Gültan Kışanak: Biz konuştukça dosya dökülüyor

  • 19:37 30 Mayıs 2022
  • Hukuk
 
ANKARA - Savunma hakkının kısıtlanması yönünde ara karar oluşturulan Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nda konuşan Gültan Kışanak, “Tarihe ve halkına karşı sorumluluğu olan insanlarız. Dosyaya dair konuşmamızı istemiyorsunuz. Çünkü biz dosyaya dair konuştukça dosya dökülüyor. Sizin derdiniz demokratik hakkını kullanmak üzere sokağa çıkan yurttaşlara kimlerin müdahale ettiği, kimlerin zarar verdiği, kimlerin öldürdüğünü açığa çıkarmak olsaydı burada 81 ilin valilikleri, emniyet olacaktı” dedi.
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te yapılan eylemler gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları ile Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 isim hakkında açılan ve Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 13’üncü duruşması, Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görüldü.
 
Karardan vazgeçilmesi talebi
 
Verilen aranın ardından duruşma siyasetçilerin konuşmasıyla devam etti. Söz alan HDP Parti Meclisi (PM) üyesi Mesut Bağcık, 25 Mayıs’ta sadece mahkeme başkanı ve yardımcısının imzasının bulunduğu ve savunma süresine dair bilgilerin yer aldığı bir tebligat aldıklarını kaydederek, “Bugüne kadar heyetiniz CMK’da olmayan şeyleri gerekçe göstererek taleplerimizi reddetti. Peki CMK’da olmayan bir durum için nasıl olur da böyle bir değerlendirme yapılır? Bu savunma hakkının kısıtlanmasıdır. Belgelerin yüzde 70’ini bizimle paylaşmadığınız gibi paylaştığınızı söylediniz ve mahkeme kaleminden almamızı istediniz. Yazdığım mahkeme kalemi ise ‘Benim harddiskim full dolu şu anda’ dedi. Dolayısıyla belgelerin yüzde 30’u ile harddisk doluyorken belgeler bize nasıl ulaşabilir. Onlarca belge ve klasör var, bizim tüm bunlara hazırlanmamız ise uzun zamanları alacak” diyerek savunmanın tek günle kısıtlanmasına dair verilen karardan vazgeçilmesi talebinde bulundu.
 
‘Sami Baran’ın ifadeleri tutanaklardan çıkarılsın’
 
Mesut, ardından açık tanık Sami Baran’ın duruşma salonundaki ifadelerine atıfta bulunarak Sami’nin kendisi hakkında lehte beyanlar verdiğinin altını çizdi. Mesut, tanık Sami’nin ifadelerinin dosyadan çıkarılması talebinde bulundu. Sami Baran’ın ifade verdiği 4 Nisan SEGBİS görüntülerinin tarafına ulaşmasını ve bunları incelemek için uygun ortam oluşturulmasını talep eden Mesut, Sami Baran’ın ifadelerinin de tutukluluk gerekçesinden çıkarılmasını talep etti.
 
‘Savunma hakkımızın kısıtlanmasına izin vermeyeceğiz’
 
Ardından söz alan yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, duruşma periyodu ile bu şekilde yargılama ısrarının bir işkence olduğunu ifade etti. Gültan, “İnsanların sağlıklı bir ortamda yeterli bir sürede, hava alabileceği bir ortamda savunma yapması gerekir ama biz böyle bir davada bu şekilde kendimizi ifade etmek zorunda kalıyoruz. Siz savunmadan kaçtığımız yönünde bir gerekçe uyduruyorsunuz. Kumpas devam ediyor. Biz bunu anlatıyoruz. Bizim koşullarımızın bir önemi yok sizin için. Arkadaşlarımız savunma yapıyor sadece ama siz nefes aldırmıyorsunuz. Biz bu sürece katılmaya çalışıyoruz. Siz gerçekten olmayan bir şeyi uyduruyorsunuz. Biz tarih ve toplum karşısında da yaptığımız işimiz gereği tarihe ve halkına karşı sorumluluğu olan insanlarız. Biz savunma hakkımızın kısıtlanmasına asla izin vermeyeceğiz. Ben savunmamı kısıtlanmadan sürdüreceğim” dedi.  
 
