden söz edilmiyor. 2015’in sonuna kadar bir barış süreci yürütüldü, bütün o olayların ve olguların o tarihte gerçekleştiğini mütalaa yok ediyor. İddia makamına göre Türkiye’de çözüm süreci diye bir şey yok. Demokratik Toplum Kongresi’nin Cemil Çiçek imzasıyla Meclis’e davet edildiği, yeni anayasa için DTK’dan görüş istendiğini görmek istemiyor. DTK’nın hala yasal meşru şekilde faaliyet de olduğunu görmek istemiyor. Zannedersin ki fil tarihinden söz ediyoruz. Hükümetin o dönemki politikalarını görmezden geliyor. AKP o dönemin başbakanı Erdoğan’ın ağzından şunu duyduk, ‘Mit müsteşarım İmralı’dadır. Kürt sorunu çözülecek’ bunu defalarca söyledi. Hükümetin o dönem sözcüsü olan Bülent Arınç, ‘Abdullah Öcalan’a Sayın demek suç olmaktan çıkarıldı, demokratik özerklik öneri sunmak bu dönemde suç olmaktan çıkarıldı’ o dönem herhangi bir savcı, medya organı ‘bölücüsün’ diyebildi mi? diyemezdi. Siyasal ortam bunları uygun söylemeye bir ortamdı. Savcılık o siyasal ortamı yok sayarak, bir algı yaratmaya çalışıyor” diye belirtti.
 
İddianamedeki eksiklikler
 
İmralı’da Abdullah Öcalan ile ilgili varılan anlaşmaların yok sayıldığını söyleyen Selahattin, İmralı notlarında bulunan kısmi notlar okudu. Selahattin şöyle devam etti: “’Bu konuda Apo ile anlaştım’ diyen başbakanı sorgulamayacak mısınız? 8 kez İmralı’ya gittim 30 küsur görüşmelerin tamamını kendim yazdım bir kere bile Apo ile anlaştım demedim. Ama bu ülkenin başbakanı ‘Apo ile anlaştım’ demiş hangi konuda anlaştıklarını bilmiyorum. Çözüm sürecinden söz ediyoruz, bütün iddianamedeki fillerin gerçekleşmeden ki süreçten söz ediyoruz. Başbakan İmralı’da ‘Apo ile anlaştım’ diyor ama arkadaşlarımız Sayın Öcalan dediği için yargılanıyor. Mütalaada IŞİD yok, sanki Türkiye için IŞİD tehdit değilmiş gibi, Türkiye’nin şehirlerinde katliamlar yokmuş gibi. Yeryüzünde yokmuş gibi davranıyor mütalaa. Hakikati anlatmak istiyorsak fotoğrafı doğru yerden bakmak lazım. IŞİD’i koymadıkça o çağrıyı kimse anlayamaz. Kobanê’de IŞİD barbarlığına karşı çağrı yapılmış ama iddianamede IŞİD yok.  2013-2020 arası 7 yıl içerisinde HDP binalarına ve yöneticilerine yapılan saldırı yok. HDP genel merkezi yakılmış, Adana ve İstanbul il binaları havaya uçurulmuş, Karlıova’da seçim minibüs şoförümüz katledilmiş daha neler neler. Ama savcıya göre böyle bir şey yok. Bu dosyayı doğrudan ilgilendiren AİHM kararları yok.
 
PYD’nin kendisi gelip resmi görüşmeler yaptı
 
İddia makamı A haber genel yayın yönetmeni olsa anlarım ama bir iddia makamı ona göre davranması lazım. AİHM kararları bizi bağlamaz dediniz ama bu kadar da bağlamadığını bilemedik. O dönem PYD’nin ‘terör’ örgütü olmadığına dair yazı geldi. Dosyada belge var savcının haberi yok mu? algı yaratmak isteniliyor. Salih Müslüm ve Asya Abdullah’ın Türkiye’ye gelip Meclis’teki ziyaretleri neden yok. İddianamede ve mütalaada Salih Müslüm’ün İstanbul’da defalarca görüşme yaptığı yok.  PYD’den mail gelmiş değil PYD’nin kendisi gelip resmi görüşmeler yapmış. Ama iddia makamı zamanı mekanı birbirinden koparmaya çalıştığı için bunlar iddianamede yok. İddianamede, polis tarafından katledilen HDP’liler yok. İlk katledilen de HDP’lidir, son katledilen de HDP’lidir. Bunların isimleri var ama HDP’li oldukları belirtilmiyor. Bunu da gözden kaçırmaya çalışıyor. Olay araştırılsın önergeleri de yok. Daha hakkımızda soruşturma açılmadan meclis ayağıyla üstüne gitti. Dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala ile şiddet olaylarını durdurma çabalarımız yok. İftiracıların kendi beyanlarındaki çelişkiler iddia makamının hiç dikkatini çekmiyor. Dosyanın savcısı Ahmet Altun’un beyanı birlikte dizayn edildiklerine dair bir durum yok. İddianamede AKP’liler yok bizim işlediğimiz suçsa neden ortaklarımız yok. O dönemin bakanları neden sanık sandalyesinde değil, bunu da mütalaa görmek istemiyor. İmralı’da anlaşma yapan ben değil dönemin başbakanıdır. Savcı böyle bir şey yokmuş gibi göstermeye çalışıyor.  Mütalaa bir çarpıtmadan ibarettir, iktidarın beklentisini ortaya çıkarmak için canla başla somut delilerdir anlattıklarım.”
 
Erdoğan’ın dinlenilmesi talebi
 
Tanık beyanlarına da değinen Selahattin taleplerini şöyle sıraladı: “PYD eşbaşkanları ve yetkilileri ile kaç resmi görüşmeler yaptığını amacının ne olduğunu sorulmasını istiyorum? 2007’de İmralı avukat görüşmesi tutanağının tam kaydının Adalet Bakanlığı’ndan talep ediyorum. Merdan Rüştüovalıoğlu’nun SEGBİS çözüm tutanağındaki 65’inci sayfasındaki 82 ve 83 ses kaydı çözümün avukatlarıma ve bilirkişinin yeniden yapılmasını talep ediyorum.  Diyarbakır Ağır Ceza Hakimliği’nin verdiği dinleme kararlarına ilişkin 2010, 2011,2012,2013, 2014 bu yıllara ait dinleme kararlarında imzası bulunan hakimlerin akıbetinin HSK’dan sorulmasını talep ediyorum. İmralı’da ne tür anlaşmalar yapıldı?  Dönemin MİT müsteşarı Emre Taner, dönemin içişleri bakanı Efkan Ala ve MİT müsteşarı Hakan Fidan, Ahmet Davutoğlu, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tanık olarak dinlenilmesini talep ediyorum” dedi.
 
‘Savcılık kimse tahliye edilsin istemiyor’
 
Ardından HDP eski MYK üyesi İsmail Şengül söz aldı. İsmail, HDP MYK’si tarafından atılan tweetin şiddet içerikli olmadığını söyledi.  İsmail, “İddianamede benim yaptığım söylenilen bir açıklama var ama ben açıklama yapmadım. EMEP Başkanı Şükran Doğan'ın açıklaması savcılık tarafından boldlanarak konulmuş ama benim tutuk devam gerekçem sayılıyor. Açıklama bana ait değil ama savcılık kimse tahliye edilsin istemiyor” diyen İsmail, tahliyesini talep etti.
 
Duruşmaya 10 dakika ara verildi. 
 
  

Etiketler:

kobanê dava