‘Mahkemeye yasaları hatırlatmak bize düşüyor’
 
Yargılanan değil, yargılayan olacaklarının altını çizen Gültan, “Bu ülkedeki temel hak ve özgürlükleri rafa kaldıran ve hepimize işkenceyi reva görenlere karşı çıkacağız. Siz de buna inanmıyorsunuz ama saçma kararlarla bunları yapmak zorunda kalıyorsunuz. Bize, yasalara bağlı olduğunuzu hatırlatmak ve yasalara uymanız gerektiğini hatırlatmak düşüyor. Hukuki bir haktan bahsediyorum size. Madem duruşmayı aralıksız devam edeceksiniz o zaman belge ve tutanakları bize tebliğ etmek durumundasınız. Arkadaşlarımın, bizim söylediklerimize kulaklarınız kapalı. Biz eksiklikleri anlatmaya çalışıyoruz. Bizi dinlediğinize dair tek bir ara karar kurmadınız. Kurduğunuz ara kararlarla bizi dinlemediğinizi, sözlerimizin sizin için bir karşılığı olmadığını belirtiyorsunuz. Siz hala anlamadınız mı? Bu hukuksuz uygulamalara karşı hakikati, adaleti, kişi hak ve hürriyetini savunmaktan vazgeçmeyeceğiz. Adalet konusunda sizden fazla bir beklentim olmasa da normal hukuk kurallarına uymanıza davet ediyorum” şeklinde konuştu. 
 
‘Kürt sorununun çözümündeki ısrarı anlatacağız’
 
Cezaevi koşullarına dikkat çeken Gültan, görüş günleri, hastane sevkleri gibi rutinlere değindi. Gültan, “Bütün bunlar sizin söylediğiniz otomatiğe bağlanmış yargılamayı engelleyen durumlar. Savunmamı yapacağım ve bu konuda zerre kadar ne süre kısıtlanması ne de savunmama müdahale edilmesini istemiyorum. Sizin özel olarak bizden istediğiniz neden böyle bir siyaset izlediğimizi anlatacağız size. Ülkenin, kadının sorunlarındaki ısrarımızı, Kürt sorununun çözümündeki ısrarı anlatacağız. Siz Türkiye’deki tüm vilayetlerde meydana gelen olayları bize yüklemişsiniz ama tekli savunmalarda bunu yapamazsınız. Sizin derdiniz bu ülkede demokratik hakkını kullanmak üzere sokağa çıkan yurttaşlara kimlerin müdahale ettiği, kimlerin zarar verdiği, kimlerin öldürdüğünü açığa çıkarmak değil. Amacınız bu olsaydı burada 81 ilin valilikleri, Emniyet olacaktı. Bağımsız bir yargı olsaydı bu olayların neden bu hale geldiğini sorgulardınız. Siz bizi siyaseten yargılıyorsunuz biz de siyaseti savunacağız. Bizi dinlediğinizi ara kararlarınızda yansıtın. Biz boş duvara mı konuşuyoruz? Boş duvara konuşmadığımızı bize gösterin” ifadelerini kullandı.
 
‘Biz dosyaya dair konuştukça dosya dökülüyor’
 
Gültan, savunmasında şu ifadeleri kullandı: “Nasıl bu kadar tersten okudunuz da savunma yapmak istemediğimizi söylüyorsunuz? Bütün imkansızlıklara, zorluklara rağmen biz konuşmak istiyoruz siz yeter ki bu koşulları bize oluşturun. Buradaki hiçbir arkadaşın ‘Ben savunma yapmayacağım, yargılamadan kaçıyorum’ gibi bir tavrı olmadı, olamaz da. Biz yargılanmayacağız, yargılayacağız. Yalan üzerine bir hakikat kurulmasını istemiyoruz. Halkımıza, topluma karşı sorumluluklarımız var. Dosyaya dair konuşmamızı istemiyorsunuz. Çünkü biz dosyaya dair konuştukça dosya dökülüyor. Önceki tanık beyanlarının tamamının tarafıma tebliğ edilmesini istiyorum. Biz bunları inceledikçe gerçekler açığa çıkıyor, gerçekler açığa çıkmasın diye bunu engelliyorsunuz. Defalarca söylememize rağmen hala ara kararlarınızda bunları tutuk gerekçesi yapıyorsunuz. Sizi hukuka uymaya davet ediyorum. Cezaevine yazı yazılarak SEGBİS odalarının insani koşullara göre sağlanması yönünde bir karar oluşturulmasını istiyorum. Savunmam büyük oranda hazır ama hala eksik evraklarım olduğu için tamamladıktan sonra savunma yapacağım. Savunma yapacağım zaman engellenmek istemiyorum.”
 
‘Türkiye Cumhuriyeti devleti hile üzerine kuruldu’
 
Ardından söz alan Avukat Kemal Akalın, “hukuki hileler” olarak tanımladığı durumlara işaret etri. Kemal, “Türkiye Cumhuriyeti devleti hile üzerine kuruldu. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’, ‘Adalet mülkün temelidir’ gibi kavramlar ürettiler. Bunların hepsi safsata. Mustafa Kemal hayal ettiği bir ülke kurmaya çalışmış ama eğri büğrü kurmuş. Bir milletin kendisi tüzel kişiliktir. Dolayısıyla iradesi yoktur. Milli irade deyince kimin iradesi? Bu anda yaşayanlar mı, gelecekte yaşayacak olanların mı yoksa ölenlerin mi? Seçimlerin ne anlama geldiğini de anlatayım. Seçim halkın iradesi değildir. Seçimler, seçmenlerin tercihidir. Tercih bugün böyledir ama yarın değişir. Hatta oy kullandıktan sonra pişman olabilirsin. Dolayısıyla hileli bir cumhuriyettir. Başka boyutları da var hilelerin ama oraya girmeyeceğim. Deniz Gezmiş benim yurt ve okul arkadaşımdır. Deniz Gezmiş gibi tek bir karıncaya zarar vermeyen biri neden katledildi biliyor musunuz? Anayasaya karşı çıkmaktan yargılandılar. Astınız, katlettiniz, güçlüydünüz çünkü arkanızda bir devlet vardı. Ama asla kazanamayacaksınız. Şimdi size soruyorum, vicdanınıza dönün bakın” diye konuştu.
 
‘Sizi örselemek istemem ama hak ediyorsunuz’
 
Kemal, duruşmalarda salona yığdırılan asker ve polislere değinerek, “Herkese 3-4 tane polis düşüyor. Burası mahkeme mi? Bana yapılmış bir hareket size yapılmış sayılır. Burada 3-5 polis üzerime yürümeye çalıştı. Ne cüretle? Siz neye güveniyorsunuz? İktidar gitti gidiyor. ‘Yok biz kahraman olmak istiyoruz’ diyorsanız da kahramanların sonu ortada. Hakimler bu kadar değersiz mi? Kişiliğiniz bu kadar örselendi mi? Savcılar ne derse o oluyor. Böyle bir düzen görmedim. Yazık size. Savunmayı yok sayıyorsunuz. İki tane mebus 20 kişiyi idam etti Mustafa Kemal sürecinde. Gizli işler çeviriyorsunuz. Sizi örselemek istemem ama hak ediyorsunuz” dedi.
 
‘Tarih düz çizgisel değildir’
 
Ardından Kürt siyasetçi Aynur Aşan söz alarak, savunma hakkının kısıtlanmasına dair konuştu. Heyetin yargılamanın başından bu yana tüm kararları aleyhlerine kullandığını dile getiren Aynur, “CMK’da ve Anayasa’da olan hakkımı kullanıyorum. Heyetin bu kararı geri çekeceğine inanıyorum. Tarih düz çizgisel değildir. Neyin önümüze çıkacağını bilmiyoruz. Tanık dinlenmesi için süre var hala. Onları geniş bir zamanda dinlersiniz. Adalet ve hakikatin izini arıyorsunuz, rahat olmanız gerekiyor. Cezaevinde olan bizler yerine siz acele ediyorsunuz. Özgürlüğünü isteyen bizler rahatken, siz neden rahat değilsiniz” diye sordu. 
 
‘Neden alelacele karar alındı?’
 
Ardından söz alan Kürt siyasetçi Zeynep Karaman salonda bulunanları selamlayarak heyetin ara kararına dair konuştu. Zeynep, “Savunma hakkımızı kısıtlayan bu karar neden alındı? Bu düşündürücü bir durum. Birçok arkadaşımız uzun savunmalar yaptı ve heyet de dinledi. Kesmedi ve bir sorun da oluşmadı. Neden alelacele böyle bir karar alındı? Seçim geliyor ve bu mahkeme hukuki değil, siyasi bir mahkemedir. Siyasetin rolünü mahkemeye vermişler. Siyasi bir durumu yargıya havale etmiş oluyorlar. Heyetimizin de siyasi olduğunu düşünüyorum. Heyet kendi varlığına göre adım atmıyor. İşini varlığına göre yürütmüyor. Siyaset oligarşisi ne diyorsa ona göre davranıyorlar. Siyaset oligarşisi olan AKP ve MHP’nin siyaseti çürümüş durumda. Akıp gidiyor. Siyasi yönden bir düşünceleri kalmamış. Sandığa da az bir zaman kaldı, orada da kaybedecekler. Aşiretler öncülerini seçecekleri zaman kendilerine göre olmayanları seçmezler. Bizim şahsımızda tüm halka, demokratik, sol, sosyalistlere, Kürtlere yönelik o kadar ağır cezalar istenecek ve birkaç saatte savunma yapmamız beklenecek. Yeter bu kadar baskı yapmayın. Mahkeme buna alet olmasın. Bu siyasetin konusudur, bırakın siyaset kendi arasında halletsin, mücadelesini versin. Bu mahkemenin işi değildir. Bunlarla uğraşmasın ve kendilerini değersizleştirmesinler. Ama güven kalmadı” şeklinde konuştu.  
 
‘Savunma hakkımızı kısıtlayamazsınız’
 
“Ülkede en güvensiz kurum nedir” sorusuna yurttaşların “yargı” yanıtını verdiğini kaydeden Zeynep, “Halk için bunu düşünmeniz gerek. Siyasi yargılama yapıyorsanız bizi bırakın dışarda siyaset yapalım. Ne biz mahkemenin zamanından çalalım ne de mahkeme zamanımızdan çalsın. Savunma hakkımızı kısıtlayamazsınız. Bu karardan dönülmesini istiyorum” diye belirtti. 
 
‘Karar tahrik edici’
 
Söz alan avukat Mahsuni Karaman ise, “Tahrik edici bir ara karara imza attı mahkeme. Bu karardan tahrik olmadık değil. Mahkemenin inanarak aldığı bir ara karar olmadığını düşünüyorum. Ve bir an önce bu ara karardan dönmesi gerekir” dedi. 
 
Avukatlar saatin geç olması nedeniyle duruşmadan ayrıldı
 
Konuşmaların bitmesinin ardından saatin 17.00’yi geçtiğini belirterek duruşmaya yarın devam edilmesi gerektiğini söyleyen avukatlara mahkeme başkanı, mahkemeyi sürdüreceğini, gerekirse gece yarısına kadar da devam edeceğini, sürenin kısıtlanmasına dair kurulan ara karar ve gelen evraklara dair beyanların bugün bitirileceğini ifade etti. Ara karar ve gelen evraklara dair çok sayıda avukatın konuşacağını kaydeden dava avukatları ise saatin geç olması nedeniyle yargılamanın sağlıklı ilerlemeyeceğini belirterek duruşmadan ayrıldı. 
 
Duruşmaya ara verildi
 
Yaklaşık iki saat süren aranın ardından avukat ve siyasetçilerin talebi ve savunma hakkının kısıtlanmasına yaptıkları itiraza dair ara karar kuran mahkeme başkanı, Anayasanın 36’ncı maddesine vurgu yaparak, AİHS’in 6’ncı maddesine dikkat çekti. Kimsenin din, dil, ırk, cins vb. farklılıklarıyla ilgilenmeden yargılama yürütüldüğünü savunan mahkeme başkanı, “Savunma hakkı istendiği gibi yapabileceği anlamına gelmemektedir. Savunma hakkı adı altında tehdit vb. yapılamaz. Usul hukukunu serbestçe kullanıldığı görülmektedir. Yargılamanın başlamasından bu yana yeterli süre tanınmıştır. Davanın makul sürede bitirilmesinin göz önünde bulundurulması açıktır. Sanıkların duruşmayı geciktirmek amacıyla taktik kullanması, duruşma disiplinini bozan davranışları tespit edilmiş, toplu mazeret sundukları görülmüştür. Sorgunun kovuşturma konusu suçla ilgili olması gerektiği ihtarı yapılmış ancak sanıkların üzerine atılı suçun dışına çıkarak savunma yaptıkları görülmüştür. Sanıklar, iddianamenin boş bir iddianame olduğunu belirtmişler, mahkemeye gerekli özeni göstermemişlerdir” diyerek belirtilen hukuksuzların tehdit olduğu iddiasıyla ara kararlara dair yapılan itirazların reddine karar verdi.
 
Duruşmaya yarına kadar ara verildi.

Etiketler:

kobanê dava